DAR A ve YAZAN: ISHAK FERDİ afanı ben keseceğim ve kafa 4d'ASına ini Daya i - Di kaşeli yakasında birkaç Di. Hr. İran ordusu ilerli- râ ny rumu sonunu aldık. ik, şreket edecekti. * dağ, md (Boğaziçi) nde Sit- deniz Yİİ malâmat almıştı, Ni gelen balıkçılar 1. Siteyi ma akın yapmak iş- i e, kökünden kazmak al iyi sahillerde Yunan ma- A © temas eden Sitler git - N th, tleniyorlardı. ,o#f Kı ke, çala (Alanlar), daha yi Dal Keltler) ve Kafkasya- a ny taraflarında da (Sar ,, Türlardr. Sitlerin bun- i, “fakları ve dostlukları e ) NN kabilelerin büyük bir a cinsinden o olduğu Mei Türk © ve Mogol a Dârâ Sitler arasında Türklerden de çekiniyor- ilde (Alazonlar) ile de Sitlere tabiydi. (Skolotlar) ile Rusya“ V başka ayrıca i, Sema) ve (Deniz) ma- Sy a Mabudeleri de vardr. 28 (Güneş) mabudu » İN “ii, erken, Türklerle te- > A sonra es de tap- ÜN Muşlardı. Maya vine şerefi düşman a) « Ele geçirdikleri , Memleketlerine gö- ha, İzmetlerde, kullanırlar mların başlarını ke- e ai tasları temizle - ade Tiğ ya bayrak ve ya - & Siş ilk rak kullanırlardı. fanı ben kesece- fa tatma şerbet dol- €n sonra, Sitle. haya karar ver. tırlar” ve erdi, vurduğu düşmanın | İskender (Persepolis) şehrine geldiği zams— fr- den kalma şu gördüğünüz mabutlar'n bütin heykel da toprak a'“-a gömdürmüşt O taraflarda uzun bir seyahat yaparak beğ şerbet doldurup içeceğim!,, ârâ Pe A * yi Türklerin Dicle—Fırat kıyılarında vâktile büyük bir medeniyet urduklarını biliyordu. O, Sitlerden öç almağa yemin etmişti | | babası vardı. “etlerinde Asır*lor yıkmış ve bir kısmını $ — VAKİT 7 'Teşrinisani 3537 VAKIT'ın Edebi Tefrikası No. 7 Kanadı Yaralı Kuş mma Vakleden : Selâmi /zzet Eid Birinci kısım EY ni Süheylâ oy On iki yaşında bir kızdı. Onun gibi kızlara şehir içinde pek tesa- düf edilmez. Onları sur dışların- | da, İç Erenköy kızlarında, kıyı mahalle kaldırımlarında görürsü- | nüz. Saçları iki örgülüdür. Yüzü- ne baktığınız zaman kızarır, elle rini nereye koyacağını şaşırır. Gözlerinde hüzünlü bir vekar var- dır. Onlar, ne devamlı o mektebe giderler, ne de bebek © oynarlar. Onlar su taşırlar, ortalık süpürür- | ler, küçük kardeşlerine bakarlar. | Süheylânın kardeşi yoktu, fakat Sadık efendi, kimseyi sevmi - yen ve kendini kimseye sevdirmi- | yen acaip bir adamdı. Dostu yok- İtu. Ailesiyle de dargındı. Karş | sında itiraz edilmesine tahammül | edemezdi. Hele haksız (olduğu zamanlar, sesi daha gür çıkardı. Konuştuğu bir tek kişi vardı. Komşusu İhsan Baba. İhsan 40 bacı ve bisiklet tamircisi idi. Fa | kat asıl işi gücü durmadan cigara tellendirmek, köşedeki meyhane » i de kafa çekmekti. Karısı Dilber de kendini konyağa vermişti. Es - İ kiden akşam olunca kapının önü- İ ne çıkıp hava alırlardı. Ama bu - nun İçin saç taramak, giyinmek | lâzımdı. Zamanla bu büyük kül fet oldu. Artık odasından çıkmı- isterim. O da orada ise bana ne? Onun söylediklerini dinlemiyo- rum bile. Ben bir, nihayet iki ka- deh içerim. Üçüncüyü içmem. i Sen beni hiç sarhoş gördün mü? — Görmedim. — Öyle ise ağzını kapa, dilini yuk, sus... Eve girerlerdi. Kar gibi beyaz muşambalı sofraya © otururlardı. Büyük bir kâsede, bol etle Pişmiş çorba canlarma can katardı, me İİ sn Sarhoş Bir sabah saat sekize doğru, Sü- heylâ mektebe gitmeğe hazırla» nırken, aşağıda, mağazada bir gürültü oldu. Arkadan bir küfür, ağız dolusu bir küfür savruldu. Şadan kızma; — İn de bak, dedi, ne oluyor? Sadık, testeresini bir köşeye frlatmış, kesilmemeğe inat eder gibi dimdik duran bir kalın tahta önünde, başını avuçlarına almış düşünüyordu. — Ne var baba? — Ne olacak, dert, obelâ.. Ya ben takattan düştüm, ya odunlar demirleşti.. Kızdım, bir tekme a- tıp her şeyi devirdim... — Ziyanı yok baba. — Anneni çağır. Şadan koşarak, mağazaya in- di. Kocası haykırdı: — Artık bıktım.. Kadın gülümsemeğe çalıştı: yordu. En büyük keyfi konyak şişesiyle başbaşa kalmaktır. Ihsan Baba: — Karıyı bu huydan vazgeçir- meğe çalıştım ama ne mümkün.. on gün evvel dönen muharrir arkadaşlarımızdan Murat Selâmi Bey bize (Düra -| AYılıp bayılmağa başladı.. Ne di- skender) devirleriz> ait yepyeni vesikalar getirmiştir. Bu malümata ve yeni | yeceksin, karı ayyaş... Ben başka, 1 ğ şıkarılan vesikalara göre tarih kitaplarındaki o devre ait malümat baştan başa| ben keyif için içiyorum... Romanrmırın kalavası bu yeni maldmata göre çizilmiştir. değişmektedir. harplerde ne kadar insan başı kes- tiklerini göğüslerini (o kabartarak anlatırlardı. İran muharipleri de son zaman- larda, Sitler gibi, harpte kaç adam öldürdüklerini övünerek anlatma», ğa başlamışlardı. Dârânm ölümden yılmaz ku- mandanlarından biri olan (Arza- mes), bir gün hükümdara: — Ben şimdiye kadar yedi yüz insan kafası kestim ama, bunlar- dan size bahsetmiye (lüzum bile görmedim. Çünkü bir muharibin vazifesi; harpte hasmını mağlüp etmektir! Demişti, Dârâ harpte adam öldürüp de övünenlerden hoşlanmıyordu. Bil- hassa (Arzames) in bu sözlerini dinledikten sonra: — İnsan, harpte ya ölür, ya öl dürür! Diyerek askerlerine harbin ga“ yesini anlatmağa ve muharipleri tenvir etmeğe başlamıştı. Dârâ kafa tasından su içilmesi- ni de hoş görmüyordu. İran orduları (Boğaziçi) nden | (Tuna) ya giderken, Dârâ: — Kahraman askerlerim! Gü- nün birinde sizin kafalarınızın da düşman elinde birer su kabi ola- cağmı düşünerek Sitlerin bu çir- kin ve iğrenç adetlerinden vaz * geçiniz! Demişti. Dârâ (Türkler) in Dicle - Fırat sahillerinde vaktiyle (büyük bir medeniyet kurduklarmı ve binler. ce yıl yaşıyarak buradan da Avru- paya yayıldıklarmı biliyordu. — Türkler asil ve < büyük bir millettir. Onların Sitlerin peşine takılacağını ummam! Diyordu. Filhakika Kafkas yamaçlarm- da yerleşen Türkler, Sitlerle ancak siyaseten ittifak etmişlerdi. Onla- rın âdetlerini hiç bir zaman kabul etmezler ve gaddarane hareketle- rini nefretle karşılarlardı Türkler o vakit muhtelif mem- leketlere (o dağılmışlardı. Sitler, Türklere nisbetle daha toplu ol « dukları için, kendilerinden daha kuvvetli gördükleri İranileri yen - meğe ve İran topraklarını istilâya karar vermişlerdi. Dârâ (Sitler) in bu kararmdan haberdardı. Ve Makedonya dö- nüşünden sonra ilk yapacağı se - fer, (Sitler havalisi) olacaktı (Devamı var) TEŞEKKÜR Sevgili validem Hâlise Hanı - mın cenaze merasiminde bulun - mak ve bizleri teselli etmek sure « tiyle kederlerimize iştirak lütfun- da bulunan hisrm akrabamıza ve muhterem dairemiz erkânma ve diğer zevatı muhteremeye arzı şükran ve minnettari eylerim, İstanbul Maliye İcra Amiri Şükrü (3221) İhsan Baba iri (o yarı, genişo- muzlu zığın gibi bir adamdı. Ba- balığı ihtiyarlığından kinaye de- ğildi. Bu, mahalledeki çoluk ço- cuğun ona taktığı bir lâkaptı. İhsan Baba Süheylânm ismini böcek koymuştu. Sadığım karısı Şadan hanmma da Sultan hanım derdi. Ama böceği hiç sevmezdi. Bu bacak kadar kız ona ters ters bakınca pek ses çıkaramaz, yalnız Sadıkla kızının adeta emri altın « da yaşıyor diye alay ederdi. Akşamları Sadığı meyhaneden Süheylâ gelip alırdı: — Haydi baba... . İhsan homurdanırdı: — Kız babanı rahat bırak., Süheylâ aldırış etmez, babasmı kolundan çekerdi: — Haydi baba, annem bekli- * yor... İhsan omuz silker, (o fakatiçin için imrenirdi. Onu bekliyen yok- tu. Dilber bulaşık suyu gibi bir çorba pişirmiş, bir köşede sızmış olacaktı... Sadığı biraz daha alr- koymak istedi: — Otur bel... Fakat Sadık kalkar, kızın e- Tinden tutup giderdi. Yolda Sü- heylâ söylenirdi: — Bu adamla düşüp kalkmak sana yaraşmaz baba. — Vay canma!.. Bunu da anan | öğretti değil mi? — Hayır baba, ben rum, — Bana İhsan vız gelir. Ben akşama kadar çalışıp © yoruldum mu, akşam üstü kafamı dinlemek söylüye- — Bıktın mı? Neden bıktın? — Her şeyden biktem. Artık el- — İstersen biraz yatıp uyu. — Sen uyudun değil mi?.. Ben gecöyi burada geçirdim.. Farkm - da bile değilsin. — Farkındayım. Acele bitirile- cek İşin var sandım. — Artık işe yetişemiyorum... Bıktım. Şadan kızma seslendi: — Çabuk ol Süheylâ, geç kalr- yorsun. vd — Ziyanıyok arma, Sadik haykırdı: —Ziyanı yok... Hiç bir şeyin ziyanı yoktur... Bana bugün ne layor yahu?... Titriyorum. — Üşüdün belki Grip salgın, Doktor çağrrayrm mı? — Fazla paran var galiba? — Yok. — Senin çağrücaın doktor na anlar?.. Bunun bir İlder var. — Süheylâ gidip alsım. — Senin için ilâç eczahansden almır! Beni rahat bırakmız, Ew velâ, her şeyden evel rahat ötmek İstiyorum... Anlıyormusun Şe dan?... O ana Kadar temisfi, Yavaş konuşuyordu. Esasen öfkesi urun sürmezdi. Hızlı bağırm, Oo fakat çabuk geçerdi. Fakat o gün uzun sürdü. Hiddetini © yenemiyordu. Bir yanar dağ gibi, mütemadiyen fışkırrıyordu. Bir tekmede biris- kemle kırdı, bir o yumrukta yeni yapmağa başladığı bir masayı çö. kertti, kaplamakta olduğu pars vanayı deldi. Saat dörtteçkip gitti. Gitmeden Karısma da ıkçış- tr — Ağzımı açıp bir şey söylemi yorsun? — Ne söyliyeyim. Burada #& hip sensin,