n ii SN, İTEFRİKA Ne: $2 Dârâ, çok kıskançtır.. Aşkı için aspa'yı öldürmekten çekinmez!,, (Orya)yı çağırdı: “Vatan tehlikede. | reti Davut, bir gün mâiyet zabiti rp edeceksin!,, hududa gidip düşmanla ha ya | kimi öldürecek v2) ipa, Mısırlı kadına tutulmuş" | İç gündenberi (Libya) ile w oylu görüşemiyordu. nç kadının istediği rmuştu. ssa kumandanı, Mısır dilbe- yılanı i bu kadar şirin, oObu derece yakın bir kadın — olduğunu iyordu. İyi ki Persepolise geldik. yerek, duyduğu neşe ve san- damla damla içmeğe çalışı - (Libya) da hassa kuman- p gönül vermiş, bu iri boy- ireği kalpten sevmeğe başla- spa, Mısırlı kadına itimat &- ordu. Ona karşı daha faz- bali davranarak, tam mana» kalbini çalmaktan başka ya” bir şey yoktu. Libya hareketli ve (ateşli bir indr. Hassa (o kumandanı hü- darı gözdesine tamamiyle b olmayı düşünmüyordu. Çün: | Bibyayı Dârânın o koynundan spa bir sabah odasında otu - i, kapısının önünde iki cari- yavaş yavaş konuştuklarını , Kapıya kulak verdi: Dârânm hassa kumandanı aga ettiği hiç kimse yok, mi?,, Öyle mi zannediyorsun?! ilk fırsatta Taspayı O öldür. E ister?,, Sahi mi...?,, ” Tabit... Senin bir şeyden yok galiba! O Hükümdar ayı Taspadan kıs! Or. Bir Misir cariye için, Tas t bi bir kahraman feda edilir Dârâ pire için yı abı ” organı Taspayı öldürmeğe w İşse, e ölümden © kimse plan. sendeliyerek Kapıdan çe- riyelerin sesi kesilmişti, lassa kumandanı külaklarma ımıyordu. Cariyeler Diri bıkandığınr ve Taspa hakkı. ma fikirler beslediğini nere « enmişlerdi? merakmd. a , ordu. Kapıyı SA dn e bir gölge gibi süzülüp git. - spa: e“ Keşke kapıyı vaktinde m.. Kızları arkıştı ve malümat alsaydım. daha İhtiyar bekçi hassa 4 da a lan gülümsedi; imi ariYorsun aşi j İki genç kız.. 73 z Cariyeleri mi?.. Onlar hü - rm çiçek bahçesine gittiler derim, bızla yürümek fstedit - VAKTI ın Tefrikası: 75 .. La N KN ie Hazreti Davut, maiyet zabiti (Orya) nın karısını sevmişti, Bir gün eline bir mektup vererek, genç zabiti harbe gönderdi. ; — Ben de gidiyorum. İbtiyar, hassa kumandanın eteğinden çekti: — Nereye...? — Onların gittiği yere... — Sen oraya gidemezsin, asil- zadem! Hükümdar çiçek bahçe- sinde Mısırlı kadma şarkı söyleti- yor. Aradığın cariyeler de saki” lik yapacaklar. Taspa bu haberi almca büsbü- tün sersemlemişti. Demek ki (Lib- Ya)yı o gün göremiyecekti. Hal- buki o, biraz sonra Mısır dilberiy- le buluşacağını umuyordu. Hassa kumandanı, ihtiyar bek- çinin kolundan tuttu. O Odasma götürdü. Taspa çok hiddetliydi... İhtiyara sordu: — Sen, hükümdarlarm, çok sevdikleri kumandanlara fenalik yapacağını zannediyor musun? Ihtiyar şaşaladı: — Ne demek istiyorsun, asil- zadem? Senin için öyle bir endişe yarit olabilir mi? — Ben kendimden babsetmi - yorum, Hükümdarlar kadın yü zünden sevdiklerine fenalık ya - parlar mı diye (soruyorum. Sen çok tecrübeli bir adamsm.. Birçok hükümdarlara hizmet £ etmişsin! Fikrini anlamak istiyorum.. Ihtiyar düşündü: “ — Yahudilerin Babil esareti zamanında, onlarm anlattıkları hikâyelerden biri hâlâ hatırımda- dır. Hazreti Davudun O (Orya) isminde genç ve yakışıklı bir ma- iyet zabiti varmış. Bir gün Davut Kudüsü gezerken, bir çeşmenin başında su almak üzere bekliyen çok güzel bir kadına rastlamış. Maiyetine: “Bu kadın kimdir?,, diye sormuş ve (Orya) nım karısı olduğunu öğrenmiş. 5 — VAKİT 12 Teşrinlevel 1934 sese Ölüme Süsayan Gönül Celilin ağzından çıkan bu isim Nesrini iliklerine kadar ürpertti: — Feyyaz... Demek biliyordun? — Evet, biliyordum. Bir zaman alçak, sefil, katil, dediğin adama varman beni deli etti. Beni çıl - dırttı Nesrin... O adam beni boğ - muş, bıçaklamış, uçuruma atmıştı. Söyle Nesrin, bu cinayetten habe- rin yoktu değil mi? Başını önüne eğdi, sesle: —Vardr, dedi. Nesrin bir hamlede uzaklaştı: — Bunu bildiğin halde o adamı sevdin öyle mi? Nesrin doğruldu: — Sevmek mi?. Hayır, o adam: dan nefret ediyorum.. — Öyleyse?.. — Celil, rica ederim, yalvarı - rım sana, bana bir şey (sorma... Öyle sırlar vardır, ki onu Allahtan başka kimse bilmez... İşte ben de bu sır uğruna, kimseye faş etmi » yeceğim bir sır uğruna o adamla evlenmeğe razı oldum... Beni is * tersen itham et, istersen bana lâ * net et... Kendimi müdafaa (için tek kelime bulup söyliyemiyece » ğim.. Kader, aşkımızdan < üstün çıktı. Beni kurban etti. Ben müc - rim değilim, kurbanım; buna emin ol, Gözlerini yumdu, başını önüne eğdi ve ilâve etti: -—— Ben Feyyazın ismini taşıyo- rum, Fakat onun karısı değilim. Celil atıldı, Nesrinin bileklerin- İ den tuttu, yüzünü yüzüne yaklaş» boğuk bir tevdi — Kuzum Nesrin, ne olur yalan söyleme. Beni aldatma... Saf kalp- leri aldatmak en büyük vicdansız- lıktır... Söyle, doğruyu söyle... Ha- kikati gizleme. - — Mukaddesatım üzerine ye - min ediyorum Celil, o adamın ka - rıst değilim. Celilin bacakları titredi. o Diz çöktü.. Nesrinin eteklerini öptü: — Beni affet. Senden şüphe et - — Peygamberler başkalarınm | çim. Seni inkâr ettim.... Unuttum. Karısına göz koyar mı? <İ Afet beni... Beni affet... Bugün — Gönül bu, asilzadem! Aşk, | artik sana: Seni seviyorum. Sevi » peygamber falan dinler mi?! — Peki, sonra..? — Davut (Orya) yı huzuruna çağırıyor. Kendisine bir mektup vererek, civarda düşmanla harbe tutuşan valilerden (Moap) a gön- deriyor ve Orya'ya: “Vatan teh- likeye düştü. Hududa gidip ya» rarlık göstereceksin!,, diyor. Hal- buki, Davudun XMoap) agön- derdiği mektupta şu satırlar yazılı imiş: “Oryanm güzel karısiyle iz- divaç etmek niyetindeyim. Kendi- sini en şiddetli harp (sahnesine göndererek biran evel ölmesini ve geri dönmemesini senden bekle - rim. Bunu temin ettiğin takdirde kendini Kudüs valiliğine namzet addedebilirsin!,, A Taspa merakla sordu: — Davut (Orya) yı harbe gön- der miş mi? —Elbette. Ve biray sonra “Moap) Kudüse geliyor.. Hazre- ti Davut da (Orya) nım güzel ka- rısiyle evleniyor. - Taspa dişlerini gıcırdatarak o- danın içinde sert adımlarla yürü » yordu: — Davut (Orya) yı ölüme sev- kettikten sonra, (Dârâ) hassa ku- mandanını toprağa (düşürmekte elbette tereddüt etmiyecektir. (Devamı var) yorum.. Seviyorum... demeğe lâ» yik bir insan değilim. Nesrin eğildi, Celilin kollarm - dan tutup kaldırdı. Sonra geriledi. Sapsarı olmuştu: — Süs... Sus böyle şeyler söy - leme... Bundan sonra bana aşk - tan bahsetmeğe hakkın yok. — Nesrin, merhamet et... Unut- tun mu.. — Sen de hatırla, — Mazi yok artık... Artık ara- mıza kimseler giremez. — Ya karm? Celilin dudaklardan boğuk bir feryat çıktı, Gözleri yerinden uğradı. O da sapsarı oldu. Bir anda aklı başma geldi. Kekeledi: — Şahende... Şahende... Ve birden, yüzünü âvuçlariyle kapayıp hıçkırmağa başladı. Nesrin yavaş yavaş (yaklaştı. Celilin alnını okşadı, başmı kal « drrarak ve hazin bir seslet — Ağla Cehil, dedi, ağla... Gü - len aşkımıza ağla... Kaderimizin şey yazısı karaymış... (o Ağla Celil... Yalnız vazifeni unutma... Karımı ağlatmamalısın... O kadının bü - tün ümidi sendedir. Onun ümidini kırma. Onun hayatmı karartma... Onu sevdin, evlendin. Aşkına iha- net ettin... Yazan ; Selâmi İzzet Celil yerinden fırladı, Nesrinin kolünu tuttü ve haykırdı: — Hayır, ben Şahendeyi hiç bir zaman sevmedim. Evlendim fakat âşık olmadım. Benim ruhuma, be nim kalbime senden başka kimse sahip olamaz... — Celil! Celil?., Celilin heyecanı artıyordu: — Evlendimse, senden intikam almak için evlendim. Sen evlen - din diye, ben de evlendim. Sana karşılık, sana inat yaptım... Ya» rından tezi yok, karımdan ayrıl - mak içiri teşebbüse girişeceğim ve bundan sonra yalınız senin olaca - ğrm. -— Celil, kendine gel, Celil... Bh kadın kalbiyle böyle oynanmaz... Reddediyorum, istemiyorum. — Reddedemezsin. ; — Neden? — Çocuğumuz! Nesrin sendeledi, şaşaldı: — Çocuğumuz mu? Aklı başına geldi. Eski bir hatr- ra ile sarsıldı. Celilin omuzlarını tuttu, sarstı: — Çocuğumuz mu?.. Onu Fey » yaz öldürdü... Biliyorum... Onun cesedini Tuzla sahillerinde buldu- lar,. Cemil söyledi... — Hayır. — Celil, sen beni çıldırtmak mı istiyorsun?.. Söyle çocuğum nere de? Evlâdımı istiyorum... Madem» ki yaşıyor, ona kavuşmalıyım. Bir ana eylâdından ayrı yaşıyamaz... Hakkın var, bizim için bu dünya» da sayılan yalnız o evlâdımızdır.. — Demek razı olacaksın. “ — Çocuğumu bul, bana çocuğu” mu göster, ne istersen razı olurum. Beni onun yanina götür, istersen onu buraya getir... Annem de se « vinecektir. Cevap versene, bir $ey, söylesene Celil., Celil Nesrine sarıldı, başmı ba» şına dayadı ve bildiklerini, oebe kadından duyduklarını birer birer anlattı. “ Nesrin ağlıyordu: — Balıkçı Mehmedin o nöredâ olduğu malüm değil öyle mi?. Bu facin,.. Belki de çocuğumuz şu am» da yersiz yurtsuz, belki de ekmek- siz, açtır... Aman Allahım sen bi- ze acı... Bana ncı. Ölmeden ço ğumu dünya göziyle göreyim, — Ağlama Nesrin. o Mehmedi bulmak için dünyayı altüst ede » ceğim. a — Ne yapmak fikrindesin? — Yarın İstanbula © ineceğim, polise müracaat edeceğim. Arıya- — Her halde bulmak güç olmr yacaktır. — Saklanması için sebep yok.. , Yalnız?... i — Yalnız Nedir? — Senin yardımma da muhta» cım.. , — Ne istersen yaparım. — Ama aklımdan geçenleri söy- lemeğe cesaret edemiyorum. — Söyle... pa — Kolay değil. Bu senin için.. — Benim için yapılmıyacak bir vo yoktur. — Senden fedakârlık Tstiyece » : “ — Anne, çocuğu için hayatmı bile feda eder, — Nesrin... Feyyazı sevmen lâ- zım gelecek... : ” Devam edecek)