/8—VAKIT 13 ŞUBAT 193 A , > Kadın mı? — Ne o hayret mi ettin.. Kadın, Fakat eğlenmek için bir kadın de- ğİl, iş yapacak bir kadın. Hancının yüzü bir anda değiş. mişti. Heyecanlanmış, kekeliyor- du. Bir deli gibi kapıdan fırladı. büyük bir keder ve astırapla yü- varlanır gibi merdivenlerden indi. Dayı, bir şey anlamamıştı: — Ne o adam delirdi mi?.. Diye sordu. — Galiba bizden şüphelendi. İki arkadaş fazla konuşmaya vakit bulamadılar. Merdivenden ( — Yıkıl karşımdan aptal adam.. ayak sesleri gelmeğe başladı, Ka- Git, müşterilerine bak. Pi süratle açılmıştı. Hancı, bir e- (o Hancının karısı daha baskın çık- linde bir kadını sürükleyerek ge. muştr. O gece plânı hazırladılar, tiriyordu, Perişan bir halde neye Karı doğru küye gidecek, kocası. uğradığını anlamayan kadın, iki nın Osmanlılar tarafından öldürül- kişinin yanına girerken bile: düğünü söyliyecek, bir eve müsa- — Bırak beni, delirdin mi sen.. fir olacak, Elisonun annesini tanı- Diye hancıyı azarlıyordu. Fakat ma fırsatını bulup kadının vaziye- hancı oralarda değildir. tini tetkik edecekti. — İşte size dedi işinize yara- o Son söz olarak; yacak'bir kadın. Benim kâarımdır. o — Siz karışmayın, dedi. Ben İstediğiniz gibi., kadını buraya getirip teslim ede. Kadın vaveylâyı basmış, üstünü ceğim. başını yırtarak upuzun uzanmış- (o — İliko, sevinçle ellerini çırpı- tr. Boğulur gibi nefes alıyordu. Oo yordu. iliko yerinden fırlayarak kadını o — Aman bizden hiç bahsetme. hancının elinden kurtardr. Yerden o — Merak etmeyin, üç gün için- kaldırdı ve sedirin östüne uzattı. de kadını teslim edeceğim. Fazla Bir taraftan da hancının haline gü duramam zalen.. Benden de şüp- Tüyordu. helenirler, — Be adam, dedi, karının kal- bine indirdin. Kim bilir ne sandr, Hancının karısı dediğini yaptı. Ü- Öyle getirilir mi?.. çüncü günü akşamı Elisonun an. Fakat hancı zengin misafirleri- nesiyle beraber hana geldiler, İli- ne yaranabilmek için her şeyi yap ko, işin bu kadar kolay neticele. mayı göze almıştı. Söyleniyordu: seceğini ummuyordu. Şimdi iş ka- — Biraz da o hizmet yapsın, dın: İstanbula götürmeye İkna et. iş görsün.. Hlancımın karısı olmak mekte kalıyordu. kolay mı?.. Sabahtan akşama ka. (o Hancı karısına, onu geceleyin dar tenbel tenbel oturup göbek şi- bize getiriniz, ben konuşurum, de. şiriyor. , di, « — Haydi şimdi biz dışarı çıka- (Anne, günlerdir kızının ıstırabi- ım. Sen onu biraz okşa ve anlat le âdeta çöküvermiş. Yüzü bem- ki, biz.fena insanlar değiliz. On- beyazdı. Fakat beyaz bir gül yâp- dan istiyeceğimiz iş tehlikesizdir. rağı kadar temizdi. Hürmet ve İlko le, Dayı odadan çıkatlar- sevgi telkin ediyordu. ei Gl pr a e by — Biz biraz gezindikten sonra ile yanyana' du sa en- geleceğiz, çabuk ol. lar İki kız kârdeş sayılaack kadar v Dediler. fark gösterebil! Kanlar içinde Kahkahalarla gülerek erdi. ŞUpmirken gören İliko kadının Du hali karşısında ne söyliyeceği. venleri indiler, Keyifleri yerinde idi. Hancı, arayıp bulamıyacakları mr nereden başlayacağını şa- şırdı, bir insandı. Karısını zorla bu işt Da teşvik edeceği de anlaşılıyordu. yas * iğ ye gi “ — Haydi İliko, dedi. Hemşire Bit 197 pri aa geldi. Anlat.. İki arkadaş odaya döndükleri ( İlko, garip bir heyecana kapıl- vâkit hancıtım karısını gelinlik bir Muştu: : kız gibi mahcup, boynu bükük ve o — Hemşire, dedi, beni tanıdı. sırıtır bir balde buldular: Az mi? — Aman «fendiler beni affedin, O Kadın, bütün bunlardan bir şey bu hayvan kocam, gördüğünüz gi anlamıyordu. bi hiç bir işten anlamaz. Beni re- |o— Hayır, dedi, tanıyamadım, gil eder. Buyurun, oturun efendi- benden bir şey mi soracaksınız?. lerim, ker emrinizi canla başla (O— Hayır, sana kızın Elisodan yapmaya uğraşacağım. bahsedeceğiz. — İz EM ie A ân içinde sarstı. Bembeyaz yüzü- ne renk geldi. Kollarını açtı, — Elisedan mr, kızım Ebsodan mı? — Evet,. Onu kaçırdıkları vakit ben orada idim. Sen kanlar içinde yuvarlanıyordun., Seni yerden kal dırmak istedim. Kızını kurtaraca. Zımı vaadettim.. İşte o sözümü tutmak için seni buraya getirttik. İliko, bütün düşündüklerini bi- ret birer anlattı; — Bizden belki şüphe edebilir- sin.. Fakat seni İstanbula götür- mekten ne menfaatimiz olabilir, Yıllarca milletimin bağrımı yakmış bir adam olduğumu açıktan açığa #öylüyordum. Ama şimdi ber şeyi Tarihten bir yaprak: A Et ihtikârı ve 200 sopa Et pahalılığı işi bir türlü halledilemiyor. Sık sık başgöste. ren bu dert o kadar eski bir derttir ki. Gıda maddesi, en çok kâr ren ticaretten içi: tarihin hemen her devrinde et ei hâkim Sikini ea sayı altst etmişlerdir. Tam iki yüz öeksen yedi #eno evvel İs. #anbulda müthiş bir et ibtikârı başlamıştı, Şehir işlerine hâkim olan ağalar, bütün etleri kendi kazançları haline getirmişlerdi. Sekiz akçaya satılan et. birden on akça çıkmış, kasaplar bile sızlanmaya başlamışlardı. Sadrazam, işin önüne gecmek için gümrük ve koyun eminini huzuruna çağırt ve sordu: — Nedir bu ihtikâr?., İİ — Benim bir suçum yoktur. Ağalar Diye sızlanmaya başladı, Fakat bu sözlerin hiç tesiri ölme- dr. Usta: Bu işi idare et diye seni işin başıma neden geçtin”. emredildi, Tell iki yüz değnek yiyecek. Diye bağırıyorlardı. Ağalar: FKAŞ “NAZA g | ill KIZLARI Diye azarlandı ve bu büyük suçu için iki yüz sopa yemesi Gümrük ve koyun emini, iki yüz sopa dayak yemekten kur. tulamadı. Bu iş hemen İstanbulun dört bucağma yayılmıştı. — Sekiz akçadan fazlaya et satanlar gümrük emini gibi Ağalar, bu vaziyetten sonra iş yapamıyacaklarını anladı. lar. Kazandıkları kâr sayarak ortadan çekildileç, 1061 hieri yılının bir şevvalinde hazinenin paraları dağrtı . bnca tam elli bin kuruş fazla kalmıştı. “— Etten kazandık, mevacibten kaybettik... diyorlardı. e — bıraktım. Allah içime öyle bir bis kıyordu, Bunlar © Dayı, İliko, ve, verdi. Senin kızını kürtarırsam Elisonun anası idi. Ona da erkek! bütün günahlarım: affedecek sant elbisesi giydirilmişti. Kadm kü Genç kadın da bu yabancı adam larını bile kestirmişti. Ona Selim| lardan ürkmüyordu: adin: vermişlerdi. Fakat Türkçe — Kocam Kral Damit ordusun- bilmediği için Türkler atasında da askerken öldü. Bir tek kızım dilsiz rolünü yapacak, hiç konuş- vardı, onu da kaçırdılar. Buralar muyacaktı. beni sıkıyor, boğuluyor gibiyim. & Süvariler, doğru Potiye gidiyor Eliso olmayınca hava bile zehir 0. lardı. Orada vaziyeti öğrenecek- luyor bana, sularmı içemiyorum. ler, İstanbula da bir gemi ile döne Bir lokma ekmek ağzımda taş ke- ceklerdi. siliyor. İstanbul neresidir, nasi gidilir bilmiyorum. Fakat Eliso- IKİNCI KISIM mu bulmak için cehenneme bile giderim. Size inanıyorum, DAG ADAM İkinci gün handan üç süvari çi- | — Dayı, şu dünyanın işine bak. Nedir bu başımıza gelenler?. — Allah böyle istiyor arkadaş... — Diz de istediğini yapacağız, öyle mi?.. — Ne yapalım.. Açlıktan mı 5- lelim.. Eğer İstanbula geldiğimiz vakit elimizde para olsaydı, şimdi ye kadar her işi bitirmiştik. — Ben ümidimi kestim. Poti.| den geleli altıncı sene oluyor. za) sene içinde ne yaptık.. | — Haha... ba... ne mi yaptık..! birçok insan öldürdük. Birçok canlar yaktık.. Kendimizi tanıttık. İstanbulda bir Dağ Adam, bir de Dayı peydahlandı. İ — Çok doğru.. Bu iki isim her: kese korku veriyor. Fakat ne ça- tiyor. Ümidini kesmiş. — İçim kan ağlıyor. Zavallı e| dın.. Bu hasrete tahammül eğemi- yecek.. — Ben başımı alıp gideceğim. Şimdiden sonra yavrumu görmek de İştemem., Kim bilir ne hale gel miştir, Kim bilir başma ne felâ, ketler gelmiştir, diyor. — Hakk; da yok değil. Ah bu esircilerden birini yakalayabilsem. Kanını emeceğim.. — Kara Halil buralarda imiş Jiyorlar. Ama bir tek görene rast- layamadık.. — Kaimı son defa Sağır Paşa- am kosağma göndersek, belki © istediklerini yaparlar. l buraya getirdik. Yapamadığın Ben bir daha bir lâf söyliyemem ona.. İçim dayan ABONE TARİFE Memleket içinde Aylık o İİ 3 aylık mw 6 aylık . 4 yallık op Yö Tarifeden Balkan için ayda otuz kuruş Posta birliğine girmeye* “al ayda yelmiş beşer kurut © medilir. J Abone kayılını bildir yl tup ve Teleraf beretini gi parasının posta veya | yollama ücretini idore * zerine alır, Türkiyenin her postam VAKİT a abone ya Adres değiştirme 25 kuruştur. ILAN CcR Ticaret ilânlarını! mi salırı sondan Galban falarında 40; iç sayisi kuruş; dördüncü ikinci ve üçüneüde İ 4; buzluk yanı kesme” | Büyük, çok devan a renkli Hân verenlere 5) indirmeler yapılır. Besi rın santim - satırı 30 TİCARİ MAniyETTE OL| KÜÇÜK ILANLMİ Bir defa 30, iki defi yg delasi 65, döri delasi " 7 defası 100 kuruştur. Ü p ilin verenlerin bir JE vadır. Dön satırı farla satırları beş aşi | , | küçük ildn tarifesi Wİİ indirilir. sap edilir. Vakıt hem doğrudan “el Hizmet kuponu munda a Min Bürosu eliyle ği eder. (Büronun telefon” ALEMDAR SİNE. 1 Sözle, 2 — Napoli İliko ile Dayı ve P' ik sı, Potiye geldikleri Ty p nun çoktan hareket © haberini aldılar. ide ümidi vardı, İstanbul ne yapıp yapacaklar © bulup Elisoyu elinde” dı, Potide hir yolcu KL. gi mek için altı ay galdy mişti. Limana hiçbi muyordu, Sefere b mi de fırtına kor damıyordu. Altı ay* rTuntusu İle gi 37 abharda küçük bir Y > ye” Sonra kocasına döndü! — Elbette! dedim, elbette.. Yaprak- Tar bile onun ismini zikreder. Vahşi hayvanlar da böyledir, Onların da ken dilerine göre kullukları var. Ormanda gezen azğın bir ayı bit gün ağaçlar al- tmdaki kulübesinde oturan bir azizin kapısma gitmişti. Aziz hiç çekinme den bu mahlüka ekmek verdi ve: — Hadi git Tanrının himmeti sen- den eksik olmasın. Dedi. Ayr, arkasına dönmeden ve ih- tiyara aslâ bir zarar vermeden uzak- laşıp gitti. STAREÇ ZOSİMANIN GENÇLİK HATIRALARI DÜELLO Zadegin alayında sekiz sene geçir- dim. Bu yeni hayat çocukluk hisleri- mi çok de) ; fakat hatıraları- mın hiç birini silememişti. Yalnız yal- çin ruhlu, zalim ve sersem olmuştum. Gerçi bir etiket yaldıziyle süslenmiş, & Bu bir tek Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakkı Süba Gezgin © ©) isim, genç kadın; bir muaşeret kaidelerini öğrenmiş ve Ftan sızcamı ilerletmiştim. Fakat askerler- de silinmez bir sertlik hasıl olur. Ben- de bu bal son dereceyi bulmuştu. Çün- kü arkadaşlarım araşında eri çok bat- sasiyeti clan bendim. Zabit olduğum. vakit alayımızın şerefi uğruna kanımızı dökmeğe hazırdım. Ama hakiki şeref hakkında hemen hiç birimizin çok bil- gimiz yoktu, öğrenmiş olsaydık bile bu şeref kaygısına herkesten önce