E. ğ p a — 3 — VAKİT MA Bü sarayı Ge a Iki yaşında sarı saçlı mini mini Ahmedini, denize atarak boğan Ayse, işte bu kadındı. Ayşe, etrafında yüzlerce me - raklının birikmesine bakmıyordu. Dalgın ve soğuk kanlıydı. — İdam cezası verilecek. Diyenlerin sözlerini de 'duyu- yordu. Fakat; garip, bu sözler de onun itidalini bozmuyordu. # » ba Ağır ceza salonu, her günden çok fazla kalabalıktı. Kapılarda dinleyicilerin hücumlarını menet- mek için tertibat almmıştı. Müddeiumumi Kâşif bey, aya- ğa kalktı. İddianamesini söyle di. İddianameye göre, bir buçuk, iki yaşındaki oğlu Ahmedi denize atmak suretiyle öldüren suçlu Ay- $e, hâdiseden üç sene evvel İne » boluda Haşim efendi isminde bi « riyle evlenmiştir. Bu evlenme şü şekilde olmuştur: Ayşe, komşula- rı olan Haşim ile gizli münasebet te bulunmuş ve bu o köy ahalisi a- rasında dallanmış, budalkanmış- tır. Küçük bir köyde duyulan hâ- dise, halk arasında çok fena tesir yapmıştır, - Ailesinin ve kendisinin namu- sunu kurtarmak düşüncesiyle ha- reket eden köylüler, Haşimi Ay- se ile evlenmiye ikna etmişlerdir. İki genç, kanuni merasimin sonra yapılmasına karar vererek bir a- rada oturmuşlardır. Haşim (bir müddet sonra çalışmak için İstân- bula gelmiş, ve işe girmiştir. Aradan yedi ay geçmiş ve bu sır&da Haşim İneboludan aldığı bir mektupla bir erkek çocuğunun doğduğunu öğrenmiştir. Nedense Haşim, bu çocuğun kendisinden olmadığına kanaat getirmiş ve Ayşe ile aile hayatı ya- şamamağa karar vermiştir. Ayse, bir müddet köyde yalnız yaşadıktan sonra, hâdiseden se - kiz ay önce İstanbula gelmiştir. | - ki genci tanıyanlar, tektar Ayşey - le bir arada yaşamasını Haşime teklif etmişlerdir. Haşim evvelâ reddetmiş, Ayşeyi geçindirmeğe vaziyeti müsait olmadığını — ileri sürmüştür. Fakat bunun da çare- si-bulunmuş, Ayşenin babasının yardımiyle ikisi de Kuru çeşmede- ki bir evde oturmuşlardır. Uzun bir ayrılıktan sonra baş- İiyan bir arada yaşama da çok sürmemiştir. Iki ay sonra küçük Ahmedim” ağlaması yüzünden aralarında kavga çikmış ve Haşim, çocuğun kendisinden olmadığına kanaat getirmiş olduğundan, büyük bir hiddetle onun susturulmasını Ay- seden istemiştir. — Çocuktur, ağlıyor.. Ne yapa- yım, şeklinde mukabele'eden genç kadın, üstelik bir de dayak yemiş- tir. Bundan sonra çocuğunu da ya- nına alan genç Ayşe, babasının e- | vine sığınmağa mecbur kalmıştır. Ayşe, babasının yanında altı ay kadar oturmuş, bu esnada işe bir de sucu Mehmet karışmıştır. Genç kadın, suçu Mehmetle bir çeşme başımda tanışmış, anlaşmış, onun- la evlenmeğe karar vermiştir. Fa- kat küçük Ahmet gene bir engel | olarak ortaya çıkmıştır. İşte bunun üzerine Ayşe, müte hiş kararmı vermiş ve © birleşme hayatına mani teşkil eden çocuğu- 25 Tesrinleval 1934 f nu ortadan kaldırmak yollarını a- raştırmağa başlamıştır. Bir gün, Kuruçeşmedeki baba- sının evinden, ne babasının, ne de üvey validesinin haberi olma- dan çıkmış, komşuya (gideceğini haber bırakarak Kadıköyünde öl- | müş bulunan dayısınm evine mi“ safir gitmiştir. İki gece (burada misafir kalan Ayşe, 14 —6 — 934 tarihinde saat dokuzda Kadı- köyünden İstanbula geçmiş, Ku- ruçeşmede sucu Mehmedin evine gitmiştir. Ayşe, ayni gün yanin- da çocuğu Ahmet bulunduğu hak de köprüye