w Edebi Tefrikası : 27 KANNNMANNNNNNNINi KISKANÇ El Hafi stalığınızı anladınız ya? hafta, ir apandisit krizi... Bir Ya kalmaz, geçer, Ameliyatsız mı?, değil Pandisit ameliyatı bir şey tg ei emen bugün alıveririz. — © caddede karşıdan kar- nim daha az tehlikesiz. vk, Yat ii seçer, Geçmezse ameli- ya de ayni firikdeydi. ir ,. Arımadığım bir sesle Be- Hire inç karıştı; EVA hiç değilse akşama ke r iyelim, Öğleden sonra tek #eürsiniz, karar veririz. li seviyor muydu?. beni Ti Onun seviyor muydu?. İ olacaktı. Yokuş için mi böyle titriyordu?. Acaba onu gene sevebilecek Sin iy için mi7, Serveti i - | miydim?. Dili Kalbim güm güm alıyordu... yy le bakıyordum. Alçak! Acaba öbür tarafta onun kalbi na- hey lerini gözlerinde okuyabi- | sıl atıyordu?. * miydim!. Kapıyı açtım. a nim düşüncelerimi o okudu. Hemen içim rahatladı. İduğumun Farkına vardı. imi önüne iğdiz z e Her halde sizin sözünüze in- TA edeceğiz. in Sözümü söyledim. Derhal n şimdi ameliyat lâzım. ? * * Hastaneye telefon... hi Behireye kuvvet verici söz arın sabaha kadar bekle- | *a bir apandisit krizinde | ğer Behireyi bitkin bir halde gö - Mi tercih ederdi, Ferdiyi mi?. | rürsem, benim için fena bır hatıra Nakleden : Selâmi Izzet İndim. Merdivenlerde yavaş! yavaş doktorluğum üzerimden $ıy- | rıldı. Gene seven ve kıskanan adam oldum. Onu ne halde bulacaktım? Hastaları ameliyat olurken, renkten renge giren çok babalar, | analar, çocuklar ,karı kocalar gör- düm... Ameliyattan sonra, kapıyı | açınca, nefes nefese yaşlı gözlerle yüzüme bakarlar: — Ne haber doktor?. Diye sorarlardı. Behirede bu aynı heyecanı gö- recek miydim?.. Ferdiyi seviyor muydu?. Kapının tokmağını tuttum. E- Gözleri yaş'ı değildi. Dudakla- irmı kemirmiyordu. Sararmamıştı. | Heyecanlı değildi. e Sevgi ve aşk A 7 M7 Erzuru önüne getirilecek olursa heyetin bir muhacir arabası içinde çektiği meşakkatleri kolayca tasavvur e - debilirsiniz. Ankaradan Sivasa ka dar olduğu gibi Sıvaslan Erzuru * ma kadar da gene gündüzleri gidi liyor ve geceleri ya hanlarda veya çadırda geçiriliyordu. Yolda giderken köylerden yiye cek içecek tedariki mümkün ola - mıyordu. Çünkü köylülerin kendi İ lerine bile kifayet edecek Okadar yiyecekleri yoktu. Onun için yiye- cek ve içecek büyük merkezlerden geçerken satm alınıyor ve ancak bu sayede ac kalmaktan kurtul - mak mümkün olabiliyordu. Sivastan hareket ettikten sonra bir hafta kadar bu suretle kat'i me safe edilip nihayet ilk hedef olan İEvzincana Oomuvasalat edilmişti. Heyet İstanbulu terkedelidenberi i yoktu. İ —Oldu bitti Behire. — Teşekkür ederim canım.. Ben ona bundan sonra yapıla- cak şeyleri anlatırken, o, usul usul BİNEN — Bir saat sonra uyanır.. Ya- nında hızlı sesle konuşu'masın... Sen'eve'git de; birsaat'sonra gel. t ei şeri B.üyorum, | diyorum, — Hayır, şoför bekliyor, da elimi sıkıyor: kalamayız. Gul, güle.. İİ e Sonra soruyor: > Derhal ameliyat lâzım oldu- Yukarıya, Ferdinin ooaasına tuna kani mısın?. "çıktım. — Behire, böyle şeyde keyfi i.