Vakıt'ın edebi tefrikası: 45 Mayra yn inim ek ekk emini nind Gönül , 1 yg yy Ve genç kiz köyüne döndü. Fa kat köyünü beğenmedi. Kimi arıyordu? Kims Aşkı arıyordu, aradığı sevda idi. Aşk o- nün için parayı siper almış bir şey di. Aşk ancak zenginlerindi. Hal- buki onun on parası yoktu. Bir gün gene o kara gözlü gen - ce rast geldi. O gene sordu: — Sen kimsin?.. O güzel tuvalet lerin ne oldu? Bunun üzerine genç kız güldü. Ona yün elbisesini gösterdi: — İşte benim asıl tuvaletim. ! te benim kim olduğumu öğrendin. Haydi sen de öteki gibi git.. Ben den vzaklaş... Ama kara gözlü genç başını sal ladı: | Hayır, dedi, ben senin şık tu Benim pa- ihtiyacım İ aletlerini istemiyorum. raya değil, güzelliğe var... Bunun üzerine gençler kucaklaş tılar,., Mehmet, kadehlere şampan ya koy... Onlar ermiş muradma: | Kumkapıda boğulanın | şampanyalar kö * | Kadehlerde püklendi. Avukat: — Çocuklarım, dedi. Sizin ve | Ped | İ Kumkapıda kıraathane sahibi o « | sokağında 3 numaralı İhsan Be - | hararetli hararetli konuşuyordu. bir iki köpekle dalaşmak icap saadetinizin şerefine içiyorum. Kaya elinde kadehile ayağa kalktı, Günaya yaklaştı ve rakik bir sesle sordu: — Razı mısın Günay? Yaşlarla pırıldıyan gözlerini Ka yaya doğru kaldırdı. Bir eliyle Ka yanın yaralı elini okşadı. Kadehler oşkırladi. — Sıcaklar çabık basmıştı, Hazi ağlaya Ada sahilleri kızgın güneş altın- da ışıldıyordu. Orhan Kaya, yaya olarak Yö - rük Aliye kadar geldi. Orada bir Ağacın altına uzandı. l Oh! Bir aylık izini Bu bir ay, karısından, oğlu Tekin | vardı. den ayrılmıyacaktı. | Saka maka Tekin beş yaşına| 3lan, karı koca, on- ları birbirlerire biraz daha sıkı bağlam st. Tenbel telben gerindi: Oh!,. Hayat ne iyi şey #anın Günay gibi bir karısı n- Tekin | tuzağı iy Selâmi © İzzet mr Bir çok ahbaplarından uzaklaş- dı. Bülentten hiç bahsetmi - / I mışlardı. yorlardı. Kaya kendini tutamadı, haykır- dı: — Bülent! Bülent durdu, baktı, şaşaladı. İ dın mı? - Tanıdım... Tanıdım ama, u * zun zamandır görüşmedik te şaşa | adımı... Evlendin evleneli.. İstanbul - da değildin değil mi? Evet, iki sene Fransada, iki İş- İ sene Almanyada kaldık. Bir sene- dir İstanbuldayım... Senin Günay Hanımla evlendiğini (duydum. söyliyeyim, gelmiye Doğrusunu cesaret edemedim. #evama var) Kim öldürdü? cesedi Bundan Birkaç hafta evvel lan Esadullah efendi Yorgi ismin- | de bir kayıkçıdan kiraladığı san - dala bir arkadaşını da almış ve denize açılmıştı. O gün akşam üzeri, Esadullah Efendinin henüz avdet etmediğini | gören sandalcı Yorgi, merak için- solda aranmaktayden de sağda sandalının akşam karanlığında sahilde tenha bir tarafa çekildiği- Di görmüş ve içine baktığı zaman, Esadullah efendinin giymekte ol - duğu ceketle iç çamaşırlarını gör- müştü. Fakat Esadullah efendi nin giymekte olduğu ceketle iç ça- maşırlarını görmüştü. Fakat Esa - dullah efendi meydanda yoktu. Bir iki gün evvel Tuzladan — Ne o Bülent, beni tanıyama- | Polis Haberleri Bir yağ tavası ws | Hanım kız annesine fır- | lattı, çocuk yandı Dikilitaşta Demirhan sokağın - | da 22 numaralı evde oturan Ali E£. İ nin kızı Mefruze H. evelki gün annesine fena halde sinirlenmiş, Ana, kız karşı karşıya geçerek a - tışmıya başlamışlar. Bu ağız kav - gasının hararetli bir faslımda, büs- bütün ne yaptığını bilmiyecek ka- dar kendinden geçen kız, ocakta” | ki ateşin üzerinde fokur kaynıyan yağ tavasını kavramış ve olduğu gibi fırlatmış. O einada” 'övlerinin “Kapidı 8 nünde komşuları Fethi Efendinin beş yaşında kızı Zahide oynuyor- | muş. rastgele savrulan yağ tavası, hiç bir şeyden haberi olmıyan za- vallı Zahidenin üstüne isabet et - | miş. Kızcağızın muhtelif | yerleri | bu kızgın yağ yağmurundan yan - mıştır. İ Bunun üzerine çocuğun ailesi zabıtaya şikâyette bulunmuşlar ve suçlu Mefruze Hanım yakalanmış Sokakta bulunan bir yavru Evelki gece Taksimde Maymun | yin evinin kapısı önünde tahmi - | nen 25 günlük bir kız çocuğu bı - rakılmış olarak bulunmuştur. Minimini masumun bulunan bir kâğıttan rum olduğu anlaşılmış ve kiliseye teslim edilmiştir. Çocuğu sokak or İ tasında bırakanlar hakında zabıta | tahkikata başlamıştır. İ kendisinin | $ Lângada Şerefiye sokağında 8 numaralı evde oturan Mehmet A - linin metresi Madam Eva odada | sedir üstünde (bulunan bir | bıçağın üzerine düşerek sol küre - ğinden yaralanmıştır. Yaralı teda vi edilmek üzere hastaneye kaldı- İ rılmıştır. İ $ Samatyada çınar mevkiinin Leb 5 — VAKİT 70 EyİGI IY3X AŞK DELİSİ HUKU Gil Muavin, adeta erimeğe yüz tu Kraliçeye yanmış tan şişi ateşten çıkardı. doğru Demiri göğsüne doğru henüz uzatmıştı ki ilerledi. baygın vücut, beklenmiyen bir sür atle gerildi. tırdar gibi Bu, küflü zindan fokur | havasının son defa ciğerlere döl -| ması idi, Bu pis hava, daha uzun bir ne- fesle ve bir inilti ile boşandı. Gmerto.... Kraliçe artık ölmüştü. (1) Cellât muavininin elindeki kız. gın şiş, gayri itiyari elinden düş- müştü. Gözleri Oyerinden fır. lamış bir halde dikilmiş kalarıştı. Muğrav, arkadaşları Karaoğ - lanla, Yadiğârla Şiraza (geldiği gün Karaciğay han oradan ayrıl - cesede mıştı. Şehir, sanki bir matem havası- Herkes herkes na bürünmüştü, mahzun görünüyor ve Muğrav, arkadaşları ile bir ha- na girdi. Atlarına yer bulunduktan sonra kendileri de odalarını ha - cekler, Şah Abbas sarayından a - lacakları haberlere göre hareket e- deceklerdi. Her üçü, günlerce at yürümekten bitkin bir hale gelmiş t. Muğravla Karaoğlan yerlerini hazırlarken Yadigâr dışarıya çıktı. j Kurnaz ihtiyar şehirde bir hadise- i nin cereyan etmiş olduğunu anlı - yordu. Bu merak, ona yorgunlu - İ ğunu da unutturdu. i Hanın önünde geziniyordu. i Bir saat evvel ayak bâstıkları bu şehirde kimseyi I Fakat, muhakkak birini görüp on. tanıyamıyordu. İstanbul zabıtasma bir müracaat | lebici caddesinde 42 numaralı ev- | dan yeni haberler almak lâzımdı. yapılmıştır. ve tahkikat yapılmaktadır.,, İstanbul zabıtası bu haber üze- İ de oturan sabıkalı Şükrü isminde | Yadigâr, bunları düşünürken bir | “Denizden sahile bir ceset çi - | birinin dün gece saat 22 raddele - | ihtiyarın kendisine doğru gelmek- | | karılmıştır. Üzerinde yara ve be - rinde elinde bir kasatura olduğu | te olduğunu gördü. | reler vardır. Yüzünün eşkâli bir | balde Silivrikapı caddesinde do - İranlıya benzemektedir. Takibat | Jâ$tığı ve önüne ber rastgeleni teh | sirada: | dit ettiği ve beş el tabanca attığı | | polise haber verilmiştir. Bunun ü- gibi Lir oğlu ve bir ay da İzini © > | çine Esadullah Efendinin ailesine | Zerine zabıta kasaturasile birlikte | lursa daha ne ister? Doğruldu. Aşağıya, baktı. Gözü uzaktan birini ısıvdr. | Acaba?. diye düşündü, Bü - lende benziyor. Onun tarafına doğru, çamlığa doğru geliyordu. Yaklaştıkça da - ha iyi tanıdı. Bülentti, Fakat öyle bozulmuş, öyle zayıf lamiştı, ki âdeta tanınmıyacak bir hale gelmisti, Bjilendi, otomobil kazasından sonra hiç görmemişti. O gece, Bü- lendin hali asabını bozmuş, ondan nefret etmişti. Hastanede kabul kumluğa ! etmemişti. Ondan sonra da sene - ler geçmişti. Orhan Kaya, Günayla evlenme- den bir kaç ay evvel, Bülent Esma ile evlenmişti. Onlar muazzam ve mükellef bir düğün yapmışlar. İ Orhan Kaya ile Günay, sessiz sadasız evlenmişlerdi. o Şahitleri Cafer Ali Beyle Alptı. Bülentle Esma evlendikten son- ra Avrupaya gitmişlerdi. Günayla Orhan Kaya İstanbul- da mes'ut olmuşlardı. ! Büyükada, keyfiyeti anlatmıştır. Ceset muhafaza altına alınmış ve ailesinin Tuzlaya giderek mak: tulü teşhis etmeleri beklenilmiş - tir. Ceset tanınmıyacak bir olmakla beraber ailesi bazı işa- retlerden Esadullah efendiye ait olduğunu anlamışlardır. Şimdi bu cinayeti kimin yaptığı araştırılı - yor. SATiE Her çeşitten çok miktarda Elektrik ampulünü Fiyatlarını artır- madan Muhterem halkın emirlerine â - made bulundurduğunu ilân eder. Metro Han, Tünel meydanı, Bey | oğlu Elektrik evi — Beyazıt, İstan- i bul Muvakkithane caddesi No. 83, Kadıköy İskele caddesi No. 10, Üsüküdar 23 Nisan caddesi 19 (7289) | Şükrüyü yakalamıştır, İ $ Evelki gün saat 16 da Şehsuvar | | Mahmut EF. mahallesinin Atlakçı yokuşunda 54 numarali Fahrettin Efendinin evinin bahçesine hava- | hiyeyi aşıran Siirtli Şerif, kaçmak üzere iken cürmü meşhut halinde | yakalanmıştır. $ Beyoğlu Macar caddesinde 28 önüYalı evde oturan kalaycı İs - | mail Meşrutiyet mahallesinde otu ran Agop isminde biri kafasından | taş ile yaralamıştır. Agop yakalan ! muştur. —Ç—ğZğ—..m— Yeni teşkilât | yük faydalar ümii ediliyor. Mali - ye Vekâleti erkânı, bu teşkilât sa- İ yesinde İstanbul vilâyeti varidatı- nın üç milyon lira artacağına e - mindirler, İstanbul ma İ aliye teşkilâtından ü- mit edilen faydalar tamamile ta - | hakkuk ederse, İzmir, Samsun, | Zonguldak Konya, Adana gibi vari datı fazla olan vilâyetlerde de ay- | İni teşkilât yapılacaktır. Yeni maliye teşkilâtından bü - | İhtiyar, tam yanından geçeceği Baba.. Diye çağırdı. İhtiyar, Yadigârı baştan ayağa kadar süzdükten sonra; — Ne var, dedi. Yadigâr, ihtiyarın çekingen va İ U ziyetini unutturduktan sona Şiraz da geçen vak'aları sordu. İhtiyar halde | Jandırılmak için asılan bir batta - | YUN tereddütlerden sonra ağzını | açtı. Kraliçenin, nasıl öldürüldü - günü, papas Görginin nasıl asıldı. ğını, kraliçenin yanında bulunan bütün Gürcülerin nasıl kılıçtan ge çirildiğini uzun uzadıya anlattı. — Şimdi, dedi. Şehir sanki bo- şanmış gibi geliyor .bize. Onlara alışmıştık. e par Mi- liçenin ölümü mis- rihinde mühim bir mev- tedir. Bi r Avrupanın muh. misyoner heyetle- giderek k r ardı. Bu ölüm- » tar S ke den sonra k ve kemikleri Belçikada Namür defned ii. Bumertvea dının merazı, Belcikada hâlâ bir ziyareteâhtır. Göğüs kemikleri ta. ! biribiriyle | üstünde | “İrif ettiği tarafa süratle t MDAR Yazan: Niyazi Ahmet Yadigâr, ihtiyarın yanından kosarcasına uzaklaştı. Doğru, ar - kadaşlarının yanına geldi. Oda « dan girdiği vakit Muğrav biraz uyku uyumak üzere uzanıyordu. Yağişik büğırdır — Kalk Muğrav, haydi sen de Karaoğlan! | Onun heyecanlı o halinden bir fevkalâdelik olduğu anlaşılıyordu. | Fakat fevkalâde ne olabilirdi. | Şah Abbas askerleri kendilerini saramazdı ya... Buna imkân yok « deli gene biriyle kavga ettiğini düşün- tu, Karaoğlan, arkadaşımın dü ve: Gevezelenme Yadigâr, dedi. Hamur haline geleceksin, Geç şöy le bir parça uyu... Yadigâr, kızmıştı: Ne uykusu, dedi. Silâhlanın şimdi gidiyoruz. Muğrav, yattığı yerden başını uzattı: Ne var, dedi... Söyle, gene edi- yorsa vazgeç.. — Kraliçe Ketevan., Yadigir | cümlenin nihayetini üzerinde | zırltttılar, O gece kararlarını vere- | tamamlıyamamıştı, Muğrav yerin. den fırladı, — Ne?... diye haykırdı, — Buradaymış... — Nerede?.. Yadigâr, ümitsiz bir halde ba- sını iki tarafa çevirdi, Biz çok geç kaldık.. Fakat intikam almak lâzım. Bu da bana ! değil, sana düşer Muğrav. Muğrav, ne olduğunu anlıya « | mıyordu. Ne var, dedi, çabuk söyle. Yadigâr çok bekletmeden söy- ji: — Şah Abbas kraliçeyi öldürt. | müş. led — Hap... Muğrav, öyle bir nara atmışir i, hanın en alt katındakiler bile | duymuşlardı. | Bu akla gelmiyen akıbet Kara | oğlanı da şaşırtmıştı. Onlar, her İ şeyi Ketevan kraliçeden bekliyor. lardı. Ketevanın öldürülmesinden sonra saraydan kuş uçuramıya. caklardı. Karaoğlan bunları düşünür - ken, Muğrav iradesini kaybetmek üzereydi. Ketevanın öldürülmesi akla gelmiyen bir şeydi. Bunu muhakkak Karaciğay han yapmış. tı. Gürcistana yapmadık fenalık bırakmıyan bu kumandan en niha- yet can damarlarına basmıştı, Fa- kat bu, ona çok pahalıya mal ola. caktı, Muğrav: — Ne vakit öldürmüşler,, diye sordu: | Dün!.. : — Karaciğay nerdeymiş?., — Bugün gitmiş... Cesetler da. ha defnedilmemiş... Muğrav, sü - ratle silâhlarını aldı. Arkadaşla « rına bir şey söylemeden dışarı fp. | adı. Esasen hazır bulunan Yadi. gâr da peşinden koşmuştu. Kara © | oğlan hiçbir silâh almıya vakit bulamadan peşlerinden koştu, Muğrav, sokakta ilk rasgeldiği © ! $ |adama, kraliçenin cenazesinin nes | rede olduğunu sordu. Adamın ta. koşmıya başladı. Niçin gidiyordu?, 1 (Devran var)