dönmüş, 12,50 de ha- reket edecek olan Pendik vapuru- na binerek Kadıköyüne hareket etmiştir. “ Ayni vapurla Kadıköyüne git- mekte olan Müfit bey isminde bi- ri, vapurun arka tarafında Ayşeyi görmüştür. Müfit bey, küçük ço- cuklara karşı fevkalâde muhab- bet besliyen bir babadır. Ayşenin yanında duran sarı saçlı güzel yav ru derhal gözüne çarpmıştır. Bu sırada ağlamakta olan küçük Ah- medin hali Müfit beyin hassasiye- tini tahrik etmiş ve Ayşeye yakla- şarak, çöcuğun daha fazla üzdü- rülmemesi ricasında - bulunmuş tur. Müfit bey, Ayşeye bir kaç ke- lime söyledikten sonra salona gir- miş ve biraz sonra tekrar Ayşenin sanma geldiği vakit, sarı saçlı gü- zel çocuğu . görmemiştir. Birden içinde bir şüphe uyanan Müfit bey daha ziyade yaklaşmış ve sormuş» tur: — Hanım, çocuğunuz nerede » dir? Bu sual Ayşeyi sinirlendirmiş ve genç kadın: — Sana ne oluyor, şeklinde bir cevap vermiştir. Fakat Müfit bey sormakta israr etmiştir: — Hanım, çocuğunuz biraz ev- vel yanınızdaydı, ne oldu? — Yoktur... Esrarengiz bir hâdise karşısın- da-bulunduğunu anlıyan Müfit B. Kâdıköyünde karaya © çıktıkları vakit, bir polis çağırarak Ayseyi teslim etmiş ve hâdiseyi de anlat- | mıştır. İlk ifadesinde çocuğun kendisi- ne ait olmadığını söyliyen o Ayşe, sonradan her şeyi itiraf etmiştir. Vakadan on gün sonra da kü- çük Ahmedin cesedi, Heybeliada sahillerinde bulunmuştur. * Bura- ya gönderilen Ayşe, sarı saçları- nm rengi solmuş, dökülmüş, yüzü, vücudunun şekli değişmiş çocuğu- nu görünce, kendine hakim ola- mamış, ve onu kendisinin boğdu- ğunu hıçkırıklarla ağlıyarak tek- rar itiraf etmiştir. Kâşif bey, Nikola, Fethiye, Haşim, Hacer, Emine isimlerinde- ki şahitlerin hâdiseyi tamamen an lattıklarını söyliyerek: — Bu, alelâde bir tehevvür ne- ticesi katil değildir. Ayşenin, Ka- dıköyünde Bedia hânımın evinde misağir kaldıktan, o Kuruçeşmede Mehmedin yanına döndükten son ra tekrar Kadıköyüne © geçerken, kimsenin görmediği bir sırada, ço- cuğunu denize atması hâdiseye ta- âmmut ve tasmim neticesi işlen- miş bir katil mahiyeti vermiştir, dedi, ve hâdiseyi “şeni,, kelimeşi- le tâsvip etti. Kâşif bey, evlenme- sine mani teşkil ettiğine (o kanaat getiren Ayşenin çocuğunu beslet - mek için bir çok kimselere vere - bileceğini, bu da olmazsa hükü - met müesseselerine teslim edebi » leceğini söyledi; suçluya ceza ka - mununun 452 nci maddesinin bi - rinci, dördüncü fıkraları ve altın- cı bendin son fıkrasına göre ceza verilmesini, yaşının on sekiz ol- masından dolayı ceza kanununun 56 ncı maddesinin göz önüne alın masını istedi. İddianameden sonra, ağır ceza reisi Aziz bey sordu: — Müddeiumumi bey ceza ve- rilmesini istiyor, ne diyeceksin? Ayşe, ağır ağır ayağa kalktı. Hafif bir sesle cevap verdi: — Benim kabahatim yoktur, Bu felâketi kocam başıma getirdi! — Senin aklm başmda (değil | miydi? İnsan çocuğunu denize â- tar mı? — Aklım başımda değildi. Bile- rek atmadım. — Düşünerek, bilerek atmış- sın? — Bilmiyorum. — Ceza görsün, sözüne diyece- ğin var mı? — Hayır.. — Yarım saat sonra kararı söy- liyeceğiz, bekle. Ayşe, ağır adımlarla dışarı çık- tr. Gene soğuk kanlıydı. o Hiç bir fevkalâdelik göstermiyordu. KARAR Müzakere bir saatten fazla sür- dü, Halk, dağılmıyor, kararı