ei l Annenin Çocuk zerinde Bıraktığı esir Derecesi Annenin, d İoğ ç dg zerindeki ç ğurduğu çocuğun ü esiri ne dereceye ka- rak ye poktadan yapılan bir meşrolundu. Yusturya gazetesinde k ii Yapan, kadınlık Ohare- 'nin başımda bulunanlardan testir. Mariyet Sen — Je - Va. Görüştüğü, fikirlerine kıy- Met verilen üç zat, tanıştıkları bu aristokrat kadma, bu hususta ne Üşündüklerini etraflı surette an- İatmışlardır. Bir sohbet esnasmda aldığı notları neşretmeği faydal: gören kontes, yazısına şöyle baş- ir: ir nu ., l “Son-zamanlarda hemen bütün aileye Avrupa memleketlerinde tekrar eski ehemmiyetini vermek lüzumu hissedildi. Aile, mazide olduğu gibi istikbalde de cemiyet Yatmın sağlamlığını temin ede- ,, “sas mahiyetinde kalacaktır. Ailede annenin rolü büyüktür. Ço- cuk üzerinde tesirinin derecesi in- kâr edilemez, Dolayısile, gelecek | nesil üzerinde de annenin tesiri, elbette bariz izler & bırakacaktır. Ben, bu kanaatteyim. Ve annenin, doğurduğu socuğun üzerindeki te- sir derecesine dair konuşulurken, üç kıymetli şahsiyetin ileri sürdük- leri mütalenları, şu smrada neşret meyi faydalı, buldum.,, pp Kontes; bundan sonra doğrudan doğruya kendisine anlatılan seyle- ri tesbite geçiyor. Önce Dr. Miha- el Maynişin fikirleri... Bu zat, şöy- le demiştir: — Annemi hatırladıkça, kalbim heyecanla çarpıyor, O, beni do- Zurmakla kalmamış, doktorların yaşıyacağını pek ummadıkları za- yıf, bastalrkir çocuğunu yaşatmayı bilmiştir. Biraz büyüyünce, bana ilk dersi veren annem olmuştur. Fileri terbiyemle babamdan ziya - de alâkadar olduğunu da itiraf et- « Bugün doksan dört ya- ki ar ve aile muhitinde asrafla mükemmel bir ev ka- dm deresi tatbik eden annem, niyet hayatma karşı da öteden- göstermiştir. Sade mem m değil, bütün Avrupa mem. vade bildiğiniz gibi kadm. erinin başında hatıra er birisi de kendisidir. imdi © doksan dört P yaşında.... Ben de yetimi, beşindeyim. Çocuk. a z kar. söyliyebilirim, a e po duygusu da ayni şekild pe KAF . Yi sekildedir. Muh- telif vaziyetleri Sözden iri ken, herhangi bir ka, ar ei onun ne düşündüğünü arastırrrım, Hemen daima birlestirimiz gri, lerinin çok isnhetl; olduğu ni sundu treddüüm yektyr. Annem, ba a daim» ilham, teselli; ve İli çet ver, Bumu unutmadım ve y. Mutamarm; — İ İ | i Mya a, "inni yy | | izabel Cuvul yy yy şunları söylemiştir: çizmek hususunda çok büyük tesi- ri olduğu muhakkaktır. Babam, mektep tahsilini muayyen şekilde tamamlamamı gözetiyordu, Ken - disi belediye reisi idi. Fakat, an- nem ayrıca lisan ve piyano dersi almam hususunda ısrar ediyordu. İlk piyano muallimim, musikiye istidadım olmadığını (söylediği | halde, annem kendi sezişine onun söyleyişinden daha ziyade inandı. Beni Şopenin en kıymetli talebe- tene götür dü. Bu piyanistten aldı- gım dersler, musiki tahsilimin €- sasını teşkil eder, Benim ilk bestelerimi alâka ile | karşılıyan, annemdir. Notaları a- | bp meşhur şarkılar bestekârr © A- dolf Jensene götürmüş, nasıl bul- duğunu sormuş, bestekâr, bunları beğenmiştir. Annem, benim felie- fe tahsil etmem hususunda başlıca tesir icra etmiştir. Lisan, musiki, felsefe, Tiyaziye... Annem, bana Pe öğretmek istemişse, arzusunu yerine getirmiştir. Annenin, de- gurduğu çocuğun üzerindeki tesir derecesi hakkında bunlar kâfi bir ikir veriyor, değil mi? Annem, beni bütün bu sahalar» da çalışmağa tahrik ettikten son- ra, asıl musikiye meylim ve istida- dım olduğu kanaati (kat'ileşince, kuvvetimi bu sahada teksif etme- mi temin etmiş, beni meyil ve isti- dadıma aykırı gelen sahalardan çekip almıştır, Bestelediğim muh- telif musiki eserlerinin, operaların temsillerini gördükçe, bana isa- betle yol göstermiş olmanın zevki- ni duyan annem, “Don Kişot,, isim li musikili eserimin tercümesi hay- İı çetin olan metnini Fransızcaya tercüme etti. Bu sırada seksen ya» şında idi! Annem, bir insanım ancak çalış» mak istediği ve kabiliyet gösterdi. ği sahada çalışmakla mes'ut ola- cağını bilen bir kadındı. Bir anne için, bunu zamanımda sezebilmek, Dı Vilhelm Kintel, bu bahiste | en büyük bir meziyettir. — Annemin, benim terbiyem ve | istikbalde takip edeceğim yolu| lerinden biri olan Mortiye dö Fon- | Annem, | --B Holivut Modası öd Yıldızlar eee Nasıl Giyiniyor ? Holivudun genç ve şık yıldız- larından Cin Hovardın giyinişini gösteren üç resmini, geçende ne#- retmiştik. Bugün de gene Holivudun genç ve şık yıldızlarından İzabel Cu vulun omuzlarına pars derisi al mış olarak giyinişini, İren Bent- leyin boynunda (o kürk, sade bir manto ile giyinmiş gösteriyoruz. İzabelin Oomuzlarmdaki pars derisi, tabii biçimdedir. Elbise sinin rengi yeşil... İrenin mantosu lâcivert, kolun yukarı kısımları pelerin tarzında iki kat parçalt bu suretle karşılaştığım engelleri | yıkarak, inkişafımı o kolaylaştır mıştır. Muhakkak, ki anneler, çok yüksek sezişli oluyorlar! p Dr. Klemens Holtsmayster de, bu mevzua dair şunları anlatmiş- tır; —Biz, sekiz kardeştik. Hepimiz de annemiz tarafmdan şrmartıl madan sevilerek büyütüldük. An- nemin terbiye ediş tarzının, haya- tımda kayde değer tesirini gör- düm. Annem, çocuklarmın hangi sahalarda çalışmaktan zevk duya- caklarnı, daha küçük yaştayken tam bir isbetle keşfetti, Neşeli, her şeyi hayıra yormağı tercih eden, çocuklarını kin beslemeğe değil, iyilik yapmağa sevkeden bir ka- dmdr, Sekiz kardeş arasmda yek- pareleşen bir kardeş muhabbeti kurmak için, pek dikkatli davra- nırdı. Meselâ, iki kardeş kavga et- tiler, biri diğerine bir tokat aşket- ti. Annemiz, tokat vuranı azarla- makla beraber, tokat vurulana da, kardeşinin kendisini sevdiğini, fe- na bir maksatla hareket ( etmedi- ğini, nasılsa bir kabahat işleyiver- diğini söyliyerek, hemen barıştır. ma yolunu arardı. Hayatımı nikbin ve neşeli bir halde geçirdim. Beni bu halde ya- şatanın annem olduğu, şüphesiz- dir. O, küçük yaştanberi beni böy- le yaşamağa alıştırdı. Bütün kar - deşlerimi alıştırdığı gibi! — am .. Baloda Fısıltı... Baloda dansettikleri adamm o- muzuna başımı hafifçe dadı: — Öyle neşeli bir dans edişiniz | var ki... Hem de bu arada benim! essizliğimden bahis açıyorsunuz. Karımızı unutuyorsunuz gal'ba.... Dimdik duruşlu erkekten şu ce- vabı aldı: — Kat'iyyen!... Cebimdetri men dile yaptığı düğüm çözülmedikçe, onu unutmak imkânsız? dayıyan ! şuh kadın, erkeğin kulağma fısık | gatti yy yg iren Bentley Ev döşemek hususunda, son za- manlarda kübik tarzda mobilye- nin tercihi, şümullüce benimsenil- di. Bu tarz, buradaki evlerin dö- şenmesinde de tercih olunuyor. Kübik koltuklar, kübik masa, kü- bik ayna, kübik dolap v. 4!..... Fakat, bu modaya uygun hare ket edişin, genişçe bir tatbik saha- sı bulmasına rağmen, evlerini eski tarzda döşeyenler yok değil. Kü- bik mobilyeden burada bulunduğu gibi, Avrupada ve hattâ daima en yeni tarzdan, bu tarz acayip te olsa, en çok hoş- lanan kimselerin yaşadığı Ameri- kada da bulunuyor. tn görünüşünü verecek kadar ye- nilik iptilâsı gösteren ve lev, evinin mobilyesini seçmekte, umumiyetle değilse bile, herhalde kısmen pek muhafazakâr davra- nır, Resimde görülen çalışma oda- sı, kendisinin en çok eski tarzda mobilyeden hoşlandığını teyit e- decek tarzda döşenmiştir. Yazı masası, yaldızlı, kabarık süslü, ince bacaklı bir masa.. Hem eski tarzda, hem de çok kıymetli hoşlanmıyanlar | Meselâ, saçlarının rengine plâ-| “Plâtin | | saçlı yıldız,, diye anılan Cin Har- | bir masadır. Bir müzayede sıra -| kor ortasında sında bunu gören güzel yıldız, der | duyması... İşte sebep, bu! .. K VON SE Bir İikic Sevgi Uyg Mübalâga Eden ' Erkekle Tecrübeli Kadına Dair Bir takım şairane sözlerle sev » gisinin derecesini anlatmak, ka- dını, çok sevdiğine inandırmak is- tiyor Fakat,.. şu göğe çıkıp yıldız» ları aşağıya indirmek mübalâğası- nı bir tarafa bırakalım da dünya- nın tâ öbür ucuna gitmek iddiası üzerinde duralım. Hiç değilse, bunda kanatlanmak lüzumu yok! Yaldızlı, cazip © sözleri daima i ihtirazi kayıtla dinliyecek Okadar tecrübeli bir kadın, bu iddia karşı» İ sında gülümser. Bilir ki, böyle di- yen erkek, kendisile şöyle bir kır gezintisine çıktığı zaman bile, ça- bucak yorulur. “Bir ağaç altı bul sak ta gölgesinde oturup biraz din lensek!,, der. ? Aleksander Engel yy yy gag By yg yy Ev Döşemekte Eski dik Tarz Mobilye VD hal almak hevesine kapılmış, tabit o beğenince, kendisine perestiş e- den milyon sahibi erkekler, satın alıp hediye etmek istemişler, ara- larımdaki müthiş rekabet bu'mü'. zayede de büsbütün * hararetleti- miş, fiyatı arttırdıkça arttırmışlar ve nihayet masa, en çok parayı verenin üzerinde kalmıştır. Masa, bu suretle Cin Harlovun çalışma odasında yer tutmuştur. Odanın perdeleri de uzun, ağır, ipekten kumaşlı ve kordonludur. Yıldız, bu odada çalışmayı pek se- ver, hemen bütün mektuplarını bu odada, bu masa başında yazar, Cin Harlov, kendisiyle konu - şan bir gazeteciye bu hususta şun- ları söylemiştir: — Ben, yenilikten hoşlanırım ! Bundan ne dereceye kadar hoş- landığımı uzun boylu anlatmama hacet yok... Saçlarımın rengi, gi- yinişim, süslenişim, yenilikten ne derecede hoşalndığımı anlatma ğa yeter!. Şu halde neden çalışma odamı eski tarzda döşettim?. Bir çok ci- hetten yepyeni obirtarz ortaya koyan bir insanım, buna zıt bir de- tezadın zevkini