NE A e Le e KN mia ) KIT ih Tefrikası: 78 ummamammımnznızzzzzzzzzn Ölüme Susayan Gönül Yazan . Selâmi İzzet. tı. Arabayı hep takip ettim. — Nerelere gittiler.. — Nihayet aşağıya; senin evin civarma indiler, onlar; sonra göz- den kaybettim. — Katiller onlardır. Mehmet sarardı: — Demek bizim eve gelen ka “> Allah razı olsun, üstümden bir yük kalktı, Eğer bir gün Parayı bana veren adama ra ona kul köle olacağım. — O adamın sana kim olduğu- A #öylemiyeceğim. Her halde *ehgin bir şeydir. Buraya keyif! *ğlenmeğe gelmişti. Yüzünü Pek iyi göremedim. Görsemi ta-! f Hirsiş(. “İl ve am pek.. Her halde senin e“ (o — Hiç.. Bir şey demedim.. Wi bu parayı birakan odur. Çün “| — Ne dedin? benden senin nerede oturdü- Düşünüyordu: sordular. İtiraf et, ki bu pa- Yı biraz da benim sayemde al - “Aman yarabbi.. Demek bu pa- rayı veren.. Belki de kendi parasr değildi..,, Biraz sonra, yolun nihayetinde jandarmalar göründü. Yanlarında kagit memnundu. Bu para Paraydı. Meyhaneciyi ku: m — VAKİT 15 AĞUSTOS 1934 senem “ Hurdacılar pulsar , nı hiç dolaştınız mı? En meşhur adamlar bu pazarın meftunudurlar, tiryakisidirler! 150 sene evveline aitbir antikayı z urdac.'urda bulabilir- siniz.. Tanınmış bir hurdacı bize neler anlatıyor ? -— Önceleri burası da kapalı | çarşının bir parçasıymış, bey. Sonra, büyük zelzelede yıkılınca, yerine ziraat bankası şu gördüğün binaları yapmış. Buralara Çadır- cılar yerleşmiş.. Uzun müddet ça»! cırcılar burada çalışmışlar. Paza-| ra Çadırcılar denişinin sebebi de | bu zaten.. Efendime söyleyim, da- ha sonra Çadırcılarda inkıraz bul: muş. Onun yerine $u garip çarş anlamazsa, dükkân borcuyla çı- kar.. Konuşmayı dinliyen bitişik| dükkânın sahibi esmer yiğ:z yüz- lü adam birdenbire içini çekti: — İşler iyi idi, ama. geçti © günler.. Kanun var, yedide kapatıyoru” dükkânr.. Tam bizim, bu çarşı es nafının alışveriş edeceği snatte uykuya gidiyoruz. Gündüz zaten “akladı ve çıktı. Sevincinden or» Bana doğru yürümeğe başladı. n köşküne sapılacak köğe- küçük Ali ile meyhaneci, vak'ayı haber alan çoluk çocuk, halkda 4s vardı. Arkalarından müddeiu- alışveriş yapmazdık. o Akşamlar: meydana gelmiş işte.. da yapmıyoruz şimdi. Nice olacak d e Garip çârşı. Çadırcılara hiç * denize doğru, bir yığın kaya ardı. Önde şarkı söyliyerek gi * oğluna seslendi: — Baba, baba, gel bak. Mehmet duraladı. Oğlu sarar: Muşta; > Ne var?, zi > Şu taşlar kanlanmış. > Olur a, biri düşmüştür, bir Yeri kanamıştır. Fakat Mehmet de bakma kak ,$ j att. Her taraf kan lekesi için: deydi, mumi ile doktor yetişti. Jandarmalar halkı dağıttı müddeiumumi Mehmede sordu: “ Doktorla laşttlar. M : — Sizi beyhude buraya getir dik, dedi, öldürüleni denize at — Hayır efendim, ceset biraz otede duruyor. Mv ' 7? ay canıma!.. Bu da ne be? — Tesadüf olacak.. Bunu ne N Yerin toprakları çiğnenmiş, bo. Aulmüştu, i İN Burada bir bo BİFİRi kaşuktarırşlar. ör ikkat etti. Sürüklenen bir vü > Uçuruma doğru iz bırakmıştı r bak yüzü koyun “yat dr Sşağı.. Korkma, ben ayakla” | Kl tutarım. Küçük Ali çevik bir “oğland' o S#men yere yattı, uzandı. On be” na, — Hemen ceset muayene edi! sin, 'iz — Biriniz, beline ip bağlasın. iki kişi tutsun, aşağı insin, cesedi sukarı getirsin. Titei Aşağıda bir ceset gördü Bakındılar, homurdanlılar: | | yerek kalktı: vü A İ — Orada baba; Bir ses duyuldu: — Beni iple aşağı sarkıtsmlar ilin vücudu uçurumdari yu: Bunu söyliyen küçük Aliydi. yarlanı mâmış, on beş metre ötede kil gibi bir toprak yığınınd: ya ii ysesi eta; Wüddekumumt hayretle baktı : üddeitumum! : | Mehmet de iğildi, baktı. Gördü.) |. Sesi kimsin ?, çi iz Burada muhakkak bir cin? işlenmiş, diye mırıldandı. >— Ne diyorsun baba?. Balıkçı Mehmet: — Benim oğlumdur, dedi. be üddei i gülümsedi: | Çabuk o meyhaneye koş, ha- Me Ri vini Ver, jandarmaya haber ver) oo Ne var korkacak e Peki Mehmet hemen oğlunun beline ve Dur ğ d . İ ipi bağladı. İki jandarmanın yar » Undan sonra eve İN; damıyle çocuğu uçuruma sarkıttı- e gecikeceğimizi söyle. A- ; va i lar... Bir çeyrek sonra, cesetle be: len. vaber küçük Al de yukarı çeki 2K A ik e ei yapa, | , Doktor Celi kalbini yokladı . ıştı.. Ne Mİ li en k i ağını düğüğürdün, © Yoldaki Celilin yüzü gözü kan ve toprak ğ : . “aa 4 p me öndü. Onlar içindeydi: Su getirttiler. Toprak- idi, iyi a) en KA azarlama, seniz kli Boynunda, parmak izleri vardı. ük memuru: Tuhaf şey, dedi, bu gece arma re ği Bıçak yarasın: meydana çıktı, ban) i bi, hep buralarda dolaştım, hir babe? duymadım. Jandarmayz| o Müddeiumümi sordu: Eg erdiniz mi? — Katil evvelâ: boğmak iste) İlm, EYet, benim oğlanı» koştur | miş. Bu parmak izlerinden, kati.) lin kocaman elli, kalın parmakl: ve çok kuvvetli bir adam olduğu muhakkak, Müddeiumuminin gözü, gayri- ihtiyari, balıkçı Mehmedin elleri- ne gitti. Doktor devam etti: — Ondan sonra göğsüne bir bıçak saplamışlar. Doktorun sözleri zapta geçiyor- du. Müddeiumumi emretti: — Ceplerini arayın. Cepleri arandı. hala, fer bu cinayetin failıni bu: da kimi, roleun.. Allahın dağın- en öldürdüğü ne bilinecek” Güny,çii de yok; di, ük memuru biraz düşün | — Durun dün birtan hele diye #öylendi sece buralarda iki sefer erlerin: Mi İS Orun. erini gördüğümü ba: | Öter: ya — hatırladı: aç Ya, ormana doğru çık ç © döndü, sonra tekrar çık). ” «Dorama var) *) soruşturduktan sonra yanılmadı halimiz?... İ yolenuz düştü mü?. Gerçekten en-| (o Etraftan sesler: teresan bir yerdir burası, .