K-A-D-I kirmizı olmuştu ve hicabından ö- tüne bakıyordu. Onu bu halde gö- ten doktor hanım suallerine o de- Yam ediyordu: — “Benimle beraber yâşadığın dn sene zarfında sana hiç bir gün Mikantı çektirdim mi? Het istediği- İS yapmadım mı? Sana elimden Beldiği kadar iyi muamele etme- mi? Sen de her zaman benim- ”* beraber yaşadiğım için o mes'ut Plduğunu söylemiyor muydun?,, Erkek bu sualler karşısında git- € şaşırıyor, üzülüp büzülüyor € Arada sırada yalnız: — “Evet —öyle idi— doğru söy üyorsun, hakın var!,, gibi kelime- i kısık bi” sesle tasdik etmek. başka bir şey yapamıyordu. Doktor hanım onun bu kısa cüm İeriniişittikçe büsbütün hiddet- iyor ve: — “O halde neden dolayı ben- ayrılmak istiyorsun? Bundan ir szat evveline kadar bana ( hiç| şey söylemediğin halde ne oldu | iverdin?,, diye soruyordu. irefki hakikaten müşkül Devkide kalmıştı. Dilinde dolaşan | neleri cümleler Kile getirip i : ağzından çıkaramıyordu. | arada sırada yeni sevgilisi» | * Yan gözle bakıyor ve ondan Ora gene başını öne eğiyordu.Ye | hİ sevgilisi de doktor hanımın sual | cevap verecek bir vaziyette | Meğildi. O yalnız erkeğe cesaret rici' nazarla bakıyor ve bu na- tarlarile ona; i — “Hakikati söylesene!,, (o De-! pek istiyordu. Fakat erkek kendi: | finde bir türlü bu cesareti bulamı» | Ordu, doktor hânımm artık sabrı <enmişti, Onun için daha şid- f *li bir tavırla on senelik © hayat Pkadaşına bağırarak demişti ki: >— “Bu sükütun bana henüz ka- *iz olduğunu anlatıyor. Benim İsybubetim esnaşmda belki su ha- Jim seni muvakkat bir zaman için ndırmağa muvaffak olmuştu, Bkat sen şimdi nedamet getirdin, ,“Ylediklerine pişman oldun, ben- en ayrılmak istemiyorsun, değil * Bu sual artık cevapsız bırakıla” azdı. Çünkü doktor hanım haki- | İİ vaziyeti unutmuş ve yanlış dü - | Mincelere kapılmış gibi söz söyle-| Değe başlamıştı. İş gayet o nazik ir safhaya girmişti. Erkek te bu. anladığı için bütün © kuvvetini Araya toplıyarak ve mahcubi. Mi filân üzerinden atarak niha. | * Su sözleri söyliyebilmisti: > “Senden ayrılmak istiyorum, | kü bu kada âşık oldum. M$UZ yaşıyamıyacağıma kanas a, im, Geçen rün kendisine | ii, Belmiştim. Görür görmez ona b Muştu. Bir kaç gündenberi fikrim hep onda idi. Niha- | lif bizi birleştirdi. bundan daha tabii hir ş i İ 150 Sene Sonra A Doktor hanımın on senelik hayat ar- kadaşı hakikaten müşkül bir mevkide kalmıştı ... Erkek bu sualler karşısında kıp- | şey, daha az yıpranmış bir kadın vbilir mi? İnsan arada 8ITA* |1 mart tarihli sayısı dün iki istiyor, daha genç (çıkmıştır. Tavsi Yazan: Dedikoducu Tefrika Numarası: 17 -N görürse, ona meylediyor. Son za manlarda hep bunları düşünüyor- dum. Fakat sana bir $€Y söylemi- yordum. Hattâ biraz evvel bu me- i seleyi sen bana açlığın ve benden daha bıkmadığın için ayrılmak is- temediğin söylediğin zaman dili- min ucuna kadar gelmişti. Senin- le daha fazla yaşamak niyetinde olmadığımı söyliyecektim. Fakat sonra vazgeçtim. Bak, biz ne ka- dar zamandan beri bir arada ya- şıyoruz, on sene dolmak üzeredir. Artık bu işe bir nihayet vermek zamanı çoktan beri gelip geçmiş - tir.,, Doktor hanım erkeğin bu uzun ifadesini dinledikten sonra demis- tiki: — “Evet, maksadını anlıyorum. Esas itibarile böyle düşünmekte haklısın, Fakat ben bu on sene zar fında söna o kadar alıştım ki sen- den ayrılmak şimdi bana pek güç gelecktir. Doktorluk ve cerrahlık işlerine de seni epeyce alıştırdım. mın dokunuyordu. Şimdi birden Yabancı kadın burada doktor hanımın sözünü keserek hemen a- İ tılmaştı: — “Çocuklar için hiç merak et- | meyiniz, onlara bakılacaktır. Bu- raya gelmeden €vvel biz müsaade- nizle terbiye müessesesi merkezi- ne uğradık, vaziyti oraya bildirdik ve merkezden verilen iki memuru da beraberimizde getirdik. — Ara- mızdaki mesele halledilir edilmez, memurlar çocukları alıp ( götüre- ceklerdir.,, Doktof hanım bu sözlere müs- tehziyane bir tavırla cevap vermiş» ti: — “Cok büyük bir lütufta bur lunmuşsunuz, hanımefendi, fakat çocuklara ait olan meseleyi belki başka bir suretle de halledebilir- dik. Meselâ kızımız zeki ve çalış- kan bir çocuktur. Onun müstakbel tahsil ve terbiyesile bizzat meşgul | olmak isterdim. Sonra oğlumuz da sok sen ve faal bir çocuk. Boş za- manlarımda iyi vakit geçirmeme, onun tatlı sözlerini dinliyerek ka- famı dinlendirmeğe muvaffak ol- luyorum, Onun için çocuklar ter- biye müessesesine gitmeyip oya” nımda kalack olurlarsa çok mem: nun olacağım.,, Doktor hanım bu sözleri söyle- dikten sonra çocuklarının yüzüne bakmak istemişti. Fakat çocuklar başlarını önlerine eğmişlerdi. Dok tor hanım bunun üzerine çocukla” rına hitaben: (Devamı var) Ke Matbaamıza gelen x een sera sasenasrasaseane sanasre Barasaseemeeeasse. Serveti fünun e NUZ 9 — VAKIT 2 MART 1974 mi harbı bile mütarekeden sonra duyan bir ada var.. Japonyada, Korada ve yahut! yaret,, te bulunmuşlardır. Bunla ' miş ve bu arzulerı yerine getiril- bunlar gibi dünyanın en uzak yer-' rın ifadesine göre 65 senedenberi miştir. Adada “para, lerinde vakı olan bir (o hâdisenin bir çeyrek saat sona binlerce mil uzakta bulunan kıtalarda şayi ol- duğu bir zamanda dünyadan, dün- ya hâdiselerinden haberi olmıyan, hattâ rivayete göre, Avrupa bar- bini, ancak mütarekenin imzasın- | dan sonra öğrenmiş memleketler de varmış... Bunlardan biri Okyanus deni- zindeki İngiliz müstemlekelerin- İden Tristan de Gunha adasıdır. i Bu adaya bir buçuk senede bir de- fa posta gelir ve gidermiş.. Yalnız fevkalâde ahval müstesna olmak üzere. (Fakat, Umumi harp gibi fevkalâde bir hâdiseyi haber ala- miyan bu ada için (o “fevkalâde, denilmeğe şayan olacak bir hâdi- se ne olmalıdır.? Acaba, Groen- land yarım adasının batması veya- nun birden dalgalar altında kal- ması mr?! Tristan de Gunha adasının sa- böyle fikrini birden bire değiş-! Arada sırada bana oldukca yardı” | kinleri 190 kişiden ibarettir ve ba- lıkçılık ve çiftçilik ile meşgul olup Doktor hanımın on senelik ba - bire bu mühasebeti kesivermek | yaşamaktadırlar. bir | isime gelmiyor. Sonra çocukları” | Fransiz “deniz mektep gemisi gla lane düşünüyorum, fa ea dArE ahiren bü adayı sis yaret etmiş ve üç kişiden mürek- kep olan ada “erkân ve memurla» rrı,, gemiye gelerek “resmi zi- Bir sine prensi kuvvetli bir film rejisörü Belgratta çıkan “Politika, ga- zetesi yazıyor: “Berlinde uzun Zâman oturan ilk defa Fransız bayrağını taşıyan | bir gemi ada sularına gelmiş. A Adayi Ziyaret öden Tamdariç mektep krüvazürü süvarisi Donval rkezi olan “Edimburg,, şeh- i da me i İ İ İ hut Japon toplu adalarının tüyü | ri “erkân ve memurları,, ile Fran- sız harp gemisi erkânı arasında, bu gibi ahvalde âdet olduğu gibi, uzun nutuklar teati olunmamış ve gemi süvarisi, bu târiki dünya ze- vata bir kaç çuval un, kahve © ve şeker vermiş. Bundan sonra gemi kumandanına ada halkınm, “yer- li mamulât,, tan fok derisi, öküz boynuzu ve saireden işlenmiş ma- mulâtı Fransız tütünleriyle takas etmek arzusunda oldukları söylen- | mütevazi bir kız idi. Uzun uzadı- i ya dereden tepeden konuştuk. Bir aralık söz güzel sanatlara dökül- denilen şeyden eser yoktur. 198 kişi ara- sında alış veriş takas ile yapılır. Gemi kaptanmın, Londraya ve yahut başka bir yere telsizle bildi- rilecek haberleri, gemi doktorları» na muayene ettirilecek hastalara olup olmadığı hakkında sorduğu suale adanım en yüksek şahsiyeti M. Petto şu cevabı vermiştir: — Söyliyecek müsatcel bir şey yoktur. Yalnız Amerika için size bir posta paketi vereceğim. Paket üzerine pul yerine imzamı ve be- lediye mühürünü koydum. Tristan &dasmda ne pul ve ne de banknot vardır. Discowery bundan bir kaç hafta evvel geldi ve postamızı ge- tirdi.. Şimdi de yeni posta için 18 | ay beklemek lâzm. Birsz uzun amma burada yalnızlıktan hoşla- nıyoruz. Patates çok sıhhi bir ge dadır; lavsiye ederim. Hastalara gelince, bizde hemen hiç — hasta yoktur diyebilirim. Hava çok saf- tır ve bunu teneffüs edenlerin 2- dedi iki yüzü geçmiyor. Havanın zehirlenmesi varit değildir. Mü- saade ediniz de sizden ayrılayım. Ben ve milletim ziyaretinizden çok mütehassistir. Yaşasın Fransa...” Dünyanın en mesut biri olduğu» na şüphe edilmiyen bu adada ne deniz kablosu, ne telgraf ve ne de radyo makinesi vardır, ma artistile evlenecek İsveç dür! eliyle işaret ettiğini gördüm. Göz- lerime inanamıyordum. Karşım- da Erika bulunuyordu. Modanm ve film stüdyolarında işliyen bir | dü ve Mile Erika en büyük arzusu | on ibdalarına göre giyinmiş idi, hemşehrimiz, İsveç prenslerinden Sigvard ile evlenecek olan Mlle E- rika Patseki yakından tanrmakta- dır. Bu yurtdaşımız prens ve sev. | gilisi hakkında bize aşağıda yaz. dığımız malümatı vermiştir; Prens Sigvart Münihte tahsilini bitirdikten sonra Berline gelerek Ufa stüdyolarında iki sene | film rejisörlüğü © öğrenmiştir. Prens Berlinde Mütenekkiren ve Sigvard Holger müstear adı ile yaşamıştır. Mütevazi bir odada ikamet ediyor ve Aristokrasi mekafilinden kaçı ,nıyordu. Tavru hareketleri gayet sade ve tabii idi. Kendisini stüdyoda beyaz man- İto altında ve koltuğunda senario i olduğu halde görenler karşıların- dakinin bir prens olduğuna ihti: mal veremezlerdi. Bundan yedi sene evvel, tama- men tesadüfi olarak, Mille Erika Patzek ile tanıştım. Hayali bu- gün de gözümün önündedir: Kü- çük solgun bir çehre ve | bulanık gözler... Beresinin kenarlarından sarı saçlarının kıvrımları sarkıyor» i du. | Üzerinde gayet mütevazi o bir ri Berlin kızlarında film artisti olmak olduğunu söy- isveç Prensi Sişmard ledi. İki sene mütemadiyen gö- rüştük. Kendisini daima, ecnebi dilleri ve yemek pişirmek öğrendi- ği Letehaus önünde — beklerdim. Kendisine ekseriya evine kadar re- fakat ederdim. Bir gün ansızın u- zun bir seyahate çıktı ve bir daha görmedim. Bir gün Tauentzinstrasse'de bir | Hararetle söz söylüyordu. Adetâ tamamiyle değişmiş bulunuyordu. Bu varlığın nereden geldiğini s0r- © İmadım. Bir müddet sonra, baba- | sının Berlin hallerinden birini isti- İ car ettiğini öğrendim. Zenginlik | Erikaya kibar konakların rını açmıştı. Bundan sonra kendisine bir ba- loda tesadüf ettim. Nişanlandı. ğını söyledi. Almanyanın sabık tenis şampiyonu Paula von Resni- çek ile olan nikâhını bozan | muharriri von Resniçek ile nişan- İanmış.. Görünüşe nazaran Erikaya yal- nız “von,, esalet sıfatını takınmak müyesser imiş; bir müddet sonra bu nişanı da bozdu. Güzel sanatlar isi balo- sunda tekrar 'Erika ile görüştüm.. Sabahın sekizine kadar dan v Balodan sonra o Pierette ve ben de İspanyol kostümü ile Berlin so- haklarında gezerek “Romanisches Cafe,, ye gittik. Uzun zaman Mile Erika Pat- zeki görmedim. iŞmdi de hakiki <amekân önünde duruyordum. Ya: İ bir prensle evlenmek üzere oldu- nımda bir korne sesi işidildi. Dön- | İlgen | Bilene kaput vardı. O zamanlar (o henüz | düğüm zaman zarif siyah bir oto- yen dan ae yiame| Küçük bir tacirin kızı idi. Mile E-| mobil içinde oturan kürklü bir ka- | #unu İsitiyorum. o Tebrik ederim. “wka bütün dostlermm ve arka» a nun gıpta edecekleri . bie