16 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

16 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 8 — VAKIT 16 Eylül 193. 3 © ÖLÜLERİN BAŞINA GELE Yalnız yatırılarak NLER değil, oturtularak gömülen ölüler de vardır... Polonezyalılara ait bir mezar. Bildiğimiz tarihlerde en ziyade | tesadüf edilen usul, cenazelerin | gömülmesidir. Taşlık memleketler de, ölüleri mağralar içine koyma - | yı tercih etmişlerdir. Eskimolar ekseriyetle ölülerini buz kovuklarına bırakılar. Mağa - ralara benziyen bu kovuklar za - man geçtikçe yıkılır ve ölülerin iz- lerini meydandan kaldırır. Avusturalya kıt'asının dağlık memleketlerindeki ahali, ölülerini mağaralara gömerler. Bu mağa - raların taşlarına insan resimleri ya parlar, Ruhlarını temsil etmek üze re yapılan bu insan (o şekillerinin gözleri, burunları varsa da ağızla” rı yoktur. Onların ifikadına göre tıpkı insan şeklinde olan ruhların ağızları yoktur. Ölüler hemen umumiyetle yatı - rılmış olduğu halde gömülürse de bazı kavimlerde ölüleri oturtarak gömmek âdeti de var. Ölünün tek rat dünyaya gelebileceğine ve hal ka fenalıklar edeceğine inanan ba zı kavimler de, ölülerin el ve ayak ları sımsıkı bağlanır: Müelliflerden (Buschan) leri şöyle hikâye ediyor: Ölümünün yaklaştığını hisseden | aile reisleri, münadiler vasıtasile sile efradını davet ederlerdi. Bü - tün servetini dünya gözü ile bir daha görebilmek için, nesi var, ne si yoksa ölüm döşeğinin etrafına yığılırdı. Hastanın etrafına topla" nan aile halkı, feryat ederek ölüm ilâhlarından merhamet isterlerdi; başlarına taşlar vurarak dövünür- lerdi; köpek balığı dişlerile derile rini yırtarlardı. Bu kadar feryat" ve dövünmeden sonra hasta gene ölürse o vakit ölüm ilâhlarına söy- miye küfürler savurmıya başlarlar dı. Ceset, ihtiyar kadınlar tarafın. dan Hindistan cevizi yağı ile oğu- luv; öküz derisinden yapılmış ke - fenlere sarılırdı. Bazı cesetler, bil hassa kabile reislerinin cesetleri, mumyalanırdı. Kefenlenen veya - hut mumyalatan cesetler, . derhal gömülürdü. Mezarların zemini ve üzerleri sedeflerle döşenirdi. Bu tarzda yapılan mezarların üzerine lâvlardan-hasıl olmuş taşlarla tüm sekler yapılırdı. Ölünün akrabası için cenaze gömülünciye kadar yi- yip içmek memnudur. Cenazeyi yağlamak için ölünün evinde bulu | nan ihtiyar kadınlar, yiyip içebilir ! leme de onlar da kendi ellerile yi- yip Teemezler. Yiyecekleri şeyler başkası tarafından ağızlarına gö - | türülür. (Sa -| moa) larda evvelce cari olan âdet | Yazan: Muallim Necip | | Hapisanede | Tire mmm IRİNA Bir Ingiliz | kadını | erkek oldu Bir kaç gün evvel o Madlen Mari Vods na- & mında 28 yaşım- Bi | da bir İngiliz ğ İ kadını bir ame- liyat- neticesin de erkek olmuş tur. Kadın olarak f yetişen, k. tahsili O gören i Madlen, bir kaç t fiğ S8 al hafta evvel bir ” | Aİ in il dolandırıcılık i- ne karıştığı i- İçim bir ay hapse | mahküm olmuş, Erkek olan Madlen) ve kadınlar hapishanesine sevko- | ! lunmuştu. Ahrette dikiş diken bir cenaze | | Cenaze gömüldükten sonra mü kemmel bir ziyafet sofrası kuru - lur, gece yarısma kadar gülüp oy- nanır; her türlü eğlenceler ve o - yunlar tertip