19 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

19 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ali sözleri duyan Günayın kol- Ma 1 kabardı. Bir çok genç kız yi ak imrenerek baktı- isid anda Günay, parasız, fa- dendi halinde, burjuva kızı ol- a Te unuttu... Hayatını kazan- | dağı çalışmak mecburiyetinde | Bil aklından bile geçmiyordu. Kg endin tatlı sesi cevap verdi: Günay Hanım, hatırınız kı azm ve müsamereniz canlan - . “iye kabul etti. Şalope dansı ız. Geri dönerlerken Bülent, Es ie barun buruna “geldi, Pi a Müz de kırmızı bir elbise, ben- ü bütün sarartmıştı.. He- Ni mizden çıktığı için, ıslak saç yapışmıştı. Oldu. ti, mi kat daha çirkinleşmiş- , gözlerini kaçırdı. Erma sordu: İş, Müsamereye iştirak ediyor e. İstersen beraber bir nu | Yapalım.. aş €nt, Günayr işaret etti. Gü- n 7» tazeliği ve güzelliği, Esma- k tali — gölgede değil — ka- ta bırakıyordu. >> Günay Hanımla angajeyiz. manm çeneleri kilitlendi. | E ay, onun bu zavallı haline Battı; erini ona bıraktı, elini u- ş “7 Ber Bük i ik ülentle dans etmek is- i ha ben size yerimi veririm. Yerime: sizinle dans etsin. leht derhal atıldı: İmkânsız; br kere yazıldık. ğ - ğ daha Ma omadan dana walk ve , Kema Mtesiniz.. Şalope dansına Etmez, — : a hihayet konuştu: ı Adaş afedersiniz, bu dansı Gün. Ri kasının oynıyamıyacağı. a Uza Günay koluna girdi ve klaştı, > Öğrendinizt. UN m sıkınca, Orhan Kaya p ing laştılar, Beyazlar giymişti. k” bir raket vardı. Bir Parti yapalım mı?, Bülent güldü; aş Biz, çok meşgulüz, perşembe ten e na hazırlanıyoruz. Ha, bak ii Yaag ze bir iyilik yapabilirsin. Pi- i Ep yorsun, değil mi?. i— iraz çalarım. play gal. Günayla bera. tiz. şembe gecesi dans edece - : than yan başlıyalım. ğ aştı, e, » Salamam, ben tenise gidi - Kina aya birdenbire taş gibi Y, sihay gözlerin ateşini © hissetti, Başını önüne | yu i Sen de, dedi, hep oyun bo Miz, ersin. Bizim dans etme- | — Beni neden canını sıkıyor?. kay i im Canımı sıkmıyor. Eğer Yet ın dile gelmesine e- len lag mviyecek kadar ken) n Yet görüyorsan, bu sa- Side i bulacak kadar rabitan > yok.. e müstehzi söylemişti aç AY irkiygi, Bülent doğrul - — N a disi, Büz <iddi; hayret mi ettin?, vr edemiyeceğin ka - » Fakat, mademki cid. ederim.. 'ın edebi tefrikast :13 Müyystitinyyarinyagult yaylaya Seğğmi Izzet mia Soğuk bir selâm verdi, arkasını döndü, uzaklaştı. Bülent sinirlendi: — Ne çekilmez bir adam oldu!. Bana aklımdan geçmiyen şeyler söyletiyor.. Yalan söylediğim için kusura bakmaz, beni affedersiniz değil mi Günay?.. Ve birden ilâve etti: — Maahaza yalan dedim ama... Ve'sustu. “Genç kızın güzelliği öyle gözlerini kamaştırıyordu, ki.. Günay, bu sözleri dinlemiyordu bile... Onun gözleri, Orhan Ka - yanın kaybolduğu noktaya takılıp kalmıştı. Orhan Kaya, terbiyesizliği ile, haşin tabiati ile, istihzası ile onu celbediyordu. Bütün aksiliğine rağmen, Orhan Kayanın dürüst ve namuslu bir in- san olduğunu seziyordu. Orhan Kaya ona bu dansı vakış- tırmamıştı.. Bülentle sıkı görüş - mesini istemiyordu. Kabil olsaydı da Kayaya İstan bullu Günayt, çalışan Günayr, cid- di, ağır başlı Günayı tanıta bilsey- di!. Fakat hâlâ ciddi ve ağır başlı mıydı?, Yavaş yavaş, zevke, eğlenceye, lükse kapılıyor, eski ciddiyetini, ağır başlılığın: kaybediyordu.. Günay, ayaklarının altında, her gün bir az daha büyüyen, derinle- şen bir uçurum açıldığını hissedi « yordu. Bülent, tekrar sordu: — Bana darılmadınız ya?. Günay. ürperdi. Gözlerinin u » cunda imcilenen bir göz Yağını sil di ve dalgın, lâkayt cevap verdi: — Size neden darılayım?.. —Ü Bütün gece yağmur yağmıştı, Titrek bir güneş, bulutuları yırt mağa çalışıyor, kuvvetli esen batı İ rüzgârı, dalgaları köpürtüyordu. (Devamı var) İzmirde zelzele Izmir 17 — Evvelki gece şeh- rimizde hissedilen zelzelede Pa- nayır sahası ittisalide emvali metrukeye ait maili inhidam binanın bir kısım taşları yakılmış ve içinde oturan Harputlu Ayşe banımla çocukları Fatma ve Gül. süm hanımlar yaralanmışlardır. Yaralılar memleket bastanesi- ne kaldırılmışlardır. Dün bele- diyeden emvali metruke müdür- lüğüne yazılan bir tezkerede bu binanın derhal yıktırılması isten- miştir. imla) Tedbirsizlikle cinayet Eremerhaven, 18 (A.A ) —Bre- men posta vapurunun kamarala- rından birinde dostu Heye'yi tedbirsizlik ve hata yüzünden öldürmek suçuile zan altina alinân Amerikalı Manger 30 eylül 936 senesine kadar tecile tabi ol mak şartile üç ay hapse ve üç bip mark para cezasına mahküm edilmiştir. Avusturya ve buğday ithali Viyana, 18 (A. A.) — Avusturya hükümeti Macaristan için beş yüz bin kental mikdarında bir kontenjan (ayırdıktan © sonra buğday itbalâtını tahdit ede- cektir. . Irak polismüdürü şehrimizde “ İstanbulu evelce tanıyan şimdi tanıyamaz ,, Irak © polis: müdürü: ; Avni Abdül! Beyle Irak mahkeme -! leri müdürü Raşit Bey İki günden- | beri şehrimizde bulunmaktadır. . lar, Irak polis müdürü seyahati hak-| kında şunları söylemiştir: “— Türkiyeye resmi bir vazife ile değil daha ziyade bir seyyah sıfatiyle gelmiş bulunuyorum. Bu nunla beraber İtanbulda bulun - i maklığımdan itsifade ederek İs - tanbul polis müdürlerile, vazifes| lerimize taallâk eden bazı mesele- | ler hakkında, görüşmek istiyorum. Irak ve Türkiye arasında zabıtaya taallükü bulunan işler üzerinde tam bir anlaşma vardır. Esasen mücrimleri (o iade mukavelesi de; mevcuttur, Türkiyede zabıta teşkilâtını da / tetkik etmek fikrindeyim. Türkiye de tatbik edilen zabıta teşkilâtı sistemi bizimkinden farklıdır. 1 - rakta polis ve jandarma kuvvet » | leri bir müdürlüğün O emri altına verilmiştir ve beraber çalışırlar . ! Halbuki burada iki teşkilât ayrı ve müstakildir. Maamafih Türki « ye zabıtası, bilhassa son zaman - larda, büyük terakki eserleri gös - terdiğinden onun tecrübelerinden istifade etmek imkânını aruyaca- ğım. Istanbulda umumi harp “içinde | bir kere daha gelmiştim. O za « mandanberi (o İstanbul ve ahalisi çok değişmiş.. Şehir bir çok nok - talardan âdeta tanınmaz bir ha - le gelmiş.. Eski Türkiyeyi görmüş olan bir kimse üzerinde yeni Tür- | kiye fevkalâde bir tesir yapıyor . / İstanbulda on gün kadar kaldık » tan sonra Venediğe gideceğim.,, İ Altın! i Yamanlarmadeni işletilecek Yamanlar dağında Arapdere tepesinde bulunan altın maden- lerinin Iktisat vekâletince işle- tilmesine karar verildiği haber alınmıştır. Beş altı ay evvel maden mü- tehassıslar ı muhtelif vilâyetleri- mizdeki madenler hakkında tet- kikat yaparken, İzmir'e de gel- mişler ve Yamanlardaki altın madeni kuyularına da inerek oradan nümuneler almışlardı. San. dıklar içine konularak Avrupaya gönderilen bu altın madeni nü- muneleri, en mükemmel tesisatı ihtiva eden lâboratuvarlarda tah- lil ettirilmiş ve tahlil raporları alınmıştır. Bu raporlardan anlaşıldığına göre, Yamanlar'daki Aarapdere kuyularında bulunan maden çok zengindir. İşletme işi bir şirkete devre- dilecektir. Belki yeni bir şirket teşkil edilecek ve bu şirket va- sıtasile maden işletilecektir. ar la Şi VAKİT 19 Ağuitse AŞK DELİ HÜKÜMDAR — Söyle Zehra... | — Niçin mâni olmadın? Onu niçin öldürttün. Artık ben de ya - şamıyacağım. — Kimi Zehra?.. Kimden bah - sediyorsun? — Kimden bahsedeceğim... Be» ni affetmiyeceğini biliyordum. Fa- kat artık yaşamak istemediğim için söyliyeceğim. Onu seviyor -| dum. Tekrar hıçkırmağa başladı. — Öldürdüler, hainler onu öl » dürdüler. j Zehra, birden çılgın gibi şeyhin üzerine atıldı. Belindeki hançeri almak istedi: — Çıldırdın mı Zehra?... Ne ya- pıyorsun? — Hayır, çıldırmadım. Kendi - mi öldüreceğim., Artık yaşamak istemiyorum. Şeyh kuvvetli kollarile Zehrayı kucakladı. Başını kaldırdı. Yaşla dolmuş gözlerini gözlerine dikti: — Zehra... Senin için her şeyi yapacağım. Fakat yemin ederim ki bir şey anlamıyorum. Bana ân lat, Dakikalarca ağlamaktan çırpın. maktan üstü başı yırtılmış (olan Zehra, birden şeyhin elinden kürtü larak ayağa kalktı. Şimdi Zehra ta mamile değişmişti. Bizar evvelki deli hali yüzünden silinmiş, sakin fakat ciddi bir hal almıştı. Yüzünün etrafına, yırtık ölbise- lerinden ortaya çıkmış çıplak ©- muzlarına düşen dağınık sarı saç- ları, solgun yüzü ona ilâhi bir gü « zellik veriyordu. — Söyle Zehra... Derdini bana anlat., — Seviyorum baba.. Seviyo - rum. — Kimi? — Bir ölüyü... Şeyh güldü. Zehraya (yanaştı. Onu okşamak istedi. Fakat Zehra sert bir hareketle geri fırladı; — Hayır, diye haykırdı. İstemi- yorum. Artık tatlı söz istemiyo * rum. Şimdiden sonra ancak bir intikam için yaşıyabilirim. — Kimden intikam © alacaksın Zehra? — Paşadan... —Deli olma Zehra... Allah her intikamı alır.. Fakat paşa ne yap - tı sana? — Karaoğlanı öldürttü. l — Kara oğlanı mı seviyordun? | — Onu seviyordum. — Baldır çıplağı mı? — Baba onu tahkir etme.. Ka- ra oğlan namusludur. — Paşa isâbet etmiş. — Baba... | — Unut onu Zebrâ.. O sana yar olamazdı. — Yemin ediyorum onun in- tikamını alacağım., — Sus. — Hayır.. beni hiç bir kuv- vet susturamaz. — Isyan öylemi. , bana isyan. — Isyan, eee... Zebra sözünü bitirememişti. — Al öyleise.. Şeyh ani bir hamle ile Zehra- yı yakalıyarak yere fırlattı. Zehra up uzun yere serilmişti. Çadırın kapısı açıldı ve bir gö!- İ elinihançerine götürmüştü. Fakat ge Zehraya doğru (koşarak kucakladı. Şeyh akşamın ka- izim Jİ : < Yazan: Niyazi Ahmet ranlığında gölgeyi tanıyamamış- lı. Gölgenin doğru yere yığılmış Zehraya doğru koşması onu şüp- belendirm'şti. Demek bu adam bütün muhavereleri dinlemişti. i Sür'atle elini bançerine götürdü ve heykırdı! — Kimsin? Yabancı, bu sese aldırmamıştı. Zehrayı kaldırmıya uğraşıyordu; İzin almadan benim çadı- rıma girmiye kim cesaret ediyor, Şeyh, bunları söylerken ya- bancıya doğru yürüdü. Kınından çıkmış hançerini havaya kaldır- mış, elinde tutuyordu. Yabancı Zebrayı yerden kal- dırdığı vakitŞeyh hançeri sapla- mak özere idi. Birden durakladı; — Senmişin Selman ?.. Isminin Selman olduğunu an- ladığımız yabanci cevap vermedi. — Selman. — Benim işte görüyorsun, ne istiyorsun? Şimdi Zehrayı kutta- ralım.. — Çık dışarı. bain.. — Beni menetmeviniz.. — Defol,. â Selman ayağa kalktı. Karan lıkta bir hançer parladı. Selman bir “ah,, diye bağıra- bildi. O da baygın Zehranın üze- rine yıkıldı. Mi Sıvas şehrinin muhteşem ko- naklarından © birisde mükellef bir ziyafet veriliyordu. Ziyafette, Yeniçeri ağası, kâtibi, zağracı başı, katar ağaları, sekban başı- lar, cebeci başıları, Yeniçeri serdarları, akıncı beyleri, hazir bulunuyorlardı. Başsedirde, İs- tanbuldan on bin Yeniçer ile Abaza Paşaya teslim olan ve bir müddet hapis kaldıktan son- İ ra serbest bırakılan Tayyar Paşa oturuyordu, Yanında, gene Aba- za Paşaya iltihak ederek onun en ilimat gösterdiği adamların- dan biri sırasına geçen Maraş beylerbeyisi Yusuf Paşa oturu- yordu. N Tayyar Paşa: — Yusuf, dedi. Iyi bil ki on bin Yeniçeri ile çok iş görürdüm. 2 — Peki Paşa, inandım. Seni teslim olacak diye kimse ümi! etmezdi. Buna bizde şaştık, Paşada (Abaza paşa) şüpheye düşerek hapsettirdi. , — Teslim oldum, çünkü aba- za bana birşey yapamazdı. Abaza ne yapsa bir gün elimize geçe cekti. Devlete karşı duran, dev- let yıkan, bir paşayı tarih kay- © detmiyor. j — Peki, ne yapmak fikrinde- sin.. ; — Öldürmek. — Ne?. d Yusuf paşa yerinden sıçramış, ş " N i etrafınnı hep Tayyar paşanın adamları sarmıştı, Ni Korkak nazarlarla başladı. — Bu çok tehlikeli iş paşa... — Çok kolay... — Fakat nasıl 7... KT Tayyar paşa, çıt çıkarmadan çi sessizce kendilerini. dinliyen ku- mandanların yüzlerine baktı. Son-. ra, Yı dik .; a i göz ikale ilini akal 2 bakmağa ine

Bu sayıdan diğer sayfalar: