a 2) 0 ç ? / İn İİ Vakı al a Müsamereyi idare eden arkadaş i9a geldi, Elini havaya kaldır- * Saşlamak üzere olan cazı sus- b U Sonra önüne, arkasına, sa- *duna selâm verdi: >> Muhterem hanımefendiler, gühterem beyefendiler!.. -Müsa - e emizi şenlendirmek için numa. t Yapmak lâfünde bulunan beye ilerle hanımefendilere | ârzı tan ederiz... Ve sizlere de ma mi Programımızda bir noksan- olacağını da ilâve ederiz.. Bütün, gözler, Hilmi Beyle Ne. e arasında oturan Günaya di. >> Günay Hanımefendi, bu ge- Senin yıldızıdır. Ne yazık, ki bu ya müessif bir kaza atlattılar.. > Bülent ve Kaya Beyler vak- * yetişmemiş olsalardı, bu ka- ir faciaya münkalip olabilirdi. sükür, ki kaza hafif atlatıldı inay Hanımefendiyi aramız - Sörmekle obahtiyarız... Bizi 7 Çok ve da ken, Bia, kkür eder ve geçmiş olsun de- Herkas el çırptı: >— Bravo Günay Hanım!,.. Ya- t Sesin Günay Hanim!,.. Şimdi bir şok kişi masanın et- na toplanmış, Günaya geçmiş diyor, elini sıkıyor, alkışlı « 19rdu. Ve her kafadan bir sual çı- © “yordu: - “> Sahiden dans etmiyecek mi siniz?, >— Hasta değilsiniz ya?. j lnca öyle sevindik ki..: Caz başladı. ara altı yaşında “bir çocuk N Üstünde bahriye elbisesi i Mükemmel bir gemici dansı yap Bülent, Kaya Meliha, Cemal Ra y Sap, bepsi Hilmi Beyin masasında “iler, Nezihe Hanım; E Ne güzel çocuk, dedi. ülent, &srarlı bir gülüşle: j deği Bir az sonra çok güleceğiz, Meliha; ; © Ben, dedi, bir az sonra gidip Ya, meliyim.. Benim sıram geli- İle rana, size güleceğiz di» a onun öbür ucunda, Esma, Yen inn masasından mütemadi - onlara bakıyordu. Kaya sordu: | Bir, Sende gene bir tuhaflık var.. | © oyun yaptın galiba?. Ne Ptn söylesene, Sabret görürsün.. te) ye ile dans ediliyordu. Matma- Meyan? ile bir arkadaşı çok! Mx genç bir hanım ile bir bey m İskoç yaptılar. Sen dan sonra müsamereyi idare bi bey gene ortaya geldi. Hay vd haber verdiler, Esma Başk iü Günay Hanımın yerine | Mişti, ir dans yapmaği kabul et. | dir, K u dans kendinin icadı- Bi, ay ğa dansı imiş.. kış koptu... Mara yerinden fırlamış haykı- 5 alan!,.. Yalan!., sesi alkışlar arasında kay! Hin edebi tefrikası : 78 tüüyesttiitüiyasiiiyayiMtyyyui dinden mahrem etmediği için | Vallahi sıhhat habârinizi a» | | tuzağ mış, el çırparak haykırıyordu: — Esma Hanımı isteriz!. Esma Hanım dans etsin!... Bülendin bu hali bütün gençleri coşturdu. Her kes gülüyordu. Mu- zipliği bir çoğu sezmişti. Oihan Kaya sordu: — Ne oluyor?. Ne var?.. Bağırıyorlardı: | — Esma Hanımı isteriz!. Esma Hanım dans etsin!... Bülent atıldı. Bir kaç genç onu | takip etti, Esmayı yakalayıp ortaya ! getirdiler. Seyirciler haykırıyorlardı: — Kurbağa dansı... Kurbağa | dansı.. | Esma perişan bir haldeydi. Sap | sarı olmuştu.. Hiddetten gözleri yerinden uğramıştı. Adeta tepini- yor, bağırıyordu: — Yalan diyorum size.. kınız beni., ! Saksafon çalmağa başladı. Se- yirciler iştirak ettiler: — Kroa!. Kroa!.. Kroa!... avallı Esma, bütün bütün Mal- ! cup olmamak için bir iki adım at- tı, belini kıvırdı, ellerini kalçaları- | na götürdü.. ahkahalar arasında sesler çmlr yordu: — Kroa!. Kroa!.. Kroa?... Nihayet caz sustu. Esma ken- dini dışarı attı. Babası meseleden bir şey anlamamıştı. Hayretler i- çinde kızının peşi sıra çıktı. (Devamı var) i Bıra - yağmurlar Fatsada dört gün evvel baş- yan ve üç gün süren yağmur- lar, şehrin içinden geçen küçük dereyi taşırlmış ve bir evin kö- şesini kopartmıştır. Halk evvelki sene vuku bulan müthiş seylâbın tekerrüründen korktuğu cihetle, birçok kimse- ler sabahlara kadar uykusuz kalmışlardır. Fatsayı iki taraftan hudut gibi çeviren Elekçi ve Bulaman ne- hirleri dehşetli bir surette taştık- larından iki gün Fatsanın civar köylerle muvasalası kesilmiştir. Yağın yağmurlar, fındık ve diğer mahsuller üzerinde pek az tesir yapmıştır, İ Yağan yahmurların faydası | şehri pislikten kurtarmak o'muş- tur, Ne kadar pis toz ve gübre birikmif ise, hepsini ahp götür. müştür. Çivril zelzelesi Çivril, (Hususi) — Evvelki gece Çivrilde yeniden üç zelze- le oldu. Bunlardan ikisi hafif geçti, Fakat" üçüncü zelzele çok şiddetli oldu. Şehirde bir ev yıkıldı. Birçok evler hasara uğ- radı. Çivril civarındaki köylerde zelzelenin yaptığı tabribat hak- kında malümat gelmemiştir. Hükümet zelzeleden evleri yı- kılanlarla harap olanlara yeni evler inşası için, kereste temini için alâkadarlara emirler verdi. Çivril'de bir müddettenberi devam etmekte olan zelzeleler rençperi ve köylüyü çok müşkül bir vaziyete sokmuştur. Köylü- nün bu vaziyetini nrzarı dikkate alan Ziraat Bankası Çivril'deki borçluların borçlarımı beş sene müddetle tecil etmiştir. xy ©Birsuç vebirkaza yy yn Seldmi Zzzef at ! boldu. Sadun Bülent ayağa kalık- Sandal aşırmışlar, sonrada işarak kurtamışlardır.Denizden kur: dan satıldığını iddia etmiş, emni- Polis Haberleri | denize tekerlenmişler Evvelki gün 12de Kâmil Hasan | Nuray ve yine Hasan isimlerinde dört kişi Eminönünde boş bul dukları bir sandala kimseye ha: ber vermeden dolarak dânize açı'ırlar. Niyetleri, salı pazarına gitmek olan bu dört kafadar iki şaman | dıra arasından geçmekte iken, O | | | | | esnada yanlarından geçen Halit Efendinin romorkürüne bağlı olan mavunalardan birine bir ip ap bindikleri sandalı bağlamışlardır. Kürek çekmeden zahmetsizce yo! almak isterler. Fakat oldukça sür'atli giden romorkörün peşin- deki mavunalar Obu esnada sıkışır (Oiki mavuna arasında kalan dört kişinin bindiği sandal da param parça ola- rak içindekilerin hepsi denize dökülürler. Bu vaziyeti gören mavnâlarda- kiler bağırarak romorkörü durdur: muşlar, derhal denizde bocalamakta olan dört ahbabın imdadına ko- tulan bu dört kişi sahile bırakıl- dığı zaman polis gelir. Sandal aşırma suçundan dolayı Hasan ile Kâmili yakalar. Hadisenin tahki- katına devam olunmaktadır. Tramvaydan atlarken .. Dün saat yedide Samatyada Merhaba civarında tramvay cad- desinde 19 numaralı evde. sakin kahveci çırağı İzzet Etyemezle Davutpaşa arasında 211 numa- ralı tramvaydan atlarken, düşüp sol kolundan yaralanmıştır. $ Evelki gece saat 22 buçukta Aksaraydan bindiği tramvayla zil zurna sarhoş olduğu halde Çapa- ya gitmekte olan Hayrettinin ba- ğırıp çağırarak halkın istirahatini bozduğu iddia olunmuş, bunun üzerine Hayrettin polis, nokta memuru Şevket efendi yakalıya- rak karakola götürürken ne söy- lediğini o bilmiyen © Hayrettin memura da küfür etmiş ve karakola getirildiği zaman da ora da bulunan memurlara baka- relte bulunmuştur. Hayrettin hak- kinda zabıt varakası tutularak takibata başlanmıştır. $ vvelki gün 18de, Okmeyda- nında bahçavan Mustafanın bah- çesine hayvanlarını almak üzere giren saka mebmetle Mustafanın arasında kavga çıkmış, bu kav- gada ikiside biribirlerini yumruk yumruğa girişerek döydüklerin- den yakalanmışlardır. $Yüksek kaldırımdaÇolak Musta fanın sergisinde çalışan Ahmetza- bıtaya müracaatla bundan iki ay evvel Recebe muvakkaten ver- diği bir sandığın Recep tarafın- A İZ yeli suiistimal eden Recep hak- da muameleye başlanmıştır. ŞTopanede, Kireçkapıda sucuk fabrikası sahibi Nikoli, polise müracaatla iki ay evvel yanında çalışan şoför Yaşara tamir için verdiği otomobilin hâlâ geri dön- mediğini söylemiş. Bunun üzerine müsbet cevap veremiyen Yaşar yakalanmıştır. İ iken bir şey yapamaz. Hele muha —3Iön — Ben tertibat almıştım. Er-| kenden çadırda beklemeğe başla» dım.. Yusuf Paşa, beni öldürürse uyurken O öldürebilirdi. e Uyanık fızlarım da yanımda olursa.. Yu- suf çadıra doğru gelirken ben, bir | şeyden haberim yok gibi dışarı çık tım.. Yusufu görünce: — Ne var Yusuf, dedim, bir şey mi söyliyeceksin.?. Rengi soldu, ne diyeceğini bile- medi: — Yok, dedi.. Bir emriniz var mı?, diye geliyordum. Tayyar Paşa kahkaha ile gülme- | ğe başladı: — Paşa, ben söyledim. Besle kargayı oyar gözünü. Abaza Paşa, dişlerini gıcırdata- rak vücudünü gerdi: İ — Paşa, diye haykırdı.. Bana| Abaza Paşa derler.. Öyle Yusuf Paşa gibilere papuç kaptırmam. Tayyar Paşa, ses çıkarmadı, Fa. kat manalı manalı yüzüne baktı.. Bu bakış Abaza Paşa için çok bü-| yük bir hakaretti. Abaza Paşa, bunu pek âlâ anlıyordu. Anlıyor. du ama, şimdi o da korkmağa baş-| lamıştı. Tayyar Paşa haber vermeseydi? | Gözlerinin önüne Yusuf Paşanın sabahki hali geldi. Muhakkak ki Yusuf Paşa kendisini öldürmeğe geliyordu. — Bugünden tezi yok... Diye söylendi.. Tayyar Paşa: — Öldürtecek misiniz?, Diye sordu?, — Şüphe mi ediyorsun?... — Sizin bileceğiniz iş.. Ben va- zifemi yaptım.. Abaza Paşa, o gece çok neşeli gözüküyordu... Fakat hakikatte! ruhen muztaripti... Bir çok işlerin de mühim vazifeler alan bir arka- daşını öldürtecekti. O, Yusuf Pa- şadan daha çok şeyler ümit ediyor du. İstanbula yürümek fikrindeydi. Yusuf Paşa bu harekette ordusu * nun başıma geçecek ve Abaza Pa | şa hesabına çalışacaktı. Bir an, Paşayı affetmek düşün- dü. Bu takdirde ne olacaktı?. Yu suf Paşa gene cephe almak istemi » yecek mi idi?, ğ İşte, görünüşte neşeli bulunur - ken Abaza Paşa, hakikatte bunları düşünüyor, bir türlü işin içinden çıkamıyordu.. Tayyar, Paşa, Yusuf Paşanın ihanetini söylemişti... Kendisini bir ölümden kurtarmıştı. düşündüklerini söyliyerek fikir da nışmağa cesaret edemiyordu. Gece ileriliyor, eğlenceden yo- rulan, bitkin bir hale gelenler bir yere çekiliyordu. Tayyar Paşa, hep Abaza Paşaya dikkat ediyordu. Abaza Paşa, Yusuf Paşaya mutadından fazla il. tifat ediyor: — Eğlen Yusuf, diyordu.. Hak kındır.. Bazan da kulağına doğru eğili- AŞK DELİSİ HÜKÜMDAR yerlerinize. Yarm sefer hazırlığı» vaş yavaş sesler tük mahmur askerler sabahın serin Fakat | her nedense, gene itimat edemiyor | Yazan : Niyazi Ahmet yor, fakat etarfındakilerin de işite bileceği bir sesle: — Yakında İstanbuldayız.. Diye Yusuf Paşanın daima bek- lediği dakdirleri yağdırıyordu. Abaza yerinde duramıyordu. Bir yerden bir yere gidiyor, heyecanını dindirmek için önüne gelenle ko » nuşuyordu.. Ortada dönen çengilerin birer yılan gibi kıvranışları gevşemiş, çalgı sesleri esner gibi pes sesler çıkarıyordu.. Abaza ayağa kalktı: — Çocuklar, uykunuz geldi ise nı konuşacagız.. i Her kes birer birer yerlerine çe- kilmeğe başladı. Yusuf Paşa da bu arada, muhafızları ile çadırına gitmek üzere hazır bulunanları se lâmlıyarak çıktı, Abaza, kapının yanında dola» şan bir kaç muhafıza bir işaret ver di.. Tayyar Paşa, Abaza Paşanın en küçük hareketlerine dikkat edi. yordu.. Bu işaret te gözünden kaç mamıştı.. Demek Abaza, Yusuf Paşayı sa- hiden öldürtecekti.. Tayyar Paşa huzuru kalple ota» ğına girdi.. Birden aklına tuhaf bir fikir gelmşiti. - Yusuf Paşaya da Abazanm tertibatını haber vers mek.. Sonra düşündü. Bu çok teh « likeli idi, Bu düşüncelerle bocalar. ken, Yusuf Paşanın adamlarının kendisini görmek istediğini haber verdiler.. di Muhakkak ki Yusuf Paşa yeni bir tertibat almıştı, Bundan Tay » | yar Paşayı da haberdar etmek is » tiyordu. Tayyar Paşa Yusufun hâlâ y kararından vaz geçmediğini anlı. yordu. dd Fakat ne Yusuf Paşayı çadırına davet edebilirdi, ne de kendisi Yur suf: Paşanın çadırına gidebilirdi , Çünkü Yusuf Paşanın peşini kim « bilir kaç kişi takip ediyordu. Belki adamlarının buraya gel - diğini de Abazaya haber vörmşler. di. t Tayyar Paşa, Yusuf Paşanm a j damlarına yarın görüşmelerini söy i ledikten sonra uyumak için yata - ğına girdi. Sabah ağardı... Çadırlardan ya» duyulmağa, tek havasile ciğerlerini doldurmağa çıkıyorlardı. Yusuf Paşanın ça» dırında hâlâ bir hareket yoktu... Muhafızlar da ortada gözükmüyor du. Paşa, geceden bir yere mi git mişti?. Dakikalar geçti. Kuş ses » leri dindi.. Gündüzün h i ve uğultusu etrafa yayıldı. Yusuf Pa» şanın çadırına yaklaşanlar, kirmı. zı toprağın üstünde daha koyu | kırmızı benekler gördüler.. Bu kan | izleriydi. — Paşa... Paşa... Bir ses duyulmıyordu. Abaza Paşaya haber verildi.. — Çadıra giriniz.. Ne var öğe renilsin.. Emrini verdi.. Çadıra ilk girenler, Yusuf Pa şanm gözleri fırlamış o kellesini yerde yuvarlanmış buldular. eset i parça parça doğranmıştı. N (Devamı var) b