| 7 Kg YAZILAR Yeni tedavi ç erikada tahsil eden doktor A. Cavit Bey İstanbulda iki se- Delik bir mesai sonunda büyük bir ret kazanmıştır. Bu şöhreti o zandıran ilâçsız, ameliyatsız i usulleri idi. da teday Cavit Bey, bir hastasını karşısı » alıyor, bir şeyler söyliyor, bir Yer anlatıyor, soruyor, cevaplar Yor ve hastalığını geçiriyordu. Bir gün doktor Cavit Beyi şehrin Sihur zengini şeker komisyoncu atin Süleyman Beye çağırıldı. Min Bey son derece hasta imiş. . Fatin Beyin mükellef yatak oda > girer girmez meşhur doktor Yük zengini, bu oda genişliğin. ki Yatağında buldu. Hemen ya Bitti, ellerini tuttu: a Neniz var?, Hiç bir şeyiniz : k., Kendinizi hasta mı sanıyor- ye z?, İY 9rüm ki bu sizin hayalinizde vü. Sat bulmuş bir hastalıktır. İşitiyor Wunuz?, Sizin hayalinizden iba- tat, die sanıyorsunuz. Katiyen hasta İsiniz... Bu #özleri öyle kati söyliyor ve bu Yada hastanın gözlerine öyle kes- in bakıyordu ki derhal tesir ede- » hasta kendini sağlam sanıp talkacaktır.. Doktor, hastanın odasından çık» ktan sonra karısına: U —BtEdSYİ 10 liradır efekidiri! pia sonra bana ayağa kalktığı a iyileştiği haberini getirirsiniz en... On Ürayı alıp gittikten üç saat hra doktor evinde vakıa meş - * Zenginin karısı tarafından zi- İlret edildi. Gözleri yaş içinde gebsetl bir keder gösteriyordu. ktor, bir az hayretle fakat emnis Yeti, sordu: , 0 Kendisini bir az daha hisse- “Yor değil mi?, inde $u cevabı verdi: ii Doktor, doktor, hemen ge- İZ. Sizi zavallı kocamın yanr Bötürmiye geldim. > Allah allah.. Ne var ki?. hdisinin hasta olmadığına ka - biz getirerek ayağa kalkmak te- vi, üründe bulunmadı mı?. Be telkinlerim katidir. k > Hayır doktor. İyileştiğine at getirmek şöyle dursun, ben b Ziyan bi ibarmı çoktan kaybetmiş olan bi Sire eski bir borcu için yeni- # Senet imzalatmak icap etmiş 5 ir hesap yapıldı. Senede tam B, uruşluk pul yapıştırılacaktı.. t gi atilmak üzere tacire uzatıldı töz Aman adamcağız kâğıda bir atıt; > Yahu, dedi. Şu pulların ne Öd, 1 var?,.. Şimdi elinizdeki kâ- tam 720 kuruş kıymeti var - Siz hiç te hasta değilsiniz... ! i Fekat Hanımefendi hiçkırıklar | ölas : : 7 | a ık öldüm, diyerek gözlerini aç- *Yor... li idi ve muamelesi bir hayli yük - i., | af tam pullar yapıştırılıp ta | — Tuhaf şey, ben ne zaman banyoya gelsem bütün "yüzücüler arka üstü yüz- miye başlıyorlar. RR Amerikalı sarhoş İ İstanbulu ziyarete gelen meşhur Amerikalı zenginler içinde geçen sene Misters Vilyams isminde bir kömür kralı vardı. Bu zat şehiri bir kaç gün dolaşıp gidecekti, Bir gün Beyoğlunda büyük iki ötelden birinde geceyi geçirmek istedi.. O gün akşam üstü'bir kaç şişe şampanya açtırdı. Kafayı çek- ti.. Sonra odasına çıkmak üzere asansöre bindi. Fakat asansör me- muruna: — Sen bekle, ben kendim çıka- cağım!, Dedi.. Asansöre bindi, düğme ye bastı, yukarıya çıktı.. Fakat a. sansörden çıkmadı.. Tekrar düğ- meye bastı, aşağı indi.. Maksadı inip çıkmak, dumanlı kafasiyle durmadan inip çıkmak - tı. On defa, inip çıkıyordu. yirmi defa asansör lanmış, asansörü bekliyor, kimisi küfürler savurarak merdiveni tır- manıyordu.. Otelin müdürü şaşırdı. Bir yuka rıya çıkıyor, bir aşağıda bekliyor, fakat bu mağrur Amerikalı milyo. nere bir şey söyliyemiyordu.. Ağ- İ zını açsa, kıyametleri koparması kafasına da bir bastun savurması mümkündü.. Nihayet yukarıya fırladı. Asan- sörün yukariki kata gelmesini bek ladı. Tam Amerikalı milyoner yu karıda durup tekrar düğmeye ba- sacağı sırada otelin müdürü tıpkı şimendifer memurları gibi haykır- dı: — Haydi Montekarlo.. Herkes trenden insin... sansörün kapısını açarak müdü - re: — Geldik mi?. Dedi.. | bir taksi çağırmız!.. ken ben imzamı kor komaz on pa- | ralık kıymeti kalmıyacak.. Bana Aşağıda bir hayli müşteri top » | Amerikalı birdenbire şaşırdı, &- | —Görsen.. Kuvvetli bir tehdit İ dın, çalıştığı mağazadan bir haylı para çalmış, yakalanmış, mahkeme huzuruna çıkarılmış. Genç kadm hâkimlerin huzu » sırada samiin arasında nişanlısmı görünce beti benzi sararmış. Bel- ki de uğrunda hırsızlık ettiği ada- ten sıkılarak hakimlere; — Bu genci çıkarınız, beni son. ra muhakeme ediniz! Demiş.. Hakimler böyle bir şey yapılamıyacağını kat'i bir lisanla ğa kalkmış: Fakat benim bütün elbiselerimi çıkarmama mani olamazsınız ya... Bu sözü söylediği gibi yapmıya başlamış ta... Hakimler, genç kadının Havva Berlinde genç ve güzel bir ka-| runda, tam muhakeme başlıyacağı | mın önünde muhakeme edilmek «| söyleyince genç kadın birden aya- | — Siz onu çıkaramıyorsunuz.. | Gözleri ahu, vücudu bıldır- cın, ağzı keklik ağzı.. — Hayvanat bahçesinde mi rastladın? Hapisanede bile Vilâyet hapisanelerinden birin - de gardiyanlarla mahpuslar el ele vermişler, hapisanenin en büyük koğuşunu her akşam cürbüş yerine çevirmişlermiş. Gardiyanlar dışa» rıdan icap eden nevaleyi tedarik ederek akşam sofrasını hazırlarlar i mahpuslar baş başa vur patlasın çal oynasın bir âlem geçirirlermiş. Fakat bu hal, hapisane müdürü gider gitmez başlıyarak gece ya- rısından sonraya kadar devam et- tiği için mahpuslardan biri müdü- re şöyle bir şikâyetname yazmış: “Günlerdenberi bu hal devam e- dip gidiyor.. Gece yarısından ba- İ zan sabaha kadar bunların patır- trsr yüzünden insan hapisanede bi le kafasını dinlendiremiyor!, —— anamız gibi kaldığını görünce mahkemenin selâmeti namına bü. tün samilerin dışarı çıkarılmasına karar vermişler.. —Zavallı genç. —Zavallı genç. —Geçen gün Nahidi gördüm; baygın bir halde asılmış.. —Yok canım, Leylânın boynuna asılmıst ı, — VAKIT 27 Ağustos 1933emmp . İnci dişler ncı Raşit eski çapkınlardandı.. Öm. ründe yapmadığı kalmamıştı... Kırk yaşına geldiği halde henüz yaptıklarını kâfi görmiyerek yeni keşifler ve yeni fetihler peşinde koşuyordu. Raşit için bir kadını, yalnız bir kadını sevmiye imkân yoktu.. — Çünkü, diyordu, daha haya- tumda her noktadan mükemmel bir kadın görmedim.. Bir tarafı gü- zel olanın mutlaka bir çok taraf - ları çirkin oluyor. Maamafih ben bir kadında bu tekemmülü arama dım.. Bir çift göz, bir çift el, bir dudak, bir bilek, bir ten bir saçın rengi, beni senelerece avutmıya kâfi geldi.. Raşit, yalnız saçına düşkün ola» rak senelerce bir kadıma bağlı kal mış, yalnız gözlerini görerek vü. cudünün çirkinliğini unuttuğu ka. dınlar olmuştu. Arkadaşı Hüsnü ile köprüde karşılaştıkları zaman: — Hüsnü, dedi, sen benim Fah- riyeyi gördün mü hiç?. — Hayır, bu da hangisi? | — Bu, diş azizim. Diş değil, İ inci azizim.. Raşit, sevdiği kadınları, hangi tarafını beğeniyorsa, o tarafının is» mi ile çağırmayı da âdet etmişti. Kimisi saç, kimisi göz, kimisi dudak, kimisi tendi. Bu seferkinin dişlerine vuruldu. | gu anlaşılıyordu. Hüsnü Bey diş- çi olduğu için, ona Fahriyenin diş, lerini methede ede bitiremiyordu,. . — Sen, ömründe şüphe yoktur ki, bir kaç bin diş görmüş, bir kaç bin ağızla meşğul olmuşsundur.. Fakat bil ki, böylesi ne görülmüş, ne yaratılmıştır. Bu müstesna bir | sey.. Daha yeni tanıdım. o Fakat | iş aldı yürüdü.. Bir gün fırsat bu. lursam sana getiririm.. Aradan bir kaç hafta geçti. Bir gün Raşit Bey yanında sevgili Fah riyesi ile Beyoğlu caddesinden ge- çerek bir gazinoya girdiler. Ma. salarının karşısında Hüsnü de otu. ruyordu.. Hüsnü, Raşide selâm i vermeden, Fahriye Hanımı selâm- ladı.. Raşit, bunun farkında o. lunca hemen Hüsün Beyin yanına koştu: — Hüsnü, sen bizim Fahriyeyi tanıyor musun? Diye srdu. Hüsnü, gülerek cıgarasmı yak « tı ve: — Tabii, takmıştım.. Altın saatler Maruf dolandırıcı Şefik, hapis. hanede arkadaşlarına hilelerini an latıyordu: — Bir gün bir köye gittim. Köy- lüye on iki altın saat sattım. Ta bii saatler altın olmadığı için bu- nu kâfi görerek hemen köyden sı- yışmak üzere yola çıktım, istasyo- na geldim. Tam trene bineceğim sırada bir de ne göreyim: Bütün | köy halkı peşime düşmüş, kan ter içinde istasyona gelmiş.. — Tabii saatlerin altın olmadı. ğını anlıyarak seni tevkif ettirmiye geliyorlar... — Hayır, bilakis... Ayni cins» ten kordon olup olmadığını sormu ya gelmişler... gi dedi, dişlerini ben