af EE —ğ—ğ—7—— © Vakıt'ın edebi tefrikası: 20 ra ayy Selmi : Günay, bunları düşünerek yü-| Türken, kapıcı arkasından koştu : | — Size bir mektup var efendim. | Günay mektubu açtı, hayretle okudu; “Küçük Hanım, “Dün gece bana & 7 in bir oyun inız.. Sizin tarafınızdan bu *rece çirkin bir muameleye ma- fuz kalacağımı ümit etmezdim. unu sizden beklemezdim. Ben NiZİ asil bir rakip sanmıştım, me €r siz beyağı, âdi bir kızmışsı- hiz, “Bugün benimle artık alay e- Smesinler diye, adadan kaçtım. akat sizinle bir gün gene buluşa Sağım. Bülentten vaz geçmedim, Becmiyeceğim de — Esma, Günay bir koltuğa çöktü: “E bu olur şey değil!.. Haydi Bülentten şüphelenmedi, fakat ne- €n beni zannetti!..,, , Hiddetle mektubu avuçlarımın çinde büktü. Yırtacaktı. Birden Vazgeçti, Cebine koydu: “Halama gösteririm, bana bir I öğretir.,, Hemen yukarı çıktı, halasinın &pısmı vurdu. Heyecandan titri- Yen bir sesle sordu: — Gireyim mi? — Gir. Günay içeri fırladı. — Şu aldığım mektuba bak ha- lal. Bu ayıp değil mi?.. Şimdi ben Ne yapayım? Nezihe Hanım mektubu okudu. — Yapılacak bir şey var, dedi. ! P Mektubu Bülente göster, >— Nasıl. göstereyim, — son Madar okumadınız Saliba? mel >: — Okudum. “Sen mektubu gös! s0 “İldeki tenevvü” ve) içindeki vahdet | ki: — Bent kendiriö âşık zannöde- | hayret vericidir. sek, O, Türkiyeyi otam mana: — Ne zannederse etsin, herhal- de aranızdaki bu anlaşamamazlığı düzeltmelidir.. Üçünüzün arasın: yürütülmek istenilen uydurma ve | rin da bir anlaşamamazlık var. Günay, mektubu elinde evirip Sevirerek düşünüyor, tereddüt edi- Yordu. — Esmanın söylediğine — göre, Bülent. nişanlı imişler. Acaba doğru mu? — Doğru olmasa gerek... Sen bu mektubu göster, bakalım ne ya- Bacak? Meseleyi anlarız. — Onu zora koşmak istiyorum. Eğer bu mektubu gösterirsem: Y a ben, ya 0? demiş olurum. A bana “Sen,, derse ne yaparım. *na bir mevkide kalırım. Nezihe biraz hiddetle sordu: >Hoşuna gitmiyor mu? Güzel, arık, terbiyeli ve zengin bir ö. Günay, başı önünde, dalgın ce- verdi; — Biliyorum... Biliyorum... — Senin için Bülent bir kuyruk- | n yıldızdır. Bu taliini tepeyim de. © Böyle koca güç bulursun. >— Belki. i AĞ Belki &eme.. Herhalde Or- Kayayı Bülende tercih etmez- Zannederim. Günay cevap vermedi. ni Nezihe yaklaştı, genç kızın çe-| «SİNİ tuttu, başını kaldırdı, gözle- | iin içine baktı: si Günay, Kayaya âşık mısın? Günay gözlerini kapadı: | Be Değilim hala... Mütemadiyen | öm Canmmı sekan, her söyledi: vin İ yayla burun buruna geldi. Kıp- — Ne bileyim ben... İçime biraz su serptin. O çocuk sinirlerime do- kunuyor. Halbuki Bülent... Açık sözlü, dürüst, namuslu bir adam... Evlenecek olursanız çok sevinece- | gri omuzlarını silkti, mektu- bu gene cebine koydu. — Mektubu göstereceksin de- il mi? — Belki gösteririm... Biraz dü- şüneyim. Odadan çıktı. Dalgın dalgın koridorlarda dolaştı. Arkasından birinin geldiğini farketmedi, ayak seslerini duymadı. Bir ses — Pek dalgnsınız! Dedi. Birdenbire döndü. Orhan Ka- kırmızı oldu: (Devamı var) 4 | * hal Izzet we, Buğday hakkında i anlaşma Londra, 25 (A.A.) — Buğday! kkında muvakkat bir anlaşma| yapılmıştır. İhracatçı memleket- ler buğday için beynelmilel fiat olarak kental başına 12 altın frank | veya kile başına 63,6 sent tesbit olunmasını Okabul O etmişlerdir.! Gümrük resimlerinin de bu fiata göre yeniden tayini düşünüldüğü | söylenmektedir. | ... Londra, 25 (A.A.) — Buğday konferansındaki İtalyan mümessili yapılan itilâfı imzalamadan evel hükümetine danışmıştır. Türkiye ve Portekiz mümessil. leri de bu itilâfı imza edecek vazi- yette olmadıklarını söylemişlerdir. Rusya mümessili itilâfı imzalıya- mi söyledikten sonra demiştir ii “Şu kadar var ki, Rusya istih- salâtm tahdidi için değil, fakat ihracatın tahdidi hususunda taah- hüt altına girebilir.,, K.AEAENENEAE RA ANEEEEEEREEANN M. Heryo'nun Gazi Hz. (Baş tarafı 1inci sayıfada) daha az nezaket göstermedi. An karada kendisiyle uzun uzadıya | görüştük. Onun sakin ve açık gö- rüşlü zekâsının takdirkârıyım. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey ve arkadaşları bizim için ha- kiki birerdest oldular. Misafir- perverliğin inceliklerini öğrenmek için buraya gelmek lâzımdır. Burada elimden geldiği kadar | tetkik ettim, çalıştım. Şüphesiz ki siyle bir cümhuriyet yapmak iste- miştir. Ve onun eseri hakkında hakkındaki hayranlığı : le dolaşan Mehmet Paşanın seferi | yarıyan her şeyi aramağa çalışan siz ği sin : İ bir adam olarak ben buradaki ika | hakkında bildiklerini söyledi. Bu- metimin Fransa ile ekseriya onun dostu olan namuslu, çalışkan ve cesur bir milletin biribirlerine da- ha yakınlaşması yolunda faydalı bir şekilde çalışmak imkânlarını vereceği ümidindeyim.,, Bir mektup: Minnettar- | lıkla dolu bir hatıra Fransızca Stamboul refikmiz dünkü nüshasında M. Heryonun hadiseler barikülâde bir ii | mektubu neşretmektedir. M. der işarel ekmekledir. “Gazinin eserin. | yo'bu mektubunda ezcümle diyor- “Fransaya yolladığım ve size de | verilecek olan beyanatı karileriniz için de teyit etmek isterim. Hayatımda gördüğüm adamla en büyüklerinden biri, büyük İm — Bizim kim olduğumuzu sor- ! I wa... Arkadaş olur musun?.. Rahim, Mehmedin maksadını anlamıyor, bu kadar söylendiği | için kızıyordu. Selim; — Siz Abaza Paşanın düşmanı» sınız ama Abaza çok kuvvetli. — Çok mu kuvvetli... — Elbette. — Askerleri nerededir?.. — Konyadan Sıvasa kadar hep onun elindedir. Her yerde askeri var, Hem şimdi İstanbula sefere hazırlanıyor. Sizi duyarsa, hiç bakmaz astırır. — Harp mı edecek?.. — Harp edecek ya... Serdar Mehmet Paşa ordusiyle yola çık- mış... — Kim bu Serdar Mehmet Pa- ..7? na göre Mehmet Paşa Konyaya doğru ilerlemekte imiş.. Mehmet, anlamak istediğini an. lamıştı: — Demek bizimle arkadaş olmu yorsun?.. Selim başını iki tarafa eğerek: — Kıymayın bana, diye yalvar- dı. İki cami arasmda kaldım. Si- zinle arkadaş olursam, nasıl Selim, günlerdenberi dilden di- | AŞK DELİSİ —>HÜKUMDAR olsa yakalanacağız. Abaza beni | öldürmez, parça parça doğratır.. Selim, çok inat ediyordu. Bir türlü bunlarla arkadaş olmak iste- miyordu. Mehmet, Rehime mana- lı manalı baktı. Selim, bu bakışla arkadaşına: — İşini temizle... Demek istediğini anladı. Ren- manasız hükümler bu eserin mu- İ bir ordu kumandanı olduğu kadar | gi sapsarı kesilmişti. Tekrar: vaffakıyetini gizliyemez. | büyük bir devlet reisi olan Reisi- — Kıymayın bana!.. diye yal- Tarihi hadiseler üzerinde dik- | cümhur Hazretleri hakkında min. | vardı. katli bir müşahit için saltanat ve hilâfetin ilgası şayanı hayret bir inkılâptır. Bu inkılâp öyle şerait nettarlıkla dolu bir hatıra götürü. yorum. Başvekil İsmet Paşaya ve Tür- Bu esnada o kasabanın arka ta- rafından bağrışma seslerigelmeğe başladı. Bu bağrışmalar arâsın- içinde hazırlanmış ve sonra başa- | kiyeye gelmek fikrini ve buradaki | dan, savrulan naralar duyuluyor- rılmıştır ki bunu idare edenin yük- sek nüfuzu nazarma hayret etme - mek kabil değildir. Esaslı değişiklikleri, daha az & hemmiyetli olmıyan, karar ve ted- birler takip etmiştir. Medeni ka» nunun değiştirilmesi, kadın ve er- kek arasmda hukuki müsavat, ma- arifin ve nafıa işlerinin inkişafı, lâ tin alfabesinin kabulü, bütün bun- lar merkezi bir düşünüş ve bir usul ile yapılmıştır. Gazi Hz. bunları bana teferruatiyle ve gayet kıymet» li vesikalarla izah etti. Avdetimde; bu hadiseleri siya- si ihtiraslara kapılmak budalalı- ğımda bulunmuyan ve öğrenmek is- | tiyen herkese izah etmeğe çalışa cağım, Fransa; ekseriyetle Fransız dü- şüncesinden mülhem olan bu yeni mütalar üzerinde yürüyerek ve Türkiyeye serbest bir millete lâyik olduğu şekilde muamele ederek çok hayırlı bir harekette bulunabi- lir. Bu hareket sadece milletleri- mizin menfaatine © değil, umumi! sulhun da menfaatine olacaktır. | Devamı müddetince birçok şeyler öğrendiğim bu seyahatten edindi- ğim kanaat budur. Milletleri biribirinden uzaklas- Dad aksini söyliyen bir adama ç OR Sşık olayım istiyorsun? Uran değil bilâkis © birleştirmeğe ikametimin semerelerini kendisi- li Tevfik Rüştü Beye ayni samimi- yetle teşekkür ederim. Türkiyede bana refakat eden mümtaz şahsiyetleri unutmak be- nim için imkânsızdır. Onları tam bir diplomat olan Numan Ri - | fat Beyin şahsında selâmlarım. | Nihayet; matbuat vasıtasiyle büyük Türk milletini, şayan: takdir Türk köylüsünü, bütün Türk işçi- lerini ve haklarında büyük ümitler beslenilen sevimli Türk gençliğini selâmlamak isterim. Burada, yeni bir dünya doğ muştur. Serbest bir millet, haya-- tnın ilkbaharma olan bir cümhuri yet, istikbale bakmaktadır. 1908 hadiselerini görmüş olan, Türkiyenin serbestisi için sarfetti. ği büyük gayretleri bilen ben, ar- tık tahakkuk etmiş olan esti se vinçle müşahade ettim. Bu eser, bir harikulâdedir. Bunu söyliye- | ceğim, yazacağım ve genç Türkiye | cümburiyetinin büyük hemşiresi Fransa cümhuriyetiyle daha dost olması için yapabileceğim her se- yi yapacağım. Sulhun sakin faaliyeti içinde milletlerin saadeti için çalışabilme mizi temenni edelim!,, i İ du. Selimin yüzüne kan gelmişti. ! ne medyun olduğum Harciye Veki- | Gözleri bir ümitle parladı. Bun- lar, muhakkak ki Abaza Paşanın adamları ve kendi arkadaşları idi. Başını sesin geldiği tarafa çevirdi. Mehmetle Rahim de o tarafa bakıyorlardı. Onlar da, Abazanın ! adamlarının kasabayı sardığını an- lıyorlardı. Mehmet — Haydi Rahim.. Ne bekliyor- sun2... pa ! Diya'arkadağınıni yüsüas bük. i ne yapalım. Onu kimse sevmiyor Selim, süratle geri çekilerek hançerini çıkarmıştı. Rahim, bir- den kudurmuşa döndü. Ve o da ayni süratle uzun kılıcını çekti. Tam bu esnada uzaktan üç atlı daha belirmişti. Selim, bunları görür görmez: — Medeecetttt..... Diye bağırmağa başladı. İm — Bre nabekâr... Diye haykırdı ve şimşek süratiyle kılıcını Selimin göğsüne sapladı. Atlılar boğuşmayı görmüşler, atlarını mahmuzlamışlardı. Rahim: — Durma, Mehmet piştovunu doldur.. Diye bağırdı. Ve söylendi: gi Yazan: Niyazi Ahmet — Simdi de senin yüzünden kapana kısıldık.. Nene gerek sana arkadaş... Atlılar yaklaşmışlardı. İki ar kadaş süratle piştovlarını doldur. muşlar, hazırlanmışlardı. Gelen ler sahiden Abaza Paşanın adam larındandı. Arada on metre ka- dar bir mesafe kalmıştı, Rabim | küçük bir tümseği siper yaparak | pağırdı: i — Kıpırdamayınız yakarım.. Atlılar durakladılar. Üçü de birden silâhlarına davranmışlardı. Rahim beklemeden ateş etti. At lardan biri yere yuvarlandı. kasından Mehmet ateş etmişti, ikinci atlı da yere yuvarlandı. Ya- payalnız kalan üçüncü şaşırmıştı. Rahim haykırdı: v — Kımıldama sen de gidersin.. Atlı ellerini havaya kaldırmıştı. Rahim, Boş kalan piştovunu süvariye nişan alarak ona doğru | yürümeğe başladı. Atlıyı yere in- dirdikten sonta belindeki silâhla- rr aldı. Mehmet: — Siz kimsiniz?.. Diye sordu. Süvari, korkudan dilini yutmuş gibi idi. Cevap veremiyordu. Yer- de yatan Selimi gördü. Dili dola- şarak anlaşılmıyan bir şeyler söy» | ledi. Selimi tanıdığı anlaşılıyor” du. Ona doğru eğilmek istedi. Rahim: ? — Zahmet etme,. Dedi. O ce« zasını buldu. N Mehmet : — Şimdi sıra sende, dedi. Yal nız bir şartla kurtulursun.. ; a Canr | nr bağışlarız.. : Canının bağışlanacağını, öldü- i rülmiyeceğini duyan süvarinin ağ-. zı açıldı: — Ne isterseniz yaparım, beni | öldürmeyiniz. # Rahim dişlerini gıcırdatiyordü:. — Korkak herifler, diye süva- rinin yüzüne baktı. Canımız ma demki bu kadar çok seversiniz ne diye elin canını yakıyorsunuz?.. Süvari cevap vermedi. Mehmet: — Şartımız bizimle gelmek. Adam, düşünmeden tereddüt etmeden cevap verdi ş — İstediğiniz yere gelirim. a Her halde bu, Selimden çok ca” nını seviyor, fakat Selim ar Abazaya muti bir kul değildi. 1 Mehmet: — Abazadan korkuyor musun? diye sordu. — Korkmaz olur muyum.. Ama Y şimdi. — Niçin sevmiyor?.. . ğ — Abaza eski Abaza değildir. I Yusuf Paşayı öldürdükten son: kimsenin ona güveni kalmadı. — Buraların yolunu iyi biliyor mlüsun.. — Karış karış... z — Peki öyle ise.. Biz Konyayı ilerliyen Mehmet Paşaya gil mel istiyoruz. — Gideriz efendim.. Ben yol - rı bilirim. Sizi oraya götürürüm. — Çok uzak mı?. — İki günlük yol... Rahim: — Aatın nasıl?.. diye Tozda kayboluyor mu?.. * (Devamı var) i sord