ğ | Küçüklere mektup: Büyük Gaziyi g ât ; 30 - 8 - 934 VAKIT Yazı Odası “Küçük yurttaşlar. | Büyük Cümhurreisimizi yakından görmek için hepinizde kimbilir ne iş- tek vardır. Bu yüksek kahramanın yüzüne doya doya bakmak dilersiniz! Ben bu sevinci tam altı gün tattım. Tam altı gün, ber fırsat düştükçe, o zeki ve parlak yüzün kuvvetiyle içim | aydınlandı. Daha çok kuvvet ve cesa- retle doldum. Sizin “Gözlüksüz Amca” nız,*bu sevgili gâzetenin başka işlerine de Ba“ kar. Beni Dil kurultayında, okunan konuşulanları yazıp gazelemize getir mek için seçmişlerdi. İşte Ulu Cümhurreisimizi bu fır - satla gördüm. iz, canlı Türkçemizi çıka» başta Cümhurreisimiz olmak üzere, ülkemizde bir bilği sa - vaşı aşıldığını biliyorsunuz. Herkes, iki yıl durmadan çalışıp yeni yeni şeyler buluyor. or. İki yıldan sonra Gazi Hazretlerin önünde ve Türkiyenin en çok clkumuş yazmış adamları karşı - sna bunları anlatıyorlar... Ülkemizde hemen her yurttaştan öz Tükçe sözler bulup, Dil cemiyeti- m4 nöndermesini istiyorlar. Savaş bü- yük! yabancı ellerden kurtaran Gazinin, dilimizi de yabancı » Kertarıp öz hale getireceği- ne herkesin büyük imanı var. İşte Ga. leşmelerine, Yurdumuzu bütün bu dil savaşı bir- kendisi de geliyor. Her sözü can kulağiyle dinliyor... rvltayı toplantılarından hepsini n sonuna kadar takip ediyor... Ne konuşuluyor? Ne anlatı- liyor?. Ne gibi kararlar alacaklar?” Diye kulak verip gazetem için notlar | almağa gittiğim sırada, program şöy- leydi: Dil kurultayı her toplantı günü sa- | at İ4 te açılırdı... Cümhuvreisi Hazretleri, bir daki - bir dakika her gün tam saat 14 te geliyordu... ka, amma Reisicümhur Hazretleri | gelince, herkes ayağa kalkar, ve Büyük Reisi- cümhur, onları selâmlar ve yerine o- turur,. Artık, baştan aşağı dikkat kesil - miştir... Türk çocuğu, böyle bir devlet rei- sine sahip olmakla ne kadar göğsünü kabartsa yeridir. Türklerin askerlik, bilği, yaşayiş ve büyük şan ve şeref Başbuğu olan Gazi, yalnız bizim de- Onları bir | geçikmeksizin | İki sene ev - vel, 23 Nisan Ço- cuk Haftasında, | Zehra ismini her halde işittiniz!.. O gün gazeteler birinci sayıfala- Jrına onun resmi- ni bastılar. Bu resimlerin altın- da şöyle yazılıy- dı: 1932 senesinin bir haftalık poliş Müdiri o Zehra hanım!.. Bütün aile kapmın önüne ge — Nerede, diyorlardı; bu odanın içinde Fakat hiç kimse kapıyı açmağa cesaret ede Bugün size bu İ küçük polis mü- iyordu! luğunu derhal anlayıveriyordular. | Burunlarını tahtalara sürerek iler- | liyorlar, bazı kereler, odayı bir | baştan bir başa o kadar hızla geçi- yorlardı ki... Zehra ayakları- İ nın ucuna basa basa odaya gelir, ! farelerin bütün dikkatine rağmen dürünün başına gelen bir vakayı | | anlatacağım!.. | Bir akşam, Zehranın annesi, İ saat beşten sonra onu evde yalnız İ bırakmıya mecbur kaldı: | — Zehra, dedi, ben yarım saate | kadar gelirim, kızım!.. Sakın bir Bak, pencerenin ayaklarının sesini onlara işittir - mez, sonra birdenbire üzerlerine atlar; ve yakalardı, Kendi kendi- ne: j tarafa çıkma!... önü ne güzel!.. .Eİ işlerini al, ora- ya otur; ben şimdi gelirim! — Tamamt!.. dedi, seni yumur- cak senil. Ben seni bir yakalıya - yım da gör!. | Zehra on iki yaşında kadardı. Fakat cesurdu. Korku nedir hiç bilmezdi. İ Zaten, Zehranm evinde korku- — Fakat ne ol. | lacak hiç bir şey yoktu da!.. Köş- | kün etrafı açıklıktı ama, bütün ka- demir | İçerde iri bir adam, sandığın kapağını açmıştı. Bütün eşyaları pılar sağlamdı; hepsinin bir tarafa yığmış, büyük bir boh- parmaklıklar; vardı; hattâ “evin | San içersine dolduruyor?, Nere- ! deyse omuzlayıp götürecek?.. Zehra derhal: — Fare var ama, dedi, ne ka - dar da büyükt!.. bütün pencereleri (o baştan aşağı demir çubuklarla (kapatılmıştı. Hırsız, bu evin neresinden girecek. Zehra, kendi kendine; — Oh! etti, bir günde istedi- ğim gibi oturabileceğim!.. Zehranın hakkı vardı, | nin yanında olduğu zamanlar o-| — İ Adımını yavaşça attı. Odanın büyük kapısını, her ihtimale kar- şı, hırsız yarım açık bırakmıştı; kilidi üstünde duruyordu; Annesi- na tesir yapabiliyordu; fakat da- dısı.. Kıza hiç göz açtırmamıştı. — Ne iyi, diye tekrarladı, keş- ke, bugün olduğu gibi, dadım, hiç olmasa!., iskeletler Zehra kapıyı çekti, derhal sür- meledi. Odanın bir penceresi vardı. Fakat dış tarafından demirler, pencereyi sımsıkı kaplıyordu. Hırsız içerde kalmıştı. Birden- bire kapının dış tarafında bir 15- lık sesi işitti: — Ya.. dedi! lacak galiba., Hakikaten kapının dışarsında ikinci bir hırsız, arkadaşının yu - kardan atacağı eşyaları bekliyor- du. Zehra: — Dur!.. dedi. Ben sana da ya- pacağımı bilirim!., Bir fare daha o- Sofada büyük bir kova ate yordu. Kovayı pencerenin yanına getirdi: — Şarr! Bu yağmur, hakikaten, bir yaz yağmuru kadar şiddetliydi. Bununla beraber Zehranın an » hesiyle babası vaktinde yetiştiler. Bütün aile kapının önüne gel- mişti: — Nerede, duruyor o?. Bu oda- nm içinde mi?. Fakat hiç kimse kapıyı açmıya İ cesaret edemiyordu. Zehranın büyük kardeşi polise koştu. Biraz sonra iki polis kapı" nın önündeydi. Zehra: — Ben, dedi! çacağım!.. Kapıyı ben a - Polisler bu şerefi Zehraya bı - raktılar.. İki gün sonra da küçük Zehraya, fahri polis ismini verdi- ler. Geçen sene, çocuk haftasında, ismini çocuk polis müdiri olarak işittiğiniz Zehranın hikâyesi işte budur! Apnday Adası Mercan dödiğimiz şey bir > hayvan- Yeni bir yiyecek bulundu Yediğimiz yemeklerle hiç “i verişi olmıyan bir yiyecek p du.. Biz, yalnız, sebze, et mi” riz?.. İşte bir doktor meydi çıktı ve bize “Odun da yenebili” diyor. Odun yenir mi?. Doktor Ormandi isminde | İngiliz, kendi memleketinde yardımcı bulamadığı için, ? manyaya giderek bir Alman dek toru ile beraber buna çalıştı. On sene çalıştılar. Nihayet, en kötü ağaçlar” “Glukoz,, billüru çıkarmıya #* vaffak oldular. “Glükoz,, yani katıksız vE şeker, insan ve hayvanların muhtaç olduğu bir yiyecektir. nu başka, yenecek madde) karıştırarak hulâsa halinde yorlar. | Demek ki, bugün orman di | yaktığımız yerler, yalnız yakı ya, kullanmıya yaramaz. A A zamanda da buğday tarlası yedi da değerlidir. ÖLÜME MAHKUM İNEK © yince, hatırınıza, belki kendi ğinden ölecek bir inek gelir. yi buki, Yugoslavyada azılı bir e mahkeme önünde, sahiden öl mahküm edilmiş ve öldürül! tür. Bu azılı inek, 30 yaşında kadını boynuzlariyle süserek ti dürmüştür. YAĞMUR AĞACI diye, Pul da bir ağaç vardır. Bu ağaç, ' raklık zamanlarda herkesin dadına yetişir. Birer şemsiye dar büyük yaprakları, etrafın tubetini kendinde toplar ve # bu toplanmış ıslaklık yağmur # fil, başkalarının da, başka milletlerin | de gözünde o kadar büyüktür, | lidir. O, bize herşeyde örnektir. Durma. dan seveceğiz. i kadaşlarını evine doğru göz ala- Gözlüksüz Amca | 23 Pencerenin kenarına geldi; kar | eer- » İ şı tarafta bir tren yolu gözüküyor; i yeşil bahçeler, Zehranın oyun ar- bildiğine uzuyordu. Bununla beraber küçük Zehra Bu haftaki bilmece hiç bir vakit tenbel değildi. Büyük art sşine ördüğü, yarım kalmış bir süveyteri eline aldı. Altı hafli bir söz bulacaksınız, bu, kendi halinde, süs için kulla- nrlan şeylerden bir olacak.. Son | Aradan belki yarim saat ka- üç harfi, insanların, onsuz yaşıya” | dar bir vakit geçmişti. Birdenb” madığı bir şey olsun.. .,. (| ve odalardan birinde hafif bir b- Sondan doğru birinci, ikinci tü oldü ve dördüncü harflerini bir araya | “71 ©Cw. koyunca, bir yemiş adı çıksın! Doğru halledenlere hediye ve- receğiz! Çalışmıya başlamıştı. — Bir fare olmasın!.. Zehranın en hoşune giden şey, fareleri yakalamaktı. , ların iskeletinden nden başka birşey değillir Mercan dediğimiz şeyin nasıl meydana geldiğini ve bunların bir hayvan iskeleti olduğunu bi- liyor musunuz?., Okyanus denizindeki adalarm bazılarında, tasavvur edemiyece- ğiniz kadar ve milyonlarca hay» vanlar vardır. Ne kadar küçük mü diyeceksi- niz?., Bir iğnenin başı kadar.. Bu hayvanlar Antozoa sınırın- dandır, deniyor. Yani, “Çiçek bi-. çimi hayvanlar..;, Senelerdenberi bu hayvanlar, yerlerinden bile ( kımıldamadan diziler halinde adeta binalar ya - | parak yaşarlar, Bu hayvanlar, oyumurtlarla. Bu gördüğünüz, milyonlarca hayvan. ların iskeletinden meydana gelmiş mercanlardıts. bazan şekilleri o kadar güzel, “Kendiliğinden ustaca,, dır ki, seyrine doyum olmaz. Öldükleri zaman, iskeletleri kalır. Ve bu işte bu iskeletlerdir Hem suretiyle | Dikkat 16 Ağustos 934 tarihli sayımız- daki bilmeceyi kazananların ad- larını Önümüzdeki Salı günü neş- | Zehra, onları iyiden iyiye gözetle- redeceğiz. Hediyeler, Perşembe günleri dan burunlarını “parçalanmak, , Küçük kâfirler, evde el ayak | ürerler. Yani bir hayvan ikiye çekilir çekilmez, nasıl da birden: | ayrılır, Sonra, ikincisi Ode, ikiye j ayrılır. Ve çok çabuk çoğalırlar. İkiye ayrılmakla beraber, gene ayrı bir yere geçmezler. Ayni mahaldedirler. Biribiri üzerine yığılırlar. Güzel evler yaparlar, Bunların bire meydana çıkıveriyorlardı. mişti! Evvelâ, sandık arkaların - uzatıyorlardı. Sivri çeneleri vardı. Odalarm boş- ki, mercanı teşkil ederler. Mercanların ,tam manasiyle meydana geliş, uzün bir zaman- da olur. Fakat milyonlarca bay - van bir arada, gene milyonlarc: ve annelerinin de ölüleri üzerine yığılmıs hayvanları düşününüz... Böylece büyük mercan sal- kımları ortaya çıkar. linde ve her gün tenekelerl8 vermektedir. il SÖZSÜZ LÜGAT; bugün # merika bilginlerinin çalışıp MN dana koyduğu bir lügat dei Kırmızı derili Amerikalıların bizim bildiğimiz gibi .bir W dk harflerle değildir. Onların kef lerine göre resimleri ve işaretli vardır. İşte şimdi, bu, çok Cd bir dil yazısını beyaz Amerik#” lar toplayıp bir lüğat haline #* riyorlar. Kırmızı derililer, bu simler ve işaretlerle, birçok © hedeler imzalamış, alışveriş kaveleleri yapmıştır. Fık İ den kira toplamıya çıkmıştı. evin önünde, boyuna li kan'bir çocuğa rasladı. vini bir şey vermek Si edil — | ceplerinde hayli dolaştırdık 5 sonra, ceplerinden birinin bir şesinden küçük bir meyveli * çıkardı. Çocuğa verdi. Ve sönra sordu: — Şimdi bunu ne yapacak” oğlum?, Çocuk elin - | deki kara ve benek (o bene şeye bakarak — Müsade ederseniz efeh - dim, dedi, yıkı- yacağım.