edilir, Kendi evinde ölmiyenlerle füc- ceten vefat edenlerin veyahut bir kaza neticesinde hayatını kaybe - denlerin rubu bir hayvan şekline girerek dünya geleceğine ve evinin etrafında dolaşacağına inanırlar - dr. Şayet bu hayvan tutulup ölü - nün cesedile beraber gömülmezse bir ruhu habis olarak yaşıyanlara fenalıklar yapacağına iman ettik - leri için cesedin yanı başına bir ha sır serilerek hayvan şekline giren ruha İntizar olumurdu. İlk geçecek hayvan velev bir karınca bile olsa | hemen üzerine bir örtü atılarak'tu tulur ve cesetle beraber gömülür- dü. Bu ameliyeden sonra artık her kese emniyet ve itminan gelirdi. Cenazeye gelince; o da tekrar ru- huna kavuştuğu için rahat rahat ö- bür dünyaya sefer edebilirdi. Ah- | İret; (Sawai) adalarının yanar dağ larla dolu olan bir parçası olduğu” na itikat ederlerdi. Firari ruhların söylediğimiz surette yakalanması | âdeti bugün de cari olmaktadır. Samoa da bir kabile reisi hali ih tzara gelince bir çok yalvarıcı top landığı gibi mutlaka hastanın hem şiresi de hastanın yanında bulunur | göstermemeyi Madlen, ancak hapishaneye gir- dikten sonra kendinde bir takım değişiklikler hissetmeğe başlamış vel sun üzerine hapishane tabi- bi tarafından muayene olunmuş, | hapishane tabibi vaziyeti şüpheli görerek küçük bir ameliyata lü »- zum görmüş, ameliyat neticesinde Madlenin tam bir erkek olduğu | görülerek erkek O hapishanesine gönderilmiş, oradan tam bir erkek | olarak çıkmıştır. Ameliyattan adı, Mark oldu. Kendisi bundan evvel kadın ol- duğundan zerre kadar şüphe etme- miş, yalnız ömründe hiç bir erkek ile dost olmamıştır. Akranının bir çok erkek. dostları bulunduğu hal- de kendisi erkek dostlara rağbet! daha münasip gö- rüyordu. Başka kadınlar evlen - meyi düşündükleri halde Madle - nin yegâne düşüncesi iş bulmaktı. Madlen şimdiye kadar hasta ba kıcılığı, kâtiplik, ahçılık, otelcilik ile meşgul olmuş, kadın olduğu i- çin bu işlere kabul edilmişti. Ken- disi bundan böyle daha başka iş- lerle meşgul olacaktır. Filipin'de sonra Madlenin İstiklâl için umumi rey toplanacak Manille, 15 (A.A.) — Filipin mümessjİler meclisi 10 reye karşı du. Hemşiresile aralarında dar - gınlık falan varsa hemen barışılır- dı. Kız kardeşlerin betduası pek meşum addolunurdu. Yakın zamana kadar Penhyn a- dalarında ölüler kefenlenir ve ev- lerde asılı olarak muhafaza edilir- di. Polinezyanın bir çok yerlerinde | ölüleri bütün servetlerile birlikte gömerler, Hattâ bir mezarın içine dikiş makinesi bile konmuştur. | Mezarlara gömülen eşyaya el sür- mek kimsenin haddi değildir. Ö - lülere ait *ayaya el sürmek dirile- TR eşyasma dokunmaktan büyük | cürüm addolunur, Ölülerin me - zarlarına yakın yerlerde saklasi'- | dıklarına ve zaman zaman evlere yaklaştıklarına © inandıklarından bu korkunç ziyaretçileri uzaklaş - tırmak için köpek beslerler, Perhyn adalarında yaşıyan in- sanlar ölüleri hakkında büyük bir samimiyet ve muhabbet beslerler. ! Mezarların üzerine kulübeler ya i parak oralarda yatarlar, bu sayede sevgili ölülerini rüyada görecekle- rine iman ederler. İpinin istiklâline 48 reyle Amerika kongresi tarafm İdan yapılan ve on