İlk gö- — İyi olur. tüşte dolaşışta hükmünüzü verir - siniz ki bu garip pazarda arayı bulamıyacağınız bir tek şey yok- tur. Ben bu hükmü verdim, sorup ğımı anladım. i Meselâ şu ufak dükkâna bakı- nız: Renk renk, biçim biçim lâm: balar; karpuzlu konsol lâmbaları: abajurlu, abajursuz asma lâmba- isr; masa lâmbaları.. Hepsi de eski. Yanındaki dükkânda: Gramo- fonlar.. İcadından bugüne kadar g#ramofonun geçirdiği (Otekâmü! mwerhalelerini bu ufak dükkânda görmek pek âlâ kabil,. Eski devir- lere ait bir konak sobasının yanı- vesselâm! — Haziran, temmuz, ağusto: ayları bizim için kısır aylardır İsler durur. Çarşının ölü zamanı- dır bu mevsim.. — Peki,"sebep?. — Sebep meydanda.. Mahke meler kapalıdır. Haciz mal satıl- MAZ. — Kaç türlü esnaf var burada? Kiminle konuşuyorum . biliyor musunuz?.: Pazarın en mahir hurdacılarından biriyle.. | Ahmet Beyle.. “Hurdacılı ta iş mi?,, diye düşünmeyiniz. Bu da meharet is- tiyen bir iş.. Ve Ahmet Bey, çarşı-| - da bu işlerden anlıyanların bell başlılarından.. Hurdacılıkta mu - vaffakıyet, girginliğin, cür'etin derecesine < bakarmış. o Ahme! Beyde bunların hepsi fazlasiyle mevcuk,. — Kaç türlü esnaf mı yar, de- din, bey?. Sayayım: Mobilyeci bir, ayakçı iki, hurdacı üç... Mobilyeci malüm, onu bilmi- yen yoktur. Ayakçı esnaf, parça parça eski eşya dolaşlırır, ayak üzeri alışveriş eder. Bu esnafın en başında hurda: cılar gelir.. En çok iş yaran onlar- dır. Bak bana, bey: Buhran var muhran var.. işsizlik var.. Am: ben altı çocuk babasıyım.. Altı ca- na bakıyorum bu zamanda,. Yir- mi beş İira ev kirası veriyorum Her gece sinemaya gidiyorum. Belvüde bira içiyorum. Londrâda iki tek atıyorum. Borcum yek harcım yok.. Yani işlerim tıkırın — İyi olur inşallah. Burnumuzun dibinde (göbekli bir adam peyda oldu. Ahmet bey hızlı hızlı onu bana anlattı: — Dikkat ediyor musun, bey?. “Kurtdereliye benzer. Ense, gö - bek yerinde.. Şu ensenin üzerinde bir bölük Bulgar neferi hora tepe: | bilir.. Beş övün yemek yer günde Neşe, keyif yerinde.. Gam yok ka- savet yok.. — Para da yok be Ahmet!.. — Kah kah kah.. Ahmet beyle konuşmamıza de- vam ediyoruz: — Bu işe nasıl başladığımı sa na anlatayım, bey.. K. diği eşyasını ilk gösterdiği alıcı- sına satmalıdır. Mal, çarşıyı do » laştıkça, ilk verilen fiattan düşer. Ve öyle bir hale gelir ki, bazan satılamadan geri döner. Hurdacı- lar, bir dükkândan bir dükkâna dolaşan eşya karşısında kuşkula - nırlar, “Bitişik dükkân almadı, a- caba neye?. Ben alırsam aldanır mıyım? diye düşünürler. Ona göre fiat takdir ederler. Lifi w zatmıyalım: p Bizim arkadaş; — Evde kapandı! Cevabını verdi. Nurettin bey fiat istedi. Komşu: — Yüz Jira! Diye kestirip attı. Yüz lira.. Bi- zim komşu mutlak çıldırdı, de- dim içimden.. Doksan liraya fit olduklarını görünce şaşkınlıktan tıkanacaktım. Meğer — saltığımız kapı kanatları “Edirneli Salih us- ia,, yapısıymış.. Edirneli Salih us- ta, yaman bir ustaymış.. Ağaci, suyu gelirken ve çekilirken keser» miş. Bu tahta artık ne iğrilir, ne bükülürmüş.. Amerikalılar Edir - neli Salih ustanın yapısını yüksek fiatlarla antika diye topluyorlar- miş... * Hissemealtmış lira düştü bu işten., Demin de dedim ya, Kura oturuyordum.. Bir gün, arkadaş - larla bizim evde ufak bir eğlenti| yaptık. Dostlar, hurdacı esnafır - dandı hep.. Şu bitişik dükkânın sahibi de vardı. Çıkarken beni bir! kenara çekti. — Şu kapı kanatlarını görüyo musun ?. Dedi. — Görüyorum. Dedim. İ — Onların ne para edeceğin bilsen şaşarsın. — Deme ulan.. — Vallah. — Eeee ne yapacağız?. — Punduna getirip ev sahibin | kafese koy, satalım.. İ — Olur be.. Hemen ertesi günü ev sahibi” yakaladım: — Odalar çok loş! Dedim. — Doğrudur! Dedi. — Bir çare bulmak lâzım!.. — Çareyi sen bul.. — Ben buldum.. — Nedir?, —— Kapı kanatlarını çıkartma! yerlerine camlı kapı geçirtmek. — Yap da nasıl yaparsan yap Bir gün ancak geçti. Kapı ke natlazını sarip sarmalarınza, ve elini Çadırcılar pazarı... Bitişik komşulariyle birlikte, Narettin Bey naminda bir antikasıya #'' | tik. Kapı karılarını gösterdik. Nurettin Bey: — Evde mi kapandı?. da.. Hurdacılık para getiren birl. Diye sordu.. Sen bilm--sin, be iş.. Amma, meharet ister.. Bilgi i: ter,. İnsan, gözü açık'olmalı.. B: hiçbir pazara benzemez, bey. Burada sermayeye lüzum yok tur. Sermaye bilgidir burr72.. di işten m Ö zaman ben de bilmezdim. Sor radan öğrendim: Bir hurdacı için evde kapanan, vani pazarda k* disinden başka kimseye gösteri! - miyen enn —-'ldür. Bir hurde 7 m sahibi, evinden paza a get Gü m. illiyeden yenii dörmüştük. MM m şe EĞT bu.. Başladım ben'de.. : Önceleri, Edirneli Salih usta yapısı (o evler buluyordum. Birer ikişer ay için kiralıyordum. Ev sahiplerini kafe- se koyuyor, kapı kanatlarını, e » vin götürülebilir diğer taraflarını Amerikalılara okutuyordum. Ni - hayet hurdacı olduk çıktık işin içinden, bey. » » Li — Yüz elli sene evveline ait antika eşyayı burada bulmak ka Bildir, beyi. En büyük adamlar bu çarşının meftunudurlar, tire” dirler. Zengin, tüccar sik **k bu - raya gelir.. Birçoklarında bu pa - zarda dolaşmak: selen #iden hur- daları görmek. isine gelenleri al- mak bir hastalık haline gelmiştir. Ben çok tüccar tanırım ki, evleri- ni baştan başa hurdayla doldur. muşlardır.. REN amam im Ballar YO ai Milit Türk talebe birliğinde Mili Türk Talebe Birliği U. kâtip. liğinden: 15 Ağustos Cumartesi günü saat 15 te idare heyelimizin fevkalâde iç- timar vardır. İdare heyeti azalarınm meskür saatte behemehal Birlik mer kezinde bulunmaları, tirme, Yurttaş: Ankarayı görmedin mi?, i Cümhuriyet bayramında & “ii sılacak sergi münasebetile » pılacak tenzilâtlı tarifelerder istifade ederek yeni Devlet me kezimizi mutlak görü Hemizi: yaret, bem tiraret! Milli İktısat ve Tasarruf) Cemiyeti Br aaAREN0R SENA 0 BARALAR EEE A EAARNLAEEEŞIREŞ