16 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

16 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ayyy Edebi yy Müsabakamız a gg yy ny yy ny yy FAYDALI Bilgiler ya yg Gençlerle başbaşa Gençler için açtığımız edebi müsabakamız devam ediyor. En çok 800 kelimelik bir hikâye en fazla 15 mısralık bir manzume ile müsabakaya girebilirsiniz. Birincilere daisy yakl verilecektir. gilin yy TL | Vefa idman yurdu futbolcülerinden Gazi Bey diyor ki: yy aya KARA AFRIKADA Zenciler arasında zenci şairler, artistler nasıl yaşarlar ? hatipler, Batıda Bir ir Güneş Battı aral al hık Eylül günesinin pembe ışıkları yatağında hayatının son saatlerini yaşıyan Bülendin sarı soluk yanak larına vuruyor. Bülent, renksiz du- dakları sarı benzi ve ürpermiş saç fakat sonra ları ile bir ölüyü andırıyor, zavallı Bülent bir kaç saat hakiki bir ölü olacak. | Bülende bu menhus hastalığı çıl- | gın aşkının hicran ve istırapları mu | sallat etmişti. Onun iki nenedir| durmadan ilerliyen bir veremi var dı. Zavallı hasta günler geçtikçe | fcnalaşıyordu, iyi olmasına imkân | da yoktu. Çünkü ona bu hastalığı musallat eden istıraplar elân için- de yaşıyor elân ayni ıstıraplar içe- risinde Mr-vanıyordu. Doktorlar ve | söyledikleri vakit olacağı yerde bilâkis betbaht hasta bu sonsuz acılardan ancak ölümle kurtulacaktı. Artık ölmek istiyor- du, ölüm onun için ne büyük bir saadetti.. rem ol Li müteessir memnun olmustu, Kısa bir maceradan sonra çılgın bir aşkla bağlandığı Sevinç Güner, yalnız Bülendi seveceğini, yalnız | onun olacağını söylediği halde bir gün Bülende bu aşkı yaşatamıya - cağını söylemiş onun saf ve temiz sevgisini ölmeden maziye gömmüş tü. Bülendin Sevinç Günere derin bir aşkla bağlanan kalbi bu müt - hiş istıraba dayanamadı, nihayet verem oldu... Gy Bu hüzünlü sonbahar akşamın - da, iki yıldır hasta yattığı yatağın- da hayatının son anlarını yaşayan Bülent, feri uçmuş siyah gözlerini son bir defa açtı, sağlam bir adam gibi doğrularak arkadaşı Kâmira- na som dileği ve son sözlerini söy- le — Kâmiran hayatım artık sönü- , ağrıyan kalbim bir iki saate kadar duracak; ne olur Güneri ge- tir, onu son bir defa göreyim de öyle öleyim. Onun mecalsiz gözle- simde kalan kumral hayaliyle hiç olmazsa mezarımda mes'ut ola - yım, Zarar yok o beni gene sevme- sin ve tamamiyle unutsun, yalnız onu bir daha göreyim onu bir da- yor ha göreyim de öyle öleyim. Kâmiran Bülendin dileğini yap | mak için Güneri bulup getirdi. Güneş ağır ağır batıyor uzak - lardan çobanların gaydalarının ha | zin sesleri geliyordu. Bir bahçenin yıkık çitleri konmuş sanki bir ölü bekleyordu. baykuş üzerine Zavallı hasta yatağında son bir de - min sönük duran gözler bir şim - defa doğruldu, onu görünce, sek gibi parladı, rengi uçuk solgun dudaklar kızardı. ve son bir defa olarak ona derin derin baktı, bir dakika sonra artık bir daha uyan- mamak bir daha kalkmamak üze- | re «bedi ve derin bir uykuya daldı. Bir fırtınaya benziyen bu manasız hayata gözlerini yumdu. Batıda güneş gurup etmişti, gay daların hazin nağmeleri ile bera - ber uzaklardan ezan sesleri geli - | | lâde tezahüratla ve v | zurlaril 1 ayyy UZAKLAŞTIN Uzaklaştın ufukta batan bir güneş gibi, Gözlerim de veni hiç artık göremez oldu. Sen çekil git beis yok sakladım ben sevgini Bir ayrılık incisi gözümden düştü, soldu. # Gi Rubuma bir türbelik mezar yeri kazdın sen Hayalini oraya saklıyarak inleğim, Ve beni bırakarak çekildin ebediyen Ruhumda her ân senin seslerini dinledim. *» » » Kanayarak açildi Kalbindeki yaralar, Cerahatler boşaldı senin ufulün ile, Devasız bir bul aldt ruhumda corihalar Seni elden kaçırdım giden gelmez safile. Telefon Ş. den: 0. Seyfetlin yg yy yy yy yordu. Derin bir sessizlik (içinde olan odanın sükütunu baykuşun soğuk sesi ihlâl ediyordu... Kâmiran betbaht ölünün, sev - gili arkadaşının üzerine kapandı, | hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. Gecenin zulmeti odayı sarmıştı, bu gece gökte yıldızlar ışıldamıyor ka ranlık her taraf karanlıktı. Kâmi- | ran bu karanlıkta karanlık gözleri zavallı kur - le istırap yaşları döküyor, Bülendin bir aşkın sonunda | bar gittiğini hatırladıkça ağlıyor | durmadan ağlıyordu.. 3 Temmuz 1933 Bakırköy han Nafiz Şilede Gençlik spor faaliyetini ileri götürüyor Geçen senenin Haziranından iti | birine | terfi ettim. Halen birinci takım o - | baren Şilede fırka binasında bir spor klübü tesis edilmiştir. Fevka- yet idare heyeti reisi Cevdet Kerim Be yefendi ve arkadaşları beylerin hu şeref bularak resmi küşa- dı yapılan bu spor klübüne bütün bir göstermektedirler. Sporun, hayati Şile gençleri hararetli alâka İ ve yüksek mânasmı anlıyan Şile gençliği, attık boş vakitlerini kah- velörin kirli'bavasi iinde kâğıt ve İ tavla oynamakla değil, temiz, ha - vadar kırlarda top oynamakla ve spor yapmakla geçirmekte olduğu gibi haftanım muayyen zamanla - | rında klüplerinde toplantı yapmak | suretile içtimai teşekküllerini ve ruhi ferdiyetlerini kuvvetleştirmek | tedirler. Fırkanın bizzat teşebbüsü ile vücut bulan bu teşekkül bütün temenni ve gayretlere rağmen iste nilen semereyi vermekte gene ge- ciktirdi. Bu teşebbüsün ve teşekkü lün kat'i olarak tahakkuku ve ga- yeye mutlaka vasıl olabilmesi herşeyden evvel bir saha tedariki lâzımdı. Halbuki Şile gibi tabii te- şekkülâtı itibarile, arızalı ve iltiva lı oldukça sarp bir mahalde iste - nen bu sahanın bulunması çok güç bir işti. Tabiatin bütün bu müsa - adesiz şartlarına rağmen müteşeb | bis genclik ve bu işte rehbeleri o - lan fırkanın nişvasından yürüve (Devamı 10 uncu sayıfada) Bir kaç ha - nım, O futbolcu Gazi B., Darül- bedayili Talât Hadi Beyler Cüm huriyet | gençler mah - felinden ama - tör — Nurullah Kâzım Bey ve ben Büyüka - dada (çamlar altındayız. Hadi Beyin bugün çenesi a- İçılmış müte - | madiyen söy - leniyor; (o ama ne çene. Gazi Beye gelince: O daima ha lin futbol bahsinden konuşuyor İ- ki sahne adamı neye dair konuşur; tabii sahneye dair, iki futbolcu ne- ye dair konuşur; tabii futbole, spo ra dair. Herkes sahneye dair konu şuyor, Fakat futbola dair konuşan yok.. Bizim Gazi Bey bu işte yal - | nız başma yaya kaldı. Imdadına