—8—VAKIT 21 Ağustos 1933 * ; Eski zaman hikâyesi Tek GPS; | Gece ” Orta boydan irice bir sivri sinek kadı Mahmut Efendinin burnunun ucunu bir hayli tavaf ettikten son ra, sol deliğinin içine giriverdi. Kadı Mahmut Efendi, uykusunun arasında burununu oynattı, dudak larını gerdi, hap$şırdı... Nezleliyken hapşırmanın keyfi yoktur, ama nezlesizken vardır.. Kadı Mahmut Efendi, uykusunun arasında keyifli keyifli, kıvrak kıv | rak hapşırdı.. Hapşırırken vücudü sarsıldı, karyola gıcırdadı. Kadı Mahmut Efendinin karısı Dilpesnt Hanım; iri, tombul vü - cutlü, çekme badem gözlü Dil - pesent Hanım da kıpırdadı, uyan dı. Karanlıkta gözlerini açtı, içi- ni çekti, sağdan sola döndü. Beş dakika sonra solundan sağına dön dü, gözlerini daha sıkı kapadı; amasuyku tutmuyordu.. Yatağın içinde bir iki daha dön! dü, nihayet kalktı, kocasının sırtın dan atladı, terliklerini giydi, pen- çerenin önüne gitti. Her yer zifiri karanlıktı. Çıt duyulmuyordu. Hattâ bekçi baba sopasmı bile vurmuyordu. Sessizliği gene Dilpesent Ha « nım bozdu. Birdenbire, fena hal- de korkmuş gibi haykırdı. Kara bir gölge, konağa doğru geliyor » du.. Evvelâ gölgeyi bir yabani do muz, bir manda sandı.. Fakat ya-! vaş yavaş gelenin insan olduğunu anladı, © Bu iri yarı insan gölgesi mutfa- ğın pençeresine yaklaştı, tırmandı pençereden içeri girdi. “Eyvah, hırsız girdi!.,, Dilpesent Hanımın aklına ilk gelen şey bu oldu.. Sap sarı kesil- di, hemen yatağa sokuldu, kocası nı tartakladı: — Efendi, efendi... yorum efendi... Kadı Mahmut Efendinin gırtla- ğı ile genzinin iltisak noktasından ! homurtuya benziyen bir nida çık - tı: Uyan di - — Hauoauoa!... Dilpesnt Hanım yalvardı: — Allah aşkına uyan Efendi... ! Pençereden gördüm, konağa hır » sız girdi... | — Ne istiyorsun karı? — Efendi aç gözlerini, bir şey istediğim yok... Konağa hırsız gir- di diyorum.. — Sabah ola hayırola!.. — Efendi, uyan, sayıklama, mutfak pençeresinden hırsız girdi diyorum.. Kadı Mahmut Efendi doğruldu, yatağın içinde oturdu. Kıllı kol bi | taşıdığınız koca kavuğu unutarak | | iftira atıyorsunuz. Siz de böyle I çıktı... bl yarısı Yazan : İzzetoğlu ler de hizmetçi oldu olalı, araların da aşna fişna vardır. — Ben böyle masal dinlemem efendi; hemen kalk, aşağı in, o kahbenin odasına git; bekçiyi def et!, — Lâhavle!... ne üstüme vazife... -— Efendi, gitmezsen şimdi dü- şüp bayılırım!... Kadı Mahmut Efendi kalktı, ter liklerini giydi. Hırkasını bulama dı. Gecelikle sofaya çıktı. Dilber kalfanın kapısını vurdu: — Kalfa, dün hırkamı yıkamak için aldındı ne yaptın?. — Peymana verdim Efendi Haz retleri,. — Olur şey değil!... Yellim ye. lâlim hırkasız dolaşıyorum... Evin içi kap karanlıktı, Kadı Mahmut Efendi elyordamiyle yo « lunu buldu. Bir kat daha indi. Mutfagın yanındaki küçük odaya girdi. Karanlıkta yatağa yaklaştı kadının omzuna elini vurdu: — Sen misin Peyman? Uyuyor. muş gibi yapma... Uyumuyorsun.. Bir az evvel pençereden içeri kimi aldın?, — Aman Efendi Hazretleri, üstüme iyilik sağlık!. Pençereden biri mi girdi?, — Vurdum duymamazlık etme, O herife söyle, şimdi defolup git- sin. — Efendi efendi, saçmdan sa- kalmdan utanmadan benim gibi Hanım benim beş vakit namazında, otuz rama -| zan orucunda muslümana iftira at mağa çekinmiyor musunuz?, Ka- pınızda yarı aç, yarı tok, bir çey- rek aylığa çalışıyorum, üstelik al. nıma kara sürüyorsunuz.. — Haydi baydi, şirretliği bırak. Herife söyle çekilip gitsin!, Peyman ağlamağ başladı: — Bu yaştan sonra, başınızda | benim gibi biçare, kimsesiz kıza | söylerseniz, ben kime sığınırım?.. Bana iftira etseler, ben gelip size şikâyet edeceğim... Kadı Efendi afalladı, aşağı in» diğine, ineceğine pişman oldu. — Peyman, dedi, hırkamı almış sın, ne yaplın?, — Kapının yanındaki çivide a» sılı duruyor.. Kadı Efendi, karanlıkta hırka» sını aradı, buldu, sırtladı, odadan ekleriyle gözlerini oğuşlurarak: — İnsanım gece Uykusuna da | rahat vermiyorsunuz be! Diye | , söylendi, boş yere insan uyandırı. | ler mar?, — Efendi, billâhi bir adamın mutfak pençeresinden içeri girdi. ğini gördüm.. — Girdiyse girdi, gördünse gör- dün... Peyman kızın bekçisidir . — Ne dedin ne dedin?. — Mahalle bekçisi OPeymanın gelmiştir!, sl Hanım, balık kılçığı tmuş gibi iki büklüm oldu, bo. ğularak haykır £ Iraka düşmüştü... Kocası nerede Dilpesent Hanım, yukarda me - kalmıştı?. Gözlerinin önüne feci ' Sinema Çevrilen. ve çövrile- cek filmlerden bazıları Ernest Lübiçin yeni fi'mi; Ya- şamak için bir fikirin başlıca rollerinden birini Grey Kupere vermiştir. Döğer roller Fredrik Marş, o Miriam Hopkins O ve E. Everet Horton tarafından oy- natılacaktır. Eser Noel Kovard ın bir piyesinden nakledilmiştir. Ester Ralston gene çeviriyo Sessiz film zamanında birçok filmlerini gördüğümüz Ester Rı- İston üç senedenberi İngilterede bulunuyordu. Şimdi Paramount dış sahneleri bol bir filmde (Son Erkeğe Kadar) da oynatmak için onu angaje etmiştir. Bu filmde ayrıca, Baster Kreyb, Noah Biri de rol almış ardır. Hangi filmi çeviriyorlar ? Mae Vesi: Melek değilim. Fredrik Marş ve Geri Kuper: Yaşamak için bir fikir. Adrien Ams: Gözden düşmüş. | Klodet Kolber ve Riçard Ar- len: Ü; köşeli Ay. Moris Şövalye ve Jaklin Fran- sek Bebek Efendi. Erih Pommer Foks Filmle Beraber Erih Pommer Nevyorkta Foks kumpanyası müdürü Sidney Ke- nt'le bir mukavele imzalamıştır. Bu mukaveleye göre meşhur Al- man rejisörü ber sene bir seri film yapacak ve bu filimler Foks şirketi tarafından bütün dünyada gösterilecektir. ilk çevrilecek e- serler iki lisan: Fransızça ve In- İ —14— Artık kendimi yalnız hissediyor dum.. Eğer yanımda annem olma | mış olsa ne yapardım?. “Avrupa güzelleri, artık benimle konüşmu- yorlardı.. Eski iki yüzlülükten eser kalma mıştı. Onlar, husumetlerini ve kıskançlıklarını hayasızca ızhar e diyorlardı. Böylece hummalı bir hayat içinde müsabaka günü gel: di., * İmtihan günleri İlk imtihan üçüncü günü yapıl. dı. Sabahm dokuz buçuğunda otelimizin büyük salonunda banyo elbisesi ile toplandık. Büyük oto. mobiller bizi, şehirden iki kilomet re mesafedeki plâja görütmek için bekliyorlardı. Orada kilömetreler boyunca se- yirciler için yer yapılmıştı. Seyir. cilerle plâj arasında gene kilomet | relerce uzıyan bir tahta yol vardı. Bu yolun baş tarafında bineceği « miz garip arabalara tahsis olun - muş bir boşluk vardı. Her birimize tahta ve boyalı mu i kavvadan yapılmış bir araba tah- sis edilmişti. Bu arabanın iki ko- lu vardı ve bir zenci sürükliyordu. Her birimize müvazenemizi mu - hafaza için, asa şeklinde birer s0- pa vermişlerdi. rağmen halka iltifat etmeğe mec- burduk. Resmi geçit başladı. Kızgın bir güneş altında satlerce yol al - dik. Zenci ara #ra durüyor, ak kışlardan istifade ederek dinleni - yordu. Şu dört yüz bin kişilik ka- gilizce üzerine olacaktır. Georges Milton'un son filmi Milton son filmi"'Solucan gibi çıplak,, filminin (başlangıcında Türkçe konuşacaktır. Doktor Moro Adası Çabucak adı tanılan, ve pek ya- kında Emil Yannings'e rakip ola - cağı söylenilen İngiliz aktörü Char les Laugton, Paramount'un mace- ra filmlerinden biri olan “Doktor Moro adası,, nda çok muvaffakı - yet kazanmıştır . Saygılı okuyucularımızın hatır» ladığı gibi bundan evvel ve Laug ton (Haçizi,, nin son mühim rol - lerinden imparator Neronda oyna- mıştı. (Doktor Moro adası) filminde bundan başka kaplan kadın adıyla sanılan Kathlesn Burke, Richard Arlen ve Leila Hyams vardir. Önü- müzdeki mevsimde Türkçe sözlü olarak gösterilecektir. bir manzara geldi. Hırsiz Mah. mut Efendiyi bıçaklıyordu. Can hevliyle haykirdi: — Efendi!.... — Ne oluyorsun karı, gırtlaklı. yorlar mı?, Kadı Mahmut Efendi yatağına yaklaştı: | — Kimseler yok, senin gözleri» | ne hayal görünmüş, rüya görmüş. | sün.. Mahmut Efendinin uykusu kaç mıştı, karısı ile şakalaşryordu. — Yarın sabah kalkınca Eyip sultana git, kendini okut.. — kesik beter.. E- vime » böy çekemem. Z > hanım, neden rezalet olsun?. Balıçilieekçi, hizmetçi- keunu sivrileştirip etrafı kokladı: Dilpesent Hanım, burnunun us — Sen teke kokuyorsun.. Poste- ki kokuyorsun... — Sahiden odada bir koku var. Dur hele şu ışığı yakayım. Kadı Mahmut Efendi kibriti çak. tı, şamdanı yaktı. Oda şavkla nınca, Dilpesent Hanrm bir çığlık bastı.. Mahmut Efendi geri dön- dü... Karısının gözleri dört açıl « #mış, yerinden oynamıştı. — Hırkanı Peymanın odasında | mı bıraktın?. | — Ne var?. — Aynaya baksana... Kadı Mahmut Efendi aynaya baktı. Sırtında bekçinin koyun poslu gocuğu vardı!., Yegâne fark, plâj labalık arasında, kendimi pek yak nız görüyordum. Arabam gittik. çe fazla yalpa yapıyordu. Elim - deki asa artık desteklik edemiyor- du.. Yorgunluktan, bitabiden sr- cağa dayanamıyordum. Halbuki her şeye rağmen tebessüm etmek lâzımdı. İ Söylendiğine göre, hakem azası Nasıl Güzellik — Kraliçesi Oldum! Arabanın sağa sola irkilmesine | İ lerle görüştüm. Beni bir köşe! a mame yo Yazan : Raymonde Allaif akşam üstü elbisesi ile dolaş cağımız idi.. “İkinci imtihan günü indiğin! man bütün güzelleri salonda # düm.. Birbirimizi tetkik edi tualetlerimizi tenkitli nazar süzüyorduk. j Ben kendi payıma müsterih idi Paris modasının kazanacağın min idim... Arkamdaki deniz” visi ve beyaz kostüm, sade # idi. Rakiplerimin göz alıcı elbi lerinden cok şıktı. Bu elbise şetli rağbet kazandı. Bir çok! merikalı kadınlar etrafmı sarsf diğer elbiselerimi görmek isteği ler. Mösyö dö Valefin Paris trelerine olan vadini yerine mek için bilâ tereddüt bu kabul ettim. Odama çıktım. müsabaka için hazır duran elb* me meftun oldular, Bir Ame madam, bu elbiseyi herne P sına olursa olsun hemen satı I mak istedi. (Kendisi Galve: gidecekmiş, hemen © şatsi on iki bin frank vermek tekli de bulundu.. Fakat elbisemi den çıkarmak mümkün değil Ona, elbiseyi yapan terzinin teki adresini vermekle iktifa tim... Ikimiz de meyusen aşağı W O, elbiseyi alamadığma, on iki bin frangı kaçırdığım& yıflanıyorduk. Elbise de o i güzel bir şeydi ki... Tamâf gümüş incilerle * inşlenmifiği Bü zinetler (O ten rengi | üzerinde “geniş Kabuklar Val i getiriyordu.. J İmtihan bir gün evvelki oldu. Yemeği Küba vapur yedik. Ben Fransız yemek kavuştuğuma seviniyorum. Vi da gayet nazik ve sevimli ki kerek halkım lehime rey v ni fakat güzellik birinciliğini mıyacağımı söylediler, halk arasına dağılmış. Ben Jur - nalın güzellik müsabakasına gi « rerken, müsabakaya giren betbaht ların ne kadar azaplara uğrıyabi - leceklerini tasavvur bile etmemiş- tim, Otele bitap döndüm, yemeği o» dama getirttim, Akşama annem. le beni Galvestonun bir lokantasın da yemeğe davet ettiler.. Bu lokanta deniz üzerine kurul. muştu. Yemek esnasında gayet Güzel numaralar gördüm. Fa - kat sık sık kalkıp dans etmek icap ediyordu. Dansörler umumiyetle güzel idiler.. Ve iyi dans ediyor- lardı. Yalnız hiç biri Fransızça bilmiyordu. Ben ise İngilizce onlarla korte etmeğe imkân bulamıyordum. Yal nız tebessüm lisanı ile konuşuyor. duk. O'da bana artık pek yorucu | geliyordu.. Hoş böyle olmasından ne kaybe diyordum ki.. Eğer korte yapa bilsem, bende Miş Belçika gibi diskalifiye tehlikesine maruz kala- bilirdim. Böylece kavalyemle bir köşeye çekilerek iki kelime konuş tum diye beynelmilel bir mesele zuhur edebilirdi. Tebessümle ikti - | fa kâfi idi.. 3 Yemek bana pek uzun gözüktü. Hemen otele dönmek istiyordum... Ertesi günü. bugünkü imtihanı bir daha geçireceğimizi biliyordum ... elbisesi yerine Çünkü dünya güzelinin ki İ lacağı evvelde kararlaştırıl#* Bu sıfat Mis Şikagoya ve miş. Mis Şikago bir milyonöf” dır. Mükâfatı kazanırsa Galveston belediyesine teri muş. Birinci mükâfatın bir kalı tarafından kazanılması mış. Aksi takdirde milli ticaretle alâkadar o mış. Mis Nevyork mükâfati mazmış. Çünkü göçen sen€ ya güzelliğini Mis Nevyork* mişler. y Nevyorktan sonra oAmef” en mühim şehri Şikago dan mümessili galebe çal” 0 mış. Bu sözler biraz keyfi” çırdı. Maamafih © mül karnımı doyurdum. Amerikalı rakiplerimde” i lece intikam alıyordum. B Amerika yemeklerini ye: sam onlar da Fransız y&” yeyemiyorlardı. (Meran Almanyada bir YO''i mecmuası tatil € Almanyada iki haftadt makta olan (La Revi ismindeki mecmuanın til tın on beşine kadar miştir. öğ