i i y Mi fi | 4 | A 4 ği l Bir 7 a Vakıp'ın edebi tefrikası :75 yastltiitseyyililtüiiyayesiiayeri e ee Sünay, sahiden kendine geliyor- , Gözlerini bir az açtı, bakım- » çini çekti, sonra gene gözleri. | day pd Bülent, elinde bir ka» | konyakla geliyordu. ya kadehi hemen kaptı: 7 Ver!, d Mu Günayın başı altına koy > kaldırdı. Kadehi dudaklarma birdi, yaş inay bir yudum konyak içiL| Ka €rini gene araladı... Evvelâ ki Yanın korkudan büyüyen; son- | Sülendin her zamandan daha | ikleşen gözlerini gördü.. e sordu: 5 Ne oldu?, Nem var?, Kaya; > Bir şeyiniz yok, dedi, düşün- Halen düşünecek halde değildi. | Ydı.. Titriyerek, ürpererek a maldandır | 5” Ütüyorum.. Etraftan, sesler duyuldu: > Kurtuldu... Evine götürmeli. maya, Günayı bir periyuvara ü dı kucağına alıp götürmek iste ç , “akat yorgunluğu artık ken - >> gösteriyordu, Kızı kaldırama Yanına çöküverdi. ke ülent, adeta korktu... Endişe i- | sordu; >> Hey Kaya!.. Ne oldun?. Ne Yorsun?, — Benimle meşgul olma, bir i w değil... Hemen arabaya binip — lübe gidin... Siz Meliha, halası- da €vvelden haber verin.. Birden 58 telâşlandırmayın.. Günayı yar j Mi. Mw Yalsömne sak an İapssın yar. i giliha koşarak uzaklaştı... ülent, Günayı kollarının arası | j vinyl Kalabalık ağır ağır da- | ömür da başlamıştı. Kaya, ,, Mağa gayret etti. Hasta gi- Yrd iyordu. Alnından ter damlı ui... | Kendi kendine mırıldıandı: a yea Sahiden Sözünn 1. Y zünü hıçkırıklar kesti... tir Ağmur hızmı arttırmıştı. Rüz. Yorg, maçlarda acı bir ıslık çalı - e Kaya, ne yaağn yağmura lan, iyet veriyor, ne esen rüzgâr Mütcessir oluyordu. Yalnız iz ay? düşünüyordu. Her kalbi Y "sta kuvvetli bir ümide kapı» Ordu, My Onu kurtardım... Yaşıyor!.. Mia Günayımı kortardım!. Ve bi gevşiyor, içi rahatlryordu. ; #mur yağıyordu.. Kaya yü. Bika, âvâya kaldırmıştı. Yağmur kaş rından süzülüyordu.. Fa - i İğğg; nü ıslatan yalnız yağmur n Kaya ağlıyordu. | ml. şükür iyileştin... Arkadaş» klüp 8idip müjde vereyim, bütün Merak içi “iş içinde,. İyi. aber veriniz eniste... Çok Bia bir az solgundu. Fakat eni can gelmişti, yatağında k Mazi ordu. ime Hilmi Bey çaylarını Gü,“ Saat beşti, k, Say, bir az mahzun bir ses- deng Ne yazık iy, » ki bu gece dans e| in iy Elm, dedi, fakat gece a- im. İ teşekkür edeceğim.. İkisine de i paşa kazasında ölü olarak derdest i edilmiştir, | Polis Haberleri ) Bir kaza l g Tekerlek fırlayınca kıza şarptı ve kız, çukura yuvarlandı! Şoför Yako oğu Avramın ida- resindeki 3784 numaralı 6'ovüs, nim Selâmi İzzet wi Nezihe Hanım itiraz etti: — Hayır, bu gece odandan çı» kamazsın. Hele bir yarını bula - lım.. Yarın kalkarsın.. dün saat on altıda Keresteciler — Bense yemek zamanından | İSE N vik yübe “giderken arka te evvel kalkıp yıkanmak istiyordum. kerleklerinden birinin civatası mi za el yerinden çikmiş, tekerlekler firla- | gülüyor, yordu... Nezihe Hanım: — Yağma yok, dedi, bundan sonra güvetin yanına giderken be- line mantar bağlıyacaksın.. Ben de yanında bulunacağım. Eğer Bülent Bey seni kurtarmasaydı, halimiz ne olacaktı?. Bunu dü» şünmek bile istemiyorum.. Günay düşündü: — Tuaf şey.. Beni e Ka - ye lal rk eye der Seni| o Arama neticesinde Bülent Bey kurtarmış.. Kaya Bey | Eyipte huzırn kahvesinde ara- arkandan geliyormuş.. Jaa yapılmış, orada bulunan gü “Karaya çıkar çıkmaz seni o te. | 'DÜŞ sulu Raşidin üzerinde kaçak davi etmiş.. Neyse, şimdi bunu br- | $9bmak taşı çıkmıştır. Raşit, ya- rakam > kalanmıştır. — Demek Bülent olmasaymış, Telefon ücretleri şimdi ben denizin dibinde olacak e mışım ha!, Ama tuhaf, ben hâlâ.! o Posta ve Telgraf Umum Müdü- rü Fahri Bey şu beyanatta bulun - Her neyse, bu gece inip ikisine de | muştur: | “— İstanbul — İzmir, Ankara — İzmir telefonu, ümit ederim ki kânunuevvelde umuma açılacak - tır, Ankara ve İstanbuldan Balı - kesirs kadar tesisat ikmal edilmiş ve iki merkez de Balıkesirle görüş- bu çarpma tesirile kanalizasyon çukuruna yuvarlanmış ve sol ko- iundan yaralanmıştır. “Şengül,, civarında Seyyar karpuzcu Osman, dün saat on beşle “Şengül, hamamı cwarında eskici Hayri tarafın: | dan bıçakla; baldırından yara | lanmıştır. Hayrı, yakalanarak tah: | kikata başlarmıstır. borçluyum... Hilmi By: — Orhan Kaya öğle yemeğinde sap sarıydı. O, seni çok merak et miş... Çok iyi yürekli bir genç... Benim çok hoşuma gidiyor, dedi.. ğe Nezihe atıldı: müştür. i — Bülent çok daha iyi. Çok İ Şubatta Kahirede beynelmilel daha şık, çok daha zarif, çok daha | posta kongresi toplanacaktır. Kon yöskerişii, | greve iştirak edeceğiz; rüznameyi Hilmi Bey omuz silkti: j aldık. Henüz kimlerin iştirak ede- — Ne çocuk tabiatlisin Nezihe! | <€ği Peli değildir. z ” eğ İstanbul telefon ücretlerinin bir isen ionaanlara değil, kravatı be) şana Sadri kk ŞANI lanışına, pantalonun ütüsüne kıy- Rim leri komisyonunca karar verilmiş ve ire dun ti. Kat'i kararı Heyeti vekile ve - — Hiç değil... Bülent ciddi, dü. | "e<ektİr”» ği vi rüst bir genç... Her halde Günay * da benim fikrimdedir... Onu, Ka | Zirdaf bankası ve yadan fazla beğeniyorsun değil buğdaylarımız mi2... Bugün meb'uslarımızdan Ziya - mi yorgun bir sesle cevap ettin, Sadettin, Mithat Beyler ka verdi: » İzamiıza müntehiplerile temas et - — Ne bileyim hala.. Onları hiç mukayese etmedim.. Birbirlerine hiç benzemiyorlar.. Giriniz!, Kapı vurulmuştu. Hizmetci kız- lardan biri, elinde kocaman bir sepet kırmızı gülle girdi: — Size yolladılar efendim. — Aman ne güzel... Verbaka- yım... Günay sepeti aldr. İçindeki kart viziti okudu: “Sıvışmanm kolayını bulan dans | arkadaşıma... o Çabuk iyileşmesi temennisiyle. da içtimada köylü ve bütün halkı dinlediler. Halk kazamızda geçen sene or- ta mektep tesisinden dolayı mem- dettikleri sair ihtiyaçlar arasında | bilhassa Ziraat Bankasinm Çatak cadan da buğday mübayaası için hükümet nezdinde teşebbüsatta bu lunulmasını mebuslarımızdan şid- detle rica etmişlerdir. —. Küçük san'otlar kanunu Küçük san'atların Türklere has- | rı hakkındaki kanunun iki yıl için de tedricen tatbikatına dair tali - i matnamenin Devlet Şürasımda tet- kikine başlanmıştır. Dahiliye Vekâleti kânunuev - velden itibaren her üç ayda bir kısım san'atları ecnebilere men - netmek suretile iki sene zarfında kanunu tatbik edecektir, Vekâlet talimatnamenin hüküm- lerini çok gizli tutmaktadır. 2 Aydın incirleri Sadun Bülent,, ! (Devamı var) Bir şaki daha tutuldu Van, 20 — Altı O senedenberi| Şark havalisinde şakavet yapan, | hanımanlar söndüren ve Dünya- malı lâkabı ile anılan eşkıya jan - darmalarımız tarafından Kâzrm - İtalya ve Bulgaristan Roma, 20 (A.A) — Resmi bir tebliğe göre Italyada hususi bir | Her sene Aydın ve havalisinden mış ve yoldan geçen Mediha | Hanıma çarpmıştır. Zavallı kız,, | İ mek üzere geldiler, F ırka binasın- | amam eri 5 — VAKIT 2 Ağosteo 1933 — Çİ pi — Benim kim olduğumu sorma | yınız.. Selman nerede?; Onu kur «| taracağım.. Herkes hayretle bakıyordu: — Nasıl kurtaracaksın?. — Beni götürün.. Ben kurtara- cağım.. Kızı Selmanın yanına aldılar. Selman, kas katı kesilmiş, kimık.. dıyamıyordu.. Kız su istedi.. Avcunun içinde sakladığı küçük bir boynuzdan iki parça taş çıkardı. Taşlardan biri- »i suyun içine attı, Bir müddet ka- rıştırdıktan sonra taşı çıkardı.Suyu i yudum yudum içirmek istedi. Bu çok güç ve çok acıklı bir manzara idi.. Selman, dişlerini kenetlemişti... Kız, 6 dişleri açmak ve bir damla | ilâçlı su akıtmak için'uğraşıyordu. Alnından buram buram ter akı - yor, derin derin nefes alıyordu... Fakat, bir saniye başını Selmanın üstünden kaldırmıyor, gözlerini a | yırmadan ilâcı içirmeğe uğraşıyor du. Bardaktan ( sızan sudan bir kaç damla o Selmanın ağzıma sız) mıştı .. Bunu (o gören kizin | yüzünde sevinç alâmetleri beliri - yordu. Bir az evvelki mecliste bulunan lar, çıt çıkarmadan seyrediyorlar- dı... İ i Kız, bardaktaki suyu (damla | damla Selmanın ağzına akıtmağa | muvaffak olmuştu. Bu is bittik - ten sonra, yaralıyı bir yatağa ya- tırmalarını rica etti.. Selman, derhal yatak odasına götürüldü. Kız, bundar sonra elindeki 1. kinci taşı suyun içine koydu ve o su ile Selmanın yaralarını yıkadı. | Bu iş te bittikten sonra derin bir nefes aldı.. Bir an başından / ayrılmıyan Tayyar Paşaya döne - rek: — Tayyar Paşayı göreceğim. Dedi.. Tayyar Paşa, bir türlü hayretini yenemiyordu. Bu kız kimdi?, Kim olabilirdi? | Selmanın yaralı olduğunu, buraya getirildiğini ona kim haber ver « nüniyetlerini izbar ile beraber ser | mişti?. Düşünüyor, bir türlü aklı | : na bir şey gelmiyordu.. — Tayyar Paşa benim. Ne is. tiyorsunuz ?. — Ben de Zehrayım. Belki be ni tanıyamazsınız.. Tayyar Paşa şaşkın bir vaziyet te bağırdı: — Zehra siz misiniz?, — Beni tanıyor musunuz? — Selman bahsetti., Zehra sevinçle: — Selman konuştu mu?. Ah çok geç kaldım. Çok ıztırap çek- miştir. Söyleyiniz.. Çok ıztırap çekti değil mi?. Hep, hep benim yüzümden. Zehra son sözlerini ağlar gibi söylemişti. Bu esnada, Selmanın kımıldadığı duyuldu. Zehra, yerinden sıçrıyarak ya - tağa atıldı. Sevinçle: surette bu'unduğu esnada Bulgar | 26 ağustosta getirilen ilk incir bu kralı Boris, M, Mussoliniyi kabul | sene havaların serinliği yüzünden | etmiştir, j ancak beş eylülüde getrilecektir. Tayyar Paşayı çağırdı. Çok dü. İ ASK DELİSİ HÜKÜMDAR mek için gizlice çadırınıza Yazan: Niyazi Ahmet şünceli idi: — Paşa, dedi.. Sizin namuslu ve iş yapan bir serdar olduğunuza şimdi iman ettim. Size söz veri. yorum. Abaza Paşayı tezi yok geberteceğim.. Tayyar Paşa bu muvaffakiyetin | den memnun bir halde: — Allah yardımcımızdır. de senden bunu beklerdim.. Dedi ve ilâve etti: , — Elbette mükâfatını yakında görürsün. Tayyar Paşa odasına doğru gis derken dudağında hafif bir tebes» süm vardı. Odasında bir müddet gezindik. Ben ten sonra Yusuf Paşayı yanına ça- | gırttı: — Paşa, dedi.. tatbik etmek güç değil. Ancak i- şin selâmetini düşünmek lâzım. Elbette bu işte yalnız değilsin. Mu vaffakiyet sana raci olmakla bera ber.. benim de yardımıma ihti - yacın var, — Şüphe mi var Paşa, yardımınız olmadan ben ne rım?, — O halde beni dinle.. Yarın Abaza Paşayı çadırma gider ora- da hânçerle öldürürsün.. çü dıra girdiğin dakikada da orduya emir verir, bütün kumandanları - mı iş başına salarım. — Emir senin Pa : *. - Haydi yolun açık olsun.. sizin yapa» Yusuf Paşa odadan çıktıktan | sonra Tayyar, Paşa sevinçten ye - rinde duramıyacak halde idi. — Hain, diye söylendi, bütün çektiklerim senin yüzündendir,, En nihayet kendi ayağınla başı » nın belâsmı buluyorsun. Tayyar Paşa, vakit geçirmeden 4 Abaza Paşaya bir adam gönderdi. Çok mühim bir mesele için görüş. mek istediğini haber verdi. İki sat sonra Abaza Paşa ile Tayyar Paşa baş başa idiler. Tayyar Paşa: — Paşa, diye söze başladı. Bil mem adamlarına ne derece itimat edersin.. Fakat fazla itimat gös- termek, ekseriya fena neticeler ve rir. Yusuf aşayı nasıl bilirsin?. Abaza Paşa, tuhaf tuhaf Tay. yar Paşanın yüzüne bakmaâğa baş ladı: yarından | Verilen kararı f — Elbette itimt ettiğim bir zat. | tir,, —Ondan bir fenalık memul de- gil midir?, — Hâşâ... Tayyar Paşa hafif bir ile güldü: — Aldanıyorsun Paşa. Aabaza Paşa asabileşmişti; — Ne demek istiyorsunuz?. — Yusuf Paşa sizi öldürmek | istiyor.. Abaza Paşa yerinden fırladı.. j Elini hançerine götürmüştü: — Yalan... Diye bağırdı. . Tayyar Paşa, ayni soğuk kanlık. Irkla cevap verdi: — Hem yarın sabâh sizi öldür. — Oh.. Yarabbim, kurtuldu... | cek,. ür o Nefes alıyor... Abaza Paşa hiddetinden kudur. Diye söylendi.. racak hale gelmişti. 1 Bütün bunları uzaktan seyreden| - — Siz rs biliyorsunuz?. Yusuf Paşa kapıda duruyordu. | Diye haykırdı.. (Devamı var) dr. di e i