IŞARETLER Ali Beyin iki emeli Nafia vekili Ali Beyefendi ye erin mene meninnin Türk çikolataları | tiler. Biri, aydın — Kasaba ve tem- “di hattının devletçe satım alınmasıdır.) 5 İhracatı artlırmak için neler yapmalı ? Öteki de Afyon — Antalya demiryolu-| hin bu sene yapılmasına başlanacağıdır.| | ” > iv i İstanbul Ticaret odası çikolas Yeni Türkiyenin kuruluşundaki ma. | ta ihracatını arttırmak maksadi- re einime: pey be “e le tetkikata başlamıştır. in esas meseleleridir. Hatta bu iki - AM i Odanın şimdiye kadar yaptığı “ley tek bir meseledir denebilir. lsmir — Kasaba hattınm satın alım tetkikata göre (İstanbulda ve ması, * devletin * EE Türkiyedeki çikolata fabrikaları: | A) Devletçilik vasfından, B) iktisat; mın imal kabiliyeti bugünkü istih- polisine baktıran dikkate Miyıktır.. | alan beş misli fazladır. Nevi ve nefaseti itibariyle ba” Türisiyede nakliye işinin bir ecnebi et tarafından ne maksatla işletildiği- i sormağa lüzum yoktur. Çünkü hepi-) riçte pek çok rağbet kazanmış © #hiz buna tek kelime ile cevap verirsiniz: | lan Türk çikolataları bir seneden vi emi Palo fazla müddetle Suriyeye ihraç &- Esasen Osmanlı © imparatorluğunda; 7; i uma mıntakasında yapılan ilk şimendir) Şa Yüsünlütandeki fab- İerden sonra verilen (İzmir — Kasaba) Satı daha ucuza malede- İİlemiryolu imtiyazı 1860 danberi sadecej rikalar fiatı da il öyasi meksatlara hizmet Oeti. Siyasi rek hariç piyasalarda Türk çikolar mahiyetini kaybettiği zaman da sadece) talarına rekabet etmişlerdir. bol kâr temin etmeği düşündü. Bunün neticesi olarak bir sene- | İn pr pa pes <7 imleme denberi memleketimizden pek az f hat İngili ından lenderes ei ii e ii Hedef çikolata ihraç edilmiştir. a idi: Ticaret odası çikolata tacirleri- Hindistan muhafaza için karadan bir; nin bu husustaki fikirlerini tesbite olla Hiade yaklaşmak! Bunu anlattıktan başlamıştır. ye Çikolata tacirleri, Türk çikola- “— Peki amma bat sonra meden kö, şsyanının hariç piyasalarda pek “İle lı demezsiniz; çünkü bilirsiniz ki vi ördüğünü, ancak 1960 da Söveys çok rağbet gördüğünü, , şe irketinin hisseleri derhal | İngilterenin kanalı açıldı ve kanal) Ek minel ker, süt tozu, kakaonun gümrük 4 İline geçti. Yani Hint yolu açık bir su-| resimleri ve sair vergileri fazla ok yetis İngiltersye intikal eti. Artık ka duğu için Türk çikolatalarının “İtadanı e MER çe | maliyet fiatının fazla (olduğunu Belir? İnşaat projesi Beyi yarı İİ Selim ni e : pe ke böyle koreldi, Sülveyşin azl | söylemektedirler ve bunların ten sından sonra hat siyasi maksatlara de.| Zi ilse bile konan sermayenin halkı kuv- etli bir surette istismar etmesine hiz“ 4 elti. Daha geçen sene bir yumurtanın — üzerinde 10 para nakliye masrafı ver. Namık Kemal ve Ziya ömi; hir kilo fasulyadan yarı fiatında| — ünü aimdığmı burada iş yapanlar anla) © y Gök Alp gün orlardı. alebe Birliği Namık Kemal ve Devlet şimendiferleri (o bir ton eşya-| Ziya Gökalp günü olarak önümüz- 1 bir kilometre mesafeye yüz paradan! deki perşembeyi kararlaştırmış-| aşıdığı ei henüz o memle“ lardır, İhtifal Üniversite konfe-, tte işliyen imtiyazlı şirketler bir kilo- lede: ii iş ele Ga $ ole, | TAS salonunda öğleden sonra ya- | ak ancak 12,5 kuruşa maklediyorlar, A.) prlâcaktır. telli il liği e İm mmm e farkın ifade ettiği mana pek büs lerine uygundur. Messi uktur. : l : iş bi: bhinterlinda Mane Bu şu demektir; Nakliye hesabına hal. | 223” genis Mi sr tın istismar edilmesi, halbuki nakl; istisalle, mübade' birleştiği kanaldır. Bui niz nakliyeciliği manalıdır, Yoksa nak. ecilik hesabına başkalarını keselerini lini istemektedirler. Ticaret odası tetkikatını bitir- dikten sonra hazırladığı (o raporu İktısat Vekâletine gönderecektir. “İİ Samsun geniş bir hinterlinda sahiptir DİRİ ve bir demiryolu mevcuttur. Mersinin bir hinterlândı vardır. Şi- mendiferle bu hinterlânda bağlıdır. Haydarpaşa bir hinterlândiıdir. O- nan da bir #imendiferi vardır. Anadolu- Bun cenap *i geniş bir hinterlân. da sahip olan rakipsiz bir iskelemiz var; bu iskele Antalyadır. Bu mıntaka ile or ta Anadolu arasmda ciddi bir bağ mevcut değildir. Bir > eksik (o olması Ana dolunun cenu mıntakalarının ik- nesi müstakil ve prensipli bir devlet için| e yat bakımından fena vaziyette kalma: kabul edilecek bir vaziyet değildi. İzmir| ma sebep olmuştur. Antalya hattının > Kasaba hattınm satın alınmağa karar) derhal başlanması emeli & yeni iktisadi verilmiş olması Türkiyenin tarife siyâ“|Törkiysnin birliğine yapılmış olan hiz- eti ve netice itibariyle köylüyü koruma) metlerden biri alöciltir. bir ifadesidir. Türk milletini parçalamak istiyenlere ue karşı ilk defa silâhını o şuurlu bir endişe! Antalya — Afyon Karahisar haltı ite ile sikan Ali Beyafendinin millet bağlılı- Yalanm ortasını cenup sahillerine bağır İm: kövvetlendirecek eseri süratle başa- — Olacaktır. Anadolunun coğrafyaca taksı- bulunuyoruz. ÖOİNi hatların istikametlerine ve limanları. Sadri Etem “ini feda etmelk demektir. Türkiye gibi! İhitün kuvvetli toprakta çalışan insanlara bağlı olan bir memlekette nakliye işinin mi hizmetler arasma girmesi kadar tabii bir şey tasavvur edilemezken nakli- Yeciliğin bir mevi faiz ve kör addedil- Tacaklarından emin Efendi . . . Paris sokaklarında kanlı nümayişlere.., Msesize bir türlü akıl erdiremiyo- İ ları iyi hiç bir film getirememek- Sinemacılar ne istiyor? | Ticaret odası faaliyete geçmiye karar verdi Sinemacılardan mürekkep bir heyetin İstanbul ( ticaret odasına müracaat ederek bazı taleplerde bulunduklarını yazmıştık. İstanbul ticaret odası sinemacı» lar heyetinin müracaatini o tetkik etmiş ve bu hususta faaliyete geç- meğe karar vermiştir, Bu karar üzerine Ticaret odas sında sinemacıların taleplerini ve arzularını tesbit ederek hükümet nezdinde teşebbüste bulunmak ü- zere bir heyet seçilmiştir. Bu heyet ticaret odasından Suat Kara Osman, Refi Celâl, Sait Ö-| mer, oda umumi kâtibi (Vehbi Beylerle Kemal film müessesesin- den Kemal, Yıldız sineması sa-| hiplerinden Cevat, İpekfilmden Fahir Beylerden mürekkeptir. Heyet cumartesi günü öğleden sonra ilk toplantıyı yapacaktır. Öğrendiğimize göre sinemacı » ların talepleri ve iddaları bilhassa şunlardır; Başka memleketlerden film it- halinden alınan gümrükler Türk parası ile 30, 40 lira iken bu mik- tar memleketimizde 400 lira tut- maktadır. Bu sebepten İstanbul sinemacı- tedirler. Bundan başka Anadolu ajansı ilân şubesinin aldığı resim de pek fazladır. Film ilânları olarak geti- rilen resimler, fotoğraflar ve ilân- lar gümrüksüz olarık memlekete ithali edilmelidir. Bunların üstü- ne son günlerde İstanbul belediye, | si de belediye resimlerini Zam yap- mağa karar vermiştir. Bir taraftan gümrüklerin çoklu- ğundan dolayı İstanbula iYi film | getirmek imkânı yok iken, beledi- | ye resminin arttırılması (üzerine | sinemacılar bu işten bir şey kaza» namıyacaklardır. Elektrik Şirketi de fabrikalar | ve matbaalarda olduğu gibi tenzi- lât yapmalıdır. İşte seçilen komisyon bu iddia- İ ları tetkik edecek ve sinemacıların | arzularını ve taleplerini vekâlete bildirecektir. Profesör Malş Profesör Malş (dün Üniversite | konferans salonunda hazırladığı konferans serisinden 3 üncüsünü İ | şirlerine ait bazı 3 — VAKIT Dokuz bin çakmak taşı yakalandı Gümrük muhafaza memurları tarafından iki çakmak taşı kaçak- | çısı yakalanmıştır. Muhafaza me- murları Çarşıkapıda elbiseci İsti- rak nammda bir adamın kaçak çak mak taşı satlığını haber almışlar ve kendisini sıkı bir surette takibe başlamışlardır. Muhafaza memurlarından biri- si aynı zamandı kendisine zengin bir halı tüccarı süsü vererek İsti- rakla münasebet peyda etmiş dokuz bin adet taş üzerinde uyuş- muştur, Dün sabah İstirak elinde bir torba ile Sultanahmet meyda- nma gelmiş, sahte halı torbayı verirken cürmümeşhut ha» linde » yakalanmıştır. Torbadaki dokuz bin adet çakmak taşı müsa- dere edilmiş, İstirak ile arkadaşı topal Şükrü emniyet müdürlüğüne teslim edilmiştir. Bundan başka dün Yalovadan gelen Maltepe vapur yolcuların- dan Orhangazili Nazmiden de mu- hafaza memurları şüphelenmişler ve tüccarma ve üzerini aramışlardır, Nazminin | üzerinde bir buçuk kilo esrar bu- lunmuştur. Nazmi yakalanmıştır. ————— Halkevindeki toplantı İstanbul Halkevinin dokuz $şu- besinde geçenlerde intihap edil- miş olan yeni komite azaları dün Halkevi merkezinde umumi bir iç- tima aktetmislerdir. İçtimaa Halkevi Reisi Ali Rıza Bey reislik etmiştir. Dünkü toplantıda Halkevinin çıkarmakta olduğu (Yeni Türk) mecmuâsrim daha güzel, daha iyi şekilde çıkmasını temin için yapıl- ması lâzım gelen şeyler konuşul- muştur, Gelecek hafta perşembe günü tekrar toplanılacak, bu mevzu ve Halkevlerinin diğer işleri konuşu- lacaktır, —— Adliye memurları intihap encümeninde Adliye memurları intihap encü- | meni, dün İstanbul postahanesinin adliyeye tahsis edilen (kısmında toplanarak, adliye kâtip ve müba- işleri, bu arada zabıt kâtipliği ve mübaşirlik için yapılan müracaatları tetkik etmiş- tir, Dünkü toplanış, encümenin ad- liye sarayı yangınından sonra pos» vermiştir, Nasıl Kabinelerin devrilmesi» G tahane binasında ilk toplanışıdır. örüyor? yi ; Ve hâkimlerin tahkikatı. na rağmen hâlâ bir şey anlaşıla- 9 MART 1934 —ae Londra Mektubu : Londra'nın Sabahı | İkisinin de okunuşu bir, imlâları ay- ni Morning ve Morning! © Biri sabah, biri matem manasına... İ Sabah, beyaz've boz bir yas gibi. İÇünkü Ingilizi sesiz ve meraşimli köşe- İsinden kalabalık ve nizamsız sokağa çi İkartıyor... | Sabah, Lonldraya Siti'nin kasalarını soymıya gelen ve donuk maskesinin ai- unda gözleri değirmi ve kızıl yanan, hır- sız adamlariyle giriyor. .. İnsan, ancak saate bakarak lâmbasını söndürmek lüzumunu hissediyor. Pence- renizden başmızı uzatıyorsunuz.. Nere- deyse avuç içi kadar bir yer doğru dü- Uçsuz bucaksız bir şehirde olduğunuzu bir türlü Ve tabii, kaşın tam hakkını veren o Ankaranın rüst görünebiliyor.. tasarlıya- YOrsunUZ ve yazın muhte» şem ve mükemmel sabahları gözünüzde tötüyor.... Haytpark, çoktan uyanmış; beş on jissiz, bir gevezenin sözlerini “dinlemiye İbaşlamış bile... Seyrek ağaçların seyrek dalları arasına bir şark © dokuması gibi sarılmış görünen yarı beyaz ve mor, yarı İkazıl ve yeşil fecir, sisten, rutubetten ba- se dönmüş; bir türlü başmı alıp gidemi. yor.. Seyrek ağaçları bir şeye benzete- yim diye muhayyelemi şarklılaştırmanın faydası yok: Çünkü bu yüksek ve yap- raksız dallar, duaya açılmış çıplak kol« lara filân hiç benzemiyorlar.. o Dallarm biribirinden bu kadar ayrı ve ağaçların biribirinden bu kadarcık uzak oluşu, ken- İdilerine ve manzaraya hiç bir kasvet ge- tirmiyor; hepsi bir İngiliz gibi kendi havası içinde yaşıyor görünüyor... . İ Ağaçların arasmdaki asfalt yollar» dan hızlı ve korkunç birer köstebek gi bi altı neredeyse yere yapışacak gibi iki kişilik yeni otomobiller geçiyor. Ankarayı yapan asfalt ve betona Türk kanından bir sıcaklık karışmış — olacak... ! Burada onlar büsbütün maahite uymuşlar, yahut muhit büsbütün onlara intibak et- İmiş: İşte, şu uzun boylu | İngiliz, bir İmüteharrik beton parçası gibi; işte iki katlı otobüsler, asfalt yoldan kopup yu- varlanan bloklar: biribiri ardından yu- varlanır gibi geçiyorlar.. Londranın en büyük mağazalarından birinin: Abdül hak Mollanm dükkânmein üstüne yazdığı İo ber ceste © musraa tam uygun olarak İ“Ne ararsan bulunur derde (o devadan gayri,, denebilen ve hatta içinde eczaha- nesi bile olan “Selfriç,, in (o bahçesinde- yim. Babilonun asma bahçeleri gibi gö- ğe komşu olarak kurulmuş olan bu bah- çe, bu büyük mağazanın damları üstün- dedir. Oradan büyük Londra ( sisinin İmüsaadesi nisbetinde, O #eyredilebiliyor. İMağazanın önünden geçerken © güneşin İAnkaradan selâm getirir gibi gözlerime İiyi ve açık güldüğünü görünce birden İburaya çıkmak ve Londrayı görmek ak. ıma geldi.. İşte; bütün şehir, ayakları» İm altında... Kaleler, sivri aklı eski lordlar gibi civarlarında satılığa çıkarı- lan arsalarma saldırmadan gökte bir şey» ler arayıp duruyorlar ve (o birçok baca, soluk soluğa, durduğu yerde yetişmek iği bir şey varmış gibi tütüp, didi- Uzak ufuklara #is inmiş, Bütün şehir, dört yanı buhar olmakta devam eden, eski tabirle: Sularına cem« re düşen bir denizle sarılmış ve evleri bi- ribirinin üstüne binmiş bir büyük ada gi- bi görünüyor. Ötede yeni yapdan ve Jemabtsliğ şehirleri alan aralıklı istasyon- barı birer burcu andıran büyük (radyo merkezi göze çarpıyor: Bir beyaz Anka- ra kalesi gibi! Kalenin Cebeci tarafından (Lotfen sayıfayı çeviriniz) İnip duruyor.. Dehri Efendi — Azizim, dünya kuru» lalıdanberi bu böyledir: Küçük harsızlar hapse tıkılırlar, büyük hırsızlar ise biri- birlerine yol verirler... ,