Rika No 61 “Ni kıyıların, Yapan ( Sari - yi ği j tü Arnda bir gezinti » İçeri Nilinher iki f yaş ditiyordu. Bü”! ha - Sok Sk ets) kabilesi e la ii Zamanlardanberi üsmanı idi. Mısrin h ndan işgalini haber arkı, * onları da Firavun- | VE ay, tmazlar daima hü- ' rebelerle iz'aç 'eder- ie ) yaka gene o havalide vara aza) adlı birçok v Phirl,,, © Bunlar mütema- | | ir, * tâaruz ederler, da“ * İakat uslanmazlar - İrini Sey *AYdığımız son. iki , <MSE mensuplardı. | yg, >Sslinden. olan bü nlar kadar medeni W Sa Firavun bü iki ka- doğtu püskürterek, Akdenize — kadar ir cinsten, bir dil Yni mabutlara tapar kün bir hükümet ha- Gi, Miri işgal edince bu tar (Nil) boylarına d ei gelince evvelâ R, Sami ifi ile karşılaştı: la, , © Ve Kaza kabileleri U le isız etmeğe ve te- fn, nı ve mallarını ka- öle, Atladılar. > Getirdiğin ve TEN o hayaliye gide Bibi, Mikei, Piravunların in, Senuba doğru püs- beni ih Ri dinlenmemişti. ve, Yetin tehlikeli ol“ Stmek İki gün © sonra Zere askere emir Yali, ran kabileleri püs'-! İ larının kanı pahasına çini yi çok | ASpanın maiyetine lar Vail bilen zabitler ve Mİ şşt kr larına hareket | my beş binden | vi ' o Muntazam bir iy b fine, A8 kabileleri ti Ye vo) emin © olduğu le vey? Bittiği za) Ny kavle “Yecanı duymu- i Ma aaa Bız, Fiz, #üzel bir gezin- Avunlar diyarını | kumandan Tet ve şeca- iy, t Üstünde öyle raki. nı —. İD Cesaretini EE EYT YİN DARA ve Şi Kd TY - Son zamanda Mısirda bulunan ge- niş çeneli” ve'elmacik Kemikleri çıkık | tiplerden biri. tikten sonra elde edebildiği (İyle) mevkiinden geçiyorlardı. Firavun (Ozirtazen) nin, evlât- zaptettiği bu mevkiin etrafında (Semik) ka- bilesi pusu kurmuş, İranileri bek - liyordu. Cenuptaki kabilelerin hücum- larını defetmek için (Özirtazen) in bu noktayı intihap etmesi harp fenninde vukufu olduğuna delildi. (Nil) vadisini bu noktadan amu- den kateden granit kayaları Nil - den gelecek düşman kayıklarına karşı mühim bir müdafaa hattı vü- ! İ da yaşıyan bu kabilelerin Dicle — cuda (getiriyordu. (Ozirtazen) vaktiyle bu kayaların her iki tara- fına istihkâmlar yaptırmış, ve bu istihkâmlar nehre ve vadiye tama- miyle hakim bulunmak sayesinde nehrin müdafaasını kolaylaştır - mıştı, Firavunların bu noktayı ele ge- çirdikten sonra temin ettikleri muyaffakıyetler sayısızdı. Evve- lâ burunlarını kırdıkları kabilele- ri yola getirerek vergiye bağlamış- lar ve silâhlarını toplıyarak onları müdafaa kuvvetlerinden mahrum | bırakmışlardı. Kabileler bin müş- külâtla kargı, mızrak, kılıç gibi silahlar tedarik edebildiği için, u- zun müddet silâhsız başlarını kaldıramazlardı. (Taspa) evvel; bu mevkii yani (yle) mevkiini tahkim ettirmiş ve istihkâm içine ve etrafına kuv- vetli bir muhafız müfrezesi birak- mişti. Taspa, başı kalkık kabileleri yola getirdikten sonrâ, Dârânın gözdesi (Libya) nm memleketini de ziyaret edecekti. L'bya şehri (Menfis) in şima- linde kalıyordü. Taspa buraya ne yapıp yapacak, uğrıyacaktı. Bir Mısırlı Taspaya: -— Libyada öyle güzel kadınlar var ki.. Onlar, Babilde bıraktığı- nız: Mısirlı kadını size çok çabuk unuttururlar? i ve tahakkümleri, İ cehalet ve mahrumiyet içinde bı » kalırlar, ve YAZAN: İSHAK FERDİ a Asyadan gelen Türklerin (Nil) e Kadar indikleri anlaşılıyordu da yaşayan (Sarso) kabilesinin, vaktile Fırattan Mısıra akın Su) Türklerinden ibaret olduğu muhakkaktı elmacık kemikleri çıkık bir takım | insanlara rastlıyordu, Bunlar da yerliler gibi bakır renkliydiler, fa- kat sima ve kafa tşekkülleri, As - yalı olduklarını gösteriyordu. Zaten Tâspa Mısıra geldiği gündenberi bu esrar ve heyecan beldesinde neler görmemiş, neler işitmemişti! “Mısırlıların ecdadı Türktür.,, Diyen Mısır âlimlerini dinledikçe, Babilde kendisine bu hususta hay- li hikâyeler anlatan (Tan) m söz- lerini hatırlıyordu. Taspa bilhassa (yle) havali - sinde elmacık kemikleri çıkık bir ! takım kabilelere tesadüf etmişti. Bunlar vaktiyle Mısıra akın yapan Sumer Türklerine ne kadar çok İ benziyorlardı. Taspa bu kabilelerin ecdatları- nı anlattıklarını hayretle görmüş - | tü. Bunlardan hiç birisi bu hava- liye nereden (o geldiklerini, nasıl yerleştiklerini hatırlamıyordu. Fi- ravunların asırlarca süren işkence bu rakmıştı. Taspa bunların (o çenelerini ve burunlarını da adetleri gibi tetkik İ etmiş ve Türk olduklarına — inan- mıştı. Çünkü (Sarso) namı altın - Fırat kıyılarından Nile akın ya - pan (Sarı - Su ) kabilesine mnsup oldukları muhakkaktır. (Sarı - Su) Türkleri Dicle - Fırat (Büyük göçte Orta Asyadan in - mişlerdi. (Devamı var) mmm Nİ TEPEBAŞI ŞEHİR TIYATROSU TEMSİLLERİ Bu akşam sant 20 de Şeki Tüyakvosu ehir iuyalrosı ““öeza" ıma 20 Tablo Yazan: F.M. | İL Dostoyevsky Tercüme eden: A Reşat Nuri, Eski Fransız Tiyatrosunda Bu akşam saat 20 de. YARASA OPERET 3 PERDE Besteliyen: Yohann Ştraus Tercüme eden: Ekrem Reşit. Cuma günleri matineler iki tarafta | İ da 14,30 dadır. masında Raşit Rıza kabileleri | kıyılarına | ! bıkar mı? semazen Dara aeg Birer ADE dee Re ERA Şerez “ Saray (Eski Glorya) Siniri - S5 — VAKIT 21 Teşrinlevel 1934 same — İVAKTI ın Tefrikası; 84 Ölüme Susayan Gönül — Beni ne kadar sevindirdiği- nizi tasavvur edemezsiniz... Ha- yır, bilemersiniz ve bilemiyeceksi- niz de... Fakat müsterih olunuz... Feyyaz Bey denen zat, benim ne kırata bir insan olduğumu gö- recektir. Eğer on beş gün zarfın- İ da o kadın benim ayaklarımda e sir gibi sürünmezse bana da erkek demesinler.. Bir kere bana bakı- nız. Beni bir kadın sevmez mi? Çirkin miyim? Doktorun gözleri her an biraz daha büyüyor, hayreti arttıkça ar- | tıyor, Cavit ona söze fırsat bırak- madan devam ediyordu: — Affedersiniz, beni mazur görünüz. Artık konuşacak vak - timi yok. Zaman kaybetmemeli - yim.. Başka bir gün daha uzun konuşuruz.. Tekrar teşekkür e - derim.. Merak etmeyiniz, içiniz rahat etsin.. Kendimi o kıza sev- dirdikten sonra s'ze yazarım.. Te- | lefon rehberinde oadresiniz var mı? Âlâ. Doktor Cemil sokağa çıktıktan sonra kafasını kaşıdı: “Celil Bey hadisatı garip bir gözle ( görüyor.. ; Kadınlardan, sanki karısı yeni (Oölmem'ş gibi bahsediyor.. Ama sevimli adam.. Ona itimat o ettim. Tanıştığıma da memnunum..,, Cavit odada, aynanın önünde söyleniyordu: “ Ebülcenap Feyyaz Bey, de- mek siz budalalara böyle ağ ku- rarsınız ha!. Senin örümcek ağına ben el atıyorum işte... Bu biçare adam da beni Celil zannetti.. Ha- | tanm hükmü yoktur derler ama, bu hata benim işime geliyor.. Ta Ademdenberi erkekler kadınlara kurban gidiyor.. Fakat bu sefer iş değişecek..,, Birdenbire durdu, çattı, yumruklarını sıktı: Şahende, intikamın almacak,, kaşlarını kalacaksan , beni İ dedi. v... Şikita, deniz üstündeki bal - konun pervazına dayanmış düşü - nüyordu. Arkasında, ayakta du» ran Rıdvan Bey, elini kızın omu- zuna koydu ve sevzenişli bir ses- —Beni dinlemiyorsun, dedi. Şikita içini çekti: — Manzara öyle güzel ki... — Bıkmadın mı? -—— İnsan güzel şeye bakmadan — Sen buradan ayrılamıyacak- sın galiba? — İtiraf ederim.. Bana istedi - ğim huzur ve sükütu verdin. Ra » hat ettim. Rıdvan Beyin güldü: — Mesut musun? — Evet. Rıdvan Beyin elini tutup öptü: — Senin sayende. Gülümsedi: — Burada dedikodudan da w- zağız. Âlemden kurtulduk. — Heyhat! gözlerinin içi | - Ne demek istiyorsun? — Hayat her zaman tahammül- — Anlamadım. Yazan: Selâmi İzzet —Zannetmem, dedi, esasen pa» ra meselesi, seni alâkadar etmez. — Sizin banka ( işleriniz de- mek? — Evet. — Akşama gelirsin değil mi? — Pek zannetmem.. — Şimdi anlıyorum. Beni bu- rada yalnız bırakmak istiyorsun. — Hayır, hayır... — Neye saklıyorsun? — Öyleyse itiraf edeyim: Evet. Şikita biraz sinirli güldü: — Eğer İstanbulda iki tüç gün sürüklemekte mana yok. Apartman kapalı, naf- talin kokuları (o içinde.. Otelde kalmak istemem. Burada raha- tım. Kuzum rahatım bozma... — Hakkım var, Hakkın var &- ma... — Beni burada dersin?!.. Rıdvan Bey gülümsedi: — Ne bileyim ben. İçimde fena bir his var. Bügün yalnız gider- sem seni bir daha göremiyecekmi- şim gibi geliyor... Parmağını tehdit eder gibi sal- fadı: — Sen böyle manasız hislere kaparlar mı İ inanır misin? — Seni severim Şikita. — “Öyle ise ben burada kala- yım. — Bir şartla. — Nedir? — Köşkten, bahçeden, sahilden başka hiç bir yere gitmiyeceğine söz ver, — Burada beni hapis mi ediyor sun? — Şikita! — Eğer için böyle rahat ede- cekse kabul ediyor, yalnız. — Yalnız? — Sen geldikten sonra her gün gezeceğiz. — Peki peki... — Ne zaman gidiyorsun? — Öğle yemeğinden sonra. ... Şikita Rıdvan Beyi vapura kadar (o geçirdi. Pürneşe köşke döndü. O da derin, rahat bir ne- fes “almıştı. Rıdvan Bey oOonun boynunda müz'iç bir boyunduruk gibiydi. Kızm fena canı şıkılıyor- du.. Akşama kadar keyifli oturdu. Yemeğini yedi. Balkona çıktı. Güzel bir geceydi. Sular dur- gun, ve pırıltılıydı.. Birdenbire kıyıdan bir ses yükseldi: A benim bahtıyatım, Gönlümde tahtıyarım. Yüzünde göz izi var.. Sana kim baktı yarim.. “Ne güzel ses..,, diye mırıldan- dı. Kalktı,balkondan indi. Sahil « de, rıhtima uzanmış bir gölge gör“ dü.. Ses devam etti: Ay doğar çini çini, Öpsem ağzının içini. Şikita dayanamadı, seslendi: — Rica ederem, başka yerde şarki söyleyiniz. (Devam: var) masama Yeni Belediye reisleri Tiyatrosu : 24 Teşrinievvel Çarşamba akşamı saat 20,30 da (ONLAR ERMİŞ)... Vodvil 3 perde. Yazan: Bedia H., Vasfi Riza Bey. Fiatler; 500 - 400 Yeni yapılan intihabat netice sinde Bandırma belediye reisliği- ne eski reis Kâşif, Susığırlık bele- 300 -100-75-50.30. OoOğ —Fenabirişmi? diye reisliğine Ali Kasım, Balya sarmnsrtzentımmmimemeeii Aryan Beyin alnı kırıştıve güç) belediye reisliğine eski reis Ab- | lükle: * dullah Beyler seçilmişlerdir. iteğ i Demişti. Ma Taspa bu hulya ile ve ordusu | in Başk entüp Fiz ile beraber içeri Nile doğru ilrlr (Ozi rından bi- | yordu. Pa Oğan ek yi n) ninor- RM» wrca harp et- Taspa yollarda geniş alınlı ve — Biraz evel telgraf geldi, | mühim bir iş için İstanbula inme- ! ğe mecburum. | fersadır.