Seyyahların obpekfiflerine poz v vererek para alan çocuklar Kadın işçiler: Kadınların tehlikeli işlerde çalışması Yazan: İşçileri mesleki tehlikelere karşı himaye etmek ve bu maksatla ted- birler almak karışık ve müşkül bir iştir, Mesleki tehlikeler pek müte- nevvi olduğu gibi yeni icatlar, ke- şiler ve istihsal usulleri de müte- madi bir değiş halindedir. Mesleki tehlikeler kadını, erkek ve çocuk her kısım işçiyi tehdit etmektedir. Bunun içindir ki sırf kadmlara mahsus ayrı tedbirler alan beynel- milel sukavele ve kanunlar azdır. 1919 Vaşington konferansı ka - dın ve çocukların kurşunla zehir. lenmesine karşı alınacak himaye tedbirleri etrafında uzun münaka- şalardan sonra bir tavsiyeye var - dı. Konferans bu tavsiyesinde aşa- ğıdaki işlerde kadın ve çocukların çalıştırılmasının yasak edilmesini aza devletlerden istedi. 1) Kurşun ve çinko madenlerin- de fırın işleri, 2) Kurşun istimzaç ve imalâtı, 3) Çinko izabesi işleri; 4) Yüzde 10 dan fazla kurşun ihtiva eden halitalar imalâtı; 5) Civa ve kükürt, krom işleri; 6) Elektrik akimülütörü imali ve temizlenmesi işleri 7) Bu işlerin yapıldığı iş yerle- tinin yıkanması; Konferans bunlardan başka kur- şün tozu kullanılan sanayide kadın ve çocuk çalıştırıldığı takdirde aşa- Zıdaki tedbirlerin alınmasını İsti - yor: 1) Buhar ve tozları meydana geldikleri anda dağıtacak hava ter” tibatr, 2) Atelyelerin ve âletlerin te- mizliği, 3) Her nevi zehirlenmelerin der hal hükümete habez verilmesi, 4) Yukarıda yazılı işlerle meş- gul olanların deri muayenesi, Karamazof Kardeşler meselesi Samet Ağaoğlu S)aAtelyelere yiyecek ve içki s0 kulmasının yasak edilmesi, Beynelmilel iş konferansı 1921 Istanbul Reporiajları: P VAKİT Kanun dilenmeyi menedince Yeni bir dolandırma | usulü çıktı Kanun dilenciliği meretmiştir. Fakat Istanbulda dilencilik sağlam el ve vücutlarda eskisinden kat kat fazla artmış bulunuyor. Hattâ, eski dilencileri aratacak hale bile gelmiştir. Yanımızda genç bir kadınla, me- seli hemşirenizle gidiyorsunuz. Üstü başı yırtık, gözlerinde sahte bir hüzün parlayan sırnaşık çocuk- lar ayaklarımıza delaşır, durmadan söylerler; — Allah sevgilinizi bağışlasm.. — Allah sizi ayırmasın. Eğer önünüze çıkan siyah çar- şaflı gözleri fırıl fırıl dönen genç bir kadınsa o da aynı şeyleri söy - ler: — Güzel kumrularım, Allah si- Cenevre içtimamda 18 yaşından a-| 26... şağı çocukların ve her yaştaki ka - dınların civa ve kurşun kullanan boyacılık işlerinde çalıştırılmasını yasak eder bir mukavele kabul et ti. Yine konferansın 1929 ve 1930 içtimalârında kabul edilen bir mu kavele ile mecburi çalışmaya ait! kanunlarda bu nevi çalışmadan ka- dınların istisna edilmesi esası va-| zedildi. Muhtelif memleketlerin ka nunlarına gelince, bunları biribi - sinden farklı prensipleri şöyle hu-| Yâsa edilebilir: â) Kanunlar bâzı işlerde çalış mayı kadınlara mutlak olarak ya -| sak etmektedir. b) Bazı işler için İse hususi şart İsr vazetmişlerdir. Kadınların mut Jak olarak çalışması yasak edilen işler hareket halinde makinelerin yıkanması ve yağlanması, patlayıcı maddelet imalâtı, elektrik telleri dınlara yasak edilmiştir. Kanunların umumiyetle kabul ettikleri gaprisıhhi işler şunlardır; Kurşun, civa, fosfor ve arşenik krom, klor, hamızı kibrit, hamızi azot, alkol ve benzin sanayii ve nakliyatı. Kanunlar kadınların çalıştırılma Sınım yasak edildiği işlerin tayin ve tesbitini ekseriyetle idari makam- lara bırakmışlardır. Fransada, Danimârkada, Alman yada, Romanyada, Macaristanda vaziyet böyledir. Bununla beraber bu işleri doğrudan doğruya kanun lar da vardır; Arjantin ve Eston ya kanunları gibi. Kanunumuza gelince 58 nci mad de ağır ve tehlik, Yazan Dostoyevski Aliyoşa: — Ne doğru, ne güzel! Dedi. Bu sırada pencere önünde du. tan genç kız, hırçın yürünü bir kat çir kinleştiren bir utanmazlıkla buruştur- du ve hırçın hırçın babasına çıkıştı; — Sen de, her önüne çıkan budala” ya bizi maşkara edersin, Yüzbaşı gözlerindeki sevgi sönme“ den Âmir bir setle; — Dur bele Varvara, bırak de mü bitireyim. İhtarımı savurdu ve sonra Aliyoşaya dönerek: —Onun huyu bu işte! Dedi. Sonfa karısına seslenerek: — İten, badi mümkün olduğu kadar yüzelleş te seni Aleksi Karsmazofa takdim edeyim. Zavallı kadın yürüyemiyordu. Bir a- rak hastalığına uğramıştı. Kendisi ku” tumuş, gıdığı çıkmıştı. Değnek gibi in- :e bacakları kova kadar şiş bir çift aya- ğı kaldıramıyordu. i li e o Çeviren: Hakkı S3*4 esin ”—“ 70 — Vaktiyle dalyanlar gibi idim, A- ma şimdi... Müsyö Çermanazol, Dedi. — Anne anne! insanlardan sayacak. / Yüzbaşı; — Sanki yalan mı? Dedi. Kız: f sözü — Soytarı! Pençeredeki mendebur kız: diye homurdandı. Karamazol deyiniz... Sznra bizi bayağı Bunların en sırnaşıkları beş ile on yaşında olanlardır. Peşinizden koşar. Mütemadiyen söyler, ku- tuşu koparmadan dönmezler. On- lata her yerde Bazı yerlerde toplu gezerler. Biri peşi « nizi bırakır, öbürü gelir. s.» rastlarsınız. Bir lokantada yemek yiyorsu - nuz. Gene bunlardan biri, elinde kirji bir kutunun içinde şeklini kaybetmiş ezik birkaç karamelâyı önünüze uzatır: — Ağabey, bir tane al. Annem hasta.. Çorba pâtası yok. den ibaret bulunduğunun ve ka - dınlarla 18 yaşına kadar olan ço - cukların çalıştırılması caiz olmr - yan ağır ve teblikeli işlerin hangi leri olduğunun tayinini bir nizam: | nameye bırakmıştır. Bu nizamname heniz çıkmanış- tır. Ancak bu nizamnamenin ihzar ve tatbik mevkiine vazından sonra memleketimizde ağır ve tehlikeli ve gayrisıhhi sayılan işler üzerin- de bir mütalâa yürütülebilir, Bu - nunla beraber ümumü hıfzıssıhha kanunu mucibince muhtelif iş yer- lerinin sıhhate zararları bakımın- dan üç sıf üzerine bir taksim ya- pılmıştır ve her sınıfa dahil birçok işler vardır. Yalnız bu tasnif o iş- lerde çalışanların himayesi esasına değil, o işlerin civarında oturanla- rın himayesi esasma mlstenittir. Bu itibarla iş kanununun 58 nci maddesinde mevzubahs edilen ni zâmnâmeden büsbütün başka bir mahiyeti haizdir. Samat AGAOGLU tiyorum., Aliyoşa: — Size mahrem — Ben de öyle tahmin etmiştim. İler halde yalız, oğlumdan şikâyet için bu zahmet: katlanacak değilsiniz a. Bu Şozuk hakkında alfinizi dilemeden ön Ce, hâdiseyi size tasvir etmeliyim, Çün Nihayet adamcağız delikanlının ko- luna girerek dışarıya çıktılar, e DIŞARDA — Evlerdeki havanın berbathğiyle dışatının temiz serinliği arasnda ne kadar fark var değil mi? yürüyelim, Kendimi size sevdirmek is- deceğim, dedi; fakat nereden başlıya- cağımı bilemiyorum. Tramvay durağında, vapur is - kelesinde: — Buraların yabancısıyım, be - yağabey, bana bir tramvay parasr.. Allah rızası için.. ... Geçen gün Kadıköy iskelesinin bekleme salonunda bunlardan biri utün bir Butuk verdi. Bir kolu sın sekr sarılmıştı. — Han:mlar, bâyanlar.. Diye söze başladı: Şöyle devam etti; | — Kolumu harpte yaralamıştım. Üstüste sefaletlere düçar oldurü. Şimdi yarım debreşti. Tedavi o- Jamadım, Sivattan buraya gelim. Bir hastaneye yatacağım. Aç kal - dım, Vicdanınıza elinizi koyup ba” ra merhamet ediniz.. Çok güzel ve selis bir türkçe ile detdini anlatan şarlatann, her kadın elinden aldığı paralar ayucu- mu taşırdı; koynuna doldurarak kapıdan süratle uzaklaştı. ... Tanıtmış kimselerin evlerine müracant ederek dilenenler de son günlerde çoğalmış. Bir arkadaşım başına gelen şü vaka da bunlardan biri: Sabahın çok erken saatinde köp- tü üstünde fevkalâde temiz giyin- miş, hattâ bileğinde altın bilezik- leri şaklatan genç ve güzel bir kiz: .— Beyefendi, demiş, Nişantaşı ne taraftadır? Arkadaş tarif etmiş. Kız: — Ah ben oraya nasıl gidece - ceğim. Trerden çıktım. Paramı zifeşini yapamıyacak hale gelmiş tir. Burada vazife vatandaşa düş mektedir. Bunlardan rastladığı tevkif ettirmek yükünü omuzları - mıza alırsak, İstanbulu, polis te - se'ülden biz de gene palisin yardi mile yeni usul dolandırmadan kur- tarmış oluruz, ... Bir de dün Beyazıt meydan nda şahit olduğum çirkin bir hâdiseye| işaret etmek isterim. Burada sürü halinde dolaşan sekiz on mahalle! çocuğu seyyahların etrallarını sar- dılar. İstanbuldan garip hatıralar götürmüş olmak hevesile alacak seyyahlar bu çocuklara poz aldı- râzak resimlerini çektiler, Ellerine | de birer kuruş sıkıştırdılar, Çocukların bu hale çok alışkın | cldukları parayı akışlarından belli idi. f İstanbul için fena propagandaya vesile otabilecek bu halin de önü! nü almak, polisin vazifesidir. ğ Niyazi Ahmet | Evliya Çelebi Hakkında! Konferans İ Vatih Halkevinden: | Evimizde 18 Sonkânun 1929 çarşamba günü saat 20.20 da muallim ve muharrir Reşat Ek. | rem Koçu tarafından (Evliya | Çelebi, hayati ve eseri) konulu bir konferans verilecektir. Bu konferansa bütün yurtdaşları vapurda çaldırdım. Avukat Yusuf | çağırırız. Bey varmış orada. Arkadaş çıkarıp iki lira vermiş Kız adresini sormuş. Akşam üstü iade edeceğini teşekkürlerile bildir | miş. Sonunu saf arkadaşım şöyle bi- tirdiş — Doğrusu bu güzel kızın ziya” selime geleceğinden de sevinme * dim değil, hattâ beş Hira vereme - İ diğim işin utanır gibi oldum. O gün saat sekize kadar hele - çanla, gözlerim yolda bekledim. Kazancım da bu tatlı beletan ol - du, Çünkü aynı kızı üç gün sonra neşeli kahkahalar ve züppe genç lerle beraber gördüm. ... Bu misaller pek çoktur. En fe - nası bu dilenmeden ziyade dolan- dırmayı andıran hâdisede polis va- dir, Dedi. Hadi biraz — Ya, demek bu teklif, henüz karar laşmış bir şeyin ifadesi değil, Sizin asil kalbinizde doğmuş bir insanlık eseri... Öyle mi? Durun öyle ise size kardeşi. nizin bir kahramanlığını da hikâye ede yim. Beni bıraktıktan sonra; “Sen, sö- züm cna askersin, Ben de askerim. Se- ni tahkir ettim, Eğer şerefli bir şahit bulabilirsen, yolla bana... Namusuhu bir şeyden bahse- yüzünün manzarasını ölünceye kadar unutamıyacağım. Aliyoşa heyecanla: — Sizi temin ederim, ki istediğiniz şekilde, istediğiniz yerde ve dilediğiniz şartlarla Dmitri size tarriye verecek... Ben cna bunu kabul ett'receğim. /*-. si takdirde o benim kardeşim dejil- | ! — Her saman alırdınız, yine İspor gözttesi istiyorsunuz, değil mi bay? — Hajnr, bugün bir ev işi mec. mun istiyorum. —G Diye Yüzbaşı devam etti: — İikin dava etmek sönra vazgeçtim. Çünkü alrımızı dayanacak dalı yok. Bu h S4 sıl kuvvetli ağabeyinizin fini kabul edebilirdim? Aliyoşa, gözleri ateşler AF dileyecek. Hem istediği ğrm hakaretin intilameni e midir? Dahası var. P ğıtt ve eğer mahkem sahtekârlğımdan ötürü b ğümü söyliyeceğini bildi” kârlığın asıl faili kim 0" ha maâlümdur. / a vermiyeceklerini, acuyğa “4 Yep ee ABONE TARİFE Memieket Tarifeden Balkan © için ayda otuz kurut Posta birliğine girmeyi #yulu yelniş beşer BESİ medilir. i Abone kaydını bi a ep ve telgraf ücreti parasının posta vey yollama ücretini idaf* zerine alır. Türkiyenin her posiü VAKIT & abone Adres değiştirme 25 kuruştu” İLAN ÜCRE Ticeret ilünlarını# y satırı sondan İli falarında, 4ü; iç sy” kurup; dördüncü Sİ ikinci ve öçünçüde FRİ 4; başlık yanı kes dir. Büyük, çok deval renkli ilân verenler& indirmeler yapılır. W rm sanlim * satiri 1 l TİCARİ MAHİYETTE Si | KÜÇÜK İLANI Bir defa 30, iki; dEĞİ defası 65, dört defasiği) defası 100 kuruşlür» ilân verenlerin hir © vadır. Dört salırı geti İ farla satırları bey bU) sap edilir. *ğ Hizmet kaponu küçük idm tarifesi #) indirilir. Yakıt hem doğrudatğ ya kendi idare yerin kura caddesinde altında KEMALEDİNE W ilan Hürssu etiyle İŞE Eş Maarif Müdürlü Su Okullarını Gİğ |“ Kültür Direktörü “o yanında (lk tedrisat te zet Koçak olduğu i mizdeki tik, ortu azlık okullarını # başlamıştır, Telif bina vaziyetleri, JS tedris işleri gözdeğ tedir, 4 Dün ilk olarak kt: Misesi Hober Kİ 22 ve Beyoğlu 13 © geğilmiştir. Teffi Re edilecektir. 2» ) . Taj Yal Lise Fifk,| İmtihanına ra Maarif Vekâle! imi üzerine hariçt€ 4 b imtihanına gireö” diklerine göre es terimlerden imtii sektir. EZ, EEİŞES. EE; elip ayaklarınız& Tİ bağırdı. rar #, EFA SİŞEE, açınız. O madi 3 Yİ Beni #* Sözünü savurdu, Kadıncağız da: — Ns halde olduğumuzu görüyor. sunuz... Diye başladı. Vaktiyle, ordu. da olduğumuz samanlar bize de sizin gibi muhterem misafirler gelirdi. Anne bu sözlerinden sonra geçmişin hasretiyle ağlamağa başladı. Yüzbaşı usulca: — Gördünüz ve işittiniz ya? Dedi. Aliyoşa dalğın dalğın; — Evet gördüm ve işittimi Cevabını verdi. kü içerde, herkesin yanmda anlatama- dim, Kardeşiniz, beni sâkalımdan yaka layarak sürüklemeğe başladığı zaman, tam çocukların o mektepten , çıktıkları saate rastlamıştı. Benimki de arkadaş” İariyle birlikte ortadan geğiyorlarmış. Beni o halde görünce, koğup sarıldı. Dimitriye de: — Bırakınız Müsyö! Bırakınız, o be nim babamdır!... Affed'niz, affedinizl.. Diye yalvardı ve hasmıtmın elini öp- tü, O eli ki... Oğlumun o saniyedeki kurtarmak için sana düeliö imkânım: vereceğim.,, demişti. Yüksek tabakaya mensup olmak neye yarar. İşte benim evimden çıkıyorsunuz. Ne gördünüz?.. Biri sakat, biri basta iki kadın ve çir- k'n fakat pek zeki bir kız, ki tahsil aş- kiyle yanıp tutuşuyor. “Neva, kıyıla- rn'aki üniversiteye can atıyor. Ora dan Rus kadınlıZının hukukunu kurtar wa” Cavasımı güder. Oğlumdan babset miyeceğim. Daha dokuz yaşındadır... Benden başka bütün bu ailemin bir tek küm olacağımı söyledil?"” yö olan tüccarların üstün“ Mi v müthiş bir nüluzu vard” yö yaptırabilir. Babanızın ö” lerim var, O da ayrı 9 m Bütün bunlar biç sra7? Sğ Ki) susmak, hakareti gine”* “di i ti, Çocuğumun size KE ğEğ tm hangi sebeplerden iler? dg. anladınız mı?