BABİL VE Tetrika No. 11 PEASEPOLİS SARAYLARINDA DÂRÂ,.İSKENDER g” Yazan: Ishak Ferdi Şair, iki kelime tekrar- iyor: Libyayı öldürmeli! “Babil seması altında Şaşiydi ibsanlara somurt- kanlık yakışmıyor.. Şairin yüzü gülmesi için, haydi kızlar, onun başını şarapla yıkıyalım!,, Huma şarap kadehini yere at - | — Taspa... Nerdesin? Diyerek ayağa kalktı. Hassa kumandanı (Mukaddes Mrap) destilerinin aratında ve Sok hoşlandığı yeni cariyelerinin dizinde yatıyordu. Tapa, şairin kaşları (o çatılmış| r halde kendisini aradığımı gö- | "ünce seslendi: —— Ne istiyorsun, Huma! Gel.. İ €nim gibi şarap destilerinin ve Yüzü gülen dilberlerin arasında Yat! Bu saadet #eçmez. Taspanın yanındaki kızlar hep ir ağızdan bağrıstılar: — Babil semast altında yaşı - Yan insanlara somurtkanlık ya « “i$miyor,.. Şairin yüzü "in, haydi kızlar, onun başını şa- | Tapla yıkıyalım! Huma, hassa kumandanma söz Ahlatamıyacağını anlamıştı. İ Şairin kulağında iki kelimenin | akisleri yer tutmuştu: “— Yibyağı öldirmelil, O, mütemadiyen bu kelimeleri turıldanıyordu. | Fâkat, bu o kadar kolay bir iş| İSkildi. Tasi, Misrr” dilberinim Ocasını hi“ 24 ın emrile boğ- Muştu amma ayı (ooratdan aldırmağa *:, — “üs etmek, insa- Mi dar ağacına yahut (Ölüm ku -| Yuss) na kadar götürebilirdi. Şumanın başı dönüyordu.. | iözleri kapandı.. Ve biraz son- | *â o da hassa kumandanı gibi (Mukaddes şarap) destilerinin a- Yasında sızdı. iran ordusu her zaman ele | | | gülmesi Orduda herkesin gözüne çar « Pan bir hazırlık vardı. Bu hazır - ğın hedefi belli olmamakla be - taber, iki koldan Mısıra ve Suriye- 7 ineceği haberleri dilden (dile! dolaşıyordu.. *ran ordusu seferber halinde bir pilyonu buluyordu. Orduyu bes- | “mek vazifesi kıtatın bulundu- eyalete aitti. e Ordu, tabur, bö- ük ve mangalara ayrılmıştı. Ta- bin, bölük. yüz, omangada| Yedi kişiden mürekkepti. Bir kol: | Srdu on bin kişiden ibaretti. Kol- Sdular daima İran ekâbirinin ida- "esine tevdi olunurdu. Sefer esnasında o hükümdarın Maiyetinde ayrıca on bin kişilik ir kuveyt bulunurdu. d Hükümdarla beraber giden or ! uda ölenlerin yerleri derhal ihti- Yat efratla dolduruluyor, o bu se- *Ple bu ordu efradına (âyemut- Tİnamı verilirdi. Lâyemutlar k tm ve kiymetli taşlarla müzey - | a elbise giyerler, O boyunlarına eklerine kadar uzanan altın ve A gümüş bir zincir takarlardı. aye onlardan başka hükümdarın !ca teşlih edilmiş hassa tabur - | Wi vardı, İkibin süvari ile iki| mızraklıdan ibaret olan bas - askeri gâyet müzeyyen elbise N e Ye uzun boylu adamlardan *cilirdi, İ riden başka ordoda ayrıca Ordüdaki asker hangi oOkavme ve eyalete mensup ise elbisesi de ona göre olurdu. Asurilerden kalma cenk araba - ları yerine İraniler süvari kullan- mağa başlamışlardı. Seferde hükümdar (ordunun tam merkezinde giderdi. oEtra - fında yay ve oklarla silâhlanmış