sene sonra Fili- sahip olmasını gözeten teklif hakkmda bir karar vermek için 30 teşrinievvelde ara» | yi umumiyeye müracaat edilmesi. ne dair kanun lâyihasını kabul et- mişitr. Kanun lâyihası ayan meclisine gönderilmiştir. alya Malatyada lise Malatya, — Orta mektebimizin | liseye çevrildiği bir tölgrafasna| ile Maarif Vekâletinden vilâyete | bildirmiştir. Aynı zamanda tebliğ | edilen yeni kadroda hiç bir deği -| şiklik yoktur. Yalnız Türkçe mu İ / allimliğine İzmirden Melâhat Ha- | nım tayin edilmitir. | lıklarda yatmak âdeti vardır. Yeni Hibrit adalarında ileri ge len kimselerin ölüleri, içleri oyul - muş ağaç gövdelerine konur, bu | ağacm üzerine türlü türlü resimler yapılır. İçi oyuk olan ağaca vuru- lunca davul sesi gibi bir ses işiti - lir; bu sesi, ruhun sadası telâkki! ederler, Paumoto adalarında da mezar- (Devane var) «| vine ateş vermişler. | verdi. j karenfil taktı. dan, sessiz duruyorlardı. Evvel zaman içinde, köyün baş- langıcındaki kulübede, beyaz sa - kallı, ihtiyar Lazar, biricik kızı İrina ile otururdu. Baba Lazar, o köyün yerlisi de. ğildi. Muhacirdi. ten ibaretti. Eskiden zengin oldu ğunu biliyorlardı. Çiftlik, çubuk sahibi imiş. Karanlık bir gece, e- yanmış, karısı ile iki oğlu da ateş ler içinde can vermişler. kızı kurtulmuş. İ Baba Lazar çobanlık ediyofdü. | Fakat asıl şöhreti kamıştan flüt yapmaktı.. Köyde onu her kes'se İyi adamdı. Güzel masal. lar söylerdi. Kızı İrina çok güzeldi. ma fidanı gibi ince belliydi. zaman şen ve şakraklı. Her Kuzu gi- bi sakin, çocuk kadar mâsumdu.. | | İri, mahcup gözleri, uzun sarı saç- ları vardı... Gözleri, perilerin gö- zü gibi yeşildi. Köy delikanlrları, arkasından İ göğüs geçirirlerdi. İhtiyar kadın- ar, bu kız insana ya uğur getirir, ya uğursuzluk, der ve oğullarıma, kendilerini o kızdan sakınmaları- nı tembih ederlerdi. İrina da onlardan uzak durur - du. Öyle mahcuptu, ki gençlere yan gözle bile bakamazdı. Pazar günleri, babasından flüt almağa gelen gençler, büyük ıhlamur ağa. cının altında toplandıkları zaman İrina kulübedem igili ydi, 40 Enbüyük'zevki; “babasını: flüt çaldığını dinlemekti. Babası flüt çalmağa başlayınca yanma oturur ve gözlerinden iki damla yaş sü- zülürdü. Bir gece baba Lazar uyandı. Su istedi. Kulübede su yoktu. testiyi aldı, çeşmeye gitti. raf sessizdi. İrina Her ta tü. Yol bir ormandan geçiyordu. | Kız, çeşmeye yaklaşırken titredi.. | Olduğu yerde durdu. Bir genç, iki kara öküzü sulıyordu. Hayvan iların zincirlerinden tutmuş, hafif | hafif ıslık çalıyordu. İrina yerinden kımıldıyamıyor- du. Öküzler susuzluklarını gider: dikten sonra çekildiler. Genç zin- cirleri boynuzlarına doladı. Çayı- ra yattılar. Etrafta çıt yoktu. İrina, nihayet testisini doldurdu... Kulübeye geldi. Babasına bir sey | söylemedi. Eresi gece uyuyamadı. Hep o çeşme başındaki genci düşünüyor. du.. Etrafta ağustos bocekleri ile kurbağalar susunca, başına küçük bir demet alıp çeşmenin yolunu tuttu. Genç orada idi. Öküzler sula. rını içtikten sonra gene çayıra u- zandılar... İrina güğümlerini dol. | durdu. Tam gideceği zaman genç yaklaştı, karenfil demetini aldı. Karşılıklı durdular... Bakışma- Ara