14 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 12

14 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SL üzer S € YEMİN San'at bahsi etrafında m “a Londradan sözüme çarpan Ali Ulvi isminde bir adam | “Al,, nin paslı “Zülfikar,, mı hiç de “ulvi,, olmıyan bir maksatla kınından sıyırmaya çabalıyarak | inkılâbı safları arkasından “Babrâli,, nin ortasında, yana bele sallayıp durmuş. İnkılâp ba- kımmdan işlediği büyük ayıbı, İN eeliği çirkin geriliği bir. ke nara bırakıyorum ve kalbini mil - | İetine vakfetmiş bir genc san'at - kâr sifatiyle ona “Efkârr umumi. | ye,, karşısında haykırmak istiyo « rum: San'atkâr serseri değildir. Bu adamın diğer kötü ve geri te- | Tâkkileri değil fakat bu sanatkâri telâkki tarzı, bircoklarımızda var, şair, musikişinas, artist, ressam diye kendilerine takdim ediler bir adamı ciddiye almamak, dudak - | larında — beliren Ove o merha- metle istihfafı Oandıran bir gülüşle © karşılamak (bir çok! eskilerce | bir (Oödet hâlin - de görünüyor. Halbuki yavruları» na kalbinden parçalar veren “Pe- Kikan,, gibi, ülkü yollarında susr - “yan ve acıkan milletine kanmdan ve kalbinden veren bu fedakâr ve aziz adama: San'atkâra, demek icin, dünyann en nankör, en verdem duymaz, insanr olmak lâzımdır... Ç Hakiki san'atlrâr, varr ilâhter: li, bütün cemiyet ve medeniyelterde ” “Bur itibarı muhafaza etmiştir. Ya- © panlar kadar yazanlar da aziz - © — dirler. Nehilerin, delilerin tarihe © Mavıstığr bu yeni devirlerde yeni “ ahlâk ve cemiyet telâkkilerine, © yeni ruh ve his tekâmüllerine gö- > ve onlarm yerlerini tutan san'at - kârlardır.. Ki Bizde san'atkârhör hafifmes - — Tep ve tufeyli bir hayat tarzı diye telâkki ettiren sebeplerin başın - da belliki, eski üstatların ve heves- kârları bu kılığa bürünmüş ol- maları gelebilir. Fakat biz yeni | san'atkârlar bu telâkkiyi unuttu - racağız. Onlarm bu en kötü mira- sma kommıya hiç niyetimiz yok- © tur! San'atkâr, serteri değildir, e- fendi! San'atkâr, san'atkârdır ve | © sanatkârlığını bir ayıp gibi sakla- ç mal değil bir şeref gibi tevazula © göstermek zevkini ondan kimse © menedemez; çünkü ( yazılarmda © ve hedeflerinde sonsuz ve temiz “bir ihtiras olan ve bunu telkin e- “ den, o, mükâfat cephesinden çek | © Kanaatkârdr. Ve onun mükâfatı “ancak bu gösteriştir.. V ... Beş on senedir, herhangi bir © kitap hakkında yazılan tenkidin, — herhangi bir edebiyat etrafında İ- | — leri sürülen mütaleanm ilk cüm - esini hemen ayni kelimelerle su > cümle teşkil etmektedir: “Aylar- — danberi edebiyat âleminde bir © durgunluk var, bir tek kitap neş- | g — redilmiyor. Birkaç «formalık-bir “şiir kitabı üzerinde hicbir genç im- © za göremiyoruz! Birihirlerine köprü altından su'bağrslar gibi da © hili. üstadı azalık; “kutbulak. elik bazkıyan eski © üstatlar Ae soruz Fakat varlıkları | ve | serseri | e manasz ve Fire ie nankörce olduğumu iki şe iddia etmekten de geri kalama - yız: Ankarada Falih Rıfkı, Ya - kup Kadri, Aka Gündüz; İstan : bulda Sadri Etem; Peyami" Safa, Mahmut Yesari, Selâmi İzzet ve Etem İzzet Osmanlı edebiyatının bir zaman kâbına varamadığı eserleri harıl'harıl neşrediyorlar. Herhangi bir gençhik mecmua - sında berhangi bir genç o şairin birkaç düzgün ve pi üz mısraf ruh ve mana itibariyle herbangi bir edebiyatı cedide üstadmn ke- İ ime süsünden ve uydurma üs löp kisvesinden crkarmca hantal ve sarsak kalan fikir ve hislerin - den daha zengin ve üslün görü - | püvor:. Ömer Bedrettin, başlayın baslayın yarım bıraktığı memleket ilhamlarını tamamla - muşlur. Alhkmet Muhip, Halit Fah - riyi, Ahmet Kutsiyi ve Nesin Fa - | #l bile aratmıyor. Yasar Nabinin | terciimelerini de vakım eseri var. Ötede adını hir kitabım üstüne matban herflerivle İ koymamış bir Orhan Saik, bir Hi- İ mit Macit gibi'iki değerli adi da - | ha, bir sanive düsününce akla ge- liveriyor ve ben, bu safın arkasın» dan, bir gönüllü nefer #ibi, “ülkü bayrağıma” sarılmış geliyorum. Bürhan Ümit, Yunus Emrenin, Haşim Nezihi Asık Sümmaninin ellerinden tutmuş, asırlardan ses - ler getiriyorlar. Bunlar temiz ve taskın bir heyecanla yazmak için | kalemi ele alınca söyle akla gelen | ve muhakkak bu iddiayı ispat i - cin ilk safta gösterilecek misaller değildir. Daha var; daha çok ver. Ve sonra; bir hata daha isle - dim; yaşlara baktım; halbuki me- | selâ bir Kâzım Nami tamamen in- kılâp için ve inkılâp içinde yazan ak saçlı genç bir muharrirdir, nes- İinin en iyi şairi Faruk Nafizin ilk müjdesini verecek kadar edebiyat âleminde eski bir imza olan Nüz- bet Hasim, Ankaranm . ateşinde henimizden menç ve yeni kuvvet - lerle mücehhez bir vazıcıdır. Sevdiklerimin hensini, inklân ha- vası içinde vazanların hensini sa- varsam, yanlarma bir tek vasıf Aahi koymasam, sade adları, Dil Kurultayı âza ve dinleyici listeleri “ibi; siitanları doldurur... Edebiyatımızda durgunlek vok tür, gene şair vardır. genc san'ak - kâr vardır ve var olacaktr! Rpheat Kemal mmm emin Ertuğrul Muhsin Bey Sovyet Rusyadaki büyük tiyat- ro festiyollerinde bulunmak ü- zere gitmiş olan Ertuğrul Muhsin Beyin yarm sebrimize dönmesi beklenmektedir. Sehir tiyatrosunun ilk temsili İstanbul sehir tiyatrosunun bu sene iki ayrı heyet halinde tem: siller vereceğini yazmıştık. Dram kısmı Reşat Nüri Beyin tercüme ettiği “Cürüm ve ceza,, piyesiyle, öperet kısmı “Yarasa,, isimli ope- retle temsillere başlıyacaktır. Pro- valiva ba aza Ga besinde basla - nacaktır, roller dağıtılmıştır. coltan bir | | Orhan Seyfidir ve Faruk Nafizin katmca yaşma | e —. AN m Rusyada Fransız | tiyatrosu Meşhur Fransız aktörü, i Leningrat seyahatinin | intibalarınr “anlatıyor Fransız sahsesinin en ileri ge- len simalarmdan Georyes “Colin son günlerde Leningrad'a gitmiş tiyatrosunu ziyaret etmiş, ibalarını Pariste çıkan “Comoe- dia, “gazetesinde * neşretmiştir. Prünsiz aktörü Rus tiyatrosu hak- kında diyorki: “ Rusyada oynanan ilk Fransız piyesi Rus Çarı büyük Petro ter - cümeettirmiştir.. Çariçe Katerin yabancı dillerle temsiller o veren birkaç tiyatro tesis etmiştir. Bun - lardan Fransız. “tiyatvosu 1812 se- nesine kadar. moda halinde idi. Bu tiyatroda verilen piyesler diğer tiyatrolardaki temsilleri gölgede bırakırdı. Birinci Napoleon Mos» kovada bulunduğu zaman Rus Ça» rr birinci Aleksandr maiyetindeki Fransız tiyatro heyetini dağıtmak mecburiyetinde kalmıştı. “ Rusya * i da kalan Fransız aktörü Mâsiğres daha bazı amatörlerle 1818 sene- | sinde “Sadovaya,, sarayında tem - siller vermeğe başlamıştı. 1834 sehesinde “Mişel tiyatrosu,, inşa edildi. Bu tiyatroda bir. Fransız i ve bir Alman heyeti temsiller veris yörlardı. Yirminci asır başlangı- cmda yalnız Fransız heyeti kalmış ve 1918 senesine kadar Rus idare- sine tabi olarak oynamıştır. Fransız aktörleri “Mişel tiyat - rosu,, nu çok sevmektedirler. Bü - rada her hafta başka başka piyes- | ler oynamıyor ve oynanan piyesie- Yin ehemmiyet ve kiymetini takdir etmek Fransız rejisörün o zevkine tabi bulunuyordu. “Tahiat manzarası itibariyle Mişel tiyatrosu tamamen yenilen - dirilmiştir. Vestibül değişmiş.. İçinde ameleler çalışıyor. Kim ol- duğu sorulmaz yarı o Rusça, yarı Fransızca kim olduğumu ve tiyat- royu gezmekistediğimi söyledim. Tiyatronun aritst müdürü Guisin arkadaş müdahale ederek tiyatro- yu ziyaretim çarelerini hazırladı. Tiyatroyu gezerken Mme Allan - Ddapröaux ve Arnould - Plesay Bi- bi bu tiyatroda oynamış olan bü- yük sanatkârları hatırladım. Ti - yatro yenilenmektedir ve yakında tamamen değişmiş olacaktır. Tiyatro müdürü yanında üç ki- şi olduğu halde geldi. Bunlardan biri tiyatro makinisti, kostümcüsü ve — gözlerime inanamıyorum — vaktiyle beni de giydirmiş olan tiyatro giydiricisi Petroftar. Ben ve onlar derin bir heyecan içinde- yiz. Aradan on sekiz sene geçtiği halde âdeta hiç değişmemişler. Ö- nümde müdür ve arkamda da eski üç arkadaş olduğu halde tiyatroyu geziyoruz. Tiyatronun bugünkü hali tam manasiyle bir güzelliktir. Vaktiyle Çarlarm resimleriyle süs- lenmiş bulunan kücük fuaye “sık bir loca olmuş: Şimdi tiyatroda, gayet güzel döşenmiş, cok rahat dört kat loca vardır. Eski loca - win önünden hüzünle geçtim. Dı- sarı çıktığım zaman duvarlara a - sılmış ilânları sördüm, Bu ilânlar- dr Rusca “Kücük opera tiyatrosu, adr yazılı idi. Demek ki “Mişel | tivatrosu,, devrini yapıp bitirmiş - i tir. n e Bugünkü Danimarka edebiyatından bir köşe 1917 senesinde Nobel mükâfa- tını kazanmış olan Henrik Ponta- pidan son günlerde. çikardığı bir kitapta çocukluk hatmalarını an- latıyor. Doğduğu basit bir Dani - marka köyünde bütün ufku bir bodrum katının küçük pencere » | sinden görebildiği manzarayı aşa- muyan romaner, yarim asırdan - beri “Mev'ut arz. Lwkke Per ve “Ölümün saltanatı, gibi eserle - rinde demokrasi ülküsünü baştan başa hazmetmis olan Danimarka» nm geçirdiği inkılâp ve cidalleri vesimliyor. Edebi janrı muasır ta» rihi roman tarzı olan | yazıcının fikrince demokrasinin #ruvaffakı- yeti, kendi serbestisini tanıyan ferdin başkalarmda ber hakkmı kabul etmesivle kaimdir. Ve bu bir ihtiyaçtır da.. Pontopiddan, bu lötabında ve- çen asır ortalarında Alman asker- lerinin Jutland'a girmelerine se - bebiyet veren Danimarka ihtilâf. larını bir daha söz önüne seriyor. O zamanlar daha 7 yasmda elen muharrire göre, askerlik, köyün monoton hayatından kaçmak, ne - seli bir âleme kavuşmak ve zabit- lerin pmi pil parlıyan düğmele- ridir. Romancı, eserinin birçok İ uygun bir isim bulmuş: Buhtun * masırdan Hitlere.. İ Güdme bugünkü siyonizm ha reketlerini, (| tarihini, doğuş yayılış, © ve oObüyüyüş saf - * halarımı © önceden inceye araş İ trarak © yazıyor. Tel oAviv'in 1909 da nasıl tesis edildiğini, a - rap ve yahudi menfaatlerinin yükselmesi için siyasi çarpışmalas rm ne netice verdiğini, meşhur İngiliz yahudisi Balfurun plânmın ne suretle tatbikma uğraşıldığını gene bu kitaptan öğreniyoruz. Bu gün bile kaynıyan bir kazan ha » linde bulunan Filistin meselsi w-| kan yahudi olmıyan yazıcınm i - nanışma göre, bitmiş değildir. Cünkü diyor: “Savaş, dini oldu - ğu kadar ictimai ve hatta milli bir mahiyettedir. Kitabının sekiz sayıfalık sort faslını “Hitler senesi,, ismi altın da ö>lü bir tetkika ayrran muhar- rir rk ihtlâflarmın alelâde te- messül ile kaldırılamıyacağını id- dia ediyor ve Naziliğin doğuşunu bu fikrine bir misal olarak göste“ riyor. Ayni zamanda asırlardan - beridir devam ede nelen müsama- hasızlığa karsı siddetle tenkit vet hücumlarda bulunuyor. yerlerine Andersen, Steen Biieher d Ağ mizi ypelerime Mera Sözü yg iç Ancak bir köşesini gömerebil- edebi kiymetleri tekrar bize ya » | dettiren fıkralar serpmiştir. Mese- lâ Danimarkada | demokrasinin tam bir sembolü olan bisikletin 1871 de ilk defa olarak Ranlers te görüldüğünü ayrıca kaydeyli - yor. 8 Şiir yolunda, genç, ateşli vetam manasiyle delikenir olan Hakon Holm, ikinci eseriyle edebiyat çevresinde epeyce ekisler : yapı * yör, alâka uyandırıyor. Deyimle- rinin “Allahlık bir ibtiyaç,, oldu - Tuna inanan şair, ilk eserini çı - kardığı zaman karşılaştığı güçlük- ler! münekkitlerden gördüğü-ka » yeterzlrğr, ve bütün bunlardan ka- zandığı görgüleri Har “İngen İn - tresse (Kimse ehemmiyet vermi, * yor) diye isimlediği şiir mecmua- sında bir bir sıralıyor. .Edebivat tenkitçilerine karsı uzun tiradlar- la hücumlarda bulunuyor. Holman fikrince herkes o mesmul, herkes Kendini düşünüyor, Ve kimse sa» iri saymıyor. Ziyadesiyle dindar olan şair, mahşer gününe ve ma- vevi cezaya inanıyor. Bize ilkönceleri, bu cephesiyle görünen delikanlı şairi eserinin ortalarına doğru, sevgiliye, kadr » na, çocuğa karşı beslenen sevgi, aşk içinde mestolarak görüyoruz. Gözleri gölgeliyen uzun kirpik - İer, beyaz ince bir el şairi coştur- mıya yetişiyor, -* Beşeri hisleri asil 'bir eda çile söyliyen mısralar, bize genç şai - rin hakiki hüviyetini açıyor ve Dânimarka edebiyatında ber hal de bir merhale olacağını müjde - Tiyor. Peter de Hemmer Güdme kuv- vetli bir tetkik eserine değeriyle > “ Nr 54 r ös gn ; ? 4 diğimiz Danimarka edebiyatı eski" ve yeni dünya müneldetlerini in. tetkik adeselerini sik sık üzerine çevirdikleri alikava değer bir manzara arzetmektedir. ibrahim Hoyi Haberler Yeni Türk mecmuası İstanbul halkevi tarafından çı” karılmakta olan Yeni Türk mec“ muasına yeni bir şekil verilmiş: mecmuanın Türk inkılâbını san * | atte, ilimde vediğer | sahalarda | kökleştirecek bir şekilde çıkmasi imkânları hazırlanmıştır. | Yeni Türk meemuasnım bir iki | İ gün içinde inşitar sahasma konu f İ lacak olan sayısı bunoktadan hır susi bir ehemmiyeti haizdir. Bu sa” yıda İstanbul halkevi reisi Ali Rız# Beyin Türk inkılâbi © tarihine ait bir makalesiyle genç ve ateşli şa“ İ irimiz Behçet Kemal Beyin yeni ve güzel bir şiiri, Münir Müeyyet Beyin bir mansuresi, Gazi enstitü sü tarih muallimi Hüseyin Namık İstanbul üniversitesi Türk tıp t* rihi muallimi doktor Ahmet heyl, elçilik müsteşarı Tahsin meş Beylerin Türk diline ve mizin tarihine ait makaleleri var” dır. Ahmet Sübeyl Beyin tp dili” mizin gidişi ve eski öz Türkce WP ıstılahlarr hakkındaki (o yaz'sı © hemmiyetlidir. latanbul şeh'r Mİ” yatrosu sanatkârlarmdan M- Kes maal Bey “Geniş tiyatro ve turizmi başlıklı yazısında son Avrun” «© yahatinin intibalarmı anla tıyefı Büyük roman üstadımız Hüseyin Rahmi Beyin de annesinin ö' ne alt hafırasinr anlatan ei-1 We İ yazır mecmuanm bu © sayısı diğ ale İl Yi am be

Bu sayıdan diğer sayfalar: