“Nasıl Güzellik ——Z —8— VAKIT 26 Ağustos 1933 Ey e üyük heykeller İ H i k â ye a e eğ 6 — eye O çıkıyordu Yazan : İsmet Hulüsi İ ları, bu narin vücudü bir hüküm- i dar başındaki tacı nasıl zevkle ta» Babrâli caddesini yayan çıkıyor- dum.. Uzaktan geniş kenarlı, be- yaz hasir bir şapka, mai bir rop gözüme çarptı... Ben beyaz hasır şapkaya doğru yürüdüm. Mai rop bana yaklaştı. Yakınlaştık... Yüz yüze, göz göze geldik... Hani nası) söyliyeyim, içimde bir şeyin hop dediğini duy- yar gibi oldum. Muhâyyelem o gün sabahtan ak şama, geceden sabaha kadar hep onunla meşgul oldu.. Beyaz şap- ka, mai rop bir türlü aklımdan git- miyordu.. Ertesi gün gene ayni saatte, ay- ni yoldan gidiyordum. Gene onu gördüm.. Birbirimize yaklaştığı - mız zaman dikkatli dikkatli bak - tım.. - Geçti, ben de geçtim. Işıklı bir deniz rengindeki göz- leri gönlüme öyle kuvvetli bir iz bırakmıştı ki ömrüm oldukça unu- tamıyacaktım... Daha ertesi gündü, gene karşı - laştık.. Yüzünü şöyle alıcı gözü ile seyrettim.. Ne kadar ince bir yapısı vardı. Dudakları, bir be - yaz gül bahçesinin ortasında açık mış gelincik çiçeğine benziyordu.. Oh, bu, ideal bir güzeldi. Artık her gün, ben Babrâliden yukarı çıkarken o aşağı iniyor, bir- | birlerimizi görüyorduk.. Bir de« fasında saçlarıma dikkat ettim. Al- tın rengindeki telleri benliğimi bağ lamak için kıvrılıp bükülmüş, buke le bukle olmuşlardı. Vücudü bir bayrak dalgalanır gibi dalgalanıyor, küçük iskarpin- ! ler içinde saklanmış küçük ayak « İngilterede bir deli ortalığa dehşet salıyor Hüviyeti anlaşılmıyan bu deli rast geldiğine saldırıp İngilterenin Surrey havalisinde hüviyeti belirsiz bir deli, son bir hafta içinde, dehşetle tehdit et- mektedir. Bir haftada üç kişinin ölümüne sebebiyet vermiş ve bir kadın, işine gitmekte iken ani hü- cumuna uğradığı bu korkunç deli- nin elinden güç kurtarılmıştır. Za- brta ve süngülü neferlerle askeri tertibat, otomobil teşkilâtı müştere ken çalıştığı halde bu adam hâlâ ele geçmemiş ve Surrey havalisin deki bütün ahali, bilhassa (kadm- lar) evlerinden çıkamıyacak bir hale gelmişlerdir. Adam; hücum ettiği üç kadın ve bir çocuğun telâşı anında yapı- lan bir tarife göre, 20—30 yaşları arasmda ve harikülâde uzun boylu dur. ve kahve rengi bir elbise giy- mektedir. Üç gün evel, bu deli, dokuz ya- şmda bir kıza hücüm etmişti. Bir gün sonra, yirmi beş yaşında bir kadını öldürmek teşebbüsünde bu- Junmuş ve konulan teşhislere göre her iki adamın da ayni olduğu an- İaşılmıştır. Delinin son hücumuna uğrıyan kadın; eve kendi başına dönerken birdenbire sırtına iri bir gövdenin atıldığını ve tırnaklarını boğazına geçirdiğini söylüyor. Kadım diyor ki: şırsa öylece taşıyorlardı. . Sevginin kudretini ölçecek bir | taksimerte icat edilmiş olsaydı.. Ve | © taksimetreyi benim kalbime tak- i salardı, bu güzeller güzeli kadına | karşı hislerimin ne derece fazla | olduğu anlaşılabilirdi. O hale gel | miştim ki bir gün göremiyecek ol- sam yesimden öleceğimi zannedi - yordum. Bir saniye olsun hayalim- den uzaklaştırırsam sevgilime iha» | net etmişim gibi geliyor, vicdan azabı duyuyordum.. Böylece tam bir yıl geçti.. Tam bir yıl ben her sabah Babrâli cad- desini yayan çıkarken ona rastla» dım.. Baktı, baktım, bakıştık!. ... Ümit edilmiyecek bir gün ümit l edilmiyecek bir hadise oldu. Va - kit öğle zamanı idi. Bir iş için matbaadan çıkmıştım.. Ona tesas düf ettim. Fakat hiç ummadığım bir tarzda... Merak ettiniz. — Bir erekkle kol kola mıydı - lar?, — Hayır... — Bir erkekle yan yana mıydı lar?, — Hayır, hayır... — Bir erkekle durmuş, konuşu- yorlar mıydı?. — Hayir, hayır, hayır... Hiç utamadığım ve bu bir sene içinde bir kere vaki olmıyan bir tarzda: Ben Babiâli yukuşunu yu! kardan aşağı inerken o, aşağıdan yukarı çıkıyordu.. boğmıya kalkıyor | “İlk defa bıçakla vuruldum zan | nettim. Sonra adamın kırmızı ve i yalın ellerini boğazımda görünce | daha çok dehşete düştüm. Bağır- f mak istediğim halde ses çrkaramı- | yordum. Adamla boğuştuk. Et- rafta tek kimse yoktu. İkimiz bir- den bir hendeğe yuvarlandık.. O- nun da ayağı kaymış olacaktı. Son kendime. geldiğim zaman, bir as- | kerin bana yardım ettiğini hatırlı- İ yorum. İşte o kadar. Adam, vah- | şi bir hayvan gibi korkunç Si ! çıkıyordu. Bar başçavuşun karısı olan bu i kadının hadiseden sonra, tesadü- fen sokağa çıkan kadın, sığ bir ha- vuzda zorla boğulmuş olarak bu- lunmuştur. Bundan başka 16 yaşında sarı- şın bir çiftçi kızı da bu meyanda kaybolmuştur. Kızm bayramlıkla dolaşırken birden yok edilişi, en rmı giymiş bir halde köy civarında | Neron heykeli otuz metre kadardı. Kartacada da cesim heykeller yapılmıştır. o Bunlardan OMoloh heykeli meşhurdur. Polattan olan bu heykel kızdırılır. ve kurbanlar | diri diri karnına atılırdı. Hindistanda Cagenah merasi «| minde büyük bir araba ile getiri - | len Vişmi heykeli mevcuttu. Mu- taassıp Hintliler cesim arabanın tekerlekleri altına atılarak kendile rini ezdirirler, böylece saadete e- | rişeceklerini sanırlardı. Japonya ve Çinde zamanımızda Buddanın polattan, harçtan ve i tahtadan mamul on beş metre irti- faında heykelleri görülüyor. #4 Zamanımızda büyük cesim hey- kel imali meselesinde tevakkuf | vardır. Heykeltraşlar halka tesir | yapmak için taşı yontarak cesim ilâhlar yapmağa artık lüzum gör - | müyorlar.. Artık dini heykeltraş- lık devri geçmiştir. Yeni dünya heykelleri arasında cesameti ile na zarı dikkati celp eden heykel Fran sada Pui dö Don da heykeltraş Pü- izatye tarafından inşa edilmiş olan Meryem heykelidir. Bu heykel 1860 ta yapılm Yüksekliği 16 metre, ağırlığı tondur.. Yeni yapılan büyük heykeller arasmda en mühimleri şunlardır: — Münih civarında Baâvorya heykeli, 1850 de resmi küşadı ya- pılmıştır. İrtifar 15,80 metre, a- gırlığı yüz elli tondur. Heykel ak tı senede dökülebilmiştir. 2 — Arminyüs heykeli, 1875 te Vestpalyada Grotenburg zirvesine rekzedilmiştir. ..: İtrifar yirmi met re, heykelin elindeki kılıç ta sekiz metredir, Hüriyet heykelinden evvel en büyük heykel 1697 de Serassi is » mindeki İtalyan heykeltraş tara - fından Mazor gölü kenarmda ve Grone civarında rekzolunan hey - keldi.. Bu heykel Şarl Borone is mindeki azizi gösteriyordu. İrtifar 23 metre 40 santim ve ka yüz i idesi ile beraber 35 metre 10 san. tim idi. Kolunun boyu 9,10 metre, burnu 0,85 metre, şahadet parma» ğı 1,95 metre idi. Bu heykel bas kırdandı. içinde harçtan bir sütun vardı. Bartholdinin eseri mahareti olan hüriyet heykeline gelince; bakır. dandır. Çeçresi demirden bir çer- give ile sağlamlanmıştır. Hüriyet heykelinin bakır zarfı ihtimamla yerleştirilmiş 300 parçadan mürek- keptir... Bunların ağırlığı 80,000 kilodur.. Çindeki demir iskelet- 120,000 tondur ve Eyfel kulesini yapan Mösyö Eyfel tarafından ya- pılmıştır. Fransada mavnacılar grevi devam ediyor Paris, 25 (A.A) — Bir müddet evvel ilân edilen greve iştirak e - den iki yüz mavna Sen ve Uaz ne- birlerinin birleştiği yerde sahipleri tarafından bir araya toplanıp bir çok acındıran hadisedir. Kati surette bir çılgın olduğu anlaşılan mütecaviz hâlâ ele geçi- rilememiştir. Boynundaki tırnak yaraları ve asabını iyi etmeğe ça- lışan başçavuşun karısı, akraba- | smdan bir diğer kadının ayni mü- İ tecaviz deli tarafından ölüm tehli- kesine uğradığını işitince yeniden ! hakkında alâkadar eyaletlerin va- mania teşkil etmiştir. Vaziyet sü - , künet içinde devam etmektedir. Mesai nazırı çalışma serbestliği- ni korumak için alınacak tedbirler lileriyle görüşmüştür. Lindberg ve karısı Nevyork, 25 (A.A) — Tayyare» yatağa düşmüş ve feci obir sinir buhranı geçirmektedir. ci Lindberg ile karısı Şetland ada- larmda yere inmişlerdir. — Kraliçesi Oldum? Lala Validemle beraber temsilden i- baret bir hayat sürüyorduk. İşit | tiğim sözlerin hiç birsii bana ta - alluk etmiyordu. Yaptığım bare ketlerinin hepsi suri idi. o Mis “Fransa,, sanki vücudüme yapış « mış bir “Siyamlı kardeş, idi, O, beni yavaş yavaş kendine mal edi. yordu.. Bu zihniyetle yaşadığım bir sı- rada Yüan Le Pen de Mösyö Le marşen ile karşılaştım.. Biricik zi- yafetine riyaset ediyordum. Onun- la dans ettim, tebessüm ettim, ke- nuştuk... Bana Foli Berjere gir - meyi teklif etti. Böyle bir teklif aklıma bile gelmezdi.. İlk işim ret etmek oldu.. Israr ederek dedi ki: “.— Bu kadar çabuk cevap vers meyiniz, hele biraz düşününüz..,, Düşüneceğimi söyledim. Vali - deme kendisini prezante ettirdi. Validem de bu teşhire taraftar de- ğildi.. Fakat ertesi günü Mösyö Lemarşen bizi “koktay,, içmeğe i davet ederek Mösyö Darvalin va - puruna götürdü. Bundan başka Foli Berjer de bu lunmakla şimdiki hayatım arasın- da ne fark vardı? Müslin elbiseler le, dekolte gezeceğime, fantezi el- biselerle dekolte gezecektim. Ka - zinoların dekoru yerine Berjer s0- kağının yeşillik dekorunda kendi » mi teşhir edecektim. Bir müddet tereddüt ettikten sonra kabul et - tim. Mösyö Derval bana fevkalâ - de bir kostüm vadetti. “Siz de am larsınız ki matmazel sizi çıplak teş hir etmek münasz olur. Halk sizin. saffeti tavrınıza meftundur. Böyle bir harekette bulunsam mesleki bir hata yapmış olurum.,, dedi. Mösyö Lömarşan da şairane lâv - halar, şairane Skeçler, şairane bir musiki dahilinde kendimi göstere ceğimi temin etti. Velhasıl muka- veleyi imzaladım. Foli Berjer mev simi henüz gelmediğinden muzik holü asla düşünmedim. Temin et- tiğim paradan başka bir şey aklı- ma gelmiyordu. Seyahatime de - vam ettim, İşin en acı ciheti şu idi ki bulun- duğum ziyafetlerde cemiyetin en! mühim zatını yanıma © oturluyor- lardı. Bu zat bilmediğim bir çok şeyler bilirdi. Ben saçma söyleme- sinden hoşlanmam. Saçma söyle - mekten ise aptal gözükmeyi tercih ederim, Bunu söyletmemek için gevezelik etmek, ağzına geleni yu murtlamak tayyarecilere tayyare - den, bankerlere maliye işlerinden dem vurmak lâzımdı. O vakit hep- si beni “zeki ve cazip,, bulacaklar dı. Çünkü erkekler kadmların söy- lemesini isterler söylediğinin kıy- metine pek te bakmazlar. Eğer benimle konuşmak istiyerek söze başlarlarsa onlara sualler soracak bir şeyler öğrenecektim. Fakat on lar icabı hal olarak yanımda bulu nuyorlardı, Eğer mevkiimi bozma mak istersem ihtiyatkâr davranmı ya mecburdum. Havadan, mevki -| den, mevsimden, yemek istesin - den, eğer pek lâzımsa biraz da A- merikadan bahsediyordum. Sonra sözlerim bitiyordu ve tebessümü kesiyordum. Dalgın bir vaziyet a - lıyordum. O vakit Mösyö, profili - min “Meryem,, i andırdığını söylü yordu. Ve aramızda artrk söyliye- cek söz kalmıyordu. Zaten ben erkeklerle konuşmak hevesin beslesem onlar benimle Yazan : Raymonde Allain* konuşmak istemiyorlardı. Bir mü teşarla bulundum. Bana zeki gö züktü. Onunla konuşmak isti 7 İNe mümkün! Anlaşılan onca . İ zellik kıraliçesi bir milyarder, P' boks şampiyonu gibi bir şeydi" İ Sofrada sarışm, çekme burunlu K. kadın vardr. Müsteşarın bütün varında o kadınım yanında madığını üzüldüğü © görülüyor” Yalnız elbisemi methetti, Parit caret âleminin bir reklâmını yöf” makla mukabele ettim; Daha A bir mevzua girişebilir mi idimi çin girişeyim? Ben Mis “Fran” idim. O bir müsteşardı. En susmaktı. Br erkeğin beğe: kadını kendi beğenmek ister, zellik mükâfatını almanız sizde çirkinlik araştırması için ! fidir. Eğer bulamazsa size dahs i yade kızar. Bana adeta düşmaf İ luyorlardı. Vücudumun yapıl çok beğenmem. Yalnız şurasi gi hakkaktır ki onda kusur bul güçtür. Benim karikatürümü yaf mak istiyenler çok müşkülât çek mişler ve hiç biri tam bir $ muvaffak olamamıştır. Bana i bir nevi husumet besliyen Mi sağ gözümün sol gözümden kügül olduğunu veya böyle bir kusi söyliyemez. Bundan dolayi içini! aleyhime bir kin beslemiye bf” lar. i Heyhat ki, bütün erkekler böl” | le uzaklaşmak kaydında değildi ler, Bir kısmı da musallat oluyff le, kendi beğenmişleri we cezbettiğini söylemiştir. denilebilirdi ki Jurnalın mü sında kazanalıdan beri üzerim”) “Akıllı erkekler! Benden kaf” nız!,, lâvhasını taşıdığım söyleği bilirdi. Kaplıcalardâ en çok geldiklerim kendini beğenmiş ö te olanlardı. Bunlar saçları po dalı “jigono,, lardı. j Bir kart postal imzalamami ederler. Sonra bu kartı gönd: “ mi iddiasile biribirine caka i | lerdi. Bereket versin onlarla bir ma mevzuu buluyordum. Acabf / sanın cildi, yazın mı kışın 7 X i niz kenarında mı dağda mı? i riçte mi Jüan Le Peu de mi yi €smerleşir? Bu mevzu hepsini *. kadar ediyordu. Bir de yaba) tipi vardır. Galvestondan beri tipe alıştım. Mösyö tebessüm 4 “Du yu şpik ingiliz?,, ben yi süm ederim: “Maalesef, ; .d cevap şudur: “Öh! ay em d sonra tebessümler tekrarlanıf" isedilir. Eğer mösyö iyi demeli sancâlâ! Eğeriyi dense İ bilmiyorsa kadere katlanmali ii ten Fransızca bilse ne olacak? dem artık sıkıyordu. Bu ekti " dınlık rolü kendisine fazla Idu. Nihayet Parise üni i i Berjerlerde provalar başl ki | Annem evvelden dedi ki: “NE | valara ne de locanı eslmer- | bıktım. Evde rahat edeceği i Halbuki evde de bir facia | sürüyordu. yordu. i par) — Kumluğa oturan va ol Nevyork, 25 (A.A) — “iye” çive İ Norfolk voşaru Mariland 4 İda potmak boğazında kal turmuştur. Yolculara hi$ mamıştır.