ben yetiştim. Talât Bey söze başla mıştı: — Çocuklar, dedi. Bu sene ilk o- İ yunu (İpsen) in eserile açıyoruz. Şöyle bir düşündüm. Talât Beyin İ bu traşı en aşağı yarim saat sürer. O zaman zarfında ben de Gazi B. ile bir mülâkat yapabilirim. Gazi Beye teklifi söyledim i kandırdım. ve — Spora ne zaman başladınız? — Spora 1923 senesinde gür - büzler idman yurdu nam klüpte | başladım ve sirasile Vefa mektebi takımında ve nihayet Vefa idman | yurdu üçüncü takımında yer aldım dört sene evvel de birinci takıma yuncularındanım. — Türk milli takımı ne düşünüyorsunuz? hakkında — Türk milli takımının teşkilin de bizim iliklerimize kadar işlemiş olan inhisarcılık ve hatır gözetmek ortadan kaldırılmalıdır. Ondan sonra mili takımı teşkil etmek lâ - zımdır. Meselâ: Milli takımı bura- da İstanbulda bulunan müteaddit antrenörü var. Bunlardan müte - şekkil bir heyet yapılarak bunlar tarafından milli takım teşkil edile bilir, O vakit ne hatır gözetilir, ne de arkadaşlık inhisarcılık ta orta- ! dan kalkar. — Beynelmilel temaslar hakkın | da ne düşühüyorsunüz? — Beynelmilel temaslar çok i - yi... Bilhassa memleketimizi, spor- cularımızı ve gençlerimizi Avrupa ya ve ecnebilere tanıtmak için bun dan iyi bir fırsat bulunmaz. Mese- İlâ: Son yapılan Rusya seyahati e- minim ki çok hem de pek çok bü- yük faydalar vermiştir. Tabii yal- nız bizim Avrupa memleketlerine gitmemiz icap etmez. Onların da buraya gelmesi iyi olur. Vakıa bu raya sporcular geliyor. Lâkin o da kâfi değil. - Yerli ve ecnebi sporculardan kimleri beğeniyorsunuz? — Yerli sporculardan Zeki Be- yin her zaman takdirkirlarında - Afrikanın ortasında ve cenubun da yaşıyan zenci (yani siyaha - dam) ların yaşayışlarını anlıyabil mek için orta devirde şimdi mede- İni olan memleketlerin yaşayış tar- zımı hatıra getirmek lâzımdır. Meselâ Afrikadaki zenci kabile lerin kısmı azamında toprak umu | mun malı olmakla beraber kabile halkı bir takım sınıflara ayrılmış- tır, Demirciler medeniyet âleminde mühim bir mevki tuttukları halde bu kabileler arasında hiç bir mev- | kie malik değildirler ve kendilerin den ihtiraz olunur. Çiftçi, rahip, ta cir, balık avcısı avcı ve muharip o- lan kimseler kızlarını hiç bir vakit demircilere vermezler. Bunun se - bebini zencilerin efsanelerinde a - rarsak buluruz. Demirciler ayni zamanda elmas işlerler Yerlilerin anlattıkları bir efsane ye göre tarihten evvelki devirlerde ateşi bulmuş olan mahlüklar kü - | şük adamlar daha doğrusu orman larda yaşiyün büyük maymunlar mış. Bunlardan biri aleş yakarken bir adam görmii maymun kaçmak istem'ş. Fakat irsan onu yakalıya- rak kuyruğunu kesmiş ve insanla - rın köyüne götürmüş. Böylece bu küçük “ateşin satubi,, maymunlar | birer birer insanların köylerine yer leşmişler ve her yerleşennin kuy'- ruğu kesilmiş. Ateşin ilk keşfi hakındaki bu ef | #aneyi diğer sanayi hakkında bu - lamazsınız. Halbuki san'atkârla - rın hiç birisi kız alamaz. Ve hiç bir | eve girip yerleşemez. Dokumacı - | lar, ayakkabıcılar, saz çalanlar, dans edenler, şarkı söyliyenler ve Afrikanın edebiyat