| o Hasta bakıcı İkbal oradaydı. SİN, Lag olsun diye söz söylemez. Mz ğle üzeri operatör ameliyatı “Apti, Bir müddet, hastanın kim ol - M unuttum. Kinim durdu. Ik, Sik kendinde değildi ki... ii an çıkmıştı. Mode, rn dekor içinde, insan'a - . ayat ve memat mücadelesine üpileri bu yerde kin ve nefret üyor, Ni Arkadaşşın operatörün, yüzler- i on eliyatında bulunmuştum. O. diy) üstat olduğunu pek iyi bilir ark senelik doktordu.. Elleri, ecek t yaparken zevkle seyredi- Mata ellerdi... Ama bu eller, bir a, İş, rekat yapsa, yapacak ol - & gin kurban gidebilirdi.. i Ka iYi. Onu.. en mahir ellere etmiştim. ' ? : sl Peratör bir pensle kakumu Od, apandisi aradı. , taş heyecan içindeydim. Her ta böyle heyecanlanırdım. A- X,, teshisim doğru muydu?.. li ig ma dağımı anlayınca ,göğsüm — Çrla kabarırdı. i tör şişkin, siyahlanmış, v Y bir apandis buldu. © üzüme baktı: di, > Tam zamanında yaptık! de- 4 Yandi, ket, Ğ 3 * $ v Behire aşağıda, bekleme salo- vE İkbal iyi bir kızdır. — Doktor bey, dedi, dün küçük hastanızı gördüm, selâm söyledi. — Küçük hastam da kimdir?. — Hani bir aktris vardı, uya - nırken, söyleyecekylerini işitmiye- siniz dye, yanında bulunmanızı is- ! temiyordu. Güldüm — Demek gizlenecek çok sey var- İmiş... | (Devamı var) | : Bir hükümet zehir tica- retini teşvik mi ediyor? Cenevre, 3 (A.A.) — Milletler Cemiyeti tarafından teşkil edilen ve istişari bir mahiyeti haiz olan afyon komtesinin dünkü toplantı- Amerikan murahhası M. Fuller yeni Mançuri hükümetini ikendi topraklarında uyuşturucu İ maddeler kullanılmasını teşvik et mekle suçlandırmış ve bu hüküme- !tin bu yoldaki hareketini şiddetle muahaze etmiştir. mem 2 Amerika kongresi VAŞINGTON,3 (A. A.) — Meb'usan meclisi reisi M. Rayney dün şu beyanatta bulunmuştur: “Gelecek ikinci kânunda top - lanacak kongre ruznamesinin ba - şma içki yasağı hakkındaki Volt- tad kanununun kaldırılması, ispir- isında tolu içkilerden alınan gümrük re - | günü kâtibi mes'ullerden sim ve harçlarının değiştirilmesi | yolda uzayan sakalına bir şekil ver | İttihat ve terakki müfettişi umumi maddeleri konacaktır. aradan takriben on sekiz gün geç- tiği halde ne merkezi umumiden, İwe ne de başka bir taraftan hiç bir İ haber alamamıştı. Kâtibi mesul ğa yeme filarinliğa da gelip geçen hadi- imdi ne olacak?, selerden, harbi umuminin ne şekil ve tarzda cereyan etmekle oldu - ğundan tamamen bi haber idiler. ri hangi sebepten dölayı mütema- lâyıkiyle bilemiyorlardı. Şimdi bitap ve bimecal bir hal- de Erzincana gelerek orada ecza- cı Mehmet Efendinin hanıma in - mişlerdi. Bu eczacı Mehmet Efen ruf askeri müteahhitlerinden idi, Mehmet efendi anasıl Usküdar- li idi. Daha eczacı mektebinde tah- sil ederken ticarete merak ettiğin- den o zaman Üsküdar iskelesi ci- varında bekleşen beygir sürücüle- ri arasina karışarak beygir işletir- miş. Mehmet efendi mektepten dilmiştı. Mumaileyh orada da ti- kaüt olarak büsbütün ticaret haya tına atılmıştı. Bu sayede Erzin - canda emlâk ve akar sahibi olmuş, büyük bir han açmış ve ordu mü - teahhitlerinın de en büyükleri sı - rasına geçmişti. Eczacıyken beygir sürücülüğü yapan, beygir sürücülü i ğünden de ordu o müteakhitliğine | kadar yükselen ve nev'i şahsıma münhasır olan bu Mehmet efendi gayet mükerrem, şen ve şatır bir zattı, Kâtibi mes'uller Erzincana mu- vasalat ettikleri zaman kendile - rinden bir gün evvel diğer bir he- yelin oradan geçerek Erzuruma gittiğini haber almışlardı. Bu he - yet de gayet gizli hareket ediyor ve kendisin: hiçbir kimseye tanıt- tırmımıya çalışıyordu. Kâtibi mes- Teşkilâtı VAKIT'ın yeni Tefrikası : 3 Kâtibi mes'ullerden evvel gizlice mdan geçen hey'et O zamanki yolların fecaati göz | kânına girmişti, Mumaileyh berbe | Hilmi beyler, İran mücahitlerin - e EE limamaşe vin 5 — VAKIT 4 2Z.nci teşrin 1Y3immmee UMI HARPTEdadun Mahsusa Yazan: A. MiL den Emir Haşmetle birkaç refikı, “.— Şu sakalımı alafranga bir çerkes Reşitle bir iki (o arkadaşı, sekilde kesebilir misin?. Yanak'a- İranı tanıyan erkânıharp yüzbaşı- sakalı büsbütün tıraş e -; larından Ruşeni bey ve daha bazı re: rımdaki İ deceksin ve çenemde sivri bir sa- | Zevat ki cem'an yirmi kişi olduğu kal bırakacaksın.,, demesi üzerine | halde harbı umuminin başlangıcın berber gülmeye başlamış ve şu ce- dan birkaç gün sonra İstanbuldan di denilen zat Erzincanın en ma-| çıktıktan sonra Erzincana tayin e-| carete devam etmiş ve nihayet te-; vebı vermişti: “. Süphanallah,'Bu Istanbullu efendilere ne oldu ki; dün de se-| nin gibi birisi geldi, aynı şeyi söy-! ledi ve bana bir sıvrı sakal kestirt- | tıkten sonra çıkıp gitti.,, Kâtibi mes'ul berberin bu sözle rinden şüphelenerek o zatın kim olduğunu hemen tahkike başlamış ve evvelâ berberden onun uzunca böylu, tıknazca, mavi gözlü, kum- ral saçlı bir adam olduğunu anla- mıya muvaffak olmuştu. Esasen o- turdukları eczacı Mehmet efendi İnme dahi garip kıyafetli bir İ zatın Erzincan sokaklarında do - Pre olduğundan bahsedilmiş ti. Anlatıldığına nazaran ayağı - nım birine bir spor çorabı geçire - rek pantalonunun paçasını o ço - rabın içine sokmuştu. Diğer aya - ğına da çıplak olarak yalnız kun- durasını giymıstı. Böyle tek spor “Bundan başka on sekiz gündenbe- çorabı ile hanm avlusunda gezer ken herkesin nazarı dikkatını cel- yalnız i diyen ilerlemekte olduklarını da , beylemişti. Kâtibi mes'uller gerek ' sivri sakallı, gerekse tek spor ço- iraplı zatların kim olduklarını 80 - | ruşturunca birincisinin merkezi u- | mumi azasında doktor Bahattin Şakir ve diğerinin de meşhur ha- tip Ömer Naci bey olduklarını mey dana çıkarmakta güçlük çekme - mişlerdi. O esnada doktor Bahattin Şa- kir ve Ömer Naci beylerin büyü - cek bir heyet halinde kâtıbı mes'ul ilerden bir gün evvel Erzincandan | geçerek Erzuruma gilmeleri atide- ki sebepten ileri geliyordu: Kâtibi mes'ullerin Erzincana ! hareket etmeleri hakkında İttihat ve Terakki merkezi (o umumismın i verdiği karardan sonra, o zaman / dahiliye nazırı olan Talât paşa da bir gün doktor Bahattin Şakir be - yi nezdine çağırarak ona Erzuru - ma gitmesini teklif etmiş ev demiş ti ki: — Umumi harbe belki biz de iştirak edeceğiz. Erzurum bir ser hattir, Sen Edirnede muhasara gör dün, tecrüben vardır. Harbe girer. sek sen Erzurum valılığını deruhte edeceksin. O vakte kadar da Erzu- rumda teşkilâtı mahsusa vezaifini tanzimle meşgul olursun. Bu vazi- hareketle Ereğli - Niğde - Kayseri Sıvas - Erzincan tariki ile Erzuru- ma gitmişti, Kâtibi mes'ullerden mürekkep olan birinci heyetin bu ikinci he- yetten haberdar olmaması ve esa- sen birinci heyetin de ne maksat- la yola çıkarıldığının henüz bili - nememesi gösteriyordu ki teşkilâ- tı mahsusa diye ortaya çıkarılan fikrin mevkii icraya konulması i « çin henüz kat'i bir program mev « cut değildi. Öyle zannediliyordu ki, gerek kâtibi mes'uller, gerekse Doktor Bahattin Şakir bey heyeti Enver paşa taraftarlarının teşki - lâtı mahsusada oynıyacakları rol - leri yakından murakabe etmek ü- zere yola çıkarılmışlardı ve bunun da nasıl kabil olabileceği henüz kestirilemiyordu. Netekim, kâtibi mes'uller Er « zincana muvasalatlarını telgrafla İstanbula haber verdikleri halde o radan hiçbir cevap alamadan uzun , müddet Erzincanda (o beklemiye mecbur kalmışlardı. Heyet aza - sı yol yorgunluğunu iki üç gün azrfında çıkardıktan sonra Erzin- can sokaklarında dolaşmıya baş - lamıştı. Görülecek hiçbir iş olma- dığından İstanbula çektikleri tel - grafa gelecek cevabı beklemekten başka bir çare kalmamıştı. Bu ce- vap da gittikçe gecikiyordu. Er - zincana muvasalatlarından beri bir hafta geçtiği halde kâtibi mes- ullerin bundan böyle ne olacakla- rı, ne yapacakları ve nereye gide - cekleri ile hiçbir kimse meşgul ol- muyor gıbı görünüyordu. Kâtip İbeylerin bazıları iç sıkıntısından civardaki Dersim dağlarına tır - manıyorlar ve bu suretle vakit ge- i girmeye çalışıyorlardı. Yemek pi - şirmek hususunda meharet sahibi olan Kemal Ferit (Beyse Erzin - canda kalarak arkadaşlarına ye « mek hazırlıyordu. O zamanlarda Erzincan valisi zattı, Erzincan fırkası kumandan - lığını ise miralay Arif bey ifa edi- yordu. Kâtibi mes'ullerden mürek- kep olan heyet Erzincana muvasa- feler Rusların Kafkasyadaki aske- ri hareketlerini tahkik etmek, is - lâm unsurlar arasında teşkilât vü- cuda getirmek ve harp halinde bunlardan istifade etmektir.,, Doktor Bahattin Şakir bey da- ullerin buna rağmen ikıncı heye - | hiliye nazırı Talât beyden aldığı tin mevcudıyetınden haberdar ol-| bu talimat üzerine ikinci bir beyet maları bir tesadüf eseri olmuştu. | halinde o da yola çıkmak üzere Erzincana muvasalatlarının ertesi | hazırlanmıya başlamıştı. Nihayet birisi | doktor Baba bey de beraberinde | dirmek için bir kürt berberin dük- | si Ömer Naci, Erzurum O müftisi| lat edelidenberi oradaki fırka se - ferberliğini ikmal etmiş, askerleri- ni toplamış ve Erzincanı terkede - rek gitmişti. Şimdi şehir askerden muarra bir halde bulunuyordu. Bu suretle ikinci hafta da gelip geçtiği halde henüz İstanbuldan bir ses çıkmamıştı. lerin sıkıntıları son dereceye var- dığı için Erzincana muvasalâtları- nın on yedinci günü aralarında şiddetli münakaşalar zühur etme * zi ge başlamıştı, v (Devamı var) i Üsküdarlı Cemal bey isminde bir Kâtibi mes'ul