muannit nezle!,, ii ilk sıcak © günlerinde! “2 gezilmeğe başlandığı *n birinde nezleye tutul -| i “ Sâşım ağrıyordu, aksırı- im sigaranın lezzetini a- b a kızıyordum. Kendi - Z 1, fun, erkenden yattı -| ! AVA cereyanlarından sa- ik alde o müz'iç nezle a- , hafta geçliklen sonra g Şiddetiyle devam edi - "zim hanım: ği halde seni iyice terlet - 9. Sıcak bir banyo al.) > sarıl ve terle, hiçbir! maz... dedi. | ; lar, Yaptım ve bütün bir ahili kedim, fakat © vücudum “© kupkuru kaldı. Yalnız akıyordu ki o da tabii V ileri geliyordu. Fakat| * &vlendikten sonra mut- | ii “rini geçirtmeyi itiyat| ütün kadınlar gibi: Hayır, mutlaka ga terliye -| n Zehra hanımı çağı © sâna bir terletme ilâ- *n diyordu.” yanım denilen ihtiyar am çağrıldı. Bu Zehra ” mehtapir gecelerde tam ında bazı ilâçlar tertip| n ve bu ilâçların çok te- “ğundan bahsediliyor - lara vakıa inanmam n hatırı için ses çı - m. mı b İanm mutfağa girdi © Sirarengiz otları biri- rıstırarak çaya benzer ih N Ynattı, Bu çayı zorla ba:| İk * Ondan sonra bütün vü-| Yatak çarşaflarına sardı.| - de yorganları örttü. Bu *akip el işini alarak baş « YPup işlemeye başladı. 9 halde görenler Mısır İşe, utankamenin mum » yg, Zetirlerdi... Kollarım mr a bağlı olduğu için NM k bile kabil © değildi. tad, an saatler geçtiği hal- i e bir damla ter bi- iy : Zehra hanım gali- | için o ninniye ta, İh şarkı söylemeye iş tara iğ kadının titrek| eğmeğ tarafım sım» | arafta, (böylece h, y. *ttiğimi hatırlıya - * glnez bir aralık sabrr-| Nd Zini ve yatağın için- | ağ da r » dışarı kovduğumu türün, | Mi işiten refikam| girmişti, Benim İİ iz ettiğimi ha- a çıkışmıya ba; | en ya başla ik; ai mukabele edince! N Me karı koca a-| A etmiştik. Bunun ö me kalkıp giyinmiş, | eker N yarım kilo keş. n Çü si alarak eve dön-| ü refikam kestane | sever, | | Dr yarım kile şeker. | 4 yata onünİR barışmış s.caklıktan ia i serinliğine mekan *Min bir kat daha ini İ zalıyor!,, demeğe başlamıştım. ! kiz şiddetlenmesine sebet: olmuştu. Ben artık bu nezleye “*hemmiyet vermemeğe başlamıştım. Fakat | bahar ilerlemiş ve mayısın sonu gelmişti, İçtiğim sigalalar hâlâ| kaynatılmış tutkal gib! kokuyor- du. Biziz. hanım bir bere daha sıcak banyo ile tecrihe etmemi! teklif ettiyse de ben: “-- Hayır, dedim. Vücudu - mun hararete ihtiyacı vardı: De- ri üzerindeki kir vücu''u sıcak tu- tar!,, derler Haziranın ilk günlerirde elim otosüğjesiyondan (bahseder bir| kitap geçmişti. Bu (O Ki'apta bir kimsenin zati telkin 'iç her dert- ten kurtulabileceğinden bahsolu - nuyordu, Ben hemen kendi ken dime: “ Benim nezlem yok ki! Öy- le zannediyorum. Biraz burnum akıyor ama, o da günden güne «- Bununla beraber gene ne içti-| ğim sigaranın, ne de sakahtan ak- sama kadar mideme yolladığım! konyaklı çayların tadır. alabili - yordum. Bir aralık zil zurna sar- hoş olmuştum, bütün gün kendi- mi bilmiyordum. Fakat haziran ayı da geçmek üzere olduğu hal- de nezle ayni şiddetle devam e -| diyordu. Refikam: “— Temmuzun en sicak gün lerinde elbette nezlen geçecek- tir. Temmuza Okadar bekle!, sözleriyle obeni tesellive çalışı » yordu. Lâkin hararet gölgede o- tuz dört dereceyi bulduktai son- ra nezlem gene o nezle idi. Her tarafta çiçekler açmıştı. Bahçeler yaseminler mi: gıbi ko-! kuyordu. Bahçemizde otururken refikam sormuştu: “— Çiçeklerin kokusunu du- yuyor musun?.,, Bu suzle evvelâ bir kere “hapşu!,, diye aksıdık- tan sonra şu cevabı verariş'im: *-— Nasıl çiçek kokusu?, Her taraf kaynamş tutkal kokuyor!,, “ Ne kokuyor dedin?.,, “.— Kaynamış tutkal kokuyor!,, | Bu muhavere aramızda tek- rar münakaşayı ve kavgayı mu » cip olduğu için kalkıp gene s0- kağa çıkmıya ve yarım kilo kes tane şekerlemesi alarak hanımla barışmıya mecbur olmuştum. Sıcaklar arttıkça nezlem de artıyordu. Nihayet bir doktora müracaat ettim. Doktor bey dedi “.- Müzmin nezleye tutulmuş-| sunuz. Başınıza sun'i güneş ban- yosu yapmak lâzım. Nezle derhal geçer!,, l Doktor bey bunu ( söyliyerek | başıma tas gibi bir şey geçirdi. İçindeki lâmbaları yaktı. Kafam tutuşuyor zannettim ve: “.— İmdat, imdat!,, ğırmıya başladım. Fakat bey: “ On beş, yirmi dakika sa- bır!,, diyordu. Nihayet bu belâ- dan da kurtuldum. İlk işim dok- tordan intikam almak oldu. Ken- disine dedim ki: “— Doktor bey, sizin bu elek- trik tasında bir bozukluk var, bir ere başınıza geçirir misiniz?.,,, Doktor sandalyeye oturur oturmaz, Ohemen tası kafasma diye ba- doktor İ yanını da açtım ve ondan ! ziyeti kendin çek de : iktibaslar : Akdeniz misakı müzakere'er Romadân Be tta çıkan “Po- litika,, gazetesi yazılıyor: Son günlerde İtalyan Başvekâ-! letinde görülen faaliyet ve mü- şavereler münasebetiyle oOen zi- yade dikkat hazarına çarpan ci- het Fransanın Roma büyük elçisi Kont dö Şanbrön'ün M. Musolini- yi ziyaretidir. Bu görüşme esna- sında İtalya - Fransa vakmlaş - ması müzakerelerinin o başladığı! kuvvetle iddia olunmaktadır. Fransa büyük elçisi bir hafta| evvel Parise gittiğinden bugün Tunusta İtalyan tebaasına verile- cek imtiyazlar (hakkında kat'i tekliflere dair müzakeratta bulu- nabilmek imkânına malik bulun-! maktadır. Bu ve buna benzer da: ha bazı müstemleke © meseleleri! hakkında hem İtalyayı memnun edecek ve hem de Fransanın şi- mali Afrikadaki Omenfaatlerini azaltmıyacak bir temas (zemini bulunur bulunmaz (Akdeniz mi - sakı) aklı projesinin (o tetkikine başlanılabilecektir. Bura mahafilinde temin olun» duğuna göre (Akdeniz misakı) akti için Roma ile Paris arasında yapılacak müzakerat ile birlikte Fransa - İtalya deniz münasebet- leri de müzakere edilecektir. Ma- lâm olduğu üzere İtalyanın deniz silâhlanması işinde gerek keyfi - yet ve gerek kemiyet itibariyle | Fransa ile baş başa olmak ..iddia» sını gütmesi iki devletin yakınlaş- malarma mâni oluyordu. Faşist gazeteleri, Trablustan gelen Mareşal Balbo le M. Muso- lini arasında cereyan eden mü- zakereler hakkında resmi bir teb- liğ neşretmişlerdir. M. Musolini İtalyanın Londra sefiri M. Grandi ile de uzun ko- nuşmuştur. İtalyan gazeteleri M. Musolininin son günlerde hariku- lâde bir faaliyette bulunduğunu ve bilhassa harici (o meselelerle çok uğraştığını yazmaktadırlar. — — Doktor Cemal Bey Cumhuriyet Halk Fırkası İstan-! bul Vilâyet idare heyeti reisi An- talya mebusu Doktor Cemal Bty, dün aYolvaya gitmiştir. Bugün dönmesi muhtemeldir. sımsıkı geçirdim. Elektrik cere- sonra kapı dışarı fırladım. Kendi ken- dime: “— Hastalarına çektirdiğin pe bunun ne demek olduğunu anlarsın, doktor Bey?!,, diyordum. İ Doktordan çıktıktan sonra doğ-| ru eve geldim. Masamın başına oturarak gazete'ere verilmek üze- re bir ilân yazdım. Bu ilânda de- dim ki: “Eski, tak muhafaza e hir nezle iki sene » Talip o- t iyi devamı garanti cd lanların....., Başka çaresi yok. Pelki kasma devredersem bu nezleden kurtulabilirim. Dedikoducu baş- müz'iç i bir muharririmiz, bakınız, İ lara kuş bakışı bakan ve üfuklara İ tepesine küçük bir köşk yaptırır, | — İtalya ile Fransa arasında! Gezinti yerimizden Istanbulun 9 — VAKIT 25 TEMMUZ 1934 mmm — EE il denize bakış... en güzel gezinti yeri neresi? VAKIT gezintisi ©” nereye yapılıyor? Die 2 VAKIT in sevgili okuyucuları - na hazırlamakta olduğu büyük yaz getinzisi için seçtiğimiz yer, denilebilir ki İstanbulun gerek! hava, gerek su, gerek nezaret ci- hetinden en güzel bir yeridir. Neresi olduğunu sonra bildire - ceğimiz bu çok güzel yeri, dün gidip gezen görüşü (çok kuvvetli burası için ne dipor: Gezinti yerimizin güzel bir köşesi.. — Eğer zengin olsaydım, bu cennet gibi yerin bir kısmını alır, onun dağlara, denizlere, orman - tatlı tatlı gülümsiyen en yüksek baharın ilk gününden güzün son | akşamına kadar orada dünyanın | en mesut ömürlerinden birini sü- rerdim. Mi; & Bayram Efendi O, up uzun kestane ve bodur fındık ağaçlarıyla yer yer fıstık » ların ve yer yer çamların bitmez tükenmez gölgeliği altında o set- ten o sede çıkarak ve o tümsek- ten o tümseğe atlıyarak en tepe- ye doğru tırmanırken, sizi temin ederim ki kendimi ormanm için - de ağaçtan ağaca uçan ve daldan dala konan bir kuş sanıyordum. En yorgun ve bezgin vücutları bile bir kuş gibi hafiflendirip şen- lendiren buranın eşsiz havasına bir de buranın yaz günü insana iksir gibi tesir eden şifalı suları inzimam ederse, düşünün bir kere insan buranın tadına nasıl doyar? Ya o manzara yarabbi!, O hele pek görülecek bir şeydi. Neyse, ben şimdi ne söylesem boştur. VAKIT in sevgili okuyucuları bu dediğim yere gittikleri zaman bu | | dediklerimi belki daha fazlasiyle görecek, orasını belki benden da- ba fazla beğenip seveceklerdir. Dün orada kendisiyle uzun u - zun görüştüğüm bu yerin sahibi | Bayram Efendi diyordu ki: “..- Tabiat güzelliği bu kadar olur. İstanbulda bundan daha güzelini aramak, öğle vakti tepe» mizde güneş parlarken gökte yıl dız aramaya benzer. İşte hava - mızı da, suyumuzu da, ormanımı- zı da, denizimizi de hepsini gör - dünüz. Bundan iyisine: Can sağ- lığı! Derler. Buranm asıl zevki sizin büyük tenezzüh günü çıka - caktır. —— Italyadakorporatifdevlet Telegraf) — korporatif | Roma (Deyli Sinyor Musolininin devleti, faşistliğin yıl dönümü o- lan 28 teşrinievelde faaliyete başlı yacaktır. Bu tecrübe bir tek ada- mın bütün milli faaliyeti kontrol etmesini temin ediyor. Korporas- yonlar nezaretinin senelik bütçe-| si 1,340,000 sterlin olarak tesbit| edildi. Bu nezarette 6000 mem | çalışacaktır. Şimdi 22 korporasyon kül etmiş bulunuyor. Bu korpo- rasyonlar, iş sahipleriyle bu iş- lerde çalışanları ve (o mutavassıt olanları temsil edecek, korporas-| yon azası, faşist fırkaya mensup olacak ve “Siyasi seciyesi temiz,, vatandaşlardan seçilecek, bunla” rın seçilmesi duçe tarafından tas- dik edilecek. | teşek- Bu 22 korporasyon her işi ve her mesleği temsil etmektedir. İ Arazi sahipleri müslecir çiftçiler, sermayedarlar, işçiler ve sanayi- den herhangisiyle alâkadar olan- lar; zirai ticaret istihsalleri; ma- dencilik, bankacılık, sigorta; de- niz, hava, kara nakliyatı, hür meslekler; gazete (müvezzileri, dondurma satıcıları, eskiciler, s0- kak musikişinasları, (kapıcılar, seyyahlar ve saire bu korporas - yonlara dahildirler, Hayatını kazanmak için çalı» şan, yahut bir iradı bulunan her erkek ve kadın bu teşkilâtın biri- ne girmek mecburiyetindedir. Her çalışan insanı bir loncmw ya bağlıyabilmek o kadar karışık bir iş ki teşkilât birkaç defa de- giştirilmiş bulunuyor.