ka > İVANA ZE ÜEİİMUZ YK me VAKIT'ın Tefrikası: 1 Polis haberleri ISTANBULA GELEN Ölüme Susayan Gönül İR AN © Ma Yazan : Selömi İzzet Hüriyetperverlere yardı- Bir köşk yandı Evvelki gece İç Erenköyde bir yangın olmuş've Süreyya Paşanın köşkü tamamiyle yanmıştır. Köşkte oturan Nazım Beyin ©- dasındaki lâmba perdeyi (o tutuş” turmuş ve bu suretle tutuşan per- Hükümdarları Yazan: Niyazi Ahmet —1— ! Ben de verdiğim sözden dönmem Zorlu bir evlenme | Esasen bu hususta karımla aram- da hiçbir noktada anlaşmamazlık Süferayı saltanatı seniyedeii Âli Rıdvan beyefendi, konağının! büyük salonlarından birinde, bir! Atağı, bir yukarı dolaşıyordu. . | Birdenbire, kanapede, yari u- Zanmış oturan karısı Dilferip ha- Mimefendinin önünde durdu: — Kararımı verdim, dedi. E- bülcenap Feyyaz beyi davet et- tim. Kızımı gelip bizzat istiyecek, ben de evlenmelerine razı olaca- » Senin bir diyeceğin var mı? — Benim yok... ama Nesrinin haberi var mı?. — Nesrinin mi?.. Hayretle karısının yüzüne bak- İr, sonra sesini dikleştirdi: — Sana bu işi bir türlü anlata- madım galiba Dilferip?.. Ebülce- hap Feyyaz bey, Bağdadm en a- sil ve en zengin ailesine mensur bir genç.. Umumi harpte, o Türk o İusunda gönüllü olarak hizmet “imiş ve bizim tabiiyete geçmiş.. Aklı var, parası var; yakışıklı ve #üzel bir erkek. Devlet kuşu, kuyruklu yıldız diye işte buna derler. Nesrine ne sorayım, ne haber vereyim istiyorsun?. Dilferip hanım usulca: — Feyyaz beyin bize mükem - mel bir damat olacağımı, daha iyi- tini bulamıyacağımızı oanlıyo - tum.. Ama ne olsa bir kere de kı- a gönlüne danışmak ister"! i Rıdvan beyefendi alay eder gi- bi güldü: — On sekiz “Zin gönlü! Sonra karısının omuzuna Yür - du: — Meşhur sözü unutma: Kız kendi gönlüne bırakırsan, ya da Vulcuya varır ya zurnacıya!.. Ser Socuk musun hanım, benim elime *yyaz Bey gibi bir damat geç- Mişken, kıza söz mü söyletirim?. yaşındaki bir kr. Bir otomobil kornası, bir motör *esi, sonra kapının zili duyuldu. Tdvan beyefendi: >— İşte geldi! dedi. Ebülcenap Feyyaz bey, habeş- *n biraz daha açık tenli, uzur oylu, geniş omuzlu, şık ve zarif Ezinmiş, otuz yedi yaşlarında hi siyah saçları arkaya taranık r adamdı. Bai rünüşte, açık sözlü, doğru “ görünen Feyyaz Bey, hiç de Tündüğü gibi değildi. Rıdvan bey elini uzattı: > Safa geldiniz oğlum! ia, 7238 ani bir heyecanla gö Ma, ğildi, Rıdvan beyefen Mini öptü; Dilferip hanımı R etekledi. Sivan beyefendi; ği im sözünün ne demel unu anlarsın., vw ie ilâve edince, Feyyaz se Mun nden kıpkırmızı oldu. Mem- dm ürperdi. lerinde ğun Feyyaz, aşkını göz | Ni azim yorum, Artık bu aşk F söyliyebilirsi gz Kekeledi: Yorum, ** dum. Amma korku > Neden?, in 4 i Meze? Nesrin hanım beni sev! — v m. Ka, âmirane bir tavırla; Sü babasının evlâdrım! olursa olsun — sever, yok.. — Sizin hakiki evlâdınız ola- cağım hanımefendi. | Dilferip hanım bir şey söyle mek istedi, yutkundu. Söyleme- di, Sarardı. Başını önüne iğdi. Kocası telâşa düştü: — Ne oldun Dilferip?. — Hiç.. Biraz başım döndü. Her zaman olur.. Kendini topladı: — Feyyaz bey, diye devam et- ti, bir ananın sadeti, evlâtlarm bahtiyar görmektir.. Bunun içir de, izdivacınıza mâni olmak ak-- Iıdan geçmez.. Ancak, başka mâniler çıkar diye korkuyorum.. | Feyyaz duraladı. -— Anlıyamıyorum hanımefen - di?.. — Nesrin fevkalâde şen bir kız” dır. Kahkahasından yanına varı lamazdı.. Fakat son günlerde o * na bir hal oldu.. Adeta hasta gi bi.. Gülmüyor, söylemiyor.. Rıdvan bey homurdandı: — Bütün bunlar o şımarıklık, Doktor Cemil Nesrini elinde bü- yüttü, Eğer hasta olsaydı anla maz mıydı?.. Bir şeysi yok. Feyyaza döndü: — Bu kış balolarda, relerde çok yoruldu. Biraz âsab bozuk.. Bu hafta, Pendikteki köş kümüze gideceğiz. Deniz hava siyle sinirleri yatışır, eski neşes yerine gelir.. Bu hafta içinde d sizi resmen nişanlarız, bu yaz beraber seciririz, Zile bastı, “gelek emretti: — Küçük hanıma söyle buray: gelsin. Salonda derin bir sessizlik o! du. Üçünün de zihnini, itiraf et mek istemedikleri bir kaygu tör- pülüyordu.. Kapı açılıp da jiçeri ye, sanem vücudu, haşmetli güzel liği ile Nesrin girince, bir rüya dan silkindiler. müsame bizmetçiy« Nesrinin üstünde, düz beyaz, sa de bir elbise vardı: — Beni istemişsiniz baba?. Babasına yaklaştı. Gözlerinin içine baktı. Rıdvan bey efendi; kı zmın elini tuttu, Feyyazın eline verdi: — Sana nişanlını takdim ede- rim; En büyük emelim mes'ut. Sözünü tamamlıyamadı. Nesrin, şöyle bir hamleyle eli» ! ni çekmiş, gözleri yerinden uğ - | rTamış, korku ve nefretle karşısı dakine bakıyordu. Bir an, derin, boğucu, üşütücü bir sessizlik oldu. Rıdvan beyefendi yumrukle nı sıktı: — Bu da ne demek Nesrin?... | Dilferip hanım yerinden fırls: | dı, Nesrinin boynuna sarıldı: — Nen var kızım?.. Nesrin fısıldadı: — Ben evlenmek istemiyorur Rıdvan beyefendi, Feyyazm o muzunu tuttu: — Oğlum, dedi, o görüyorsur ya. Nesrinin biraz asabı bozuld Fakat ben verdiğim sözü geri al mam.. Kızım, bana karşı borçl; | olduğu hürmette kusur ediyor ” | ma, bu hatasını anlıyacaktır.. (Devamı var) Japon elçisi Ceneveye gitti İ gitmiştir. deler çok gayret © gösterilmesine rağmen köşkün tamamiyle yanma sma sebep olmuştur. Tahkikat neticesinde köşkün si- gortalı olmadığı anlaşılmıştır. Rakı içmesine izin verilmeyince .. Dün akşam Gümüş suyunda| Haşımın kahvesine gelip rakı iç - mek istiyen Vahidettin müsaade alamayınca kahvede oturanlardan Haşim efendiye küfür etmiştir. Bu hâdiseye kızan Haşim efendinin kardeşi Ali de Vahidettinin başı» nı taşla yaralamıştır. Sobıkalı Tanaş yakalandı | Gece Ortaköy Kömürcü soka- ğında 29 numaralı Leon efendinin evine girerek bir takım elbise, üç gömlek çalan sabıkalı Tanaş ya- kalanmıştır. Görülen suç halinde... Dün Atranik isminde bir sabı- kalı Çırağan caddesinde kapalı bu lunan 15 numaralı fıstıkçı Kemal efendinin dükkânmın kilidini kı- rıp girerken görülen suç halinde yakalanmıştır. Bir kavga neticesinde olanlar.. Feriköyünde oturan Kadri efen- di ile İdris efendi bir meseleden do| layı kavga etmişler ve sarhoş olan Kadri sustalı çakile İdris fendinin üzerine yürüyünce İdris te sopayı! almış ve Kadriyi dövmüştür. Her! ikisi de yakalanmıştır. Bisikletten düştü, bacağı İ beraber kırıldı Beykoz ( fabrikasinda çalışan Salih oğlu Tevfik efendi bisiklet- ten düşmüş ve bacağı kırılmıştır. Tevfik efendi tedavi edilmek üze- re Cerrahpaşa hastanesine kaldı- rılmıştır. Geri alınacak telefon parası Telefon şirketinde fazla mükâ- leme ücretlerinden birikmiş olan 220 bin liranın alınması ve yapı- lan proje mucibince yeni inşa edi- lecek pavyonlara sarfedilmesi için Ankaradan belediyeye emir gel * miştir. Belediye bugün faaliyete geçe cek, paraları alacaktır. Bu para ile Haseki ve Cerrahpaşa hasta - hanelerinde birer pavyon inşa edi- lecektir. di L Istanbul - Ankara telefonu | İstanbul — Ankara telefon hat- tı bozulmuştu. Dün sabah bozuk- luk düzeltilmiş ve muhabere temin edilmiştir. AL MALZ Japonyanın Türkiye elçisi, dün sabah Ankaradan şehrimize gele- rek, akşam üstü trenile Cenevreye “.. Köyün haricinde geceledik. Mevcudiyetimizi düşmana duyurmadan pusu kurmuştuk —ğ Eyubi, ömründe saat görme mişti, Ona saati anlatmak icap e diyordu. Bu çok güç fakat eğlen celi oldu. Gençler uzun saatin taksimatını öğrettikten son ra lüzum ve faydasını da an! lar. Tabii gümüş saat aşiret reisi ne en kıymetli bir hediye (teşk teti, Gençler Abağa yolu ile Sara: nahiyesine geldiler. Burada ken dilerine iştirak edecek arkad” lara haber gönderdiler. Vanda” bir çok arkadaşları, bu arada İra- nn tanınmış batiplerinden ve mücahitlerinden Selmaslı Mirza Sait de kendilerine iltihak ettiler Mirza Sait İstanbuldan onlark hâreket Oetmiş. Fek: Trabzonda karaya çıkmadan Kafkasyaya gitmiş, orada baz teşkilât vücuda getirmişti. Gençler, Selmas şehrine girer lerken sekiz on bin kişi tarafın- dan şehrin dört saat mesafesind karşılanmışlardı. Ahali nasıl mu amele yapacağını şaşırıyordu. Or lara, hakiki bir kurtarıcı sıfatiyle bakıyorlardı. Buradaki iş hürri - uzadıya yetçilere piyade harbi talim et mekti. O vakte kadar daima sü vari olarak harbe iştirak etmis © lanlar, süvari akınların: durdur mak için piyade harplerini öğrer- diler. Selmasta talimlerle meşgul olu-| nurken Hoyun muhasara edilmek üzere olduğu haberi alındı. Genç» ler imdat için, doğru Hoya gitti - ler. Hoyda, kendilerini karşılıyan- ların hepsi baştan ayağa kadar si-| Jâhlara bürünmüşlerdi. Hoy genç- leri, âni akınlara karşı hazır bu “| lanuyorlardı. Hoydada, Selmasta olduğu gibi piyade atlimlerine başlandı. Dör düncü gün Sâdaver köyünün mü tebitler tarafmdan basılacağı ha-| ber verildi. Hoyun beş kilometre uzağında, bir ova içinde bulunan bu köye baskın verecek İzzetullah! Han ile Nimetullah Handı. Sonun- cusunun üç bin kadar süvarisi var» de. Vakanm bundan ötesini hüriyetperverlerine yardıma gi - denlerin ağzından dinliyelim: “Biz, tekmil mevcudiyetimizle 26 genç Türk ile bu kuvvetin üze- rine gitmek istedikse de Hoy cahitlerinin fevkalâde ısrarları ü- zerine otuz genç İranlıyı birlikte| almağa muvaffak olduk. Sâdave;| re girince her an bir hücum neti. cesinde muhakkak bir ölüme kü cak açmış bir vaziyette bulunar halk, çılgınca sevinmeğe başladı. İran SATİR Yerli Mallar Sergisinde açtığı daireyi mutlaka ziyaret Orada faideli yenilikler bulacaksınız. il ediniz. Adeiçe düşmandan mukayese kas bul etmiyecek derecede az olmas | mız bile halkı şüpheye düşürmü- yordu. Bizden o kadar emindiler ki sanki her birimizin bir orduya karşı gelebileceğimize imanları vardı. Burada yirmi kadar da fe- dai bizimle birleşti. Kuvvetimiz yetmiş altı kişilik olmuştu. Köyün haricinde geceledik, mevcudiyetimizi düşmana hisset « tirmeden pusu kurmuştuk. Erte si gün alti süvarinin bize doğru | ilerlemekte olduğunu gördük. Kur şun menzili yaklaştıkları vakit as | teş açtık. Biri hemen atından sağı düştü. Beşi bir daha arkalar rına bakmadan Sâdaverden iki sat mesafede bulunan ordularına döndüler. Biz de beş kişi sıkı bir | yürüyüşle takibe başladık. Arka» daşlarımız da bizi uzaktan takip ediyorlardı. ij Köye epey yaklaşmıştık, Kırk, elli atlınm hücumuna uğradık. Beş dakika kadar devam eden | ma gidenlerinanlattıkları musademede düşman mukavemet ©| : m “ # edemiyerek köye dönmeğe mec « i bur kalmıştı. Bu esnada bize il- tihak eden yeni kuvvetle köye hü- cum ederek ateş açtık. Düşmanı, 4 arkadki sırtlara çekilmeğe mecbur ettik. etrafa şayi olmuş ve kıymetimiz © bir kat daha artmıştı. 1 Fakat, hüriyetperverleri tama « miyle canlandırmak için açtığı « mız mücadeleye devametmek za- rureti vardı. Encümen ile müzas kereye girişerek büyük caddenin Kotor nehrini katettiği yerde “Has şiyei rut,, mevkiinde kürt kuvveti ile bir daha çarpışmağa karar ver- dik. Hoya döndüğümüzün ikinci gü nü elli kişilik bir kuvvetle Haşiyei rut üzerine yürüdük. Hüriyetçi « lere yardım vadeden Şah seven aşi retinden aldığımız iki yüz kişilik bir kuvveti, kürtlerin karargihla- © rına hakim bir tepeye yerleştirdik ve sabah saat sekizde Kotor ça” yını geçmeğe başladık. Çaya bes nüz yanaşmıştık. Ansızm muntar zam ve sıkı bir ateş altıma alın «. dık. Kırk elli metre bir mesafe den atılmakta olduğu anlaşılan silâhların hedefinden pek çabuk kurtularak köyün icine atıld” (Devamı var) mere Altın ve petrol Memleketimizde muhtelif yer » lerde iktisadi tetkikat yapmakta olan mütehassıslar, çalıştıkları sa“ halardaki ilk tetkiklerini bitirmiş» v “i | lerdir. Neticeleri hakkında görüşmek | #zere şehrimizde toplanmış bu »" lunmaktadırlar. o Altın arayan, petrol araştırmasını yapan grup lar da şehrimize gelmişlerdir. Mütehassıslar, İktisat Vekili # Celâl Beyin buzuriyle toplanaral mesaileri hakkında Vekil Beve is zahat vermişlerdir. Vekil Bey, “ bu izahattan sonra mütehassıs bazı direktifler vermiştir. 3 Ieahda; bu ilke mırvaffakiyetimia Gİ !