İS Alexandre Dumas file oç Arman, bu Yüzden gözlerini ayı Tamadı, mendilin, ei ! müş, Maiord i ağzına götür - lu. yeri demir bir mengenede sr haklarım, İstnira bulutlandı, ku- Üm b; iyordu. Yanıma aldı - rl açtım ve kokladım . li Yordu, duydum. Armana soru- ZTenidmız mı?, #7 Eer Kira, Yleyse kapayın ve alıp gö - M, ne etiği kefenj ölünün yüzü larından, tabutu kapadılar ve uç- r Vi yere ta gösterilen başka dılar. kımıldamıyordu. Gözle- I sukura takılıp kalmıştı. dar gördüğümüz ceset ka » donan Sanki olduğu yerde yar, asabımı gergin tu- Tan ayy, at buradan ayrıldık - nca an yaklaştım, oArmanı m enbe » manzaranın verdiği acı me olacağını tahmin et- İ “ 5 Mösyönün, burada bulunma - | mz Fi »dedi, onu alıp götürü - ze hastalandı zannederim. mi 6 iz N, yak aküa? a bitti, gidelim, renginiz Yecanı oldu, üşüyorsunuz, bu he- ağı Bi,” sizi öldürecek, > adım bile atmadan: Kol dim, l yay, arma, bir çocuk gibi yürü « iv rada e A ni lünüz mü? We sanki gözlerine © görünen ONU çağırıyormuş gibi ar - Y, bakıyordu. lay a8 yavaş adımları ağır - dedi. Gidelim. undan tuttum ve sürükle - ay, neleri birbiri du, K aba Bibiydi, bütün benliği Bi, humma ile sarsılıyordu . di, © İY sordum, cevap verme - Yaktiygi. a rai Met, rkatmar, Eu arada da, lleyerd için elimi e ; i Mina sey değil, bir şey değil; istiyorum, N Yanımda yürüyordu. beni sıkıyor, Yapin Miz. Yordu Şii aş yaktı a Yaya man a yi sile. nmesi arasında, komi» | alı Kadın Terceme eden a GA Selâmi Izzet — Nasıl? — Beyin humması; buna da ne mutlu, çıldırabilirdi. Bereket ver « sin maddi hastalık, manevi rahat - sızlığı bertaraf eder; bir ay sonra her ikisinden de kurtulur, ii e Armanın yakalandığı hastalı -| ğın bir iyiliği vardır, ya derhal öl «| dürür, yahut uzun sürmez, geçer. | kahat devrine girdi, onunla sami 2 hemen çıkmamıştım. İlkbahar, bol çiçeklerile, kuşlar rile, şarkılarile gelmişti. Dostu - mun penceresi bahçeye açılıyor, du; sendeliye sendeliye yürüyor. bir araba bulduk. Tam baya biner binmez titreme- Müthiş bir sinir buhranma temiz hava bize kadar yükseliyor- | du. | Doktor kalkmasına müsaade et» | ti. Pencerenin yanında, o güneşin en sıcak zamanında, öğleden ikiye kadar, oturup konuşuyorduk. Margöritten bahsetmemeğe bakı- yordum, bu isim hastanın i sükünunu, hazin bir hatıra ile ih - lâl eder diye korkuyordum. Fa» kat Arman, ondan bahsetmekle gurur duyuyordu. Amma, eskisi İ gibi ağlıyarak değil; haleti ruhiye si hakkında beni tatmin ile müs - terih eden, tatlı bir gülümseyişle | bahsediyordu. Dikkat ettim, mezarlığa son gi - dişinde, o manzarayı gördükten “İsohra geçirdiği buhran, manevi a «| İeryr azaltmıştı. - Margöritin göz - | lerine, ölümü eskisi gibi görün - miyordu. o İçine kanaat gelince, teselli bulmuştu. o Hayalinde ba » zan canlanan o feci (omanzarayı düşünmemek için, mesut geçen günlerini anıyordu ve sade o gün - leri kale alıyordu. Darbe vücudünü © yıprandır - ! mıştı, hararet geçtiği halde bit - Ikindi, dimağının şiddetli heye - ! cana tahammülü yoktu ve bülün cihanı saran ilkbaharın neşesi, o - nu gayri ihtiyari güler yüzlü ha « yallere düşürüyordu. Atlattığı tehlikeyi ailesine ha - ber vermek istemedi. Kurtulduk - tan sonra bile babası hastalığını duymadı. Bir akşam, pencerenin önünde, her zamandan fazla oturduk; ha « va çok güzeldi, güneş, altın ve kı - zıl bir ufukta battı. £ Paristeydik amma, etrafımızdaki (yeşillikler sanki bizi dünyadan uzaklaştır - mıştı. o Arada sırada, bir araba gürültüsü sözlerimizi kesiyordu. Beni değil, okendini dinliyen Arman dedi ki: Yardımile yatağına ya - dım ve heman sağıdım, olup | nüz tamamile iyileşmediniz. kıpkırmızı idi. Savıklı « anlaşılmaz keli - Yor, yalnız arada Mar - — Margöriti aşağı yukarı bu za manlarda, böyle bir günün akşa - kabardığını, gözle - | mında tanımıştım. , Mü, lenin görüyordum, Cevap vermedim. Bunun üzerine bana döndü ve m <vvel benim işime yarı - | dedi ki: koklattım, eve geldiği « sade titrediği görülü - — Amma size bu macerayı an - latmalıyım; Oo yazarsanız, kimse inanmaz; fakat her halde entere - san bir şey yazmış olursunuz. — Daha sonra anlatırsınız, he- Gülümsedi: — Hava sıcak, pilicimin göğsü- nü yedim, bararetim yok, yapacak başka işimiz de yok, her şeyi an- latacağım. -— Maüemki muhakkak anlat - YE muayeneden mak irene. dinliyorum. 'bir ermeni tanıdığı ve şahsına iti- 5 — VAKIT 27 Z.nci teşrin 1Y33mmme umuman» VMWU MI HARPI E anüs Vakıt'ın edebi tefrikası Tum Kamely ( Teşkilâtı Mahsusa A VAKIT'ın yeni Tefrikası : 25 Bududa civar Ruslar, her fırsatta Rusya için malümat topluyorlardı Cafer beyin tertip ettiği bu kor- | kutma plânı tam bir muvaffakıyet letatbik edılmıştı. Ruslar atılan taş | On beş gün sonra Arman ne - larla yaralanmamışlar, ölmemişler. | sormuştu: di amma, fena hade korkmuşlardı. ; mi dost olmuştuk. Hastalığı devam | İstenilen maksat da bundan başka | dut jandarma müfrezesine men - İ ettiği müddetçe, odasına © hemen | bir şey değildı. Araba gözden kay. sup olduğun halde müfrezeni ter - bolduktan sonra Cafer bey de, or - talık zaten kararmış olduğu için, kestirme yolları takip ederek geç vakit gizlice Erzuruma avdet eyle- mıştı. Ondan sonra Rus zabitleri bir daha Erzurum haricine çıkama» | mışlardı. Cafer bey onların izlerini bir müddet daha takip ettığı halde | Rus konsoloshanesi civarından u - zaklaşmıya cesaret edemediklerini görerek artık takibattan vazgeçmiş ti. Bir taraftan Ruslar Erzurum ha valişinde böylece casusluk yapmak la meşgulken diğer taraftan teşki - | lâtı mahsusanın defaatle kaçak su | retile Rusya dahiline gönderdiği a» | damları da boş durmuyorlardı. Bun | lar hududa civar olan Rus köyle - rinden kandırabildikleri Rusları | hududumuza kadar getirerek ora- da rusça bilenlerle konuşturuyorlar | ve bu suretle RuRsya hakkında ma lümat almıya muvaffak oluyorlar - dı. Bir defasmda aşiret alaylarına mensup kürt süvari zabitlerinden Sadık Bey doktor Bahattin Şakir beye müracaatla kendisinin hudu- da yakın olan köylerden birisinde mat edilmesi lâzrmgelen bu erme - ninin çok hizmetler görebileceğini söylemişti. Bunun üzerine doktor Baha bey de o ermeninin hududa celbini istemitşr. Onun isticvabına bir ehemmiyeti mahsusa verildı - ğinden doktor Bahattin Şakir bey bizzat Erzurumdan Köteğe kadar gıtmıştı. Getirilen Ermeninin ismi Arşak idi, İsticvabı üçüncü ordu kuman- danlığının verdiği talimat dairesin de yapılacak ve alınan malümat hemen ordu kumandanlığına bil - dirilecekti. Arşağın hudutta (Hadlik) mev- kiine getirildiği haber verilir veril- mez doktor Bahaettin Şakir Bey de( Gütek) ten oraya giderek Er- meniyi isticvaba başlamıştı. O zamanlar da Türkiye — Rus- ya hudunda yaşiyân bütün Ermeni ler bilâ istisna Rusyaya hizmet e - derken ve Türkiyeye karşı olan düşmanlıklarını gizlemeğe bile ha cet görmezken kendisinin Rus jan darmasında çalışmakta olduğunu ifade eden Arşakın evvelâ neden dolayı Türkiyeye dost göründüğü- nü ve ne sebepten dolayı Ruslara ihanet ederek onlara karşı casus - Tuk yaptığını araştırmak lâzım ge- liyordu. Bu araştırma neticesinde dok - tor Bahaettin Şakir Bey Arşaktan şüphe etmeğe başlamıştı. Onun | yım. Bölük zabitim beni Rus istih- i tetkikat yapacaksın, oradaki Erme memesi daha muvafık gibi görünü yordu. Doktor Bahaettin Şakir Bey ona —“ Arşak Efendi, Rusların hu- kederek nasıl buraya kadar gele - bildin? Arşak bu suale bilâtereddüt ati- deki cevabı vermişti: | —“ Size işin doğrusunu anlata- barat şubesi zabitine gönderdi. Bu zabit bana, gidip Türk hududunda nilerle temasa gelerek onların ha - Yazan: A. MiL ra verirsiniz. Onun için bir kere be ni tecrübe elmenizi size tavsiye et mekten başka bir şey yapamam.,, Doktor Bahaetin Şakir Bey Er - meniyi uzun uzadıya bu suretle is- ticvap ettiği halde Arşak hakkın - daki şüphe ve teredüdünü izaleye muvaffak olamamıştı. Binaena - leyh onu, Rusyaya avdetine müsa- ade etmeyip, Erzuruma gönderme İ ğe karar vermişti. Orada daha srkı bir isticvap neticesinde Arşaktan fazla malümat alabileceğini ümit ediyordu, Halbuki aşiret alayları binbaşı- larından olan Sadık Bey bu fikir - zırlıklarını öğreneceksin. Bunu ya pabilmek için kendini Türk dostu gibi göstereceksin. Bu sayede on - ket ederek hakikatte bize casusluk yapacaksın, dedi.Bu sayede işte bu raya kadar gelmeğe muvaffak ol - dum.,, — “Bu sözlerinle kendini müda faa etmiş değil, bilâkis ele vermiş oluyorsun, Bize sadık kalacağına nasıl emin olabiliriz? Verdiğin ha- berlerin doğru olup olmadığını na sıl ispat edeceksin? Bilhassa Rus - lara ihanet ederek bizim hizmeti- mize girmene ne mana vermeli? Bu hususta biraz bizi tenvir eder misin? — “Bunu yapmak kadar kolay bir şey yoktur, efendim. Ben siz - den şimdilik bir menfaat beklemi- yorum. Söylediklerime inandrktan sonra mükâfatımı verirsiniz, Rusla ra hizmet etmek hiç işime gelmez. Çünkü ben onların nazarmda bir i jandarma neferinden başka birşey i değilim. Halbukisize hizmet ede - cek olursam tabii bana bol bol pa- (Baş tarafı 8 üncü sayıfada) Esasen bu müesseseler kuruldu- ğu zaman imparatorluğun memur lenmiş bir terbiye ve talim sistemi de gençlerin kafasını yemeğe baş- lamıştı. Bunun içindir ki iş hayatr- na bazırlanan genç hayatla döğü - şecek, hayatı izah edecek < hayatı kavrıyacak bir şekilde bir enerji sahibi olarak hazırlanmıyor. Bu da muvaffakıyetsizliğin bir başka sebebi oluyor. *#4 Dünkü iş memur kafası ile, hacı baba iktisadiyatı ile aksıyarak yü rürdü. Çünkü dünkü işin mana ve mahiyeti ancak geçinmeden ibaret hesapsız ve kitapsız bir acayip â - lemdi. Fakat günden güne beynel- milel ölçülerle ve beynelmilel usul lerle işlemeğe başlıyan bir iş cihazı mız vardır. Bü cihazın bugünkü hail dünküne benzemediği gibi kı- sa bir zaman sonraki manzarası da Rusya ahvaline dair verdiği malü- mat şayanı dikkat olmakla bera - ber bunların kontrolü kabil olma - dığından Ermeniye emniyet edil - bugünküne benzemiyecektir. sa ve işi başarana vermektedir. vede nargil lara hizmet ediyormuş gibi hare -| Iş sevgisi yetiştirme mantığına göre çerçeve” ribi | de değildi. O doktor Bahaettin Şa- kir Beyin noktai nazarına iştirak etmiyerek Arşaka itimat edilmesi | hususunda son derecede ısrar edi- i yordu. i Nihayet keyfiyetin bir kere de ü- çüncü ordu kumandanlığına bildi- i rilmesine karar verilmişti. Hemen oraya çekilen telgrafnamede ne su retle hareket edilmesi lâzım geldi. ğinin iş'arı rica olunması üzerine kumandanlıktan gelen cevapta Ar şakın Erzuruma sevki talep olun » muştu. Keyfiyet Arşaka anlatılında ca - susun benzi biraz atmıştı, Fakat derhal kendisini toplryarak Erzu » rTuma gönderilirse vakit zayi edil - miş olacağını, kendisinin, muay « yen isimler zikrederek, sühuletle Rus haritaları tedarik edebilece - ğini anlatmağa başlamıştı. Doktor Bahaettin Şakir Bey Ar- şakın verdiği izahat üzerine arka» daşlarile müzakere ederek kendi ayağı ile gelen bu Rus casusu hak kında atidekj kararı vermişti: (Devamı var) gün geçiren bir eski beylik imalât- hane müdürü veyahut muhasebeci» isi ile bugünkü modern bir fabrika j nın müdürünü, muhasebe âmirini hattâ en küçük memurunu mukaye seye imkân yoktur. İş genişledikçe, sınaileştikçe işin kudreti de smaf bir mahiyet alıyor. Yani iş insanla !ra hâkim oluyor. Tıpkı tabiatin in- sanlara hâkim olması gibi. Nasıl ta biate kendi kuvvetlerine uyarak hükmedebiliyorsak iş hayatına da ayni suretle uyarak hükmedebili » riz. Yarınki iş hayatının muvaffak İ unsurunu biz şu karakterlerde bu « labiliriz: A) — İşe iyi hazırlanmış ihtisas ğ sahibinde, | B— İşi benimsemiş ve işi ken- | dişine bir sevgi halinde bağlamış i insanda. İş sevgisi modern hay: tm i ve muvaffakıyetin yegâne tılısın İ dur, Bunun önünde tavsiye ve ilti * i mas dünya güzelliği iddiasında bu İş modernleştikçe kendini ihtısa- İlenan bir acuze gibi gülünç kala» caktır,