Z pa k du en Ödüm koptu! <a . gr kiye, onaya konuşa gi- hoş, tanıdıktan biri, ge- Meobillerin her korna A iie Pkilerek, böyle diyor- | halin inden ürken tanıdı- zl türlü mana ve Tu *X, nihayet bunun Neda pd Şöyle sordu: kapı er korna çalışta he- dan yi Yorsunuz? Biz, kal. ti iye ouz, otomobiller Sktıkg P. Gerçi bazan kal: N > da olur, ama... inden irkilen tanıdık, tdı töz, bir at satım almıştı, Üperihin görmediğini iğ, bal salan adamım » Sıkıştı: Yı, | Ptiğmize beğenmedim 8 tib ği Ben ne yaptım?.. Ey, Attım Idım! e, , parasmı aldım! Mü ma nasıl at! iz. Map? Atı beğenmedi. buki beğenerek alıp üz! i At gözlerinin görme- İhtimal verebilirim, : ğe farkma varabil » b a ik , i gözleri görmüyor. uy. söylemeniz lâzım- a Zİ güldü: N dei, mesele!,. Fakat, l çıkışmakta i tı bana satan yl İn, susta bir şey söyle- Yet, gözlerinin gör olursa, hayvan üzü- "yle bundan bahsaç- m edindim ve ben Şi, ken, stikütu ihti. de kimseye bir şey Sayi Seg in m na 7 ç 2 ” angi memleket » fazla bir zaman- Araştırmak için se- *öylerler. Bu sey» da üne A K Mak Di Matan aşağı dolaş Yak Si Si her memleke- >. > he Yapmayı mu» rAateel, bi kah mn, bir tai Aman, Geri Gelmesin A m amm ma a a diğerine şu izahatı verdi: | — Korkum, o yüzden değil «| fendim, o yüzden değil!.. evlen- İ dik evleneli bir türlü kendisiyle anlaşamadığımız genç karım, ni * hayet geçen hafta bir delikanlı ile İ kaçtı, Genç birşoförle,. Şimdi her korna sesi işittikçe. — Yaa, vah vah!,O halde hak- kınız var... Ben, bu hadiseyi bil- mediğim için, bu hareketinize bir türlü mana veremedim. Çok ü züldüm doğrusu... Demek vaziyet böyle! — Bu ayrılığa mı üzülüyorsu - olduğuna inanmaz mısın? — Baba, alacaklı nedir? — Verdiği parayı tekrar ele geçire- fpieceğini sanan adam! Neticede hangi memlekette bir fincan kahvenin daha geç geldiği" ni tahmin edersiniz. Bu memleketin İspanya oldu » ğunu söylüyorlar. Bir kahve, yarım saat, yedi dakika ve dokuz saniyede gelmiştir. — Eski karınla ayın on Üğünde-mi evlenmiş? — Onunla evleninceye kadar... İnanmazdım! 9 , Bir kadın hizmetçi bulmağa delâ- let eden bir müesseseye gitti. Kendi- sini karşılıyan memura, evine bir uşak İstediğini söyledi. — Hay hay, efendim!. Yalnız, na- nuz? — Evet... Tabit değil mi, ya? | — Katiyen! — Nasıl?,. Bu korna sesi, o ka» çış hadisesini hatırlatıyor da sizi heyecana uğratıyor, sanıyordum! — Hayır, hayır!.. Heyecana | kapılmamın sebebi, zannettiğiniz | gibi değil! — Ya nedir? Bu suale muhatap olan yaşlı zat, şöyle söyledi: — Korna sesi işittikçe, kaçırdığı karımı geri (o getiriyor, zanniyle ürküyorum! nz? —Bana, tam manasile itaat edecek. Ne dersem, yapacak. Hiç itiraz yok! işler yaptıracaksınız? — Bir evde ne gibi işler görülürte, hepsini! daha iyi bir fikir ediniriz! — Kapıyı açıp kapamak! — Yani, bir nevi kapıcılık! — Evet. Sonra, sobaya odun, kö- mür taşımak... Tabii kışm... — Tabii, tabii! şoför, mak, toplamak... Bulaşık yıkamak! — Yemek? — Yemek te pişirmek!.. Evde aşçım yoktur. Ben de yemek pişirmesini bil. mem, Bilsem de zaten (hoşlanmam. Şimdiye kadar lokantadan yemek ge- #irtiyordum. Lâkin, lokanta yemeği iyi olmuyor. Ağız tadile yenmiyor. In- san, hazimsizliğe uğruyor. Tabi uşak, iyi yemek pişirmesini bilecek! aşçı olak! — Evet, tam manasile mükemmel bir aşçı! — Daha haşka? 2. Sen, bu rakamm meş'am Lokomotifler Düşünme kabiliyeti kıt olmakla tanınmış bir adam, trene binmişti, Trene çift lokomotif takmışlardı. Bir istasyonda lokomotifin birisi- ni ayırdılar. Böyle yapıldığmı gören adam, düşünmeğe ve bunun sebebini bul mağa çalıştı. Kendisince muamma olan bu harekete bir türlü mâna | veremedi. Nihayet yanmdaki yol- culardan birisine sordu, o da şöyle izah etti; — Bundan sonra yol aşağıya doğru meyilli oldğundan, inişte tek lokomotif yeter, Arkada va” gon ne kader çok olursa olsun, tek lokomotif çeker! — Ha, demek bunun için!. Pe- ki, ayırdıkları lokomotifi ne ya" parlar? — Ne yapacaklar?. İstasyonun arka tarafındaki yere doğru çe kip, orda bırakırlar! Jay yetişmesin! Fal! Fala ve falcılara (o inanmıyan bir adam, günün birinde bir fal - cının karşısına oturdu. İnanma - dığı halde ne diye falcıya giderek falma baktırır?.. Bir arkadaşı çok ısrar etmiş, o da arkadaşınm ha- tırmı kırmamak istemişti. Kambille fala bakıyordu. İskambil açtı, baktı, baktı baktı. Sonra an- latmağa başladı: Koca Ve sıl bir uşak İstediğinizi anlatır mes- | — Evet, efendim. Peki, siz ne gibi | — Meselâ?.. Bir kaçını söylerseniz, | — Yani tam manasile mükemmel bir Faler, bir rum kadını idi. İs-| Düşünme kabiliyeti kıt olmakla — Size sok iyi seyler görüyo « Uşak — Çamaşır yıkamak, ütülemek, dev- İ girip yerleştirmek... Bunlar da onun vazifesi olacak! Memur, evine uşak isteyen kadını, dikkatle süzdü. Bu kadın, burnunun üstünden bakan, küçük dağları ben yarattım, diyen azametli bir kadındı, tıknaz, yaşlıca bir kadın ! — Daha başka, efendim?. Yapaca- ğı işlerin hepsi bitti mi? — Hayır. Benim Şocuklarıma da ba“ kacak, Ben, dulum. Geçende kocam- dan boşandım. O varken, uşağa ihti- yacım yoktu, Kocam, evin bütün işi- i ni görürdü. Ha, unuttum. Bu uşak, eli, yüzü düzgün bir adam olacak. Öyle hrmbıl, mendebur kimselerden hâz et- mem, Öylelerini karşımda görmeğe ta- hammül edemem. Gördükçe, sinirleni- rim! Memur, gülümsedi. Elindeki kiğit- ları karıştırarak, bir müddet sustuk- tan sonra, şöyle dedi: — Verdiğiniz izahat kâfi, efendim. Bu işler için bir kadm hizmelçi İste meyip te bir erkek... Dul kadm, memurun sözünü kes G —Erkek istememin sebebi, ev işle“ rini erkeklerin kadınlardan daha iyi yapması! Bu, tecrübemle sabittir. Ko- Cam. — Anlaşıldı, efendim, anlaşıldı, yal nız, bizim idarehane hizmetçi ve uşak bulur, ama koca bulmaz. Siz, bir ew İenme idarehanesine müracaat etseniz, daha isabetli hareket etmiş olursunuz! rum. Siz pek yakında bir mirasa | konazak... Ama sok büyük.. Sok | zengin olazaksınız! Falcı kadınm bu yoldaki öz - lerini, fala inanmıyan adam, uzun boylu dinlemedi. Kadınm sözünü | bir yerde keserek, şöyle söyledi: — Mademki ben pek yakında büyük bir marasa konacakmışım. O zaman faiziyle ödemek üzere, bana şimdi ödünc olarak beşli-| ra verir misiniz, madam?! Getirsin / — Bak şu aksiye!... Para cüz- danımı evde unutmuşum!... Ba- na bir lira ödünç verebilir misin? Yolda iki tanıdıktan biri, diğe- rine böyle söyledi, Diğerinin ver- diği cevap, şu: tanınmış adam, şöyle söyledi: . —Trenin her geçişinde böyle mi yaparlar? — Evet! — Şaşacak şey! Şu halde şim - diye kadar istasyonun arka tara- fındaki yerde yığm yığın lokomo- tif birikmiştir. Yer o kadar loko- motifi alacak kadar geniş mi ki?! Kurnazlık! Bir adam, bir adama sordu: — Kurnazlık denilen birşey vardır. Bunu bana bir misalle ta- rif edebilir misin? — Tabit!... — Anlat, o halde!... Sa 0 * — Kapama saati gelince, dük- ai i tn diy Sok seviyor ii, anne! Bak, hamalr beklemiyor, seni | kânm a e pencere- kendini yüklenip istasyona götürecek! sinden alış — Bu şapkanın sana pek yakıştığı. nı bütün tanıdıklarım söylüyorlar. Ne- den beğenmiyor da yenisini almak İş- tiyorsün? — Senden başka hiç bir erkeğin ho- şuna gitmek istemiyorum da, ondan! ——————m — Bir lira veremem. Fakat, istersen on kuruş vereyim, şura - | dan bir çocuk çağır, eye gönder, cüzdanmı getirsin. Evin de pek uzakta değil!,