— Çıldırdın m: Yavru? — Hayır çıldırmadım.. Dünya vız geliyor bana. İ — Alâ. İ — Hayır, bu kadarı âlâ değil. —— Daha ne istiyorsun. — İğil diyorum.. — İğildim. — Beni bir kere öp.. Güzel kız- ; sın, güzel kokuyorsun! Peyman, Yavruyu, yan tırafta- ki küçük odaya çekti. Çozuğun yüzüne endişeli bir gözle baka” rak yanağını uzattı. ! Yavru, heyecan içinde, kalbi yerinden kopacak, göğsünden fır | ıyacakmış gibi atarak, kızm ya- | nağını candın öplü. Sonra, bir-| sustu ve eliyle odadan çık- denbire sakinleşti, Ta öbür taraftan, a.inesinin s€- si geliyordu. Fikriye şarkı söylüyordu. Oğluna seslenmek için şarkıyı kesti: — Yavru burada mısın?. Fikriye ne kadar gençti?.. Ne kadar çılgındı?... Yemeğin sonunda, kapı çalın- | dı. İçeriye Saime girince, “Güzel ler güzeli,, aaşladı. Amma çok şaştı. Samimi bir hayretle: ber gitmemişti?. Demek yalnızdı Yalnız bile olmasa, yanındaki kâ- din ehemmiyete değer bir kadın değildi.. Saime yoktu ya, kim ©- lirsa olsun, ehemmiyeti yoktur: Fikriye tekrar ediyordu: — Yat. demek buradasın?!» — Buradayım, dedim ya 1919 görüyorsun.. sinirlendi. Fikriyenin »€ > Fikriye orunla alıy ediyor” sir Eldivenlerini çıkardı, çantasiy- le beraber kanapeye fırlattı, ken- dini' bir koltuğa attı. Fikriye tekrar etti: — Demek buradasın?.. — Çıldırıyor musun Fikriye... Buradayım işte.. Öf, bu pis ke din de iğrenç mahlük!.. — Amma yaptın?. . — Elimde olsun, derisini yü- * V — Ay, dedi, sen burada mısın? — Burudaymı?.. Ertesi gün cuma olduğundan, ee ili çalışılacak ders yoktu. Demek Pertev Saimeyle Re Yavru intikam alacaktı. — Yüzüme ne bakıyorsun?.. — Hiç. — Hayır, bir şey soruyor gibi bakıyorsun?» .— Hasta mısın?. ti bir şey sormuyorum. -— Bilâkis, sbbatim mükem- mel... -- Kocandın ayrılma işin ne oldu? — Vazgeçtik.. Tam bu esnada telefon çaldı. — Ya! emek sırası Saimenindi amma, vakit bulamadı. Fikriye klktı: — Pardon. Telefonun durduğu odaya gir- di, Yavru ile Same, Fikriyenin kahkah-smı duydular: — Allo!.. Bonjur.. Evet, ya.. Boğaza mı?. Otomobille mi? Ne- reden?.. Beni Akilden mi gesip alacakşınız.. Peki.. Bir saat son- ra. Elbette, memrun oldum ya. Evde patlıyordum. Amma yarın İ öğle yemeğinde gene buluşalım. İsterseniz gece... Hayır, bayır. Öyleyse gelmem.. Söz veriniz bar kayım.. Ha şöyle.. Dinliyorum. Yemek odasında derin ,boğucu bir sessizlik vardı. Saime, nihayet sessizliği boz- du. Yavruyu kışkırttı: — Ne duruyorsun?. sü A. e zi — Odana git giyin, hizırlan. — Neden?. — Arnen seni de alır tabit.. Yavru kalktı, çenelerini kıstı, yumruklarını sıktı: — Size ne?.. Siz ne karışıyor” sunuz?, Bu esnada Fikriye odaya girdi, söyleneni duydu, müsamahalı bir tebessümle; — Yavru, dedi, ayıp değil mi?. Ne biçim konuşuyorsun?.. ..5 Perşembe. ği Onun yazdığı eser tamamlan- mamıştı.. Annesi, şen ve şıkrak, Saime dudaklarını kemirerek çıktılar. Otomobilin kornası, sonra işli yen motörün homurtusu duyuldu. Gittiler, Yavru odasma girdi, a rını çıkardı, er Pencereden otomobili görmüş” tü, Rengi yeşildi. Yemyeşil bir o- tomobildi.. Vahşi bir hamle ile, 12 inci say- faya bir otomobil çizdi. Bir teker- leği müselles, öteki tekerleği mu- rabbaa idi... Karosörisi korkuluğa benziyordu... Fenerlerine şeytan boynuzu gibi boynuzlar yaptı. Son ra kırmızıya boyayıp, yanma şu izahatı verdi: “Kazadan dolayı.. Kaza oldu.. Kan akti...» Bu fena değildi. Amma yapaca. ğı daha çok şeyler vardı Yarım saat uğraştı. İki kötü surat yaptı: “Hakkı Bey... Hiç Bey! ile ar- tadaşı, kazadan SONTA.v,), Devam AKIT..Hli Edebi Tefrikası: 2 Y AZA e 2 mmm SELAMI IZZET iz Kal AZAM BEZE ımıadan : “MEKTUPLAR TUPLAR | FEİİELAR | Kadıköyünde elektr ik saatleri “VAKIT'ın yeni Tefrikası : 96 Okuyucularımızdan Mehmet Ali Bey| yazıyor: | Elektrik tarife komisyonu elektirik ki- lovatmı 16 kuruş 30 para olarak tesbit etmiş olduğu yazılıyor. Bu hususta dik kati eelbeden nokta İstanbul (cihetinde kilovat başına on altı kuruş otuz (Porn olduğu halde Anadolu cihetinde on sekiz kuruş otuz para olması, mev“ meli için da kırk, elli ve otuz kuruş olarak muhtelif serette icar bedeli | #lmo8kt? bulunmasıdır. Şirketin sant bedeli memiyle beher pr ne başına bidayetem tahsil etmekte oldu” fu üç Türk lirası küsür kuruştan barla beher ay aldığı i-ar bedelinin me giri Sir! esasa dayandığını anlamak üzere Şirket nezdinde tahkikat yaptım. İcar nin muhtelif olmasının sebebi bazı ban lerin münferit ve müstekil o bazılarının biribirine muttasıl olması imiş. Esasa gelince, aböneler © tarafında” bedeli verilerek bu saatler alınmak İst nilse bile şirket katiyen reddetmektedir. Bu takdirde şirketin eveelâ saat bedel pamiyle aldığı üç lira ile her | ay oldiğ icar bedelinin mütemadiyen artmak 88 etiyle teşkil edeceği yekümun — şirketin iptidsi tesisat için sarfedeceği mebliğ- dan başka ayrıca sermaye koymuya ihti” yaş bırakmıyacak © derecede milyonlar Şirketin böyle muhtelif şekillerde re- sim ve ücret alması ve kendi (o hesabına sarfiyat miktarını tesbit için koyduğu #8- ati maliyet fiatma ve maktu bir bedelle abonelerine mal etmiyerek bundan ilele- "doğru olduğunu soruyor ve alâkadar ma- kamların dikkatini çekmenizi rica ede rim efendim.,, Suadiye otobüs şirke- tnden bir şikâyet Aldığımız malimata göre Kadıköy iskelesi ile Suadiye arasında otobüs İş- lsten Suadiye şirketi aleykinde birkaç gece evel bir zabıt tatulmuştur. Bunun sebebi köprüden saat dokuzu © on gece hareket eden ve dokuzu otuz o beş gece Kadıköye varan vapur o yolcularını al mak için iskelede otobüs | bekletilmemiş olmasıdır. Vapurdan çıkarak Suadiye ve Eren- köy tarafına gidecek olan ve hepsi on İhap kişiden tesla bir kalabalik tutan yel miştir. Fakat şirket otobüs gönderme- miştir. Bundan sonra $ene şirkete (o ait olup Kadıköyündeki Hale | sinemasının önünde duran bir otobüsün gelerek yol. cuları alması için ikinsi bir telefon edil İmiştir. Fakat gene buradan da otobüs gelmemiştir. Bunun üzerine şikâyet e- den yolcular huzurunda bir zabıt tutul. muştur. — Şamlılar Türkiyeye hicret etmek istiyorlar Şam (Elbilâğ gazetesi) — Şam halkından bir çok amele ile çiftçi- ler, hükümet memuriyetlerinden a- tılan memurlar, uğradıkları sıkm- tadan kurtulmak için Türkiyeye hicrete ve Türkiye hükümetine bir istirhamname göndermeğe karar vermişlerdir. Bu kararın tatbikine de geçile- rek istirhamname hazırlanmış ve bir fayda memul değildir. Bazı! dan ve çeteler işe karısması teşkilâtı! nı nım nihayet böyle bir şe- kil Üs oldu. Bizim için bu vaziyette çılışma- er i tarafından imzalanmıştır. Biinkeimiziş iki nüsha olarak ya zılmıştır. Bunların biri Gazi Mus- tafa Kemal Hazretlerine teklim bet kira almasının o ne dereceye kadar; gg iTe S VAKİT 8 ŞUYAT 1974 mem UMUMI HARPTE şkilâtı Mahsusa Yazan: A. MiL Avni Paşa ile Kara Vasıf... Bu vaziyet karşısında endişe ve heyecan içinde düşünürken Sten- ge) beyden alman haberler artık Artvinin son günlerinin yaşamak- ta olduğuna şüphe bırakmamıştı. Filbak'ka (Murgul) cephesin- mukavemet eden (Stange) bey alayı, son büyük bir rus taarruzu üzerine (Murgul) ile Arbat) ara- düşman askerleri olanca - leriyle Artvine yüklenmişlerdi. Ruslar bini mütecaviz bir kuv- vetle Şavşet cihetinden tsarruz ettikten sonra teşkilâtı mahsusa müfreze'erini geriye (püskürt- müş ve ondan (sonra İşlman ile Milo arasma girmişti. Rus kuv- vetleri bu işi de bitirdikten sonra Satıla suyu (o cihetinden de gene bini mütecaviz bir kuvvetle taar- ruza başlamiştı. , Bu viziyet karşısında teşkilât mahsusa kumandanlığı Çoruh ü- zerindeki Artvin köprüsünü ber- hava etmişti. Ruslar Artvine hü- cum edecek olurlarsa şehrin mü- dafaası bu suretle bir (dereceye kadar kolylaşmış olacaktı. Art vinin büsbütün tehlikeye düştü- ğünü gören ordu kumandan'ığı şimdi alelâcele oraya kuvvet gön- demneye ve Artvini setretmeye karar vermişti. Fakat artık iş iş- ten geçmişti, Gelen kuvvet de mü dafax için kâfi gelemezdi. Ardanuçlular ve avşetlrlar Rus tehlikesini görür görmez kendile- rine verilen silâklarıyle beraber kaçmışlardı. Lâzlar da çekilip gitmişlerdi. r * Hilmi key Ordu traf:nden bir- kaç zabitle Artvine gelmisti işti. Şir di o teşkilâtı mahsusa reis vekili idi. | Çünkü reis olan doktor Baha- ettin Şakir bey vaziyeti üzere Erzurumdan İstanbula ho” reket etmiş ve Hilmi beyi vekil bı- rakmıştı. Ordu teşkilâtı mahsusaya ta- mamen vazıyet etmek istediği İ- çin Hilmi bey şimdi hemen her gün doktor Bahaett'n Şakir e yor ve teşkilâtı mahsusayı ordu- nun elinden kurtaracak emri al- madıkça Kafkas cephesine zinhar avdet etmemesini hatırlstıyordu. Hilmi bey İstanbulda doktor Ba- haettin Şakir beye çektiği bu tel eğimi birisinde diyordu “Ayvhi paşa ve kara Vasıf umur mi teşkilâtı mahsussnın nizamiye gibi tanzimine ve sevk ve idire- sine memur oldular. Bunların İ ikisi de şimdi Trabzondadırlar. Biz bu kadar zsmandanberi ça lıştık, esbaladık. Şimdi onlar ge- Hp teşkilâtı mahsusaya sahip çi” kıyorlar. Bu fikrin tatbikinde hiç eşhasın CEN de uzun zamandanberi düşmana | lunuyor. . Erzurumda bulunan | Ordu ve teşkilâlı mahsusa beye yiz. Etsek bile mahdut göstereceğimiz sâyü ga hiş bir suretle tstmin edi fikrimi Erzrum valisin« t Enver Paşanın müda- haiesi mi Şayet teşkilâtı mah: unda bozulmuştur ki İNE | haline irca sek, o zaman i bundan sonra ordunun istilâ ede* ceği mahallerde teşkilâtı tanzim eden bir grup halinde çalış muharip olarak çalışmaktan muvafık olacaktır. Hilmi Beyin feryatları pek bor. şuna değildi. Teşkilâtı mahsusa | nın ordu eline geçmesi Enver Pa | şanm İttihat ve Terakkiye gene te- 4 fevvuk ettiğine delâlet ederdi. Mademki Enver Paşa u malhsusayı gene (o kendi tarafma İ celbe muvaffak olmuştu, buna İt i hat ve Teralkkiye mensup olup ti i teşkilâ usada bulunanların başka bir suretle mukabele etme» leri lâzımdı. Hilmi Beyin kanas tine göre bu mukzbele, ordunun istilâ edeceği yerlerde İttihat ve Terakki namma teşkilât yapmakla meşgul olmak ve yeni zaptedilen | arazide İttihat ve Terakki içil yeni zeminler hazırlamaktan. ibi ret olabilirdi. Galiba Hilmi Bey o esnada w-. mumi vaziyeti pek ihata edemi- yordu. İhata edebilseydi, tilâlardın sarfmazar eski hemen imkânsız bir bsle ie Di hemen dan çok geçmeden büti leriyle Artvine hücum den bizim teşkilâtı mahsusa Kı vetleri bu hücüma mul demediklerinden rek 1331 senesi mi günü (Celmil)e © Artvinin ilerisinde b gm tan mürekkep olan teşkilâtı mah- — çeteleri kalmıştı. Bütün ü- mitler buna istinat ediyordu. Miloda bulunan Halit Bey rezesi de hesaba katılacık olursa bütün Artvin mıntakası mevcu bin beş yüz kişiyi geçemiyordu. Firarların adedi hergün arttı; muvazzaf in için. kaçmağa tev: diğinden elde mevcut olan bin beş yüz şilen bir iki gün sonra pek az b sey kalscağına şüphe yoktu. ağ — |, (Devamı İ A EL Ş