ken- dimiz gülerdik. Sarhoşluk, çapkınlık, hayas2lık âdeta ogünecek şeylerimiz- di. Fena adamlar olduğumuzu söyle- mek istemiyorum, Hayır bu gürbüz ve şen delikanlıların ayrı ayrı pek gü- ze) ruhları vardr. Paramızı har vurup harman savurâ- rak yiyorduk. Hele ben... Hele ben.. Yalnız şaşriacakbir balm, okumağa karşı olan mörakımdı. Büyük bir zevk- le kendimden geçerek okurdum. İncili © demlerimde bir kere açtığım yoktu. Aama her nedense yanımdan da ayır- mazdım. Dört sene sonra alayımızın kaârrgih: olan “K..,, kasaabsına git- miştim. Oradaki halk epeyi karış ktı. Ama zengin ve zevke düşkün kimse- lerdi. Beni her aile, seve seve kabul etti, Çünkü hem neşeli bir genç, hem zengin bir zabittim. Servet ise, dünya- nm hiç bir tarafında alkrşsır kalmer. İşte orada başımızdan bir hâdise geçti ve hayatımın en mühim ehemmi- yetli izi oldu. Bu kasabada genç, gü- zel, zeki ve ruhan asil bir kıza gönül verdim. Zsogin ve itibarlı akbaraları benim alâkamı hoş buluyorlar ve mem nun görünüyorlürdı. Kızın beni sevdi- ğini bissettiğim dakikada anladım, ki ben öna karşı yalmz hürmetle miüte- hassisim. Tabi evlenmek için teşebbü- se girişmedim. İşin doğrusu şu, ki genç ve zengin bir bekârlığın verdiği zevklerden uzaklaşmak bana güç geli- yordu, Bu sıralarda bir vazife ile beni bâşka bir yere gönderdiler. İki ay ora- da kaldım, Dönüşte < kızr, zengin bir emlâk sa- hibi ile evlenmiş buldum. Bu herif benden yaşlı ve basit bir adamdı. Hal- buki kasabada bana bilgili, reki ve par lak istikbali bir genç diye bakıyorlar- dı. Her nedense, bu iş benim kanma dokundu. Hele çoktanberi bu adamın o kız; istediğini, nişanlı gibi yaşadık- lârmı ve arada #rada bir salonda bu- İunduğumuzu öğrenince küplere biner- dim. En ziyade bunun nasl olup da muyor. farkma varmarlığıba kızıyordum. Her- kesin bildiği bir şeyden sade benim ha berim yokmuş... Halbuki bu kıza hen, kaç kere sev- dimden bahsetmiş, hülyalarımdan söz açmıştım. O, Böyle bağlı bir varlık ol- duğunu anlatacak en küçük bir imada bile bulunmamıştı, Bunları düşündük- ge çileden çıkıyor ve kıpkızıl bir hid- dete kapılryordum. Nihayet bir gece kalabalrk insanlar huzurunda hiç akla gelmez bir sebep- le ralibime hücum ettim, Omu öyle kızd rip çoştürdum ki, adamcağız, ni- hayet aramızdaki müthiş kuvvet, kabi- liyet ve silâh kullanma farkına rağmen dayanamıyarak bana eldivenini kaldır- dı. Sonradan öğrendiğime göre c da bu dielloyu beni kıskandığı için isti- yormuş. Z:ten eğer benimle vuruşmak tan çekinmek istese bile, karısının sev- gi ve saygısnı kaybetmek endişesiyle buna katlanamazmış, Ben, bizim alay zabitlerinden bir mülâzimi şahit göstermiştim. O vakit- ler diülelle şiddetle yasak olmasına rağ- men orduda hemen hemen bundan hiç birimiz çekinmiyorduk. Ertesi gün sa- bah erken'-n kasabanın dışında bir yerde karşılaşacaktık. İşte tam o sra- da başrma bir iş geldi. Uğursuz bir iş. Akşam eve hiddetle girerken bilmem nasıl bir sebeple emitberime kızmış ve zavaliya şiddetli bir tokat vurarak yü- la çıktılar, Paraları © (pe yeni vermişlerdi ve ona bi$ “yaf bu kadar sert vurmamıştı"” çi ki kardeşlerim üstünden KEK yy fazla zaman geçtiği halde Li ad Beyi andıkça utanç ve sstrap / mem, gi ma akal sel bir gün başlıyor, ayla a İçimde adi ve alçak hare' di kan dökmek üzere oldrği”, böyle geyler düşünüyeÜ”.. kendime sordum. İçin; > — Hayır! a Cevab nı verdi. : — ölümden mi kor! Dedim. Ayni ses: — Hayır! Dedi, Nihayet asıl