adamları sa - yılan Grigolar da bunlara müma - sildir. Vaktile bir de esir sınıfı vardı. | Kabileler birbirile muharebe ettik. ten sonra galip gelenlerin ganimet | malları arasında esirler de bulu - nur ve kabile efradına tevzi olu - nım, Ecnebi sporculardan Şaroşi, Poflof, Egil ve Mısırlı muhtarı tak dir ederim. — Son seneler zarfında Türkiye | deki spor cereyanı nasıl buluyor | sunuz? | | İ — Bunun için bir tek kelime söy liyeceğim inhisarcılık var azizim inhisarcılık.. Eğer bu ortadan kal- karsa herşey yoluna girer, — Gayeniz? İ — Gayem bir sporcuda bilhassa | amatör çalışan bir sporcuda gaye tabii ne olabilir Mensup olduğum klübe ve memleketime faydalı ve iyi bir sporcu olmak. Melih Mazmi | nurdu. Bu esirlerin doğan çocukla rı da o kabilenin esiri olurdu. Yüz seneye yakın zamandanberi bu e saret prensip itibarile lâğvedilmiş ise de, bir çok müstemlekelerde e- İ sirler mevcuttur. İmtiyazlı smıfla, işçi sınıfının a- rasındaki fark oralarda uzun müd det kalanlarca kolaylıkla görülür. konuşuşları başkadır. Yüksek sınıfa mensup olanlar ikin ci sınıf ahalisi kadar Tavırları, göze batar renkte elbise giymezler. Zenci kralların hüküm sürdüğü sıralarda demirciler himaye görür lerdi, Çünkü muharebe için silâh - lar yaparlardı. Halbuki şimdi yal- nız ziraat alâtı ile mücevherler yap maktadırlar, Zenci kabileler arasında en faz- la rağbet gören kimseler talâkati şair, meddah Yahut saz çalıcı olurlar. İçlerinde adı uzun müddet anı - lanlar çoktur. Bunlar yazı ile tesbit edilmemiş bir çok şiirleri hıfzet - mişlerdir. olanlardır. Bunlar Krallar hüküm sürdükleri sıra - larda bunlara altın ve gümüş mü» cevherler, sürüler, baygirler, esir - ler verirlerdi. Kralm yanına iste - dikleri zaman girerler bazan müşa viri has bile olurlardı. Halbuki öl dükleri zaman cenazeleri gömül * mez oyuk bir ağaç kütüğü içine ko- nurdu. Böylece gece gezen ateşler (nurlar) efsanesi yol aldı. Bu âdeti pek te garipsemiyelim daha bundan iki asır evvel hiristi- yan papasları aktörlerin takdis e - dimiş toprakta gömülmesini kabul etmezlerdi. Şairler aileden aileye, köyden | köye giderler; âletleri omuzların - da ve dilleri işlemiye hazır olarak eyaletten eyalete geçerler. Fakirle- rin bulunduğu yerlerden kaçarlar, Ateşi keşfeden may munu ormanda yakala getirdiler, kuyruğunu dur, may» tar, gebre estiler cahillerden nefret ederler. Gecele- ri neresini bulurlarsa orada konak larlar, Yalnız kudretli ve sahavet- li kimselere dehalet ederler, Şarkı larını, medihlâtini söylerler 59 koparabildilerse alıp uzaklaşırlar- Bunlarla eski Avrupa trubadurlar! arasında büyü bir müsabehet var dır. Onlar de şatodan şatoya gez“ rek şiirlerini okurlar ve asillerin rek ekmeklerini ka” vaktini zanırlardı. Afrikada $i * mendifer ve otomobilin çoğalm?** Son zamanlarda orada da halkın üç sınıfa avrılra” sını icap ettirmeğe baş ladı. $ Şehir : lerde tahsil görmüş ze de çalısan köylü sınifı görülür. Li manlarda ve istasvon olan verler * de ise serar»'ar ve kamallık &4:9 en aşağı taba'-a vardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: