Yolcu — Acaba saat kaç? Saatçı - Gene kendi saatine bende elli saat var, der, türlü gösteriyor. yy yy iki Dost İbrahimle Mustafa tütün depo- | sunun en eski amelesinden idi. Canciğer arkadaştılar- Mustafa nın sırtında deh şelli bir kanburu vardı. İkisi de işten kurtulunca Zözmeğe çıkıyorlar, dolaşıp du- ruyorlardı. Bir gün İbra — Mustafa, dedi. Biz seninle çok arkrdasız.. Sana esrarımı an- yy yg yy ayyy KADIN © E 3 Ğ 3 e FALCI Bir liraya kahve falına ba-| Kumkapıda eski bir evde otu- ' sem, İstanbulun semtlerinden kibar, fakat enayi bir çok kadın, erkek, genç, iht“ yar taşınındı. kadına sordu: — Sarhoşluk. — Hayır... tr: — Pekâlâ, bekliyorum. Eczacı dikkat etti reçeteyi muhtelif cezaları o tartroyrdu. Sonra bunları karıştırıcaktı, Sr- ra bir zehirli maddenin tartısı na geldi. Gayet hassa terazide bunu da tertarken son derece i başı kadar tozu geriye almıya çalıştığını gören hizmetçi: 1. — Aman, dedi. Zarar yok; bi- raz fazla kaçsm.. Üç yüz elli ye- en ve telvesine baktı: ji e — Kocanız ne iş yapar? — Başka işi yok ru? Kocası müdahale etti: — Nasıl yok efendim, dişçiyim. İspatı da kendi ağzından söktüğüm altı diştir. a yy yy A yyl Eczacının © © Tamamı Hizmetçi evden aldığı beş li- ta bir elinde, recetö diğer elinde eczâhaneye girdi. Reçteyi uzat amatör — Kaça? diye sordu. — Üç yüz elli kuruş. çabuk hazırla. yaparken bir toplu iğne # kan Sürpik kadın meşhurdu. kın bir kadın var. Zayif mi de- ran bu manlar # ei Yumruk! Hâkim talâk talebinde bulunan! | çıkarken yüzü gözü sarılı bir i vermek üzere elini cebine atım- A KEY EE EYE Sokakta tam köşeyi sapacağı rr, sırada Şevket Beyin karşısma es- | borç verir misin? ki bir ahpabı çıktı. Şevket (Bey acele selâm verip yürümek istedi. Meşhur zenginlerimizden biri | sından mısınız? ölmüştü, Cenazesinde bulunanlar. | o— Hayır. dan oğulları, yakın akrabası me- yanında bir zatta hüngür hüngür | İıyorsunuz? 5 bim ağlıyordu. Birisi yaklaştı: herbiri bir — Siz merhumun yakın akraba. | ğım iç'n... Y 5 m Yeni meb'us Fransada yeni intihap edilen Söyle kakayım, ben de sana | mebuslârdan biri meclise ilk geldi” ği gün odacıya: —« Bana merkezde bir yer ayır!. m Mustafanın kulağına eğildi: Diye emretmiş. Odacı: — Ben yahudiyim, dedi. Adım | ( — Sağdan mısınız, soldan mı? Abrahamdır. Diye sorunca yeni mebus: Mustafa da Abrahamın kulağı” — Deha bilmiyorum, £ demiş. e çe Yalnız büyük bir merkezi temsil na eğildi: ediyorum. — Ben de kanburum! dedi. — Efendi, dedi, sana pek ya- şman mı?. Yaşlı mı de- enç mi?, İşte bu kadmla senin aran açılacak, kadın. sen- den beklediğini bulamıyacak?, “rahına baktıran zat parayı ca: — Aşkolsun £ — Anlamadım yitti Davit bizim Rebekayı paraya a- liştrmadim. Ama yine her yün para istiyor. A yg yy m gyygg Asarı atika i bir yumrukta çı- Tepebaşındaki antikacı Hayım | falân yalandır. müşterilerine bir mektup göndere- Mahkeme kadının elindeki diş- | rek şöğle bir ilân yapıyordu: leri muayene etti, talâka karar ver | (“Son günlerde memleketin ei di. Yalanı isci İ telif yerlerine yaptığım o seyahat “> xilişeüi maabiememeslei | neticesinde bir çok nadide parça- Sü lar buldum. Elyevm (dük! a Bi | teşrif buyuracak maüşter'lerim asa- © ir yumruk ta benim çene-| râtikanm yenilerini bulacaklar. me vurur musun birader?.. yakın kadın sen ir u Dişçi... dam yolundan çekti: dır.., yn yy yy say Lüzumlu © & Bir izah Sabri o gün müdürün yanma ys i Ş ğ İ — Senin kız kardeşin var mı? £ — Var efendim, hiz iki kar- deşiz, bir erkek, birde kız.. Er- kek benim. KAZ ve KRAVAT Beyefendi sofrada ahçı kadı- na sitem ediyordu: — Müjgün, bu akşamki yeğ meklerin galiba iyi değil. Hele Şu kaz hiç bir şeye benzemiyor. 8 —H bredin i — Ne pislik o... insan $ sal el OR yüzünü gözünü pis men- İ yürsünüz. Şimdi bukazsizin kra- ? dille siler mi ? Al önlüğü- 2 vatsız halinize benziyor. yy i ; : ep Taya Tehlikeli Vaziyet © Si sapacağıl — Birader, dedi. Bana iki Ji Şevket Bey geri çekildi: — Aman yaklaşma, dedi, öyle Fakat müzip zat önünü keserek: | tifoya tutulmuşum, ki... © Şiddetli Bir Acı — O halde neden bu kadar ağ- — Yakın akrabasından olmadı- A İ hudi pinekliyordu. Kont köpeği- il # ip | 7—VAKIT 8 ŞUBAT iy34 — — Ah !. Radyonun şu takırdıları da olmasa... — O zaman da konu komşu gramo- fon sanır ayol! A VR BE ARAP AA A OO ANA ... Davidin Düğünü... Vapur tam Kadıköye yanaşa- ballandıra anlattı. cağı sırada Hayımla Naum raslaş| © — Yörsen Naum, dedi. Oyle tılar. Hayım Davidin kızmı evlen-! takımlar vardı, ki parmağım ağ- vi, düğünden geldiğini söy» | zımda kaldı. Sofrada yümüş, al- ledi... Naum: tin çatallar, kaşikler vardı. Naum merakla sordu: — Düğünleri nasıl oldu? Diye sordu. Hayım düğünü met- bede ede bitiremedi; yağlandıra | LL & BACAKSIZIN DİLEĞİ ) — Yöster bakayim.. Sami Bey bir ahpabını ziya- jmağa başladı. Bacaksız: z 8 rete gitmişti. Salonda bekler- — Deh, deh... : 5 ken dört yaşında bir bacaksız | — Nasıl hoşuna giyor mu?. z 8 girdi. Sami Bey hacaksızı diz-| — Evet, amma eşekten çok E lerinin üstüne oturtarak hoplat-| atı seviyorum.. z i © CEREYAN KORKUSU 83 İ Hizmetçi kıza hanım sık sık pencereyi açmasını niz 3 ih ediyor. İki pencere ve-| Kız: 5 i syi aynı za-İ — Açamam efendim. â # manda açık bırakmamasını,| —Neden?. b z i söylüyordu. — Yandaki kornşular şimdi i salonda misafirlerle | pencerelerini açtılar, cereyan X ötururlarken kızı ( çağırdılar. Yapar... yg yy yy gay ayyy ... Vali ve Köpeği... Vagonda bir kont köpeğile bir | anlıyarak içinden küfürü basıyor» köşede oturuyor, karşısında bir ya- | du. Vali vaziyeti anlıyarak: — Nasıl Muiz efendi, benim kö- nin ismini “Muiz,, koymuştu. Yol peği nasil buldun? “Hi öiti, da ikide bir köpeğe: mi? — Muiz gel buraya, Muiz otur Diyö'eörüüü Mülki şuraya! Dedikçe yahudi şüphe ile başını kaldırıyor, kendisine emrediliyor- müş gibi vaziyet alıyor, sonra işi — Maşallâh çok yüzel beyefen- di, eğer yahudi olmasaydı kont 6- lurdu. yy Pa ll Son 6 © Pişmanlık Avukat müekkilini müdafaa ederken haykırdı: — Bu zavallı adam aç kal muşt. Üç gündür ağzma bir Volema > “koymamıştı. > Bakkal dükkânında eline dokunan bir kutu sardalyeyi çaldı. Eğer ha: kikzten bu adâmın tabında kö- tülük olsaydı şüphesiz öteki elis ni de uzatır, öbür trafta içinde 780 lira bulunan bakkalm «düz: danını dalardı: Bu sözler > üzerine suçlunun hüyrür hüngür ağladığı duyuldu. Reis sordu: — Neden ağlıyorsun, yaptığı- na pişman m oldun?. — Evet, o cüzdanı eşek gibi görememişim, pişman olmaz mı yım!. Doktor — Hastanızın dili açıldı mı? Hanım — Tek tük.. Yeni bir şap- ka, yahut iakarpin alecağımı söyle- yihce “olmaz” diyor ve mirıldavmı- ya başlıyor