bek- liyordu. Saat dört buçukta mahkeme sa- lonu açıldı. Ayşe yerine geçti. Ve karar okundu: Nefsani heveslerini tatmin için çocuğunu denize atıp boğan genç anne, idama mahküm ediliyordu. Salonda bir hareket, bir kımıl- danma başladı. Zabıt kâtibi kara- rı okumağa devm ediyordu: — Hâdise işlendiği vakit Ayse on sekiz yaşını bitirip ( yirmi bir yaşına basmadığı için, idam ceza- sı yirmi dört sene ağır hapse... Ayşe, yirmi dört uzun senesini hapishanede geçireceğine de esef etmedi, ki hiç bir şey söylemedi. Bacakları titremeden, jandarma - nın refakatinde salondan ayrıl - dı... Istanbul Harici Askeri Kıtaat ilânları Ordu için 20.000 kilo çoraplık pamuk ipliği kapalı zarfla alma- caktır. Parası olan 38.000 liranın yarısı bono diğer yarısı peşin ola- rak verilecektir. Bağlarmı gör- mek istiyenlerin her gün ve arttır- ma eksiltmeye geleceklerin 10 — 11 — 934 cumartesi saat 105 a pey akçeleriyle beraber dilek o- kuntularını M. M. V. satın alma komisyonuna vermeleri. (466) (6898) İstanbul 6 ner icra. memurlu- ğundan: Bir borçtan dolayı mahçuz ve paraya çevrilmesi mukarrer hane eşyası 28 — 10 — 934 tarihinde müsadif pazar günü (saat ll de Yeniköyde Köybaşı caddesinde 125 No. lu hanede birinci açık art- | tırma suretiyle satılacağından ta- lip olanların mezkür gün ve saat- te mahallinde O hazır bulunacak memura müracaatları ilân olunur. (3051) Çocuğunu boğankatil ana mahküm! ki Japonya elde ettiği memleketle- okuyordu: ri tevsi değil, yalnız omuhafaza etmek istiyordu. “Bu işi temin et- tikten sonra, vukua gelmesi mu - hakkak olan cephe değişikliğine karşı hazır ve kuvvetli bulunmak arzusunda idi. Çünkü çarkıfelek o aralık dönmekte devam etmiş, cihan üzerindeki gerginlik bir kat daha artmıştı. İşlâmlar arasındaki yangın oca» ğımdan çikan alevleri bir silâh o - larak kullanabileceğin; zanneden İngiltere, bunda çok yanıldığını anlamıştı. Pamirden çıkan ateş bütün Asyada görülen muaz- zam bir meşale şeklini © almıştı. Hindistana giden yol daha şimdi- den dumanlara bürünmüştü. Irak- ta, Filistin havalisinde ve Suriye- de yangmlar çıkmıştı Bütü.n A. rabistan kıyam halinde idi. Şima- li Afrikada Nil den Atlas dağlarr- na kadar uzanan sahanın ufukla - rmda tehditkâr fırtma bulut - ları belirmişti, Londra, Paris ve Roma uzaktan gelen gök gürül- tülerine Korku ve endişe içinde kulak veriyorlar; gittikçe kararan ufka bakıyorlardı. Avrupa etrafmda da ilk şim- şekler çakmağa başlamıştı. ... f Cenup denizlerindeki . saha- larda tetkikatta bulunmak. üzere gönderilen İngiliz fevkalâde - ko- miseri Sir Corç Raley büyük se - yahat tayyaresiyle Romadan ge- lerek Hayfada inmişti. Tayyare meydanından şehre doğru gider- ken Filistin ahvali hakkında ken- disine izahat veriliyordu. İşittiği şeyler hoşa gidecek nevinden de- ğildi. Gördüğü şeyler ise hemşeh- rilerinin endişeli suratları oOve A» rapların meydan okuyucu ve cesa- ret gösterici bakışlarıydı. Fransız- ların da komşu Suriyede daha iyi bir vaziyette olmamaları bir tesel- li teşkil edemezdi. Onlar da bir barut fıçısı üzerinde . oturuyorlar gibiydiler. Onların petrol nakle- den boru yolları » da İngilizlerin boru yolları gibi tehlikedeydi. Son günlerde karaya çıkarılan askeri kuvvetler her ne kadar bir derece- ye kadar emniyet telkin ediyorsa da Araplarm icabında yaman bir düşman kesilebileceklerini unut - mamak lâzım geliyordu. Sir Ra ley şimdi burada Asyanın kapısı önünde bulunduğunu ve bu kapı- nın İngiltere ve hatta bütün Ayru- pa için ne demek © olduğunu pek âlâ biliyordu. Sir Raley ertesi sabah tayyare- siyle Hindistanın Karaşi . şehrine hareket etmisti. o Tayyare, Ma- car demiryolu boyunca Amak de- nizine kadar uzanıp giden İngiliz karargâhları üzerinden © uçarak Arap çöllerinin kıvılcım buğusuna dalmıştı. Sir Raley Asya ile Av- rupa arasında kalan bu: sahanın uzanıp giden'yanık metrukiyetini tayyaresinden © seyrediyordu. O içeri Avusturalyanın çöllerini, İn- giliz tahtına bağlı olan o bütün memleketleri biliyordu, fakat şim- di üzerinden geçmekte — olduğu memleketin kızgın vahşetinde do- ğan düşmanlık kadar amansız bir düşman yaralan bir arz köşesi bil- miyordu. Raley busuretle. (o düşünmekte iken kâtibi son alınan radyo ha- berlerini kendisine (o getirmişti. Fevkalâde komiser bu raporları YARIN €— il (pünya iiriinire “Fransada komünist çıkardılar. Liyon ve Arto. lerinde hükümet vaziyele © dir. Pariste sükünet te : edilebilmiştir.,; ri “Avrupa © konfe: man hariciye nazırı irat edilen nutuk ehemm şılanmıştır. o Nazır dem Üzerine aldığı mesuliyeti olan hiç bir devlet adam! “ ki bugünkü cihan kari 2 içinde yalnız kendi kurtarmağa ve yahut leketlerin müşkül kendisi için istifadeler 1© çalışsın. Şark âleminin v karşı kuvvetli bir blok teşkil b bilmek ancak bütün garP si, lerinin birleşmesiyle kabil , Bu sayede yeni bir cihan tasavvur ve tahayyülün ? bir vüsat almasına mani” riz!,, ; Sir Raley hariciye'n | sözlerini haklı, hemdeP Ir buluyordu. Fakat, diyo” WE“ den bu sözler bir Alman. dan söylenmiş olsun? Sir * çini çektikten sonra mü” £, devam etmişti: “Fransızların Somali 1 lekesinde Cibuti Iimanmd? grev ilân etmiştir. Grevi yapan Japon ajanları tevkil muşlardır, ğ Fevkalâde komiser bari? duktan sonra tekrar dü başlamıştı. Ondan söhra Habeşista” smı getirtmişti. Afrikada kalan son memleket dah ponların nasıl yerleştikleri A olan bu dosyayı karıştır k vel raporları okumağa d. yordu: “Mukdende Japonlari# arasinda devam etmekte © #4 müzakereleri akim kalmak” N dir..,, Radyo istasyonunun V© haberler içinde biç hoş# bir şey yoktu. Japonlar". # adalarındakij tesir (oOve *,# tehlikeli denilecek dere€ MW yordu. Öbür taraftan İ” yg” reyen ve isminin talaffuzU' i çük olan bir ceneral da 9” da adeta bir Napolyon # ket ediyordu. Haberler ist şa gidebilecek yegâne ha ç pon merkezlerinde bü: şalıklar zuhur ettiğine © kovadan gelen radyo di Her ne kadar bü gibi R“* if rini ihtiyatla telâkki et” sada, herhalde o hab”, vaziyi çar # il dereceye kadar hakikat” i mümkündü. di Tayyare bu aralık Fırat #3 üzerinden geçiyordu. © ni , ranın radyo kulesi gö” . ! Ondan sonra İran sahilleri f ediliyordu. Bu aralık * haberler getirmişti: gari, “Siyam hava nazır! önünde duran Japon © yi nın amiral gemisine 8" 44” “San İguacio nam” li” sika gemisi Panama geçerken batmıştır.... *”. yi” herhalde Japonlar dd dır, diye düşünmüştü» . Taşkent ile Semerk#” 8 da Cina civarında Sir 1 ne kurulu olan büyük “4 köprüsü bir suikast o tahrip edilmiştir.,, 'ğ