— 6 VARTI TEYLÜL 1594 a l İl 2 LHİKÂYE| « Boncuk sa sedef dü Kongoda içerilere doğru demiryolu yapıl - mak için karar verildi. Sermaye geldi. Demiryolu ne kadar ça - buk bitirilirse elde edilecek kâr o kadar çok olacaktı. Bunun için inşaat şirketi, yo- lun derhal bitirilmesini istiyordu. | Davullar çalındı, kabile reislerine haberler inşaatında ameleye çifte yevmiye verileceği bildirildi. gönderildi. Demiryolu İşler başladı, mühendisle yol Ha gayret, ha babam ha!. Çalıştı - Fakat Kongo bir türlü açılmr- çavuşları faaliyete geçtiler. lar, çalıştılar... nehri varileri yordu.. Raylar üremiyor, çünkü Ba - nanadan ileri doğru adım attıkça amele sayısı eksilmeğe başladı. Bol güneş, sıcak yağmur, dal- larmda kocaman kocaman may- munl 1 arım kuyruklarından asıla- | sallandıkları, dişilerile kur yaptıkları ağaçların altında çalı - çacak adam gittikçe azalıyordu. Niçin? İklim meselesi diyeceksiniz? Böyle bir şey iddia e Avrupalılar için iklim meselesi her zaman bir tehlike - dir. Avrupalı bu sıcak iklimde | bir türlü yaşayamaz. Yemyeşil | bataklıklar arasmda göğe doğru | bir buhar, hava haline girmiş medarlar sıtmasını rak Hayır. dilemez, çıkan yemyeşil bir sağanak etrafa savurur. Yerlinin vücudu malarya mik- robuna o kadar alışmıştır ki yı - lanı elile tutan adam gibi sıtma - ya şerbetlidirler.. Hayır. Onların yol ameleli - ğinden çıkmalarının sebebi bu değildir. Dört ayaklı hayvanla - rın yaşayamadığı yerlerde, bu â- damlar başlarında kayık, sandal | taşıyarak yılanlarla, maymunlar- la parlak renkli kuşlarla kardeş kerdeş yaşarlar ve hiç te sıkıntı çekmezler, Başmühendis iki yevmiyeyi üç | yevmiyeye çıkardı ve nihayet beş | yevmiyeye.. Brükseldeki amele - nin aldığının beş misli para veri di, gene elini çapaya ve kazma- ya süren yok!. Başmühendis bu vaziyet karşı» sında çıldıracak hale geliyordu. Toplandılar, konuştular, fakat bu konusmalardan hiç müsbet bir netice çıkmıyordu. Gün geçtikçe amele sayısı di mekte devam ediyordu. Halbu - ki Brükselden gelen müstacel tel- graflarda hattın o resmi küşadı hakkında malümat isteniyordu. Gerç bir mühendis bir teklif- te bulundu. Ve teklifi kabul edildi. Zuluların köyleri ile istasyon- lar arasında bir dekovil yapıldı. Her istasyonun yanında yüz met- reden fazla boylu ağaçların ga - Onla» Bu ade- yet geniş gövdeleri vardı. rın birisinin içi oyuldu. ta kocaman bir evdi, Genç mühendis buraya mavi, sarı, yeşil, türlü türlü boncuklar gelirdi. Ast. başmalar getirtti. kenara yerleştirdi. Başmühendis bir gün emir ver- di: Dekoville sayahat Kırmızı renkte Onları da bir serbesttir. Banana şehrinden | İ katır boncukları, İ döndükten dü .. üğme| Yazan: Sadri Etem Herkes meccanen istasyonlara ge- lebilir. » Kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar akın akın istasyonlara geldiler ve istasyonlara gelmekle kalmadılar, renk renk düğ melerin asıldığı, arşin arşin kır - mızı basmaların sallandığı dük - kânları görünce ağacların oyuk - ları önünden bir türlü ayrılama dılar, gönül verdiler. Buraya gelen bon Hele kadınlar boncuklara cuklar onları o kadar