e selin e a RE m iyi Nahideye dedi ki: — Aman bugün ne güzelsin! Gözlerinde gökle denizm ışıkları var!.. Dudakların, dişlerin gözleri kamaştırıyor. Ne kadar da şıksın.. Nahide gülümsedi; — Beni sevdiğini gördükçe se- ni seviyorum ve “seni seviyorum, demeni istiyorum... Ve istiyorum, ki benden başka hiçbir şeyi sevmi» li k Nakleden : Selâmi Izzet na ders olsun.. Ama bilmem olur mu?.. Sen kaç kişiye yardım ettin de gene onlardan fenalık gördün.. Hayatta iyilik yapmalı ama, buda. la yerine konmamalı.. Haydi, çora bı sahibine iade et. Nahide içini çekti: — Senin darıldığını istemez - dim. İnsan iyilik istediği zaman çok defa aldanır, budala yerine ko- yesin. Dikkat et, kimseyi demiyo -İ nur. Fakat ne olursa olsun, iyilik rum, şeyi diyorum. Fikri gülümsedi: — Sevgili karıcığım, otomobili- mi kıskanıyor! — Hayır, bu derece değil. Fa- kat itiraf et, ki otomobiline baktı - ğm zaman gözlerinin içi gülüyor. — Senin gülmüy-» —u?. Sen de itiraf et, ki otomobili aldık alalı, kazasiz belâsız gezdik. — Evet... Ama geçen gün az kal F yol ortasmda bir kedi eziyor - m — O kedi'de pek budala şeydi. Kediler, otomobilden kaçar, — Şaşaladı hayvancağız.. Az kalsin üstünden geçiyorduk. — Evet ama, ben de frenleri sı (Kmca, az kalsın havaya uçuyor - “Huk. — Ben kedimle meşgul oldu- ! Z£umdan farkına varmadım. > Ben vardım. Frenlerle lâstik leri de mahvettin. — Zararı yok. Canlı bir mahlü. ler girmedin ya... Haydi, irer bira içelim, o gün iyilik ettim, — İyilik ettim, malüm. Hayatta iyilik etmek isterim ama, budala yerine konmak istemem. — Ama insan budala olur da i- yi adam olmaz., Darılma ve her za- man iyilik et... Bak şu çocuğa, ma» sa masa gezip bir şeyler satıyor... Daha doğrusu satmak istiyor, ama kimse almıyor.. — ÖFE!... Mendebur bir $ey.. Ne diye böyel dilencileri lokantalara sokuyorlar, po — Çağırsana onu.. * * — Ne!7.. p — Sana iyilik yapmasını öğre - teceğim.. İşte garson kovuyor. Ku- zum çağır. — Aman yarabbi ne inatçı ka » dnsın!.., Çocuk, pışt.. buraya gel. Çocuk koşarak geldi. lee Çoraplarım var.. Mendille - rim var.. “Nahide bir çorap aldı: : — Ne güzel! dedi, ez, ie ya! re bu çoraplar ?. 77 Altmış Nahide köcasman yüzüne bak - | tı, — Bu çoraplar iki buçuk liralık çorap... Al sana bir lira veriyorum. Sakın bu gorapları altmış satma, — Teşekkür ederim. Parayı aldi, çıkıp gitti. Bir az sonra Kapının önünde bir patırtı oldu. Baş garson masaları « na geldi: — O çocuk hırsızdır hanımefen 'di. Gene bir dükkândan çaldığı şeyleri satmış.. Çorapları çaldığı dükkânın sahibi burada. Nahide mahcup oldu. Fikri kaşlarını çattı: — Merhamet de dizginli olma - dır, Meşhur sözdür: Merhamet - ten maraz hâsıl olur, derler. Bu sa di d kuruşa | insanı “kurtarır.,, — Öbür dünyada değil mi?. — Evet, öbür dünyada!.. Fikri İ çok maddi adam oldun. Maddi a » damlar iyilik yapamazlar.. . Bir saat sonra otomobillerile evlerine dönüyorlardı. Fikri, bir eliyle karısının belinden kuşak al- mıştı, otomobili tek eliyle kullanı- yordu. Büyük bir kamyonu geçer » lerken, kamyonun arka basamağın da onlara bir çocuk el salladı. Fikri: K — Küçük hırsıza bak, bizimle alay ediyor! dedi. : Biraz sonra, bir dönemeçte, na- sıl olduysa oldu, önlerine bir bisik» let çıktı, çarpıştılar.. Otomobiller, tramvaylar durdu. Kalabalık top - landr., Bir zabıta memuru geldi. Nahideyle Fikri, kazanın nasıl ol- duğunu anlatılar. Bisikletteki a « dam bu ifadelerin yalan olduğunu iddia etti. “Ben soldan geliyor - dum,, dedi. Birden ince bir ses duyuldu: — Yalân söylüyor, Ben kaza - nın nasıl olduğunu gördüm. Küçük şahidi dinlediler. Aynen Fikri ile Nahidenin söylediklerini tekrar etti ve onları hiç tanıma » mazlıktan geldi.. Esasen bisikletli- ye mühim bir şey olmamıştı. Her halde, çocuğun sayesinde, Fikri mahkemede kendini müdafaa ede- bilecekti. Kalabalık dağıldı. Fikri ilef İ Nahide otomobillerine bindiler. Nahide gülümsedi: — Gördün mü maddi adam, de. di, iyilik yapmak bazan da kurtul- maktır.. Hatta bu dünyada bile.. Edirne musevileri Ankara ve İzmirden sonra E - dirneli musevi vatandaşlarımız da aralarında (Türk Kültür Birliği) namı altnda bir teşekkül vücuda getrmişlerdir. Posta kutusu No, © mi Abone bedelleri: Senali': 8 aylık Cuma Cumartesi 8 Kâ.evel 9 Külevel 20 Şaban 21 Şaban Gün doğuşa 70 7£b Gün batış 16,41 (dal Sabah namazı 650 0,0 Öğle namazı 1204 Bu İkindi Bamtazı MER 14285 Akşam namaz o 16,41 1d Yazsı namazı 18,19 ıgı9 İmsak S4 &24 Yılın geçen günleri | 343 er Yılın kalan , N 20 KE EŞ | la Bugün ISTANBUL; i 12,30 — 1330 Türkçe pilk. 17,30 —1430 gramofon , 18,30 — 10,30 orkestra. 19,80 — 21 hanımlar heyeti. Zi — 21,30 gramofen. 31,80 ajans, saat ANKARA; — 12,30 — 13.30 gramefer, 18 — 18,40 Kk- rem Zeki Bey tarafmdan keman, 1840 — —10,15 FrnF'nsız Caders. 10,10—20 gramo - fon. 20 ağans. VİYANA! Sil m — 12,10 Robert o Şuman © konseri, 13-16 orkestra, 16,80 kadın. 16,80 gitarn. 17,30 ses, 1845 meşhur besteler, o 19,55 konser, 2130 konser, 2845 senfonik, BÜKKEŞ. SAZ o — 44,15 pâk. 1916 radyo o orkestrası 2 plâk. 21 senfenik, 22 konserin devamı. VARŞOVA: Miz m — 13,15 Polonya havaları. o 1730 piyanist Artar Robinştayn. 1745 O edebiyat köşesi 18,15 orkestra. 28,50 dans havaları , BELGRAD; 4#$im — 13 konser. 17 Şuan, kuvartet, 20 pâk, Op. 41. 2040 örkesirn, o 21,30 Konser. 28,80 giğanç Tmisikisi, PARİS: SEZ m — 31 pilk, sohbet. haberler. o 21,30 büyük bestekârların eserleri, pikkla, 21,55 haftanm kroniki, Husikiye dair sohbet. 22,10 Vinsent Jumansun “No, no, Nanl?, opereti ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu Temsilleri B time mii) ant 15de il O gece N Yazan: La Jos 4 perde 1 tablo UMUMA akşam suvare Zilaky 1 BORSA | saat 21 de Türkçeye çeviren: M, Feridun | (Hizslarında yıldiz işareti olanlar üzer- | | lerinde 7 Ici künun muamele Olanlar» | dır.) Rakamlar kapanış fiyatlarını gösterir | * Lordra 15, * Nevyork 195, 00 $* Madrit 19, # Paris 167. 00) # Berlin 51, — * Milâo 292, | # Varşova o vi. li * Brüksel * Bodapeşt. 30, — | * Atina * Bükreş 21,50 | & Cenevre * Belgrat © sg, — # Sofya 5 « Yokohamı 43, — * Amsterdam 84, * Aluu v0, — * Prg * Mecidiye 5, —. 8 Stokhölm 34, —İ # Benknot #7, | — n ee Çekler (kap. sa, 16) e Londra 692.75) Stokbolm OoOz83— | w Nevyörk CG7a($) Viyana * Paris 1205 Mader o S576740| « Milâso 8.9673)# Berlin (078 | # Prükse 43950) Varşova 4,1980). Atina 42,2975) Budapeşre 25759) w Generre (o 24975) Bükreş 700478 Solya 64,9975) Belgrat 345818 * Amsterdam 1.1734) Yokolama ?49— Prag 15,â$ | Moskova ( (06859 | ESHAM | an DE N İş Bankası o Des) Terkos 46,75 ? Asadolu #r.) Çimentoas 1195 İl » Reji 4,05) o Ünyon Dev. S9 | Şir. Hayriye 1s, | Sark bei tsv İl | Tramvay 4850) Balya 2,20 U. Sigorta ; Şark m. ecza 235 | Bomonti Telelon 0— istikrazlar tahvii ml9ğ3dais OS0) Elekırik — isdkrazlda, o 5350) Tramvap 31 Şerk D.yol o 245) Ergani 97,0 D, Muvah, 4400) Ruhtm A Gümrükler 2.83)e Anadolu (o 4570 1928 Mi. A. Sola Anadolali 4570 s240 | 8.—İşA Mümessil | dem aldığı malümatsa onu “tatnrin l iy İ hükümet erkânı, saray halkı ve ni- | dı.. | Murun ellerinde taşıdıkları çanta -| âlisinde bulunacak.. BKELELİ ZALE & izzet Fuat Paşar HATIRALARI AAA ASA EL MAMA MEAN FA Yy l Kayzer herşeyi anlamak istiyordu, bf havadan, sudan cevap veriyorduli —— Gelin de şimdi bu mahut', Artık bundan sonrasını söylemi | leye cevap veriniz. Bunun 8* ye lüzum yok.. Milyonlarca müslü- | mek olduğunu çok iyi bil d man yerlere kadar secde eder. Ha- | Fakat.. cevap vermek de işir life bunların arasından arabası ile !miyordu. ğ geçer. Nihayet camie girer. Orada | © Maamafih dilimiz yağlı”) en yüksek mindere oturur. Etrafın-| yalan söylemiye hazırlandık. dakiler el pence divan dururlar. — Efendim.. Malâmu âli Kayzer Vilhelm halifenin o res-| hifeler daima temiz bulunmak "|. mi, askeri ve müzehhep alayını bü | buriyetindedirler. Padişahlar” yük bir merakla bekliyor. Kitaplar | bise değişmesi ve temizlik yöfği da okuduğu veyahut kulaktan kula | ları için bu çantaların içinde | ğa duyduğu bir hurafe haline giren | kaç kat elbise ile temizlik tek) vak'aları, saray ve harem hakkın-! rı taşınır. Padişahm esvapf daki sözleri düşünüyor ve bunun| bunları taşırlar. İcap edince © tahakkukuna intizar ediyordu. de elbiseleri değişirler. , i Maamafih dini ve içtimai malü- Yavar tabit Bizler bu mat haricinde bir de asıl askeri yalanı yalamadan yutmuş ve İİ manzaranın gösterdiği kıymeti har | 4, kayzere söylemiş. biye vardı. Bizim selâmlık resimle-|“© Kayzer de: 8 rinden böyle bir şey anlamak im-| Oo | Müslümanlkne iyi şey” kânsızdır. Fakat Kayzer bunları| iş imiş. / bilmediği için her şeyden alâkadar oluyor ve mütemadiyen sağdan; sola, soldan sağa dolambaçlı sual lerine devam ediyordu. Ben de bunlara havadan sudan cevap veriyordum. Esasen doğrudan doğruya sual de teveccüh edemezdi. Çünkü be « nim mevkiim bu gibi muhaverele - re bulunmıya müsait değıldı. Ben- Bunu da gene saray dar biri kendi başından ge vak'a olarak anlatmıştı. Beni kendi uydurduğum yalana kef” de inanmıştım. Halbuki Abdö'; midin camide bir kere bile & kıyafet ettiği vaki olmamıştır halde çantaların manası neydi" Bunu imparatorun yaverri ” ediğım gibi değil hakikatınt* edeceği yerde bilâkissmerakını da» ha fazla arttıriyordu. Buna rağmen gene kaçamaklı suallerle halife, sultan sarayı, ve buna dair işlerde yanlış malümat sahibi olduğu anlaşılıyordu. Kendi sinin bu garip vaziyetleri karşısın- da yanlış bilgisini doğrultmak be « nim en büyük vazıfemdi. İmparâtor İstanbuldayken ken- disine umumi ahvalimiz ve askeri işlerimiz hakkında malümat veren Fon eDrgolç paşaydı. Maatteessüf bu Alman cenerali büyük bir aske» ri deha ve her suretle fevkalâde bir teşkilâtçı olmakla beraber içti maiyatımıza kat'iyyen vâkıf değil di. Bunu yalnız ben değil bütün Abdülhamidin korkusunu * dilerine bir menfaat âleti ittil den saray bendegânı Abdülhsf kandırmışlar ve demişler kit 1 — Camie teşrifi hümayun" kubuldukta bir kıyam veya bir tilâl vaki olursa aleyhtekileri mize çevirmek için bol paray* tiyaç vardır. Bu para çantalar * lınca etrafa dağılır, derhal 803” da kesilir, Abdülhamit de buna in ve irade etmiş, İşte yıllarca selâmlık resminde çanta esrarengiz adamların esrarı. —, Ancak altın ağır olacağı v€ */ da sırada şakırdıyacağı için b / : bir kurnazlık da düşünmüşler $ banknotla çantaları doldi ,' dı. Yükte hafif pahada ağır *$ nelerle yıllarca halkı iğfal , lerdi. Bilmem o günleri tutan okuyucularım var m7. | (Seresvabii hazreti şehriyat) met bey istisna edıldığı halde ” men bütün esvapçılar bu çan” kemali ciddiyetle taşırlardı. hayet padişah bile biliyordu. Hatta padişah bu zatın imparatora yan- lış malümat vermemesini temin için irade bile çıkarmıştı. Bundan cesaret alan saray bendegânı ise bemen fon Dergolçün arkasına bir çok memurlar tayin etmişlerdi. Giz li olan bu memurlar, mütemadiyen Golç paşanın arkasından dolaşır - i lar ve akşamdan akşama okka ile| (İsmet Beyise yalnız ufak. “| yazılmış jurnallar verirlerdi. çanta taşırdı. Bu çantanın Buna mukabil Alman imparato | ne vardır diye sorarsaniz ru ile yanmdaki adamlar da müte. | nu söyliyebilirim: wi madiyen Türk ahvali hakkında ma — Koca bir milletin elem!” 4) lümat almak istiyorlardı. Sarayda | ve kederlerinin anahtarları.” | ise buna cevap verecek hiçbir zat | sözlerimden bir şey anlamada i memur edilmemişti. Bunun için im: | İsmet bey gayet yüksek bir ©” e makam sahibiydi. Hem > süt kardeşi, hem de Fehimin * 4 rator ve yaverleri rasgeldikleri Türklere sual sorarak bu merak - m” larmı tatmin etmeye uğraşıyorlar. ! sıydr. Bu iki halin en şerefli i : her halde birincisiydi. Çünkü ”. Netekim akşam üstü de kayze- | sada milletin parça parça © vd rin yaverlerinden bir zat bana ba- | mahlükun babası olmak, bab i zı süaller sorarak o günkü vak'a |limesinin yerme kamusa J hakkımda malümat istiyordu sıfat koymayı icap ettiriyor , Meselâ hürikârın hemen araba: — Almanya imparatoru, sr ardınca giden dört beş sivil me- ruyi zeminin cuma selâmlık "© Şem ların içinde ne vardır?. «