— 83—VAKIT 8 ŞUBAT 1934 Hikâye mm | | Hik â v e Bm 7 sene Onu evvelâ koğuşun kapısından çıkardılar. Sonra avlunun kapısın- dan.. Sonra müdürün odasına sok- tular. Eline mühürlü bir kâğıt ver- | diler. Müddei umumilikten gelen tahliye vesikası... Ve nihayet ken- disini hapishanenin “kapısmdan | dışarı çıkardılar. Hapishanenin rütubetli koğuşundan güneşli ve aydınlık bir güne çıktı. Serbesiti.. Hapishanenin eşiğini atlar o atla- maz adeta bir rüyanm içine gir- miş gibi oldu.. Güneş o kadar par- Taktı ki bir müddet gözleri alışa- madı... On bir seneden beri güneşi | bu kadar yakından görmemişti. Hava almak için günde bir defa kendilerini çıkardıkları o bahçede bazan güneş olurdu. Fakat bu gü- neş ona başka türlü geldi. Süngülü nöbetçinin önünde bir müddet durdu. Burun deliklerini şişire şişire geniş bir nefes aldı..| Ooooh!... 11 sene 97 gündenberi böyle nefes almamıştı. 11 sene 97 gün!... Başını çevirip arkaya, ha - pishaneye baktı. Şimdi bu koca | taş bina ona hiç soğuk gelmiyor- du, Hattâ ondan ayrıldığı için içi- ne hafif bir eziklik te vardı. Ve ilerlemeğe başladı. Az daha çiğneniyordu. Onu bir otomobilin İ dirnekapı haricinde idi.. 97 gün * Yazan dasında, günah yatağının yanında çırpmırken affetmişti.. Hapisha- nede iken yavaş yavaş acımağa başlamıştı. Aklına geldikçe içine bir takım sıcak damlalar aktığını hissederdi. Şimdi park sandalyesinde otu- daşının mezar... Gidip onu ziyaret etmesi lâzım değil mi idi? Mezara gitse izzeti nefsine do- rurken kabarık bir toprak yığını |” gözünün önüne geliyordu. Arkas! | : Perşembe Cuma 8 ŞUBAT 9 ŞUBAT 23 BAYRAM 24 BAYRAM | Gün doğey ; 74 | Gün baş iğ Sabah saman — 1808 7. 186 4m ©” bl ize 18,36 sw m 346 Ak$am samaz Yatsı samaz Imsak Yakın geçen güner Yılınkalan » Bugün ISTANBUL — 18,00 den 19 a kadar! Gramofon neşriyatı, 19,00 19,30 ajans ve muhtelif neşriyat, 19,30 21 Kemal Ni- kunuyordu. Mezar taşmın: —Vay boynuzlu vay.. Gene be- ni görmeğe geldi!.. Diye alay etmesinden korkuyor. du. Gitmese içinden bir ses: — Onu öldürdün... Kendisine | karşı bir tek vazife hissetmiyor musun?.. Diyordu. X Karar verdi: — Gideceğim... Beş parası yoktu. Halbuki ken- di öldürdüğü adamm mezarma 11 sene sonra giderken eli boş git mek istemiyordu. Bekçiye çaktır - madan parktan bir tek büyük pa- patya kopardı... Bir saat sonra E- e Ona mezarın yerini tarif etmiş önünden zorla çektiler. Anladı ki 11 sene içinde sokakta yürümeği unutmuş !.. Sonra gürültü... Tramvay ça: çanı, otomobil kornası, araba te- kerleği, motosiklet pat patı kafa- | sm uğul uğul uğuldatıyordu.. Ha- | pishanedeki koğuşunu (Eminönü meydanmdan çok daha sakin bul- du. 11 sene içinde herkese bir te- lâş, bir çabukluk; bir didişme gel- mişti. Yürüdü. Nereye gidecekti?.. | Sultanahmetten aşağı indi. Salkım | * söğüt... Park... Oldukça erkendi... Sabah güneşi omuzlarını tatlı tatlı ırtıyordu. Parka girdi... Ağaçlar arasmda yürüdü. Denize bakan | bir wraya yan geldi... önünde iki rakam uçuşuyordu. Bir sürü “L1,,ler bir sürü “97, ler... 11 sene 97 gün! Bir saat güneşin altında düşün- dü. Kendi kendine mırıldandı: — Acaba gidip görsem mi?.. Kafasının içindeki sinema şeri- di geriye doğru döndü, döndü, döndü birdenbire 11 sene evveli- ne geldi... Cinayet günü... Bir otel odası, Karısınm heyecanla girdiği oda... Kendisinin kapıyı kırıp içeri giri. sil... Karanlık... Karısmn an. cak farkedildiği silüeti!. Karan- İıkta bir erkek sesi “yanaşma!.,, Kimdi? Karısmı elinden alan bu meçhul erkek kimdi?.. Bilmi- yordu. Tabancasını karanlığa sık- | tı.. Bir feryat. Ve yere devrilen | bir insan... Bir müddet sonra elek- triği açmışlardı. Oda aydmlık!. Karısı bir köşeye büzülmüştü... O zaman yerde çırpman meçhul er- keğe baktı: En sevdiği, kardeşinden sok | İ sevdiği arkadaşı!... Onu karakola | götürürken yaralı çoktan ölmüş- tü. O günden sonra karısmın ne ol- duğunu bilmiyordu. Bildiği birşey | vardı: Arkadaşmı Edirnekapıya | gömmüşlerdi... On bir senedenberi arkadaşını çok düşünmüştü. Onu daha otel o- Gözlerinin | lerdi... Buna rağmen uzun uzun & tadı, Buldu!... Fakat bir serviye layanarak irkildi... Mezarın başı" la bir kadın, ihtiyar bir kadın var- dı... Çökmüş, vaktinden evvel yıp- ranmış bir kadın.. Toprağın üzerine eğilmiş meza- rın taşlarını ayıklıyordu.. Bu kadına dimdik nazarlarla baktı: Karısı!... Zeynep!. Zeynep. Karısı, Zeynep... Otel.. evdiği adamt!... Mezarın ayak ucuna çömeldi. Karısı onu görünce hiç hayret et- medi, Bir saat böyle durdular. Karısı. 11 se Kardeşi gibi ne!.. 97 gün... raber döndüler, Zeynep fırından İyazı Bey grupu (alaturka musiki), 21,30 tarafından dans musikisi, « İnes, Bayer Valse, Sounen, 18,45 alatur- *İkn saz, 20 ajans haberleri. 119,40 piyano konseri, (20,50 Düğün neşriyatı, Max Sehönherr, | nili konser, 1 pik. Akşam hava kararınca eve be” | Doktor Ali Şükrü Bey tarafından konfe- ran, 22,30 Necip Yakup Bey orkestrası | ANKARA — 12,30 Gramofon, 18, Or- kastra: Boieldicu oüverture Le calife de Bağdat, Potpourri das Land des Lachle- VARŞOVA 1412 m, — 16,40 Orkes- tra konseri, 17,55 piyano refakatiyle şar- kılar, 18,20 piyano musikisi, 22,45 plâk, 23,30 Adria dansinginden dans musikisi, 24 müsahabe, 24,05 dans musikisi. BUDAPEŞTE 550 m. — 18,30 Ope- ra orkestrası tarafından F. Friodlin ida-| resinde konser, 20,30 Macar operasında verilecek temsili nakil, müteskiben Eu.| gen Pertiş Sigan musikisi takımı, 24,30 Pataky caz takımı. BÜKREŞ 364 m. — 13 Plâk, haber İler, plâk, 18 Diniko orkestrast, 19,15 Gr! Diniko orkestrası, 20,30 Bükreş opera- sından naklen opera temsili. VİYANA 507 m. — 17,50 Konser,, 20,35 Aktüalite, Hedy Renda, radyo orkestrası, 23 Josef Haydanm eserlerinden mürekkep konser, | 24 akşam konseri plâk ile... BRESLAU 316 m. — 17 Hafif musi. ki, 18,50 yeni şarkılar, 20 milli neşriyat| dansa benzer yeni musiki, 21 yünün kısa haberleri, 21,10 Avusturya, 21,30 tagan- BORSA | (Hizalarında yıldız işaret olanlar üzer. ği ekmek aldı... : ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir imi Temsilleri yn Akşam suvare Saat 19,30da Lüküs ll | OPERETİ Yazan: Ekrem veCemal so . m VAKITN Gündelik, Siyasi Gazete İstanbul Ankara caddesi, (VAKPT) yurdu i ! TELEFON NUMARALARI: Yazı işleri telefonu; 24819 İdare telefonu : 24879 Telgraf adresi: İstanbul — (VARPP) Posta Kutusu Na de ABONE BEDELLER! Türkiye M0 Er. e 400 ww, İLAN UORSTLERİ: "Ticari ilânların ilin söyfalermde sap- timi 30 kuruştan başlar. İlk sayıfada 350 kuruşa kadar çıkar. Büylük, fazla, dovamh ilân verenlere ait ayrı tenzil vardır Resimli Hânlarm bir satırı 10 kuruştur. KÜÇÜK İLANLAR: Bir defası 30, iki dafası 50, üç defası 65, Gİ! dört datam T5.ve on defası 100 kuruştur. Üç aylık dn verenlerin bir dafası mecca- nendir. Dört satırı geçen ilânların fazla satırları beş kuruştan hesap edilir a mM GEM Ecnebi 100 Er. 1460 Ano 300 esans ana g | lerinde 7 ŞUBAT muamele olarlar. | dır.) Rakamlar kapanış fiyatlarını pösümsi r | Nukut ut (satış) ne Londra » Neryoru a Paris * Milânp * Brükie * Atisz | * Cenevre * Salya 120, 169, 201, ra, ». sm, Mi, » 4 zdepete 4 » Bük roy) » Belgra: ri * Yokolumu 44 * Amsterdam 84, » Altın * Prag 1ga, «İs Mettüiye e Stokhoim (a4, —İ * Binicer caz, AD mM m Çekler (kap. sa. 16) Mi a « Londra Stokla a, * Nevyort Paris Milâno Brükse “94, 9 o 206 00106) 2.40 — 130700 » Per 88 340109 ».S283 tasa 5) 6i Deiçra Yokohama 0019) Möskowa ESHAM Şir. Hayriye Tramvay U, Siğorts Bomonti 1033 da ter istikrazlda Sark D.yol D. Muvah Elektrik Tramvay Ergani Rabtimi 41,16 0830 LE N s1.00 *.33) Anadolu! S20) Anadola! —İ s Mümessii A Gümrükler 1998 Mü A Bağdat 4ss0 İİ 4059 İİ 345 İİ l I Galata yangın kulesine belediye İ lar, geçti... Sırık dikildi, küre ' aylar... İ yor... | bi olduğu saatlerin, ceplerimizde- | merkezinde kısa bir gezinti İ sinin düdüğü ile âyarlamış bulu- İİİ kamız dört dakika. İ olsaydı? Ve tren tam 14,25 te kalk İ saydı)... Hâlâ “ Saat,, meselesi ER A A AN ER Küre düşüyor, düdük ötüyor, fakat... Şehrin muhtelif yerlerinde saatler kendi bildiklerinden şaşmıyorlar ! SEHRİN MUHTELİF Dedikodusu günlerce sürdü: sırık dikecek, Sırığın ucunda bü- | yük bir küre... Tam saat on ikide, otomatik bir düğmeyle küre düşe- cek, Düdük ötecek, saatler ayarla- nacak... İ Mükemmel fikir, nakil vasıtala- rının tâbi olduğu saatlerin ayrılı- ğmdan büyük bir sıkıntı duyan İstanbullular sevindi... Günler, ay- ta» İ kıldı... Bu defa, şehrin köşe buca- ğma sesini eriştirebilecek kuvvetli bir düdük arandı... Gene günler, Düdük te takıldı... Fakat, küre bir türlü düşemiyor, düdük | bir türlü ötemiyordu. Gözeteler Körgün “tebliği “Fes mi,, gibi yeni bir haber neğrediyor müjde veriyordu: “Vakit küresi bir aya kadar işli yor; on beş güne kadar işliyecek; bir hafta sonra saatler bir ola- cak.,, Aylar ve nihayet seneler geçti... # » Küre saat tam on ikide düşü- Düdük saat tam on ikide yor... Fakat... Acaba düşen küre ve ö- ten düdük, nakil vasıtalarının tâ- ötü- | l ki kronometrelerin yelkovanlarını tam on iki üzerinde birleştirdi mi?. Hayır! j şehrin z yap- mak, vakit küresinin ne işe yara- | dığını size anlatır... Gelin, bu kısa gezintiyi burada sizinle birlikte yapalım.. ». Müsait bir vaktinizde .».. Saatimizi evvelden Galata kule- nuyoruz... Sirkecideyiz... İatasyo * nun saat kulesine bakalım: 14.22, bileğimizdeki taat 14,26 dır. Far- “Bir şey de- ğil,, mi diyorsunuz?.. Fakat düşü- nün ki, işsiz güçsüz bir zamanı mızda şöylece bir gezinti yapıyo- ruz... Ya Küçükçekmecede işimiz İstasyonun can sıkıcı, ka- labalık salonlarında dakikalarca, belki de saatlerce bekliyecektik... Saatimizi belediyenin vakit kü- resile denk getirdiğimiz için ken- dimize mi kızacaktık? Vekit küre- sini icat eden belediyeye mi öfke- lenecektik?, Oo Saatini (o düdüğe ZERİNDE SAH . uydurmıyan kumpanyaya mı söy- lenecektik?!... Telâşlı bir adam, köşenin başın- da, yeleğinin cebinden saatini çı » kardı. Büyük bir itina ile kapağı" nı açtı. Bir istasyon kulesindeki saate, bir kendininkine baktı. Du- daklarını sarkıtı, Ve saatini dü- zeltti, Bu adam belki de bir vapur yol- cusudur... Belki Kadıköyünde ho- calık ettiği bir metkebin ders saa" tine yetişecek... Belki Boğazda o- turuyor; herhangi bir dostu ile ran devusu vardır; iş üzerinde görüşe- cek... Vapuru kaçırmak bu adam için artık mukadderdir... Çünkü saati- ni dürüst olmıyanbir saatle Âyar- İamıştır... Bineceği vapur saatinin, düdük- le âyar edilmiş olmadığı ne ma lâm!... a 14,16 - 14,27. Bahçekapı tramvay durak ye- rinde, tramvay şirketi direğinde de bir büyük saat bulunur.. Bile- ğimizdeki sıatle bu saatin farkı tam 11 dakikadır. » Yenicami o muvakkithanesin * deki saat 14,25 i gösleriyor.. Bi- zimki 14,28... Üç dakika geri. ... Tuhaf! Eminönündeki büyük saatle bileğimizdeki saat birleşti. Siz de şaşıyorsunuz; biz de.. Şaş- makta hakkımız var.. “4 Üsküdar vapurunun © hareket çıngırığı kıyametleri koparıyor... Vapur islim üzerinde.. Koşanla- rın haddi hesabı yok.. Bu bir ye ğın halk, oturdukları semt vapur- larının hareket saatlerini bilmi- yorlar da onun için mi böyle son dakik-ya kalıyorlar?. Saatsiz mi- dirler?. Yoksa.. saatlerini düdük- le ayarlamak bahtsızlığına mı uğ» radılar!.. Bu sonuncu ihtimal, hepsinden kuvvetli.. Memurun hareket dü- düğü öttü. Vapur ayrılıyor. İske- lenin parmaklıklı kapısı, merdi- venden yuvarlanırcasına inen tık- naz adamın suratınm Ortasına “Pat!,, diye kıpandı. Pofurdıyan adam, avucunda tuttuğu şimendifer marka saatini büyük bir öfkeyle sallıyarak par- maklığın gerisindeki memura çı- kışıyor.. Şişman adamın saatiyle, vapurun kalkış saati arasında beş ! dakika fark var.. Neden böyle o- Devami 9 uncu, sayıfanın. bici sütü sonunda