si- ra da, öküzler havaya başlarını kaldırıyorlar, ay ışığında kocaman"! gözleri ışıldıyordu. Birdenbire köyden horuz sesle. | ri duyuldu. Genç adamla öküzler hemen köyden kayboldular, Etraf sessizdi. İrina elini başına götür. dü.. Karenfiller yoktu. Korkarak kulübeye döndü, fakat babasına i gene bir şey söylemedi. Bütün serveti, | i o kulübe ile etrafındaki bahçecik: | Malı, mülkü | Yalnız | Bir el. Aydınlık bir ilk k-. | har gecesi, ay ışığına gömülmüş- | ses, sada kesilince, ! Eline güğümlerini | Nakleden : Bir akşam baba Lazar nü ağılabırakıp kulübeye girdiği | vakit, kızını yatakta hasta buldu | Sararmıştı, zaiflemişti: Olduğun” dan fazla büyüyen gözleri etraf# korkarak bakıyordu. İhtiyar, bif köylü kadın çağırdı. Kadın il†yaptı, fayda etmedi. He: gün af” kadaşları gelip yokluyorlardı. Bü yük, sarı kehribar gibi ayvale” bem beyaz üzümler getiriyorlar * İdı. İrina yemiyordu. Arkadaşlar!" nı güçlükle tanıyor, konuşamıyor” du. Yalnız bir şey istiyordu: B3' bası flüt çalam. i Baba Lazar flüt çalıyordu, Ge“ İce yarıları, kulübeden inliyen flü tün sesi duyuluyordu. | O zaman İrina doğruluyor, gözleri yaşararak, uzun müddet, kuvvet" ten kesilinciye kadar dinliyor, 409 ra bitap yatağa düşüyordu. Bir gece geç vakit baba Lazaf uyandı.. Çam maşalasını yaktı | Kızı yatağında yoktu. Dışarı çık* tr. Kazı, bahçedemiçiçek toplayıf başına takıyordu. Çağırdı. Duymadr... İrina if lamur ormanına gitti: Babası t& kip etti. £ Kız, çeşmenin başındf durdu... Babası bir ağaca gizler di.. Çeşmenin başında bir genç & | küzlerini sulıyordu. OÖküzler su* larını içtikten sonra çayıra yatti * lar.. Genç İrinaya yaklastı, başif dan bir gül aldı. Sonra yan yanf çeşmenin kenarına oturdular, Taif i bu esnada köyde horoslar öttü Her şey gözden kayboldu.. Bab” Lazar çeşme başına koştu; Kızf Izzetoğlü sürüsü yerde serilmiş yatıyordu... İrinayı kucakladı, kulübeye gö türdü, yatağına yatırdı... Faks! kızı ölmüştü. M. Durova arar ana rs ara Fransız hava nazirı Moskova yolunda Moskova, 15 (A.A) — Kiyef't bulunan Fransız hava işleri nazıf' | M. Kot ile yanmda bulunanlar şeb rin görülmeğe değer yerlerini gef mişlerdir. Fransız misafirlerin şerefine bif gece eğlentisi yapılmıştır. M. Kot, Kiyeften ayrılacağı 2# man askeri ve mülki makamları" mümessilleri tarafından selâmlar" mıştır. M. Kot gördüğü samimi k# bul tarzından dolayı teşekkürlerini bildirmiştir. 3 Fransız tayyaresi Harkofa gif mek üzere Kiyeften havalanmı$” lardır. Kodos ve Rossi Paris, 15 (A.A.) — Kodos il Rossinin idare ettikleri Joseph Brix tayyaresiyle Nerneilhin se” j ettiği Biarritz tayyaresi Mockov#” ya gitmek üzere bu sabah Stras” | burg talimhanesinde havalanın!f lardır. Kodos ile Rossi havayı sait bulurularsa hiç bir yere inm€ den moskovaya varacaklarını ur” maktadırlar, sie Fransada bir kanun Paris, 15 (A.A.) — Eko dö” veriğin? » veril Pari gazetesinin Ha göre, hükümetçe m: i meden ecnebi eshamının borsad# tescilini meneden kanunun ilg39" nı istihdaf e ecnebi eshamın'” borsada serbestçe tescilini temi" eyliyen yeni bir kanun lâyihasını” tanzimi tasavvur olunmaktadı"

Bu sayıdan diğer sayfalar: