Küçük Hikâye : Dağıtma Peynirleri ! Ayşe teyze ile Ali dayı köyün ihtiyar bir karı kocasıydı. Eh., Al- laha şükür.. Kimseye mühtaç de- ğillerdi amma.. Pek çok paraları da yoktu. Yaz, kış çalışıp çaba- lıyorlar, zorla anbarlarını doldu- ruyorlar ve bununla bir sene idare ediyorlardı. Biraz artırdıkları pa- rayla da şeker, kahve alıyorlar, elbise tedarik ediyorlar velhasıl düşe kalka bu dünyada yaşıyorlar- dı. Soğuk bir kış günü idi. Ali da: yı bir araba odun getirmek için dağa gitti. Dağ yakındı amma s0- ğuk çoktu. Bir kaç saat içinde a- rabayı odunla doldurdu. Ali dayı köye dönerken öküz- lerine “haydi benim güzel hay- vanlarım, soğukta çabuk işimizi bitirelim,, diye söyleniyor ve on— larm ıslak sırtlarını büyük bir bez- le kuruluyor, dağda şarkı söyliye- rek yoluna devam ediyordu. Keyfi yerinde idi.. Köye girerken meşhur kalantor zadelerin evi önünden geçti. Bu ev değil, yüksek, üç katlı büyük bir konaktı. Konağın dört bir ta- rafındaki bacalardın dumanlar çıkıyor, arada sırada pencereler- den dışarı kahkahalar taşıyordu. Ali dayı bunları görünce: — Ah.. Ah.. diye içini çekti. — Keşki benim de param çok olsa. Ali dayı bundan sonra düşün- meğe daldı. Acaba ne yapsa? Ne etse de zengin olsa.. we Kulübesinin önünde karısı Ay» $e teyze onu bekliyordu. Odunla- rı beraberce arabadan indirdiler. Bir kattan ibaret kulübeye girdi- ler. Kiris ocağı yakmış; güzel kor toplamıştı. Karı koca ocağa bir kucak odun daha attılar. Ye- meklerini yediler. Tatlı tatlı ko- nuştular. Bu esnada Ali dayı hep (nasıl zengni olayım?) diye dü- şünüyordu. Karısı: — Ne o Ali dayr.. dedi. Senin — Nasıl zersin olayım, diye dü- şünüyorum. Bu güzel cevap üzeri- | şe teyze yere düştü, bayıldı.. Bir ne karısı kahkahayı bastı. Fakat| hafta hasta yattı. karı koca düşünmeğe başladılar. yi siri v9 Nihayet Ayşe teyze çok kurnaz ol- Şimdi Ali dayı ile Ayşe teyze duğu için; yeni bir memleket keş- | ocak başında oturdukları zaman fetmiş kahramınlar gibi bağırdı: | hep peynir hikâyesini hatırlarlar — Buldum, buldum.. ve “dğıtma peynirleri,, diye kah- — Nedir? Nedir?. kahayla gülerler.. Lâkin Ayşe tey- — 40 — 50 koyun alırız.. Sen | ze matanm acısını unutmaz: — Sende amma da hızlı vurmuş tun ha... diye şikâyet eder, Masalcı REAL RL RR PPPPPRPPPRYARPRDI 1934 BİLMECESİ:5 — Sonra akşamları eve getirir | sin.. Ben onlara güzel bakar, süt- | lerini sağarım. İ — Sonra.. — Sonra bu sütleri toplarım. Ge çenlerde bizim köylü kadınlarm- dan şehir peyniri yapmasını öğ- rendim. Şehir peyniri yaparım. — Eh. — Bunları bir tenekeye doldu- sen bunları alıp pazara götürür“ sün, Pazarda satarsın.. — Ooh, ne iyi. tığım zaman biraz ihtiyar anneme de gönderirim. Biraz da teyzeme göndermesek olmaz. Tabii peyni 3. Fatma nineye de biraz veririm. nir ancak bir teneke idi. Bunu ka-” esnada karısı: — Değil mi kocacığım.. dedi Biraz da komşulara veririm. rımm., Ali dayı daha fazla sabredeme- di. Kanı başına sıçradı. Ocaktan maşayı kapınca karısının başma (Kut) diye indirdi ve haykırdı: — Dağıtma peynirleri. Ağır ve kızgın maşayı yiyen Ay- 150 okuyucumuza hediye veriyoruz Bu haftaki bilmecemiz şudur: Doğru halledenlerden 150 okuyu Aşağıdaki cümlede yalnız sessiz | cumuza muhtelif hediyeler verece- harfler gosterilmiştir. Sesli harfler ğiz. noktalardadır. Bu noktalara seşli Ane harfleri koyarak cümleyi tamamla —) Hal varaklı isminizi ve yınız, Vir gül kelimenin bittiğini adresinizi okunaklı yazmız. k : * Hal varakalarını (Vakıt çocuk —$.Ln,b.y,.k.d.I r., ç. k, & | sayfası muharririue) adresine gön- UUNALUL MSN Z — deriniz. rurum. Tenekeleri Sa A ç art Selim, Hüseyinin arkasmı imdi ie niye Senden, &derek fena bir vaziyette bir ricam var.. Tabil peyniri YAP Kalamış ve tabancasmı çıkara- iğr yaranın tesirile derhal öl veririm. Bir parça da komşulara atiri | rin nasıl yapıldığını bana öğreten,da Ağırcezadı başlanacaktır. tısı dağıta dağıta bitirecekti. Bu'” mahkemesinde Ka.pden Arap Hasan oğlu Osman, . ui iz Meh- ill : , iseyin, Ibrahim oğlu Âziz Me yün ihtiyarlarma da biraz Veri, ai Nazif ve Salih oğlu İs“ Kalın bardak çabık çatlar Sıcak bir maddeyi meselâ bir ça yı veya kahveyi kalın bir bardağa koyarsınız. Bu bardak derhal çat- lar, Halbuki çok ince olan bardak. ta çatlamaz. Sebebi nedir? Bunun sebebi çok kolaydır, Bardak kalım olursa dış ve iç ol- mak üzere iki tarafı vardır. Bu iki taraf arasında oldukça geniş bir fa sıla bulunur. Sıcak maddeyi bar- dağa koyunca iç tarafı ısmır dış ta- rafı ısınmaz arada bir kararsızlık olur. Bunun neticesinde cam daya namıyarak çatlar. Halbuki o ince bardakta iç ve dış satıhlar birbiri - ne çok yakın olduğu için sıcaklık her iki tarafa birden tesir eder. Bu nun neticesinde müvazene olur ve bardak ta çatlamaz, —— 1934 Gürbüz Cocuk Müsabakası Yavrularınızın en son fotoğrafını bize serme önderiniz münakaşanın ertesi günü ateş etmiştir. Zavallı Hüseyin u cinayetin mahkemesine ya- .”.. asma da yakında a te bir man Gn nn “Y Yemirle çakmak taşına vurunca çr Ateş nereden çıkar? İletefonda bağırmayınız! Elinizde hiç kibritiniz yok. Ateş bulmak mecbüriyetindesiniz. Ne yapacaksınız? Çok kolay. Bunun için iki şekil yardır, Birincisi güneşten istifade etmek, Güneş bizim üzerimize çok kuvvetli gelmez. Bu ışıkları bir a- haline sokmak lâzımdır. Bunun için büyük bir pertevsiz alırsınız. Güneşe doğru tutar bunun ışığını bir noktada toplarsınız. En zayıf maddeleri bir kâğıdı, ince bir çö- pü yavaş yavaş yakmağa başlarsı- tiz, İkinci ve mühim şekil de iki mad deyi biribirne sürmekle meydana çıkan ateştir. İlk insanları düşünelim.. Tabii bunların ne kibritleri vardı. Ne de ateş alacak komşuları. Bu İste bu ilk insanlar iki tahtayı ya Beye? iki taşı biribirine sürterek a- keri ha? çıkarmağa başladılar. | lan dev(Siz de bunu kolaylıkla tecrübe lanır neşli olrine sürtünüz. Bir kaç dakika son ha birgahtalarm müthiş surette kızıştı j velerile, ve daha sonra yavaş yavaş du Bir salar çıktığını görürsünüz. Ali dayı yavaş yavaş kızmağa Venemenin Musa bey köyünde | rek nadiynlardan başka köylülerin çak- başlıyordu. : Zaten yaptıkları pey- #yân'eden kanlı bir. cinayetin bimbilirsiniz, İki tahta alınız, Biri- | ve “9k İtları vardır. Bu bir çakmak ta- İzmir Ağır! lenen Sü, bir demir parçasıdır. Demiri başlanacak: | vutlarile yak taşma vurduğunuz zaman . Bu davanın beş maznunu var- | manın "“İçikar, İşte köylüler bundan is- » Bunlar Menemenin Seyrek kö ! halkın Giz için dağlardaki çürümüş a- leri eğle "ların pamuk gibi olmuş (kav) «mı alırlar. Sarr renkte olan bu «avı çakmak taşı üstüne koyarlar. Ö.Fuik Beyin oğla Ayban 6 ayhkken | kan ateş pamuk gibi olan bu mad- 1933 senesi başında tertip etti ğimiz güzel ve gürbüz çocuk mü- sabakası vesilesile bir çok Yâvru- ları tanıtmış ve onlara bir çök da hediyeler vermiştik. 1934 senesi güzel Ve gürbüz çocuk müsâbakamız da geçen haf. tadanberi başlamıştır. Müsabakamıza iştirak etmek çok kolaydır: 1 — Kız veya erkek 10 yaşma kadar yavrunuzun en son çekilmiş bir fotografını bize gönderiniz. 2 — Fotograflar kart postal ve- ya daha büyük boyda olmalıdır. 3 — Fotograflar arkasına yav ruhuzun ismini ve adresinizi oku- naklı olarak yazınız. 4 — VAKIT (Çocuk sayfası mu harririne) olarak gönderiniz. Bize gönderilen her fotoğrafı sıra ile muhakkak surette gazete- mize basacağız. Bunların basılması bittikten sonra bütün Anadolu ve İstanbul okuyucularımızın iştirak edebile- ceği şekilde bir seçme yapacağız deye tesadüf eder etmez derbal ya- nar ateş olur. Ateş çikar. İşte size ateşin menbar. Insanlar su içinde neden yaşayamazlar ? İnsanlar su içine girerler, Fakat nihayet bir dakika kadar su içinde yaşıyabilirler. Acaba neden? Bunun sebebini iyice araştırmak lâzımdır. İnsanlar vücudünün teş- kilâtı itibarile hava alıp vermek mecburiyetindedirler. Bunun için geniş ciğerleri var- dır. Hava ciğerleri tam manası ile doldurmalıdır. Eğer hava ciğerleri doldurmazsa insanm o zaman gö“ ğüsü sıkışm. Belki mektepte dik- kat etmişsinizdir. Sınıfınız iki, üç saat kapalı kalırsa sınıfta hava fe- nalaşır, Nefes darlaşır, Ve: — Aman boğuluyoruz.. deriz. Buna mukabil güzel, açık hava- dar bir yerde göğsümüzü şişirerek — Ooh.. Ooh.. diye neşeleniriz. İşte çok havaya ihtiyacı olan in sanlar suyun içine girecek olursa ve yavrulara hediyeler vereceğiz. | hava bulamaz. Göğsünü şişiremez. Bunun neticesi olarak suda yaşıya j maz.. Bazı kimseler vardır. Telefonda konuşurken bağtra bağıra söz söy“ lerler. Buna lüzum yok. Çünkü te- lefonda sesinizi taşıyan, götüren sade telefon makinesi içindeki u- fak bir zardır. Bu zar titredikçe se sinizi alır götürür. Eğer hızlı bağıracak olursanız bu (zar) çok fazla titrer. Bunun neticesinde sesiniz ileriye gitmez. Tıpkı gramofon makinesinde oldu- ğu gibi. Gramofon makinesini çok hızlı açacak olursanız plâktaki güzel sesleri dinliyemezsiniz. Sebebi?Bu sesin kulağımıza iyi gelmemiş ol- masından ileri gelmektedir. İşte telefonda da çok hızlı bağı" rırsanız seslerin titremesi birbirine karışır. Söz anlaşılmaz. Maamafih insan pek uzak yer- deki arkadaşı ile konuşurken sesi- ni ona duyurmak için bağırmak mecburiyetinde olduğunu zanne der. Halbuki buna sebep yoktur. Çün kü sesimizi götüren şey bir hava dalgasıdır. Bu datelde gidecek tir... Binaenaleyh bağırmağa v m yaletnr. . N Balık ne için karada yaşayamaz ? Balıklar daima suda yaşarlar. Dışarı çıktıkları zaman derhal ö- lürler, Acaba ne için? Bunun sebe- bini biliyor musunuz? Balıklar havası az olan suyun içinde bulunurlar, Ve teneffüs et- mek istedikleri zaman sudaki az havayı kullanırlar. Esasen balıkların ciğerleri çok küçüktür. Bu ciğerler bol havayı tamamile alıp verecek kadar kuv- vetli de değildir. Bu sebeplerden balıklar sudan dışarı çıkmca bok hava karşısmda nefes alamadıkları için derhal bol havadan boğulurlar. Sıcak çayı soğutmak için neden üfleriz? Ağzımızdan çıkan hava sıcak- tr dedik. Güzel, Fakat sıcak çorba yı, sıcak çayı velhasıl sıcak şeyleri soğutmak için de üfleriz. Neden? Bunun sebebi de kolay. Ağzımızdan çıkan hava filvaki sıcaktır, Fakat sıcak çaydan, sıcak çorbadan ise daha soğuktur. Üfle- diğimiz zaman, bu çorbaya nisbes ten daha soğuk olan nefesimiz çor- badaki sıcak havayı defeder.. Ve soğumsna yardım eder.