alâkadar etti, siyah kadınlar kırmızı bon- cuklara o kadar candan yandılar. Günlerce bu dükkânların etra- fmda durdular, boncuğa elini sü- basmaya bahtiyar rebilen, dokunabilen kendisini du.. Asıl gürültü Zulular evlerine sonra patlak verdi. Siyah derili, ince belli, geniş kal- çalı kadınlar, dik memelerini ko- addediyor- calarının göğüslerine dayadılar, nallı burunlarını kocalarımın bu- runlarına yaklaştırdılar. — Kocacığım boncuk isterim. — Kocacığım kırmızı kumaş isterim. Diye ayak dirediler, rından vaat almadan koyunlarına | girmediler. Hele çocuklar bir türlü, dükkânların önünden ay - rılmıyorlar, babaları kendilerine bir dizi Boncuk almazsa köyleri - ne gitmiyeceklerini açıkça söylü - | yorlardı. Genç ve nişanlı Zulular berbat bir hale geldiler. Çünkü nişanlı kızlar sedef düğmeleri dizi kırmızı bir bezin üstüne dizerek boyunlarına takmayı dünyanın en büyük sa - adeti addediyorlar, sevgililerin - den sedef düğme hediye etmele - Çünkü genç yol pek tini istiyorlardı. çavuşu sevgilisine bir düzine se” def düğme ile yarım arşin kadar kırmızı bez hediye etmişti. Bu hediye bütün delikanlıların başı - na dert getirdi. Bütün nişanlılar yol çavuşunun den bahsediyorlar: — O nişanlısını herkesten 2i- İ yade seviyor, sen herkesten az se- viyorsun. Diyorlardı. Kocalar, nişanlılar naçar dükkânlara baş vurdular; şimdi siz zannedersiniz ki koca - lar ve nişanlılar kolayca bu işten kurtuldular, efendim ne gezer, ne gezer Dükkâncı, bir zenciy» bakıyor bir de fiat söylüyordu. Drkkâncı | ke bir seJe bilir m siniz. iniz?. Tahm'n Tam elli frank... düğme... Bir kadma hediye edilecek düğmenin en aşağı otuz tane ol - demez - Tek bir ması lâzımdı. Bir arşin bez 85 franktı. Da- ha aşağı almanın imkân yoktu. Fakat yolçavuşu nişanlısına yal- nız bir gerdanlık vermedi, koca - man iki arşinlik bir bez aldı, o- nün eni bir karıştan fazla idi, o - baştan (başa sedef kaplattı. Sev Bu bezin üstünde nun üstünü düğme ile hediye etti de tam bin tane düğme vardı. Yolcavutunun nişanlısı bu ye- ni tuvaleti ile meydana çıktığı gün bütün Kongo altüst oldu. Ni- | * mans rnsikisi getirdiği hediye - | düğme için ne istiyordu | (OTAKViM- ikin Fitsi 3 İmisak Yılı İh Hamle Bugün 23 Khr. VARŞOVA, 1W5 m. 91 Ühop lerinden İ menebi dili 21,40 Polonya sileie, Akti koferuns. Hatif tn orkestra Poznandan nakil 21,05 | 893 Kir. HÜKREŞ, 864 m. lir. neşriyat. 18 Musa 18,05 Vals musikisi o Çorkestrn İle) Naberler. 23,30 Kahvehane masikisi Khz, PRAG, 170 m 2145 Haku 13 — 25 habe bahisler ve şurkalar 15 Orkosim rofakatile ke- 23 3,15 Pk Snat ayarı man konseri Haberler, karışık neşriyat, BUDAPFSTI odan m masikili piyes. 2510 0 Farkus siyan takım, 92 Khz. VİYANA, Şarkıtar, hafi 2115 im. 2105 2145 rnonun eser. havalar. Proeherseeden nakil, nden (Dums Msi temsil ned 28,30 Haberler. in devamın. 2,15 Carhant, Istanbul Ankars csddesi, (VAKIT) yürdü kocala - | : snbul — (VARII) Posta kutusu Na 48 | ABONE BEDELLERİ; İ Türkiye Ecnebi | 10 Er | 1450 800 300 Senelik 400 Er, 6 ayık 2. . 3 aylık 0 1 aylık ww. ILAN ÜCRETLERİ: alarında sap Tk sayıfada 250 verenlere aji Resimli Uârların bir satırı 10 kuruştur KUÇUK İLANLAR; Bir detası 39, iki de*ns 50, üç detam 63, en defam 100 kuruştur. verenlerin bir defnm mecca- satırı geçen Uânların fazla 4 kuruştan hesap edilir İ şanlılar bin düğmeli birer ye-| ni kumaş hediye etmeğe mecbur | oldular. Yolçavuşu bir gün nişanlısına katır boncuğundan bir Derken efen - | dim, nişanlılar, kocalar arasında | bir rekabettir başladı. Boncuk, düğme, kumaş sarfiyatı arttıkça | Fakat Zululu kocalar, karr- lar ve nişanlılar arasında kavga | | gürültü, aileler arasmda rekabet | bin tane kolye hediye etti. arttı. azalmadı. Herkesin öğtunm tadi kaybol | Hepsir , klerin ellerinde, avuçlarında ne Onlar bir gün ça- yasıyabiliyorlar - du. en feci Zululu er varsa tükendi. lisp bir kaç ay dı. Fakat şimdi iş ber'akis oldu. Erkekler tiril » ama kadınların, | istedikleri bir kere bir türlü süsl miyorlardı. karılarına boncu lerkes tirilleşti. | leşti, nişanlıların kabarmıştı, | »nmekten vaz geç » Kocalar, k, basma almak için demiryolların- da ameleliğe razi oldular. m bilseniz ne fiatle, yarım ! ile... | Altı ay sonra hattın resmi kü- | yildir nemli nişanlılar | sedef düğme, ve kumpanya baş- mühendisi hemi demiryolu yapıp, hem de üstelik kâr ettiğinden do- layı büyük bir ile taltif edildi. mükâfalı naktiye | alacağım. | keder izleri JArsen Lüpen'in Sergüzeştleri Kanlı İntikam! Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mı? —13 — Cevabınızı kabul ediyo -| rum, Sizin yaşınızda ve içinde ve şerait i-| çinde insanın yalnız başına ken - dini kurtarmağı bilmesi lâzım - dır. Eğer kabahatli iseniz vay ba- şınıza,. Eğer masum iseniz Cena- bı Hak size lâyik olduğunuz mü- kâfatı verir, bulunduğunuz ahval Felisiyen ayağa kalkıp Raul'a yaklaştı ve dedi ki: — Zan ve tahmininiz nedir? Raul delikanlıyı biraz tetkik etti. Felisiyen'in göz kapakları| sik sık açılıp kapanıyordu. Yü - zünde hulus (ve şaffetten eser yoktu. Bunun üzerine: —— Bilmiyorum, dedi, . Ertesi gün Elizabetin cenazesi gömüldü. Cenaze merasimi esna- sında Roland büyük bir gayret gösterdi. Mezar başında kız kar- deşinin tabutunu kucaklayıp i - şitilmiyen bazı şeyler söyleniyor- du. Cenaze gömüldükten sonra amcasının koluna dayanarak u- zaklaştı. İhtiyar Garevel tahkikat hâkimi M. Ruselen ile uzun bir konuşmada bulundu ve bütün te- essürüne rağmen tahkikat hâki - mine: — Pakette bir tek banknot yoktu. İçinde yalnız bazı kıymet- li mektuplar vardı. Adliyeye, bu mektupları ihtiva eden kül rengi bezden yapılmış paketi bulmak için mezuniyet veriyorum. Yakın- da muhakemeye vereceğim şikâ - yetnameyi de bu suretle kaleme Raul d'Averni bir müddet ge- zindikten sonra kanepelerden bi- rine oturarak gazeteleri okuma - ğa başladı. Gazetelerden biri, ce-| sur ve gizlenmeğe muvaffak o -| lan muhabirlerinden birinin ver -| diği malâmat üzerine tahkikatın bütün safahatını ve Gusonun Feli- siyen Şarl'c karşı yaptığı sorğu - nun bütün tafsilâtmı veriyordu. Raul bunu okuduktan sonra ga - yet neşesiz bir yüzle mırıldandı — Gidiniz de bu şerait daire sinde çalışmız | Köşke döndüğü zaman Felisi- | yen'i çalışır gördü, Köşke girince dehlizi geçti ve| içinde düşünüp hayaller kurma - sını sevdiği küçük salona girdi. Burada genç bir kadın kendi sini bekliyordu. Bu kadın gayet sade bir elbise giyinmiş bir ka » dın idi. Meçhul kadının gayet gü- zel, çizğilerinde derin elem ve yüzünde görülen hmç, tehür ve düşmanlık alâmet-| İ leri verdi. Boynunda kırmızı fulâr | vardı. Siz kimsiniz? — Simon Loryan'ın metresi, Bu sözler, Simon Loryan'ın başından geçenlerden mes'ul © - | lan Raul imiş gibi derin bir hid- | detle söylenmişti. Raul genç kadına dedi ki: — Köşkümde misafir bulunan Felisiyen Şarl'in ( suçluluğundan bahseden “Eko dö Frans,, ın ma - kalesini okumut olacaksınız. O » nu nerede bulacağınızı bilmedi » ğinizden gelip bana çalıyorsunuz, öyle değil mi? İ macera da nasıl ortaya S" İ niğe gitmi Yazan: Maurice Leblan* Bu sözler kadindaki hiddetif daha ziyadeleşmesine, hıçkırıkl# ağlamağa başlamasına sebep ok du. Bu da şiddetli; bazan kendine bir yaradılış sahibi olduğunu gö muzlim 8 hakimi olmıyaf teriyordu. — Sevgilim kaybolalr üç gü” oluyor, dedi. Üç gündür onu tar#' her tarafa koşuyorum. Bugün gazet”” lerde ölüm halinde yaralı olduğ” nu okudum. Allah bilir bu and ölmüştür bile... Ğ — Pekâlâ, kliniğe gideceğini ze niçin buraya geldiniz? — Gitmezden evvel sizi gör " mek istedim. — Niçin? Genç kadın cevap vermedik Hiddetle Raul'a doğru yürüdü Bu hiddet halinde cidden güzel” di. — Niçin mi? Çünkü bütün bur” lar sizin eserinizdir. Evet ( $i# Bunu yapan sizsiniz. Bunu anla * mak için bu gazeteyi okumak kö" idir, Felisiyen Şarl da kim?. İf ortağınız. İşin başı sizsiniz. Bü" tün bu macerayı hazırlıyan siz” niz. Gazeteyi okur okumaz hir settim ve “odur,, dedim. — O kim imiş bakalım? beni tanrmazsınız ki.. — Evet, evet çok iyi tanırım” — Siz beni, Raul d'Averni tanıyorsünüz, öyle mi? — Hayır, Arsen Lüpen'i taraf arıyor, bir divane gibi sis tan” yorum! Raul şaşırmıştı. Ne böyle pir açık hücumu ve ne de isminin bi hakaret gibi ortaya atılması bekliyordu. Bu kadın bunu ner€* den biliyordu? Şiddetle kadının elini yakala” dı. — Ne diyorsunuz, Lüpen mi? ! — Oh, yalan söylemeyini! Hem yalan söyleseniz de neye / rar? Bunu çoktan beri biliyoru” Simon bana sizden ve arkasın gizlendiğiniz d'Averni isminde” sık sık bahsederdi. Hattâ geçe bir gece, burada bulunmadığ”, , zaman köşkünüze bile geldim. mon Arsen Lüpen'in nerede o Arse” ne? duğunu görmemi istiyordu. Ben ona “Arsen Lüpen'i tanımı. ğa kalkışma, bedbahtliğini ray” 4 olur. Öyle bir o macerapere* ne bekliyebilirsin?,, demşitim: > Genç kadın yumruğunu ağ doğru uzatmıştı. Bakışlariler vırlarındaki istihfafkârlıkla tahkir ediyordu. iv Raul ise gayet sakin bir hak genç kadını dinliyordu. Bu k!$ Simon Loryan'ı görmek içi , Bu genç sanat tanımıyordu. Acaba ne m# kendisiyle münasebet tesis © | ğe çalışıyordu?. Raul d'Av“ © nin Arsen Lüpen olduğunu keşfedebilmiş Nasıl bir t€* düf ona böyle büyük bir s1 retmiş olabilirdi?. Raul genç kadının bu Ni kendisini aydınlatamıyaca$' yahut hiç olmazsa aydınlat” istemiyeceği zihabma düşm (Deva piysurt?* öle