olan lâyemutlar, önünde dört be- yaz atla çekilen (Güneş arabası), yanı başında da üzerinde altından kanatlarını açmış kartal resmini havi büyük bir sancak bulunurdu. İraniler Elbiselerinin tunç zırh, başlarına uzun külâh, bacaklarına köseleden dizlik gi - yerlerdi. o Silâhları okargı, kısa İ veya iğri bir kılıçta ibaretti. Kılı- cı sağa takarlardı. Harpte ok at- masını da bilirlerdi, Harbe gider- ken okçular en önden düşmanı karşılar ve ilk önce onlar cenge tutşurdu. Medyalılar üstuvani külâh, bol | kollu elbise giyerler, omuzlarında yay ve kargı, bir de kırmızı kal - kan taşırlardı. Suzlular da tıpki raniler gibi giyinirler, fazla ola - rakıbaşlarma.sarık sararladı. İran süvarileri çok heybetli gö- rünürlerdi. :Kâmilen;tunç ve da - mir içindeydiler. Beygire, zırh - tan alınlıklar, dizlikler ve arkalık- Beygiri harpte lar giyerlerdi. İ ölen bir süvari kendisini yarı ya » rıya ölmüş addederdi. Zabitahmn elbisesi gayet müzey- | yendi. Zırhlıları yaldızlı, elbisele- Bu zırhlı süva - sus, ri erguvani idi. Ermenistan, Hindistan, Medya, | Hazer süvarileri de vardı, Orduda İ en ziyade Lidyalılar dövüşçü ola- vak tanmmışlardı. Her :smıfın kendine mahsus alâmetleri ve san- cakları bulunurdu. İraniler ordugâh © kuracakları zaman etrafa büyük bir siper ka- zarlar, siperden çıkan topraklarla muvakkat istihkâmlar yaparlardı. Siperler sık karakollarla muhafa - za edilirdi. Crdunun eşya arabaları için de ,rıca derin siperler kazarlardı.. İ Bu arabalara asker kadar ehem - miyet verirlerdi. Efrat çadırları ordunun tetiba - tına göre kurulur, zabit o çadırları birer bayrakla diğerlerinden ayırt edilirdi. Her kt'a kendisinin daima ne- rede bulunacağını bilir ve kuman - dandariyle irtibatını O kat'iyyen kaybetmezdi. Sefer esnasmda olduğu gibi, si- perlerde de hükümdarın yaverleri kumandanların çadırlarını bilir - | ler, emirleri doğruca ve (sür'atle bu çadırlara götürürlerdi. Ördyekidi sa otasmla LİE darın çadırı, onun yanında da mü- şavirleri bulunurdu. Bu çadıra gayet kıymetli halılar (o serilir ve düşman tarafından gelecek elçiler bu vadırda büyük ve göz kamas - tırıcı bir ihtişam ve debdebe için - altına ! TD. T.C. Ümuümimerkez heye- ti teşkilâtını yaptı İstanbul, 1 (A.A.) —T.D.T. C. Umumi Kâtipliğinden: T.D.T.C.nin yeni © umumi | iki başkan vekilliği seçimi yapıl - İ mıştır. Bu suretle yeniden kurulan U. M. H. teşkilâtı şöyledir: Başkan Saffet Bey (Erzincan mebusu) umumi kâtip ( İbrabim Necmi Bey, muhasebeci Besim A- talay Bey, (Aksaray), lengüstik kolbaşısı Ahmet Cevat Bey, (Ça- | nakkale), filoloji (o kolbaşısı ve | başkan vekili Ali Canip Bey, (Or- İ du) mebusu, etimoloji kolbaşısı İ ve başkan Hasan Raşit B. (Mus) mebusu, gramer - sentaksi kolba- şısr Yakup Kadri Bey, (Manisa), | lügat kolbaşısı Celâl Sahir Bey, | | (Zonguldak) Istılah kolbaşısı Re- | fet Bey, (Urfa). derleme kolbaşı- İ sı Naim Hazım Bey, (Konya) nes- riyat ko'başısı İzzet Ulvi Bey İ TAğyori) | Hasta bulunan Celâl Sahir Be- İ ye iyileşniciye kadar Ali Canip Yakup Kadr Kin Ahme' edecekti İ Ray, seyahatte olan Beye de Geloşirn # | Cevat Bev vekil Ergani tahvillerine rağbet fazla.. | Ergani bakır yolu tahvillerinin İ sonuncu (C) tretibi de 30 ağustos” İ ta satışa çıkarılmıştır. Fakat (30 İ ve 31 ağustosta daireler ve mües - sese kapalı olduğundan satış an» cak dün başlamıştır. Dünkü satış fevkalidedir. * Bütün şirketler ve müesseseler bu tahvillere pek faz- la rağbet etmektedirler. Çünkü iç istikraz yalnız bir yurt o meselesi değil, ayni zamanda şahsi menfa- at meselesidir. Ergani bakıryolu takvillerinin iki defa üç yüz bilete isabet etmek üzere ikramiyesi vardır. 20 lira kıymette olan biletler | 19 Vira 40 kuruşa | satılmaktadır. | Tahvillerin satışı 30 eylüle kadar | devam edecektir. | de kabul edilirdi. Çadırların etrafında ahçılar, se- | yisler, araba cenkçileri, mızraklı | süvariler ve hassa okçuları bulu - | nurdu, Yolda, süvari kıt'alarınn sa - ğında ve solunda hafif süvriler, ö- nünde ve arkasında da avcilar gi- i derdi. Ordugâhın siper o haricinde de büyük kalkanlı ağır piyade alay - İ ları mevzi alırlardı. İranilerin ağır lere benzerdi, Her biri demir zırh- lar içinde iri vücutlarını örterler ve cenkte kolay kolay ölmezlerdi. Kısa, fakat genis yüzlü bir vuruşta insanı derhal ikiye bö- | palaları lerlerdi. Ordugâh kurulduğu zaman na- sil tertibat alınırsa, ordugüh kaldı- | rılacağı zaman da ayni ter'ibat a- İmsr ve büyük bir intiztm ve mü- kemmeliyetle yola devam edilir - di. den gelir, muhasa tı dahi deve ve esterlerle pakledi- Esya arabaları daima geri - | a alât ve edeva- | ra ordunun levazım ve nak - | iyatma çok fazla ehemmiyet ve- merkez heyeti nizamnameye göre | teşkilâtıni yapmıştır. Sekiz iş ve | öpsem, kaybolan yavrucuğumu | çalışma kolunun başları seçilmiş, | düşünüp ağlardım.. Acaba ölmüş | yüzde beş faizi vardır ve senede | 3 — VAKIT VAKTI ın Tefrikası: 35 . Daha yavaş sesle devam etti: “— O günden sonra gündüzle- ! rim gece oldu. Hayatım bütün bü- tün karardr.. Ne zaman Nesrini müydü?. Acaba yollarda sefil bir Acaba kötü kimseler eline mi geçmisti?. Aca- | ba dileniyor muydu?. Aç, mu kalmıştı?. | Mehmet kekeledi: — Sus artık Fribe.. İ Müşfik paşa dediki: — Artık maziyi unutunuz.. Ben mukadderatın sizin tahmininiz - İ den daha iyi olduğuna kaniim... serseri mi kalmıştı. susu karşılaşmanız hayırlı bir tesadüf- İ tür. Sizin başmıza gelen felâket, Nesrinin başıma Kızını kurlarmanız en büyük va- zifenizdir.. Analık şerefiniz bunu emrediyor. Dilferip hanım doğruldu kat'i bir sesle: — Kızımı kurtaracağım, dedi. — Hiç zaaf duymıyacaksınız ya?. — Hayır. İ — Bunun en doğrusu Rıdvan İ beye her hakikati söylemektir, — Söyliyeceğim. Nesrinin Celil Asafı sevdi- Nesrinin bir ve ğinde ısrar ediniz. çocuğu olduğunu ve o hain adam- mın belki de bu çocuğu öldürdü- ğünü saklamayınız. -»- Yani Feyyazm?. Evet.. Rıdvan dürüst bir in- sandir, Hor belde hakılali öğre nirse, Nesrini ona vermekten vaz» geçer. — Ben de böyle tahmin ediyo- rum, İ — Ondan sonrasını düşünürü” Her şeyden evvel bu evlenmenin nikâhın önüne geçelim.. — Evlenmiyecekler.. Mehmet haykırdı: Müşfik paşa tasdik etti: — Evlenemezler, Bir ses çınladı: Sahi mi söylüyorsunuz!.. Feyyaz odanın ortasında duru” İ piyadeleri düşman tarafından ko- İ | lay kolay yenilmeyen seyyar kale- | | | Olüme Susayan Gö Her halde sizin senelerden sonra | gelmiyecektir.. | TEYLOL ar önül Yazan . .Selâmi İzzet | yordu. Mehmet doğruldu: | —o. | o— Evet benim.. Dilferip hanımı döndü: — Benim hanımefendi. — Ben sizi.. — Rıdvan beyle beraber gittim zannediyordunuz. Yanlış! o Geri döndüm. İçeriye girdiğini ve ka: pıda birinin beklediğini gördüm.. İşin içinde iş var dedim. Ben de usulca girdim. Fena etmemişim... Öğrendiğim şeyler çok enteresan.. Mehmedin bütün kan başına çıktı: — Ne hakla,. — Rica ederim, . Bırakınız. da i sözümü tamamlıyayım.. Buraya İ girdim, perdenin arkasına saklan: dıma İtiraflarımız . beyeçanlıydir Beni müteessir etli.. — Netice?.. — Görürsünüz, Mehmet sordu: — Konuştuklarımızı dinledi » niz mi?. — Basından sonuna kadar. Müsfik paşa müdahale etti: — Namussuzca hareket ettiği- nizi muterifsiniz demek?. — Ben emeli peşinde yürüyen bir insanım.. Mehmet yumruklarını sıktı: — Ne adam olduğunuzu bili- yorsunuz. Artık biz de biliyoruz. Buna rağmen fikrinizde ısrar edi * yorsunuz demek.. Gene ahlâksız- İ lığımıza devam edeceksiniz de- mek, Benim hakkımda yanlış-fik» riniz var., Ne yapacağımı sanıyor«. sunuz?.. k — Sarih.. Dilferip hanımefen- diyi, Nesrinle izdivacmıza razı et- mek istiyeceksiniz ve - bunun için ide tehdit edeceksiniz, esrarını Rıdvan Beye söylemekle tehdit e- deceksiniz. Çok akıllı bir zatsınız. Fa- kat biraz mübalâğa ediyorsunuz. | Her halde beni böyle bir şeye ic» | bar etmezsiniz. — Anlamıyorum. (Devam var) Ankara istasyonunda izmirden gelen tren makastan geçer” ken yoldan çıktı, fakat zarar olmadı Ankara istasyonunda yoldan çıkan tren Ankara, (Hususi) — İzmir pos- tasmı yapan tren Ankara istasyo- nuna girerken yoldan çıkmıştır, Kaza su sekilde olmuştur: M>- ren hükümdarlardan © biriydi. “Nakliyatı bozuk ve intizamsız bir ordunun harpte muvaffak olması- na imkân yoktur.,, derdi. (Devamı var) | kastan lokomotifin ön kısmı geç - I miş, kömürlüğü geçerken makas | kapanmış ve kömürlük ve mütea- kip beş vagon müvazi giden diğer hat istikametine © doğru yoldan çıkmışlardır. Zaten yavaş giden tren makinistin mehareti sayesin- de derhal durdurulmuş ve kaza ! ziyansızca atlatılmıştır.