7 — V AKIP, Edebi Tefrikası : 3 TAKMAM “KISKANÇ İn Bir sa lara ea denizden sonra küm edi Fağaii Yyukluyordu. Gözlerim, Bin Viçagi tünden aşarak, Behire una takıldı. Başımı, sol| Da ve Yamıştı. Beji kalçaları - Balan, larma doğru dal - Büyoy, dl Sağ eli kumlarla oy- liyorgu, Sukur eşiyor, çukura da Ben, biz de, farkma bile varmadan zdım. Ben de elimi N ire gör lü ve sanki z a elime yetişmek is - ? Bibi bir tünel açmağa “ Senİ elim, kumların al mi eline doğru uzanıyor, iğ » benim elime doğru sürü- | Nihayaş Fi | » elimin ucunda kumla - bni rm açıl « başı m. Kalbim çarpma - Vücudu A biz li Ferdinin uyuyan »i Talu eda, Behirenin eli- | maç mek & e Sıkı tuttum. Bi «| i, etti, sonra (bıraktı. ka bayılana, çelik bir bağ- dik ize bağlanmış gibi dur- ardi, bi Seki. Paşg; Tinj çil Uyandı, kumıldadı, ui. Gerinerek: lar, galiba uyumuşum ! Behire kızardı. Göğsü ka | Tan sivri tırnaklarını avu | 1, sonra şiddetle elini gözle” İ dedi, Behiç, — Ye Melda ge adım, bilâkis!., di- b. a —4i— in bir şey var, ” Börü "a onları beraber veya ay Yiydi, dikka Bence ikisi de müsa- bile etmiyordum; ar- ni Şimdi, Behire ile Iğim zamanlar, sesim lar; olamıyorum. El falına , bakarken öyle eğiliyo m avucuna do - iyi ta antosunu tutuyorum, Yorum at ellerimi biraz geç Yalaz ka dikkat ettim, otelde hiç Bözleşi e Bütün garsom Malı, de, Plâj kalabalık. *Jwz bir köşe yok, O ci- fee Behirenin, münhen- “Yor, dinin karısı olduğunu ni. n "aş $ Dütün bunları iki ay- diyen düşünemedim de bugün Bebi, Yum ve canım sıkılıyor!, yem : " , fena, burada insan başba- <a De? ti nde hiçbir göz izi olma i,,, ÜZü “in, Yüzünü yalnız ben Astözlü insanlara benzi- Hani bir obur varmış: sofrada ikiden faz oktur: Ben ve * ta - N Sen de onun gibi. *eni Yemek kabil de - i e eeziniN tadını tat . onra, vücudunun mi La aldım, iliyop, ep nasıl öpüştü » kk e bil, kli küçük hanımın Sörmüyorum. Behire Nakleden : Selâmi Izzet den ayrilmiyorum. ... Ferdiye karşı da vaziyetim de gişti. Alemdağına çıkacağı günleri iple çekiyorum. Gitmediği günler, çenelerimi bıçak açmıyor. Başımdan çok macera geçti. Fas kat kalbimde kiskançlığm pençesi ni ilk defa hissediyorum. Geceleri, Ferdi, Behirenin kolu- na gitip odasma gittiği zaman, i - çimde bir şey burkuluyor. Gönlüm de bir kin köpürüyor. “. İstanbula avdet günleri yaklaşı» yordu. Üçümüz birden kat'i karar ver- miştik, Kışın da sık sık görüşecek- tik, Behireye soruyorum: — Beni gelip görecek misiniz?. | — Süt ninemin evinde mi? — Alay etme... Behireyi ağar » lamak için bir yuva kuracağım. — Tehlikeli. — Uslu duracağıma yemin eder — Yeminini tutmıyacak kadar akıllısın! ;.. Ben onlardan on beş gün evvel indim. Son günü otelde yalnızdık... Ne güzel vedalaştık. Vaatlar... Ayrı - İlik tesirleri... Öpücükler.. Dalgala- rin sesi, mavi gökyüzü, hafif sis « Ti, puslu bir akşam... (Devamı var) Bir yıldız şehrimizde (Baş tarafı | İnci sayrtamszda) yarın gezmiye ( başlıyabileceğim. Burada film çevirmem için karar- laştırılmış bir şey yoktur. Bunun- la beraber, burada bir film çe - virmek isterim. Bakalım, (belki ileride! Ben, bildiğiniz gibi film saha- sında da, tiyatro sahasında da çalışıyorum. İkisinden hangisine daha fazla temayül duyarım? Bu hususta vereceğim cevap, şudur: Değişikliği tercih ederim. Bazan sahne, bazan stutyo! En çok hangi film yıldızını be- ğenirim? Muhtelif cihetlerden be- ğendiğim birçok yıldız vardır. An- cak mutlaka isim zikretmek o lâ- zım geliyorsa,... iki isim söyliye- yim: “Greta oGarbo ve Konrad Vayd. Yıldızın sanat hayatına nasıl girdiğini, muvaffakıyetinin ge - rek film, gerek tiyatro sahasında nasıl başlayıp nasıl devam ettiğini ayrıca bir seri halinde etraflı su - rette anlattığımız ve anlatacağı - mız için, konuşma arasında bu bahislere dair geçen sözleri bura» da yazmıyoruz. Güzel yıldız, mülâkatta hazır bulunanlardan biri (tarafından, kendisine tanımadığı kimselerden günde tahminen kaç tane aşk mek tubu geldiği sorulunca, cazip bir gülümseyişle şu cevabı vermiş- tir: — Ben,. evliyim. Bu itibarla artık evlenme teklifleri ile karşı - laşmadığım gibi, aşk mektupları yağmuruna da tutulmuyorum! Frav Lil Dagover, bu sırada, Balkan memleketlerinden birinde seyahati esnasında, birgün iki gazetecinin kendisine nasıl erkek- 5 — VAKIT 18 B. teşrin 1Y31-— 77177 Bırakına konferansında (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) İ umumi komisyonuna programa ittili kesbetmekle ikti- miştir, » | Sonra M.: Henderson, misyon tarafından kabul edildiği | takdirde öğleden sonra gönderile | tur. | Cevabın okunması — alkışlarla karşılanmıştır. Fakat Macaristan; murahhas heyeti, silâhları bırak- ma işinde memleketinin hususi va- ziyetini ileri sürerek cevabı tasvip | etmiyeceğini hissettirmiştir. Dogalewski yoldaş, ihtiyat kay- dının Almanya için bir tasvip teş- kil etmiyeceğini söyliyerek Sovyet I murahhas heyetinin de ayni vazi- yeti alacağını bildirmiştir. . Çün - kü cevapta, Sovyet Rusyanın fik- ri alıbmamış olan bir (projeden bahsedilmektedir. Polonya ve Türkiye murahhas- İ ları da bu beyanata iştirak etmiş - Hlerdir. Bu mütalealardan sinirlendiği açıkça görülen O(M. Henderson, “Mademki itiraz yoktur, telgrafı İ bugün Almanyaya gönderece- İğim,, demiştir. Alman hariciye nazırı izah ediyor Berlin, 17 (A,A,) — Hariciye nazırı Von Neurath ecnebi gaze - teler muhabirlerini kabul (o ederek şu beyanatta bulunmuştur: | “Almanyanın bugünkü siyase- | bin insaniyet için devamlı bir hal olâmıyacağı gibi sulhun da har- bin ebedi bir devamı (o olmaması lâzım geldiğini söylemiştir. Mil - letlerin arasındaki galip ve mağ - amaaa a leri beğendiğini sorduklarını an - latmış, (o gülerek, sözlerine şöyle devam etmiştir: — Bu acaip suali cevapsız bı - rakmak ta, bence mezaketsizlik olacaktı. Hiç düşünmeden, “İri yarı, sarışın, mavi gözlü erkek- leri!,, dedim. Bunun üzerine o iki gazeteci hemen “Tamam. Şu hal- de sizinle beraber seyahat eden sanat arkadaşınız, ayni zamanda kocanız!,, demezler mi?.. Onlara yanıldık'arını anlatıncıya okadar hayli güçlük çektim. Bu, biraz “Yağmur ve kurbağa,, hikâyesini hatırlatıyor değil mi? Frav Lil Dagoverle beraber Her Haynts Landes de, bu hadise anlatılırken, bol bol gülmüş, “E- vet, bu seyahatimiz o esnasında başımıza gelen hakikaten tuhaf hadiselerden biridir!,, demiştir. Güzel yıldız, bir aralık, İstan - bula ayak basmadan burada bir dereceye kadar “Binbir gece,, ma- sallarını hatırlatan bazı manzara- larla karşılaşacğı hissine kpıldığı> nı, fakat şehirdeki hayatı; bir Av- rupa şehrindeki (o yaşayıştan hiç| farksız bulduğunu kaydetmiştir. Tanınmış yıldızla sanat arka -| İ daşı, dün akşam “Türk,, sinema! sında, film fasılasında bir temsil yapmış 'ardır. 4 “Almanyanın en güzel yıldızı İüp farkları ilelebet idame oluna-! tini kabule amade sadece bu cak mı, yoksa bütün devletler hak Halbuki, Mac Donald plânı yeri- kında hukuk müsavatı © prensipi ki geçen cumartesi günü hayatı cumar | bir mesele olan milli müdafaa me-! tı ve mürakabe tesi günü Von Neurath tarafından | se'esinde Almanyaya hukuk mü-| eyliyen yeni bir plân ortaya çıka - gönderilen telgrafı ve umumi ko- savatı verilmekten imtina olundur | rıldı. açıkça Almanya ile ğunu herkes Cenevrede gördü. Devletler: gibi çok bariz bir arzu ile milletler cemiyetinin esas fikrini ihlâl etmiş ler ve Almanyanın teşriki mesai - sini imkânsız lardır. Al manya kendisinin milletler cemi - yetine girmesi mevzuu bahsolduğu ilk günden itibaren hukuk müsa - yatını istemiş ve milletler cemi - yeti de daha 1924 te mecliste tem- sil olunan devletlerin Almanyanın milletler cemiyetine Kukuk müsa - valı esasına göre girdiğini kayde - den iptidai şart hususunda tama - men mütabık bulunduklarını mü — şahede eylemişti.,, Von Neurath, Mac Donald plâ- nının tevdi olunduğu 16 mart 933 tarihine kadar geçen bütün hadise lerin bir tarihçesini yaptıktan son- ra demiştir ki: ingiliz plânı “Silâh bırakımı © konferansı bu plânı müstakbel O mukaveleye bir esas olmak üzere ittifakla ka -| bul eylemişti. Halbuki müzakere- lere tekrar (o başlanıldığı vakit bu plân bizzat müellifleri tarafından reddolundu. O kadar sıkıntılarla kurulmuş olan bir esasın münha- tinin esas hatları başvekil tarafm- i sıran Almanyanın zararına olarak dan radyo ile söylenen nutukta & | yıkılmasını istihdaf eden çıkça gösterilmiştir. - Başvekil har | bir karar karşısında Almanya an- böyle cak milletler cemiyetinden çekil - diğini bildirmekle mukabele ede- bilirdi. Son müzakerelere iştirak eden devlet adamları Almanya - nın bu kararından katiyen hayre - | te düşmemişlerdir. İtalya ile A - merika vaziyetteki gerginliği izale için ciddiyetle çalışmışlardır. Bu - nu memnuniyetle kaydederim. Fa- kat bütün bu mesai diğer devlet- lerin Almanyaya karşı (o müttehit bir cephe teşkil etmek hususun - daki gayretleri neticesinde o akim kalmıştır. Silâh bırakımı konfe - ransının gayesi bütün dünyada si- lâhların seviyesini alçaltmak ve silâhsız devletlerle çok silâhlı dev- letler arasında bir mü tesis eylemektir. Bu gaye herhalde ük bir milletin hayati zaruret- lerini ve bKaklarını ayak altında tutan bir vaziyetin ebedileştiril - mesi suretinde tecelli edemez. Al- manyanın müfrit metalebatta bu - lunmak suretiyle anlaşmayı imkân sız kıldığı hakkımdaki © iddialar yanlıştır. Londradaki Alman sefirine gönderdiğim 6 teşrinievel tarihli talimatta Almanyanın si'âh bırakı mı meselesindeki hattı hareketinin ' beş devlet tarafından 11/12/1933 neşrolunan ve Almanyanın hukuk müsavâtı talebinin (o kabulünü ta-| i zammun «den beyannameye isti “Almanya çekildikten sonra uyuklama kararı bulunuyordu. ine silâh bırakımını tehir eden ve fa etmesini tavsiye ettiğini söyle-| nihayet kabul edilecek mi? Halbu- | münhasıran Almanya hakkında tatbik edilecek olan silâh tahdida sistemini ihtiva Alman hükümetinin (o kendisi İ için münakaşa kabul etmez bir if- İcek olan cevap projesini okumuş | kendi aralarında fark gözetmek tira ve hakaret teşkil eden böyle ! bir tecrübe devresini kabul edebi- ileceği mi zannedildi? Yeni Al - manyanın Avrupa sulhu için güya i bir tehlike teşkil ettiğini ileri sü - rülerek Mac Donald plânımın tat - İbikine imkân kalmadığı iddia edil di. Alman başvekili birçök defa lar Almanyanın — sulh istediğini ilân etti. Almanya bu beyanatı şüpheli gösterecek ne gibi bir ha » rekette bulundu? manyaya karşı bir takım yersiz muahazelerde bulunmak suretiyle bizzat kendilerinin (o sulh arzusu İ noksanlarını gizlemek hususunda- ki teşebbüsleri beyhudedir. Alman ya Cenevre müzakerelerine büyük bir sabırla iştirak etti. Fakat bü- itün gayretleri hiç bir şeye yarama İdi, Zaman sulha çalışmıyor Paris, 17 (A:A.) — Sabah ga - zeteleri Almanyanın milletler ce- miyetinden ve silâh birakımı kon- feransımdan çekilmesi üzerine or- taya çıkan meselenin bir an evel halli lüzumunda ısrar etmektedir- ler. Gazeteler silâh bırakımı kon- feransının yapamadığı Almanya - nm tekrar silâhlanmasına mâni 6- lacak çareyi katiyen bulmak za - manını geçmiş bile olduğunu yaz- makta ve böyle bir silâhlanmanın Avrupa sulhunu müşkül bir vazi- | yette bırakacağını o ehemmiyetle | kaydetmektedir. Excelsior diyor ki: “Zaman pek te sulhün lehine olarak çalışmıyor. Kaybedilecek gün, hafta ve aylar hep Alman - yaya askeri kudretini takviye im - kânlarinı verecektir. Çünkü bu baptaki unsurlar hep iş başında - dırlar.” Bunu anlamak için Alman ağır sanayi erbabının hükümete | çektikleri telgraflarını o görmek i kâfidir. Artık bu kış ağır Alman saneyii işsiz kalmıyacaktır.,, | Le Journal da söyle yazıyor! “Her halde Almanya gayri meş ru bir tarzda silâhlanmasınım bir emrivaki şeklinde kabul edileceği- ni zannetmek hatasında bulunmı « yacaktır. Fakat, bu iş halledil » İ melidir.,, ' Kaçakçılar mah- “küm oldu İ TBaş tarafı 1 inci sayıfamızda) İrak sekizör aya, para cezaları da 200 zer liraya çıkarılmıştır , Maznunlardan İstelyoya veri « ilen caza, 18 yaşını ikmal etmedi- ği için yarı yarıya indirilmiştir. Muhakemeleri gayri mevkuf o- -| larak görülen maznunlar dün tev Devletlerin Al- * Lil Dagoverin hayatı,, yazısının i dördüncüsü (Oyarınki osayımız - i da çıkacaktır. , pat ettiğini bildirmekle iktifa et - | kif edilmişlerdir. tim. Almanya İngiliz plânına sa-| Gene karar mucibince, evvelce dık kalarak hukuk © müsavatının | bu işten dolayı men'i muhakeme - tahakkuku için istenilen tecrübe | sine karar verilen Tokatliyan sahi müddetini reddetmiştir. Alman -| binin de şebeke de alâkası ve işti- ya Şimdiki ordusunu kısa hizmetli | raki bulunduğu sabit olduğundan bir ordu haline koymağa ve bütün | yeniden aleyhinde takibat yapıl - devletlere tatbik olunacak her tür-; ması için müddeiumumiliğe tez- lü silâh tahdidat veya memnuiye- kere yazılacaktır. ERİME MİNİ lk İM hmm li ir ea