VAKİT "16 IKINCIKANUN 1939 dr, Burasını Şapur Şah yaptır. mıştır. O zamandanberi çok harp görmüş, kimse alamamış- tır. Sen de alâmayacaksın. Be- nim yanımda bin okçu var, At. tıkları okların hiç biri yere düş- mez. Hepsinin biner tane okları vardır. Mer ok başma bir kişi öl. dürünceye kadar harp edece- ğim. Sizin bütün askerleriniz bile bu kadar yoktur, Arap kumandanı işi uzatmak istemiyordu: — Peki, sen nası! İstersen öy” Je yapalım? Dedi, — Ben bu kaleden çıkarım, Fakat siz bana bir şey yapma. yın. Ne yapılacaksa Halife Öme- rin hükmü üzerine yapılsın! Hürmüzan, Halife Ömerin boş yere kun dökmeyen âdil bir adam olduğunu bildiği için böy- le söylüyordu. Arap kumandanı kabul eti. Hürmüzan kaleden çıktı, Halife Ömere mektup yazıldı. Gelen ce- vapla, Hürmüzanın kendisine gönderilmesi bildirlliyordu. Hürmüzan Medineye gönde“ rildi, Halife Ömerin yanına gö- türecekleri zaman: — O hükümdar iss ben de hü- kümdarım. Bı'rakmız, muhte- şem elbiselerim! giyeyim, Yakı şan budur. Dedi, Ala va mücevher Işle- mieli elbisçleri 1 uçla. rını, altın tacmı giydi. Altın kemerini kuşandı.- Halife onun bu ihtişamını bayran hayran seyrediyordu. Halife Ömeri evinde bulama- dırlar, Mescitde olduğunu öğren- ra gittiler, o Baktılar ki bir köşede kamçıs altına almış, yüzünü vermiş, uyuyor, Hürmüzani götürenlerden B- nes bin Mâlik bir kenarda dur- du: — Uyanmasını bokleyeceğ Hürmüzan hayretle sord: — Arapların hükümdarı mudur? Mescide yalnız mı ge- ver? — Evet! duvara bu Karamazof Kardeşler rinhükmü üzerine yapılsın! Hürmüzan, Halife Ömerin boşyere kan dökmeyen âdil bir adam olduğunu bildiği için böyle söylüyordu — Halk arasında adalet yap- mak İçin adamları yok mudur? Böyle yapyalnız ve hiç korkma- dan nasıl yatar? Elbisesi bun- dan miibarettir? — Evet... — Bu, peygamberlerin half- dir, hükümdarlar böyle değil dir, O, peygamber değildir. Fa- kat peygamberlerin yolunu tu- tuyor! Neden sönra Ömer uyanıp da olduğu yerde oturunca Enesle Ahnef selâm verdiler. Halife Ömer selâmları aldı ve geldik- leri yerlerden haber sordu. Bu aralık Hürmütani muhteşem el bisesiyle görünce: — Bu kimdir? Deği, — Ehvaz hükümdarı Hürmü. zandır, İalite Ömer İlkslnir gibi yap tr; gözlerini kapadı Bu kâfir süslerini ondan çi- karın. İslâm süslerini giydirin! Hürmüzanı soydular ve bez » dın bir gömlek giydirerek tek- rar Halileye götürdüler, Haltte bir tercüman istedi, Mugayre bin Şübeyi getirdiler, Halife Ö- mer ona: — Hürmüzana söyle, ne diye- ceği varsa desin! Dedi. Hürmüzan cevap ver. di; — Ölüler sözünü mü söyliye- yim, diriler sözünü mü? —Diriler sözünü... — Böyle demekle beni ölmek- ten kurtardın. Artık öldüremez- sin! — Ben o munayı kastetme- dim. Aldatamazsın! Berrağ bin MANk'i öldüren adam: ben sağ bırakır mıyım? Hürmüzanın da tek korkusu bundan ibaretti. Fi t henüz bütün ümitlerini kaybetmiş der gildi: — Ey Ömer, sen Adil ve sözün. de duran bir adamsın. Şimdi su- sadım, Beni susuz öldürme! Su getirsinler, içeyim. Ondan son- ra gene bildiğin gibi yap! Om un getirilmesini emret- 1, Hürmüzan onu eline aldı ve sordu: — Ey İslâmların büyüğü, bu suyu İçmeğdikçe beni öldürtme- yeceğine söz veriyor musun 7. — Veriyorum. Hürmüzan suyu yere boşalttı: — Artık beni öldüremezsin? — Niçin? — Çünkü onu içmedikçe öldür memeyi kabul ettin. Su yerden toplanıp da içilemez ki, beni öl- dürebilesin! Enes bin Mâlik araya girdi: — Doğru söylüyor. Fakat Ömer razı olmadı: — Senin bu lâf oyunların fay- da vermez, Seni her balde öldü- receğim, Hurmüzan merak ve korku ile sordu: — Ne yâapyim ki faydalı ol- sun? — Müslüman oluslısın? Hürmüzan Müslüman Yanmda bulunan malların paralarını verdiler. Ondan son- ra Medinede yaşamağa başla” dı. Gökboğa Rey şehrine yaklaş- tığı sırada Kuba üç bin kadar muntazam askerle arkadan ye- tişti. Behmenin harp meydanın. ön öldüğünü haber verdi. Ken- dis! Hemedan yolundan değil, dağlardan aşarak oraya kadar gelebilmişti. Gökboğa kardeşinin onun t âdeta yalvardı. İranda yer yer mukavemetin birinci sebebi larak hükümdarın henüz sağ ol- masini Veri sürüyorlardı. O or- tadan kaldirras İsta daha oldu. r ve arısiyle çocuğunu »ına göt'irdü, Yer rar gelmesi için Çünkü Araplar karşrlaştıkdarı w kolo kit vakit kendilerinden veya 1- raolılardan casuslar gönderiyor Mr. bükümdarı öldürtmek leti- yorlardı. Parça parça bir takın prens- rden İbaret olan İran bir sene içinde Arapların elle. rine geçti, Yezdicerd Merv şeh- çekildi, Gökboğa İle Er on& bir tavsiyede bulun- dular: — Türk bakanına elçi gönde- rerok imdat iste, Ancak onlar Arapları mağlüp edebilirler, öbnderildi, Pişdar olarak yeği binatir Ceyhun nehrin! geçti. Ayni gün Merv şehrine büyük bir kervan Nik Delikanlı: — Ben, Aleksi Karamazofum. Dedi, nizin sebebi nedir? — Size bir şey söylemek için gelmiş acaktı. Bu maksatla vd- İ — Evet, biliyorum. Yalnız riyareti- ve bu kervan arasında birkaç yüz yabancı girdi. Akşam Uze- ri bir baber dolaştı: — Gündüz gelen adarları A- rap kumandanı: Ahnef gönder- miş. Bu gece ansızın Kisranın 0. turduğu köşkü basarak onu öl düreceklermişi Gökboğa henüz şehir dışarı- stada bulunan yedi bin Türk at- lısını gece şehre aldı ve Yezdi- cerdin mubafazası işini kuvvet» lendirdi. Yezdicerdin etrafında başka rivayetler vardı. oÖtedenberi Türklerden korkan ve mecmuu &ç dört bini bulan saray halkı arasından bazıları: — Türkler Kisrayı ökslürerek Horasanı alacaklar ve Araplar- la paylaşacaklarmış! Diyorlardı. Bunu geç vakit duyan Yezdicerdin gözüne uy- ku girmeyordu. Bir aralık köş- kün etrafında hal sesleri veo gün gelen Türk atlılarını gö rünce: — Işte, beni öldürmek için et. rafı sarıyorlar! Dedi. Adamlarına; — Beni kaçtrın! Diye yalvardı. Köşkün henüz boş olan arka tarafındaki pencerelerin birin - den bir ip sarkıtıldı. Köşk kale duvarları hizasında olduğu için şehrin dışarısma İndi. Büyük bir korku içinde ve karanlıkta koşa koşa uzaklaştı. Sabaha kargı fena, halde yorulmuştu. Pir değirmen gördt. Orada din- anmek istedi ve rastgele bir yoleu imiş gibi yer istedi. Değirmenci yere bir kilim ser di ve kuştüyünden ipek döşek” | lerde yatmağa alışkın oltasına rağmen koca İran hükümdarı o kilim parçası üzerinde belki ha. yatının en tatlı uykusuna daldı, |” Değirmenei ortalık ağarınca kalktı. Bu aralık gözleri geceki yolcunun bulunduğu tarafa rast ladı ve sanki oraya saplı kaldı, Yolcunun üzerinde altın İşle- meli şibiseler, altın kemerler, İşlemeli pabuçlar vardı, Gözle. ri kamaştı ve bu kıymetli eşya” ya sahip olmak arzusunu bir türlü yesnmedi: — Buraya girdiğini Kimse gör Dedi, Aliyoşaya parlak sıtmalı göz- lerle bakıyor ve sanki: dokunamazsın!,, Yüzbaşı yerinden sıçrayarak: — Nasıl nasıl? Yazan: Dostoyevski Çerirem Hakkı Süha Gezgin Sm 69 İardı. Çünkü “Yüzbaşı nerede oturu- yor?,, sualini birçok defa tekrarladık. tan sonra, ancak derdini anlatabilmiş- u. Kadınların biri, parmağiyle bir ka- pı gösterdi. Buradan izbenin, a güzel köşesine giriliyordu. Aliyoşa, kapının tözesine elini ko. yumca, içerde hüküm süren derin ses- sizlikten vücudü ürperdi. Katerinânm anlatuğına göre yüzbaşının karı ve çocukları vardı. Acaba bepsi de w- yuyorlar mı?. Yoksa beaim geldiğimi gördüler de girmemi mi bekliyorlar? diye düşündü. Sonra ; — Kapıyı çalsam daha iyi olür. Dedi ve eliyle vurdu. Neden sonra hırçın kalım bir ses duyuldu. — Kim 6? Aliyoşa, kanadı iterek eşiği geçti. Burası büyükçe fakat karmakarışık bir oda idi. Ortada bir Rus sobası vardı. Duvardan duvara üstünde bezler sar- kan bir ip gerilmişti. Her köşede bir yatak görünüyordu. . Hepsinin üstleri. ne elle örülmüş örtüler r serilmişti; Kar Şı tarafta bir sandalya ile bir masa üs- tüne uzatılmış kalaslarla yapılmış bir karyola göre çarpıyordu. Bu yatağın yanı başında çömelmiş çok zayıf ve sapsarı bir kadın duruyordu. Daha öte- de kızıl saçları ve nankör yüzlü, basit fakat tertemiz kılıklı bir genç kız ayak ta bekliyordu. Gözleri, tathılaşarak Ali, yoşaya takıldı kaldr. Yüzü genç, fa kat-yanında koltuk değnekleri duran bir başka kanbur ız daba vardı. Kırk beş yaşlarında kadar görünen ulak tefek, cılız yapılı bir adam hav- Yusiyle ağzımı silerek kalktı. Genç kız: — Kilisesi için sadaka istemeğe gel miş bir papas olacak... Tam bal alacak çiçeği buldu işte... Diye söylendi. Aliyoşaya yaklaşan adam: — Yayır “Varvara,, yanılıyorsun... Dedi, Bu zatın bizi ziyaretinin herha)- de bir başka sebebi var. Aliyoşa, buna dikkatle baktı. Heri. Jin halinde bayasızlıkla birlikte garip bir srcakkanldtk seziliyordu. tir, — Öyle mi?.. Buyurun oturun... Yüzbaşı, böyle diyerek bir sandalye delikanlıya verdi. Bir iskemle de ken. dine çekerek oturdu ve; — Ben fenal kları yüzünden açığa çıkarılmış yüzbaşı Nikolayım.. Berbad bir halde olduğum için ziyaret kabul edemiyorum. Şimdi lütfen sizi zahme- te sokan merakın ne olduğunu öğrene- bilir miyim?. — Ben, mevud mesele için geliyo- ram. Yüzbaşı sabırsızlığını bildiren bir *avırla: — Hangi mesele? Diye sordu. Aliyoşa, sıkrlarak: — Ağâbeğim Dimitri ile aranızda geçen hâdise... Deâi, — Şu alaylı likap davası mı?.. — Hangi alaylı lâkap? Bu aralık köşedeki petde açıldı ve bir baş uzanarak; — Bende şikâyete gelmiş olacak haba... Bugün onun parmağın: ısırmiş. tım... iğ 5 min parmağını ısıtmış... ? medi; Öldürsem”kimn#” bile. “ Ne yapılacaksa Halife Ome- cek? Dadı, Biraz ötede bazan odun yâr- dığı balta duruyordu. Sapından tutarak kaldırdı. Horal horulu. yuyan yolcunun başı İle omuzu arasına bütün kuvvetiyle indir- dl, Yolcunun boynundan kan bo- şandr, Bir iki defa sar'a tutmuş gibi titredi ve öldü. Değirmenci onun elbiselerini ve kemerini çıkardı. Kemerin! içinde birçok altın da bulunca bu işi yaptığıma daha çok sevin- dl, Ölüyü suya atir. Ertesi gün Yezdicerdin kaçtı- ğı anlaşılınca Gökboğa onun İs zinden gitti, Değirmeneide elbi- seleri bulundu, Her şey anlaşıl- d:. Bu korkak ve iradesiz adam da büyük ve manevi bir küğret uman İran beyleri artık bütün Araplarla harp etmiyorlar, ka. çıyor, yahut boyun eğiyorlar- dı. Araplar sandılar ki artık Çi nö kadar bütün Asya yolları on- lara açıktır. Fakat Horasanı geçip de Çeybun kıyılarına var. dıkları zaman, cesur, muntazam usta birer aşçı olan, parlak bir medeniyete sahip olan Türk” lerle karşılaştılar. Sert ve yal- çın bir kayalığa çarpan sel gibi tamam yüz sene boş yere Tür- alstan budutlarına çarptılar. Gökboğa ile Ertonga Türk sa» vaşçtlarının başmda buluna». lar arasındaydılar, Kubad Horasanda yer yer A. rap kuvvetlerine baskın vere rek, kervanları vurarak varife. vi , sini yapıyor; Türklerden yar- dım görüyordu. Fakat onun gibi Üç beş kişi zİn gayreti kova İran imparator luğunun devrilmesine kâfi de. gidi, Şimalden cenuba bin beş yüz, garptan şarka iki bin kilo- metre genişlik ve uzunlukta o Jan büyük ülke on beş sene için. de Arap boyunduruğu altına girmiş, Arap dinini kabul et mişti, —SOKX - ŞERİR TİYATROSU KOMEDİ KISMI 10—1—039 Pazartesi 2030 da OĞLUMUZ HALK OPERETİ Bu akşam sast 24 de Büyük operet 3 Yıldız Pek yakında yeni ope” ret: (Modern kızlar) Yazan: NM. YESARİ TURAN TİYATROSU Bu akşam halk ge- cesi Cemal Sahir ve arkadaşları HABİBE MOLLA di j3 perde. Localar 109, Her yer “Burada bana demek istiyordu. nuyor, tatlı ve Diye bağırdı... Ki- Sizin mi? Deği, VAKIT ABONE TARİFESİ Memleket Me Aylık 3 aylık 6 ayık 1 yıllık Turifeden Bulksn için ayda otuz kuruş Posta birtiğine girmeyen ayda yetmiş beşer kuruf meditir. de kaydını yildires ve telgraf ücretini, © besi posta veya yollama ücretini idare zerine alir, Türkiyenin her posta mari VAKITa abone yazılı” Adres değiştirme dEP | 25 kurtuştar. İLAN U Ticaret önlemez satırı sondan İtibaren #0 falarında 40; iç sayfalari” kuruş; dördüncü * ikinci ve üçüncüde 2; 4; başlık yenı kezmece Büyük, çok devamlı, renkli ilân verenlere #30, indirmeler yapılır. rın santim » satırı 30 TİCARİ MAHİYETTE O KÜÇÜK İLANLAR “ Bir defa 30, Iki delasi defası 65, dört defası 78 defast 100 kuruştar. ÜS ilân verenlerin bir defasi vadır. Dört satırı geçen fazla satırları beş sap edilir. Hizmet kuponu küçük ilân tarifesi indirilir, Vakıt hem doğrudan ya kendi idare yerinde, M4 kara caddesinde Vakit aslında KEMALEDDİN İlin Bürosu eliyle Din eder. (Büronan telefonu Et Fiyatları Yük” Et fiyatleri dün sabal ren yükseltilmiştir. Toptan 31, perakende şa satılan karaman, topt#! rakende 40 kuruşa, ti rakende 38 kuruşa toptan 36, perakende #* ve toptan 25, perakende satılan sığır da topta. kende 3$ kuruşa satı Kıvırcık ile kuzu vasi best olarak satılacaktır. kak gm Dört Ay Hapis Y£ Aksarayda bizim j ğazasma girerek ufak Kâzımın duruşması bulunan asliye dördün” kemesince yapılmış ve duğundan dört ay çarpılmıştır. vji Yüzünün bütün çi dudakları seyiriyordü. | den geçmiş gibi bir halde idi Mahzun bir sesle: — Şimdi her şeyi anlıyoru” f Babasını seven cevherli bir var yüzbaşı. Size tecavüz ede — Evet benim parmağımı... Sokak- ia arkadaşlariyle taş dövüşü yapiyor- du. Ona karşı altı kişi hücum ediyor” Jardı, Aralarına girip ayırdım. Bu, tuttu bana biri sırtıma değen, biri de yüzümü sıyırarak geçen iki taş savur- du. Niçin attığını, kendisine ne yaptı- ğrmi sorunca da gelip haince parmağı” mu ısırdı. İskemlesinden sıçrayan yüzbaşı; — Kerütayı kırbaç altında tepeliye. ceğim, Diye köpürdü. Aliyoşa, tatir, sakin sesiyle: — Ama, benim bir şikâyetim yok. Sadece vakayı anlatıyorum. Ona da. “yak atmanıza razı değilim. Hem gali- ba yavrucuk hasta, Yüzbaşı, Aliyoşaya doğru fideta sal dratâkmış gibi tehditli bir tavırla dö- nerek; — Çocuğu kırbaçizmadan evvel is- ter misiniz ki, şu bıçakla kendi dört parmağımı keseyim ve yüreğinizin bın cmı töndüreyim? Bu kadar yeter değil ermağımı dâ kopartmak istemezsiniz sanırım.. kardeşini karşısında görün atıldı., — Sonra delikanlı; âA# ağır ağır — evet şimdi any kat Dimitci yaptığına çoktağl, dır. Eminim ki eğer buray# tâ hâdise yerinde sizinle mutlaka herkesin huzuruMdf diler. — Yani, beni elâleme # ten sonra, bir pardonla işi istiyor değil mi? — Hayır, tarsiyenin ürü nı size birakıyor. — Ya ondan ayni dir çökmesini İstersem? «- Onu da yapacaktır! — Ağsbeyirizin ei heni de üzdü... Durun #89 takdim edeyim. İki kızıM, i lum... Eğer ben ölürsem, bakar ve eğer onlar ol yada bunca fenalri kim sever? Mal e, biğ * mek ihtiyacında sıyrıja” lah yarattıklarını bu ib9 dünyeya getirir. (Deve ğ ww SAS İSLESPELE EZ Ee EZ S pr TE ETİ z Maş BS BESEEEBERLİ o 12?