EĞLENCELİ YAZILAR Yalın ayak, başı kabak! Bilendi — Eeyefend!, merhamat edin, başına giyecek hiş bi; şeyi olmıyan fukaraya bir sadaka verin .. Felâketler ve tasvirleri Hava berbat idi, kâh kar, kâh yağıyor, ortayı çamura bu Yağmur kayorduz. Cuma günü evde oturma Ya mecbur oldukları için hanıme- dinin canı sıkılmıştı. Kocasr' | >— Aman Yarabbi, dedi. Şu ha- Vaya bak, Bir de yağmuru ve karı ir eden şairler, ressamlar çık Ne garip!.. — Bunun neresi garip!.. Kadmı ir eden şairler, ressamlar yok Koca şair / «Evvelki gün idarehanemize ya- Nnr Lr ir kolunda beee başmda buruşuk şapkası ve boy - Munda iri bir fiyonga kıravatı ile bir zat geldi. Tahrir müdürümüzü ki ve elindeki kâğıdı uzata , >> Bendeniz sairim, dedi. Şu şi- i gazelenizin san'at sayfasın İN dercerer misiniz? Tahrir müdürü kendisine uzatı: lan şiiri bir hayli zaman okumaya “alıştı. Muvaffak olamaymca: — Beyefendi, şunu daktilo ile zi. Diyince şair kızdı: — A iki gözüm; dedi. Ben dak- bilsem şiir yazmıya kalkar Mridim1.., Iki el » Köşe başında dilenen âma o Sün iki elini birden açmıştı. Her Tama yalnız bir elini açarken bu defa iki elini açması mahalle sa- a inden birinin nazarı dikka - tini celbekti; Sordu: — Neden bugün iki elini birden orsun? — Damadım bugün işe çıkma- dı Takdir ve hayret! Mecliste bulunan bir hanmefen den köşede üç kişi fevkalâde ha etle bahsediyorlardı. Birisi al - Sak sesle, arkadaşlarma: >— Valalhi birzder, ben bu ka - Hi * necip ve asil kadın görmedim. m, hiç bir kadının aley e bulunduğu işitilmemiştir. “Öteki cevap verdi: — Kendi kendini methetmekten t bulamıyor da ondan.. di ema sarsa sean erer. da onun hesabına da dileniyo” | Yam, gr AERO) DENER CAL EAA AMA TELAAE İhtiyacı yok | İ Hırsız, haydut, katil bir sabı £ £ kalıyı hapise tıkmışlardı. Daha muhakemesi olmamıştı. Tam muhakemeye çıkarılacağı gün £ gardiyan yanına sokuldu: — Ahbap, dedi, Sana bir avu İZ kat bulalım mı? Sabıkalı izzeti nefsine doku - nulmuş gibi: — Mayır, diye cevap verdi Ben daima yalnız çalışırım. N ag İk A 4 GR 00 Ge 0 gaye Bir mezuniyet Sadık Beye rast gelince hemen elini uzattı: — Vay azizim, çök meranun ol dum, demek yarın evleniyorsun ha?... — Hayır, on beş gün daha izin aldım. Haklı bir telâş Şair 5. Z. Beyin dalgınlığı ma lâm. Bir gün Z. arkadaşlarından birini görünce: — Aman birader dedi. Dün bir halt ettim. Sana benzeterek bir a- daima selâm vermez miyim? — Âlâ, sakın bana borcun olan 200 kuruşu da ona vermiş olmıya- sn! Hayret edilecek şey! Çok görmüş, geçirmiş bir ada - ma gelip haber vermişler: | — Yahu komşun, fena halde | senin aleyhinde bulunuyor.. — Allah Allah... Halbuki ben ona hiç bir iyilikte bulunmamış - Büyük fedakârlık —Senin için her deliliği | yapmıya hazırım sevgilim. | Meselâ ister misin yarın oruç tutayım? Şaşırmış Bir adam Mahkeme huzurunda yankesi - cilikten suçlu Ali ellerini o cebine sokmuş, reisin yüzüne bakıyordu. Reis haykırdı: — Ellerini çıkar cebinden!.. Suçlu hayret etti: — Allah Allah... Ellerimi başka sının cebine soktum diye beni bu- raya getirdiniz, şimdi kendi ce « bime sokuyorum, ona da karışıyor sunuz. N Bir genç kalış! türlü vaziyeti anlıyamıyordu: — Yahu, dedi. Kaynanan dör - düncü kattan yere düşüp parça parça parça olmuş. Sen yânında imişsin.. Neden kurtarmadın, ne - den düşmemesi için kadını tutma” dın? — Efendim, tutayım diye koş - tum, hattâ ikinci kata indim ama ben ininciye kadar o yere seril - miş... Bir müdafaa Zabıta vukuatı arasında koca sını veya karısını zehirleyip öldü - renler, hele Avrupada pek çok işi- tilmeğe başladı. Bunlardan biri kocasını zehirlemek istemiş. Fa - kat adamcağız doktorlar tarafın - dan kurtarılmış. Hâkim, zehirlemek istediği ko - casının önünde kadına soruyor: — Hanım, cürmün rüeydanda... ! Bir diyeceğin var mı? — Tabii... Bu adamım hastalığı na sebep zehir değildi. Fethi me - yit yapılsın, morga gönderilsin, sözümün doğruluğu meydana çı < kacaktır, Iki misli yaş Yolda giderlerken karşıki kal - dırımdan bir kadın geçiyordu. Bi- ri ötekinin kolunu çekti; —Şu kadını görüyor musun? Bizim mahallede oturuyor. Kom- şumuzdur, Dikkat et bakayım.Kaç yaşmda dersin? — Ne bileyim!... Fakat herhal - de iki misli olmalı, Bir alkış tufanı Sahnede üçüncü perdesi biten piyesi hemen kimse alkışlamıyor- du. Yalnız bir adam fena halde 1s lık çalarak tahkir etmeğe başladı. Yanında oturan zat piyes muharri rinin kardeği olduğu için kaşlarını çattı: — Ne yapıyorsunuz efendi? Diye sordu: — Islık çalıyorum. Hakkım de- ğil mi? Daha lâkırdısını bitirirken deh- şetli bir şamar suratında şaklayın ca hayret ve hiddetle sordu: — Ne yapıyorsunuz Efendi? — Ben de alkışlıyorum, hakkım değil mi? Uykusuzluğa çare E. 1. Beye arkadaşlarından biri uykusuzluktan şikâyet ediyordu: —Aman birader, dedi. Sana bir tavsiyede bulunacağım, birebir - dir. Hemen uykunu getirir, horul horul uyursun. — Mutlaka romanlarından biri Bi tavsiye edeceksin, | Karakolda merkez memuru bir | — Pazarlıkta fazla para istememeleri için otel girerken yeni evli olduğumuzu belli etmemeliyiz. | — öyleyse paltomu, »ımcığım. AU pa 0 SARA ET RAN Ciddi bir komik Komik şehir Tahir Beyin ti yatrosuna ahbaplarından bi heveskâr bir genci artist olarak yazdırmak istiyordu. Gençle beraber komik şehirin yanına gittiler: — Birader, dedi. Sana mü - kemmel bir komik getirdim.Son derece ciddi bir gençtir. na anana nyan app p Sakalın sebebi Bir ay sonra onu sakallı gören arkadaşları hayret içinde kalmış - lardı. Hem de ne sakal!.: Tâ göğ - 70 0 A 000 süne kadar uzatmış, gömleğini ört | müş, sık bir sakal. Birisi sordu: — Yahu, olur şey değil. Her- kes bıyığını kestiriyor, sen sakal salıvermeğe kalkmışsın. — Ne yapayım birader, karım | kıravatlarımın hiç birin beğenmi - yor, Büyük fedakârlık Karı koca yeni sobanın başında şundan bundan bahsediyorlardı. Lâkırdı gene ke- sildi. Hanımın kaşları gene çatıl- dı. Çünkü eksikleri aklma gelmiş» ti. Şapkadan çoraba kadar sırala- miya başlayınca kocası bahsi bir denbire değiştirdi: — Sana'bir şey söyliyeyim mi, ben gösterdiiğn fedakârlığa bina- en bir istiklâl madalyası istiye - ceğim. — Ne münasebet?. Sen harpte İstanbuldan kimildadın mı ki?. — Hayır, ama o senelerde ev- lendikti ya.. bugün gelen tahsildara benim bu sabah Hicaza gittiğimi söyledin ha .. — Eve!, hatta bu gece yarısı ancak dönebilece- ğinizi ilâve etlim. şemsiyemi barışmışlar, | sen taşırsın Ha Bir piyesi Seyrederken Darülbedayide yeni sahneye nan bir piyesi seyrediyorlardı. ! nelerden beri görüşmemişler, lerden beri isimlerini bile unut muşlardı. Tiyatroda yan yana o runca aşinalık etmeğe mecbur o! yorlardı. Piyesin birinci perdesi o da genç kadın rolüne çıkan yaşi ca artistin kaba kaba söylenmesi ne dayanamıyarak bir; başını virdi: — Aman ne biçimsiz şey! ded Arkadaşı kaşlarını çattı; — Evet ama karımdır.. — Öyle mi? ha... Evet... Ben yesten bahsediyordum. — Piyesin muharriri de beni | Seyahat arzusu Küçük Nihat babasına yalva; yordu: — Ne olursun baba, Ankara; beni de götür. — Olmaz yavrum, Sen anne le kal. Çünkü şimendiferde ço para istiyorlar. — Ben küçücük bir şimendi fe-le de giderim canım. / Şeker meselesi Aycan, annesine şeker isteri İ diye tutturdu. Kdın: | — Yok yavrum, şimdi ben # na şekeri nerede bulayım?. Deyince Aycan: — Yalan söylüyorsun, de demin babam içerki odadan "s misin şekerim!,, diye (sesleri | Sen de evet diye cevap verdin. si Aycan annesine pencered İ annesine gök yüzünü gösterer i sordu: — Apne, allah hazretleri | re yaparsak hepsini görür mü? — Görür ya yavrum!.. | — Peki, ya hava böyle | olursa?.. i i | Alçak'hırsız İ — Haberiniz var mı, dün i şam bizim eve hırsız girdi, be | fendinin 3700 lirasını, hanrmef İ dinin 5000 liralık mücevher İ çalmış. | — Vay çapkın vay. — Siz'n şemsiyeniz de bi: kalmış, girerken onuda götü müş. — Ne... Vay namussuz alı vay.. Hemen karakola gidelim