di Yasiki üzerinde düşünceler 6 “sikimizin düşkünlü- nden mes'ul olanlar kimlerdir ? yetli adımlar atmağa başlamıştı. Bunun üstünde oynanmadı, birkaç nesil evvel başlıyan yenilik bare * | ketleri durdu, ve şarkıdan başka | tekâmül yolları aranmadı. | Osmanlı Türk musikisinin tari- İ tüzel, hi budur ve bu musiki tekâmül yo” ? süş Fd Bir gez eski lunda ancak şarkı merhalesine ka | e diyey Hikiyeç | dar ilerliğyiniteiki Halbuki ede- | en nalmların tas - | biyat, kaside, naat, divan. şekille- | ii asırdan itibaren k & edebiyatımız gibi, haya © süslendi. O dere - kulağ Aşağı süs oldu. Bir y am elmas parçası - dan, ığna, temiz ve genç * dizi incinin etra- Ya; Şara "mcya kadar olmas in, | Ve Zi Bü süslendi ve bu Mine İY içinde yalan- A İhin 5 Din ilk ibdaları mimar- il han 7 elti, o zamanım ç Sai edebiyatını öyle Ktü, Sy Sinanın eser- mg ldikçe edebiyatı - d #şiklikler oldu ve mus iş mların arasına takıl - r ie söylediler, mu- k,. “A İran O mısralarıni arel ik, aş anladılar ve ortaya erini İğ a İki çıktı ki baştan aşa- kayin Ve zümrütten ibaret l saltanatının muayyen bu ihtişamdan mem - 5 * hazineleri yağ - , *Vletlülar kimseye ib - Vletlünun postuna o- Yaz bir devletlü hazineler il, Uğraşıyordu. Netice o- Ny kir kaldı; bütün kıy» İğ, taslar bu zümrenin ğ LİN yalandı, durdu. ç beyi © aynı şey oldu. Kâr, / Yen tema, gibi şekiller Gi N bün zümrenin musikisi 1 Mala rdan anlayamadı. E dyan ön bir dizi bon - Akiş; mesi gibi nağme » we ta “iy Şıplağı ile iktifa ali” Mabilgi da süs, zinet, ihti - # İğime gitti * ay ol gitti, nihayet yere alp rot beraber gene a Ra ağa tenezzül et - dila, Üye, gö Sa, Yah, Süs diye dilimize Nd Lg N e kelimeler arasın- 13 tin a münevver w ei Yaa, le anlamadıkları ie bu ke» lügat kitabı mel ay a i arama kelime RA, ilm, Yabancı ve ma- . 2 şeylerdi ve bunla- veya anlar görün - ma kaba denildi. nlar, Ri, bi, anlar görü z Mi) görünmen in m tiyazı idi, nağme e ehe Hineden iba » işi *mmiyet veril - e Aşağı hiç bir ler Manası, tek he- Kd yagdi ve ancak İz sadeliğine doğ de ht ötterdiği vakit m. e ği vakit mu - * ki, başı, Barka di dört mıs- ker aç İ şyy, vr ile bestele- hin muhteşem : ve ia Ma Taa Apdülka - eşe, J anburi Ahi E dir if Beyin şarkı- Börülür ki mu- ğu gi diy, ,7Adan ilham alan ilk | > Milet de genç kadınla- | ancak bir dizi bor -| an inci | yep yeni çığırlar açmıştır, Ikmışlardı. Türk İ miz bundan ibret almamıştır. : | | Myordu ve serveti yağ” | rinden sıyrılarak (ozaman zaman musiki- Namık Kemalden, Hâmit,ten Cenaptan ve yeni nesilden şiirler alıp bestelememiştir. Buna öze - nenler oldu ise bile eserlerini or” taya koyamamışlardır ve (etüt) le- rini ilerleterek tekâmül safbala - rında yürümekte devam etmemiş” lerdir. Çok yakından biliyorum ki Tevfik Fikretin o maruf bir şiiri, Süleyman Nazifin de daussrlası | bestelenmiştir. Bunlar ilk özenme eserleri olduğu için tenkit oluna - bilecek noktaları olabiliyor, an - cak ne olursa olsun bu tecrübeler devam etmeli ve işlenmeli idi; ya- pılamadı. İki üç meraklının yap- tığı bu tecrübeler diğerlerine ör- nek olamadı ve yeni diye yapılan eserler hususi meclislerde birkaç defa terennüm olunarak bir tara- fa bırakıldı. Fakat Türk musikisi namına son günlere kadar sayılamıyacak | derece çok besiekârlar.. türedi. Hergün senkin veya aksak ikam - da ve hüzam veya kürdili hicazkâr makamında yayvan ve yavan bir sarkı besteliyen bu bestekârlar ye- nilik namına eskilerin karikatür - lerini yaydılar ve yeni diye ortaya çıkarılan eserler birçok (keçi nağ- mesi).nin bir araya getirilmesin- den ve bu hağmelerin altüst edil - mesinden ibaret şeyler oldu. Eski bestekârlar hece bestele - diler, yeni bestekârlar da şarkıla - rın sözlerini gazetelerin mizah sa“ yıfalarından seçecek kadar şuur * suzluk gösterdiler ve kötü bir üs - lübu bugünün musikisi haline koy” dular. Musiki mükeyyifattandır, ve © nun en geniş manas bu - dur; ondan keyif ve me” şe beklenir, (yahut gergin sinirleri yatıştırmak, teessürleri neşelendirmek beklenir ve musiki keyifte de, zevkte de, teessürde de insana arkadaştır. Bununla bera - ber musikinin terbiye üzerindeki | tesirini kim inkâr edebilir? dolasık | belki de kokmuş bir tutam saç uğ” runa eserler yaratan muşikişinas” larımız arasında vazife, fedakâr - lık ve vatan sevgisi için bir yapmak cömertliğini gösterenler ve hattâ buna özenenler görülme" di; bestekârlık o kadar kolaylastı biraz — tutabilen ( veazıcık ki bir az tutabilen o Ve azıcık da | (dümtek)den anlayan herkes gün- | de birkaç tane (şaheser!!) yapa - İ cak derecede cüretli oldular ve ! musikimz son zamanlarda ortaya | küfelere sığmıyacak kadar süprün- tü yığınları bıraktı. Nihayet bugün, inkılâbı anla - mıyan meşhur bestekârlar zama - wn sillesini yidiler. haklarıdır. Yarın musiki tetkiklerimize de- vam edeceğiz Suphi Bey hakemliği nasıl kabul etmişti? Fenerbahçe - Beşiktaş maçına ait gör üş farkları! VAKIT sutunları daima bitaraftır. Onun “menileket sporu için tek ülküsü şudur: Hak ve hakikat! Fenerbahçe klübü erkânın - | liğini kabulde ısrar edebilir” sor gelen Nüzhet Beyi gördüm. Ken- dan, kendisine cidden büyük bir saygı beslediğim bir zattan bir mektup aldım. Zeki bir üslüpla yazılmış bir mektup ki, son Fe- ner - Beşiktaş maçına ait yazdı - ğım yazıyı hedef tutmuştur. Baştan sona kadar nazik ta - riz cümleleriyle (dolu olan bu mektubu, ne yazık ki, sahibinin açık isteğine uyarak aynen neş - redemiyeceğim. Bu neşir müsa - adesi verilseydi VAKIT okuyu - cuları hesabına da memnun ola- * caktım: Hiç değilse yazılarımla cevapları arasında bir mukaye- se imkânına vesile olur diye.. Mektubu © neşredemiyorum. Fakat esaslarına (açık cevaplar vermeyi bir kaç noktadan fay- dalı buluyorum: A — Yazımın bıraktığı inti - basn “Müsabakanın baştan başa bariz bir Beşiktaş hâkimiyeti al | tında oynandığı ve bütün hata - ların Fenerbahçe tarafından ol - duğu merkezinde” olmaması lâ - zımdır. İşte maça ait yazımdan bir kaç cümle: lik ü Beşiktaş, o ikinci favlü ii yaptılar” “İlk dakikaları ahenk ve hücüm nok- tasından Fener lehine saymak mümkün”, “Beşiktaş takımı henüz doğ - ru pas vermek yolunu tutamadı, Beşiktaşlı Feyzi hatalı bir kesiş yaptı, hakem ceza verdi ve o ta- rafa doğru gitmeye başladı,, “Maç Fener takımı on kişi ol - mak üzere yeniden başladı, Be- şiktaşlılar gerçi ağır basmakta devam ediyorlar, fakat... İkinci devre başlangıcına ait kısımdan: “İki tarafın oyunu müsavi gi- bi, Fakat iki tarafın da oyunla- nı her vakitki, oyunlara benze - miyor, âdeta nöbetleşe bazan bir tarafın, bazan öbür tarafın orta- dan tamamen silindiği oluyor. fe ner muhacim hattının dört o- yuncuya inmesi bu hattın bütün âhengini kaçırmış,» “Manzara ge- ne Beşiktaş hâkimiyetine doğru gidiyor» Bunların hangisinde, oyunun baştan sona kadar bariz Beşik - taş hâkimiyeti altında geçti ni iddia eden işaretler var, anlı” yamadım. B — Yazımda “âdeta kasten sıralanmı$ gibi bariz yanlışlık - lar,, olmadığı kanaatindeyim. Suphi Beyin bu maçın hakemli - ğini neden kabul ettiğini kendi kendime sorduktan sonra buna gene kendim cevap vermiyorum. Verilen cevabı ancak “Sonradan işittiğime göre” kaydiyle Fener- İ bahçe erkânından birinin ısrarı na mal ediyorum. Fenerbahçeli- terin Suphi Beyi sevmedikleri id- diası da dikkat edilirse gene be- nim değil, futbol erkânından birisinin sözleridir. mgi Fener ! ğusuna. Mevzuubahs mektubu oku - disine: —— Bu maçta düramıyacağım duktan o bir yanlışlık yap * | maalefes, hakem koymuşlar ama mış olmak, istediğim şeyin doğ - | affetsinler, dedim. Foto Süreyya ru olmaması gibi bir endişe be- ni hakikaten üzdü ve derhal Ga latasâray klubünü arıyarak tele- İ fonla Suphi Beyi buldum ve ken- disinden bu maçın hakemliğini nasıl kabul ettiğini sordum. İşte Suphi Beyin bana aşağı yukarı söyledikleri: “Maçın hakemliğini nasıl ka- bul ettim, bakın anlatayım: Bir gün mıntakaya gitmiştim. Elime bu maça hakem tayin edildiğimi bildiren imzalı bir kâğıt verdi - Suphi bahçeli böyle bir gencin hakem- ler. Bu esnada orada bu klupler- den birine mensup birisi vardı. Kendisine “Nasıl oluyor da beni bu maça hakem koyuyorlar, ben | bunu kabul etmiyeceğim” dedim. Bana: — Hayır, böyle hususi bir maçta böyle şey mevzuubahso - lamaz. Amma lik maçlarında Ga- latasaraylı hakem istemiyoruz, dedi. O vakit: | — Peki amma (Sadi Bey de i Galatasaraylı değil mi? Onu ni- | çin kabul “ediyorsunuz, dedim. Bu sorğuma cevap verilmedi. Bundan sonra futbol mıntaka- sı reisi ve ogünkü saha komise- ri Necmi Beye, Fenerlilerin ba - na itimatları olmadığını, bu ma - İ çı idare etmemin doğru olmıya - cağını söyledim. Fakat Fener - | bahçe klübünden hiç kimse bana İ bu maçı idare etmekten vazgeç- İ memi söylemiyordu. Eğer bir mü- racaat karşısında kalsaydım der- İ hal vazgeçerdim. Netekim geçen sene de Zeki Rıza Beyin bir te - lefounu üzerine bana verilen ha- kemliği kabul etmemiştim. Maçtan iki gün evvel Fener - bahçe erkânından olması lâzım da yanımızda idi. Nüzhet Bey: — Hayır, bu maçı idare ede » cek senden başka kimse yoktur, böyle şey olmaz, darmalısın!” dedi. İşte hakemliği bü suretle ka - bul etmek zaruretinde kaldım. Bana kimse müracaat etmedi. Eğer edilseydi, yukarda da söy - ledim, derhal çekilirdim. Bu hut susta prensipim katidir, banu is- bat etmişimdir de. Maç günü, hattâ saati gelmiş- ti. Stadta bir Beşiktaşlı arkadaş, Fenerlilerin hakemliğime itiraz ettiklerini söyledi. Kendisine “Hamdi Emin Beye söyleyin, de dim. Döndüler, dolaştılar, saat üçü yirmi geçiyordu. “Soyun” de diler. Saha komiseri Necmi Bey de ayni tavsiyede bulununca Fe nerlilerden oda istedim. Her Şö- vengin odasını verdiler. Soyun » maya başladım. Bu esnada Fe - i Hayri,Celâl Bey oda- m bahçeli ya girdi. Sıfatı nedir bilmiye- rum, “Bir dakika dışarıya geli » niz” dedi. çıktım ve “bizim ço - cukların kuvvei maneviyesi kı » rlıyor, hakem durma” cümle - siyle karşılaştım. Kendisine şu cevabı verdim: —— Ben itirazınızı bilmiyordam. Bilseydim geçen seneki gibi dur- mazdım. Fakat bu dakikada böy- le bir hareket şerefli bir hareket değildir. Bana soyunurken böyle söylemek doğru olamaz. Artık durmak mecburiyetindeyim. Maçtaki hâdiselere gelince; daha maç başlamadan oyuncu » ları etrafıma toplıyarak kendi - lerine kendimin sert bir hakem olduğumu, itiraz kabul etmiye- ceğimi, itiraz eden olursa kendi- sini dışarıya çıkaracağımı, ma - çın doğru cereyanı için şiddetli davranacağımı > ve bu sözlerimi ilk ihtar olarak telâkki etmeleri- ni söylemiştim.,, Suphi Beyin sözleri bitiyor. C — Şimdi üçüncü noktaya geçiyorum; ben, hata eden o - yuncunun kim olursa olsun çıka- rılması (o bahsinin münakaşası doğru olamaz kanaatini taşırdım ve taşıyorum. Her gün yana ya- kıla şikâyet ettiğimiz, sahaları - mızın en büyük ve acı derdi olan disiplin uğurunda yapılmış hare- ketleri / tenkit değil, takdir et » meliyiz. Halkın zevkini güzel maçlar kadar, dürüst hareketler görmek te okşar. Bir hakem hata eden | oyuncuyu dışarı çıkarmakla o - yunun zevkini niçin bozmuş ol - sun, Oyunun zevki bozulmuşsa, A. Sırrı burada (Gülen sayfayı Gidi çeviriniz).