EE e ir e e a — e RR a — Şap alar Büyümiyecek, Bilâkis Küçülecekmiş! Büyük harpten evelki zamanlarda şapkalar hayli ktü; sonra küçüldükçe küçüldü ve nihayet.. da ediş Zamanlarda moda sahasın- fi — biçimlerinin değişikli - değin Ziyade şapka biçimlerinin tepaj "Giyle uğraşıldığına, “Me - LN taç, “» ndan “Çörek taba - Mevlaya, arncaya kadar, acayip esir > © mülhem olarak çeşit 'er ort, ğ emişi aya konuldüğuna a modasıyla uğraşma, Ye ie ada dikkat uyandırmış alman mecmuasının bu hu- Vini öyle bir yazı neşretmesine li, kar Ar görüldü. Nihayet ge- Tia hâyli küçük ve âdeta san kadın şapkaları, bu ü e Yet itibariyle biraz da, mekle kalmadı, ayni za - > seneki yana doğru € arttıkça arttı. Öy'e, taşa imların başındaki bu baka yerleştirilen şapkala - ken, şiddetlice bir rüzgâr pk, yaran hafif bir rüzgâr esi. k ban nat hizli hızlı bir yürüyüş- ki Yün na “eği atın Uçup yere düşüvere -| Bi Mine kapılıyor! ) İş faşı ftan da şapka biçim'e- ke e uğraşıldığı gözönünde at â di 'ü vaziyetin neye varı a; tak ia b 1 küç zı modacıların, gele- e Yaz mevsiminde, bu “ Ve yana yerleştiri. üç, İM) iliştirilen şapkaların, Ğ , ğa yakın tarafında yus- . Mindiyir” rozet şeklini alacağı- tag, Mu dörtte biri ii eceğini iler sürmeleri da baki ii " merakını uyandırıyor. klar, küçür sene de bazı mo - ie me kisi ünde b in Ne sapkın p : büyüyeceğinden, > “reaksiyon, olaca- iyorlardı! arm kadınların başı- surette düşünülebilir. | ina ağırlık verici bir şekil alması, İne de başlarını kolayca soğuk al- mıya maruz bırakacak tarzda yok olup, adeta sadece bir süs teşkil et- | mesi istenilir. En iyisi, ikisi orta- İı! | Modacılarin © tahrninlerinden I çoğu, aslı çıkmıyan kehanet ma * hiyetinde kaldığından, pek öyle İ telâşa lüzum yok, Ya'nız, kadın şapkaları biçimlerle, son zaman - larda fazlaca uğraşılması, - acaip biçimlerde modeller ortaya İ ması, ne de olsa, insanı bu iki ihti- konul- - | malden birisinin tahakkuku endi - şesiyle ürkütüyor |,, nispe- İ Şimdi yapılan ev ve apart ji manların dış taraflarında olduğu gibi iç taraflarında da süslü olüş- ma bir müddettenbari (İstanbulun muhtelif yerlerinde yapılan bina - larda görüyoruz. İçerisi"bol aydınlık alan, geniş, “Moda kralı,, olarak tanınan kimseler, kazançları çok yolunda, adamakıllı servet sahibi kimseler de böyledir. Ancak, her zengin i - çin olduğu gibi, onlar için de “top- la tüfekle yıkılmaz, tabiriyle zenginliklerinin sonsuz olacağı ka naati ileri sürüldüğü halde, gene her zengin için olduğu gibi, bun - lar için de bu kanaat, bir kat'iyet ifade etmez. Hiç değilse her za - man ve her zengin için olduğu gi- bi, Senelerce en yüksek kadıların, hatta bir İmperatoriçenin giyim, kuşam işlerinde söz sahibi olan, moda hareketlerini idare eden, zevkine tam bir itimat beslenildi - ği için moda sahasında tam salâ - hiyetle hüküm süren “Moda kralı,, Baron Kristof Drekol, şimdi çok mütevazı bir hayat geçiriyor. Gi - yim, kuşamlarını nizamına koya - rak güzelliklerini arttırdığı kadın- larm çoğu, bugün eski güzellikle - rini içleri sızlıyarak hatırlarken, yılların yıllara katılması ile gü - zelliklerinden mahrum kalan o ka- dınların giyinişlerini nasıl idare et tiğini düşünen Baron Drekolün de, ! herkesten uzak, unutulmuş, para- İ sr hayli tükenmiş olarak çekildiği köşede, geçmiş zamanı hatırlar - İ ken, içi sızlıyor. | Kendisi, 1870 senesi sonlarına doğru Hamburgtan Viyanaya gel- ti. Hamburgda “Röper ve Messer- şmid,, moda müessesesinden çık - mış olan genç, Viyanada “Metro- pol,, oteline inişinin. ertesi günü İ Yeni tarzda döşenmiş bir kitap odası rahat odalar... Resimdeki dası da, böyle odalardan bir örnek tir. Kitaplar muntazam yerleşti - len sapkaların, birden | tan ziyade sadelik gözetiliyor. Bu-| rilmiş raflar, bir yazıhane, kana - peler v. s. gibi eşyayla döşeli, Or- bii fazla alaca bulaca tezyinat, tıklım trklrm doluluk gösteren'bir vaziyet yok.. Koltuğa yan gelip, olarak, bilinir. Hakiki vaziyetleri | d'ği zaman, narin yapılı bir genç-' * | hiç iç sıkıntısına uğramadan, sa - 7 — VAKIT - 18 B. tesrin 1933 w— ! “Jozef Hellaver,, moda müesse - sesine kartını gönderdi Orada iş istedi. Avusturya imparatorluk sara - Baron Kristof Drekol | yında yaşıyanların giyim, kuşam işlerini gören bu moda müessese - si, onun, nefsine itimatla yaptığı bu gurur ifadeli müracaati, dikka- te değer buldu. Kendisini, moda! işlerinde tecrübeye karar verdi: | Kartını gönderdikten bir sonra, o zaman Viyananın en bü - yük ve en mşehur moda müessese- si olan bu müessesenin atölyesin - de çalışmıya başlıyan Kristof Dre- kol, birdenbire denilebilecek su - rette, pek kısa bir müddet içersin- de, geniş sahada şöhret edindi. Bir rüya, bir masal gibi bir şey... Fakat hakikat! Birkaç sene sonra Drekol, yal- nız Viyanada değil dünyada “mo- da kralı, ilân edilmişti, (Bütün Şonbrun sarayındaki asil kadınla- rı o giydiriyordu. Başta Fransova Jozefin karısr"Elizabet olmak ü - zere, bütün Arşidüşesleri.. hulâ: | gün | atlerce kitap okumak zevkini ve - rebilecek bir muhit. Bu örnekle eski tarzda döşen- miş kütüphane'er arasında ne ka-| dar büyük fark var. Eski tarzda döşenmiş kütüphanelerde üst üste Baron Kristof Drekol, senelerce ' Moda Sahasında Hüküm Sürdü! a a Avusturya Imperatoriçesi Elizabet başta olmak üzere, en asıl ve zengin kadınları giydirerek pek çok para kazanan adam, şimdi . sefalet çekiyor li bütün saray mensuplarını... Son » ra Viyananın en meşhur artist ka- | dınlarını da ,o! Viyanadaki kadınlardan büş « ka, diğer memleketlerdeki kadın- ları da giydiren Drekol, meselâ İngilterenin en zengin kadınların- dan Mrs. Ruddiye yaptığı uzun e- tekli bir merasim e'bisesi için 126.000 mark almıştı. Artistlerden Erna Morenanın hemen bütün el» biseleri de bu adamın zevkinin i - fadesi olarak göze çarpıyor ve ka- dna hayli paraya mal oluyordu. Viyanaya cebinde pek öz para bulunduğu halde ayak basan Kirs tof Drekol, fikrini tamamiyle ye - ni yeni moda örnekleri ortaya koy- mıya hasretmişti. Her modeli ka- | dın'arın hoşuna gidiyor, kadılar, müessesesine akın akın geliyor, para, kasasına fasılasız akıyordu. O, artık hem şöhretli, hem de zen- gin bir adamdı. Dilde dolaşan bir | tabirle “Karun kadar zengin,, de- nilebilir! Bu asrın başında Drekol, Vi » yanadan Parise geçti. Moda mües- sesesini orada kurdu. Sonra Pa - risten Berline gitti. Araya büyük harp girdi. Büyük harp sonunda « | ki iktisadi buhran, para kıymeti - nin düşmesi, onun zenginliğini baltaladı. Şöhretli ve zengin a « dam, evvelce birdenbire meşhur ve zengin o'duğu gibi gene birden İ bre unutuldu, fakir düştü. İf'âş etti, tepetaklak oldu! Viyanadayken kendisine “Ba - j ron,, unvanı tevcih olunan Kristof Drekol, şimdi parası hayli tüken - İ miş ,yaşı hayli ilerlemiş bir adam. Eski şöhreti de yok.. Hayır, bir bakıma “Eski şöhret, i var, Kalan yalnız bu... ve bu, yalnız onu ha - tırlayışa vesile veriyor! 20 teşrinievel cuma günü saat (17,30 da Viyana radyosunda Fav- la Ziltens tarafından bir konfe - rans verilecektir, Drekolün haya - tını merak edenler, “kadınları giy- diren adam,, mevzulu bu konferan sı dinliyerek, onun hayatma ait daha fazla tafsilât öğrenebilirler! Yaramaz çocuk! — Düşün bir kere, Annen seni niçin her sabah mektebe gönderi" yor?. —.:...*1, — Cevap versene! Çalışsın, di- ye; değil mi? — Hayır ,evde yaramazlık et- mesin, diye!.. | luğu olmıyan eşya, kitaplarım kar- ma karışık duruşu, muhite kasvet ifadesi verir, bu muhit içersinde kitap okumak istiyen, adeta buna- lırdı. Böyle bir vaziyette saatler - ce kitap okuyabilmek, ancak çok tahammüllü okuma meraklılarının işiydi. Yeni tarzdaki kitap odaları i- se, oturup saat'erce kitap okuma yığılı vaziyette biribiriyle uygun « zevkini arttıran şekilde!..