Vi İEĞLENCELİ YAZILAR arım — Misafirlerin yanında burnumda kırmızı ç Ja vardı dâ bana neden haber vermedin ?.. sı — Belki moda olmuştur diye.. AAA AKAN AVŞA © Acaip Bir Makine © Verikayı gidip görmiyenler| pısı önünde büyük bir otobüs ka - , bu garip memleketi gazeteler | dar-.büyük bir garip arabanın:dur- nı y, Kitaplardan tanımak im | duğunu gördüm. . İk oktur, Ne iki yüz katlı bina-| o Üstü parlak bir madenle kapa- 2 Masif Yapıldığı, ne bir tek| kolan bü arabanın İstanbul 80 - ? milyon ahalinin nasıl | kaklarını sulayan © arozözlerden P gezdiğini okumak bir şey | farkı onlarin iki mislinden büyük 62, fakat gidip görmiyen -| oluşu idi. Koca bir hazine, bir N A çare var mı? ki TE ka çare > .İiçin yapılmıştır sanacaktım. Fa - | alan a ii .| kat arabadan su fışkırmıyordu. | - $u mektubu'da Karilerimi « ki adam indi. Apartımanın kapı - t hayra ye elemeye sından içeriye kadar bir hortum | Sektubu Yazan iki bön Bü uzattılar. Sonra bir manivelâ çe» da Şörlâkmiş olan bir virdiler, On dakika sonra gene Eği hortumu toplıyarak gittiler. i İ Bir saat sonra kahvaltımı geti - ren hizmetçi kıza gördüklerimi anlattım, Kız gayet tabii olarak izah etti: — Salça arabasıdır, dedi. Her / apartımanın mutfağına istenildi « “| ği kadar 10 kilodan 1000 kiloya kadar hazır salça verir. | i Sarip memlekete simdiye rt şehir dolaştım. Yedi a- in oturdum. Fakat hâlâ Kün teferruatına kadar Ame ” Aday, e disiyim. Yeni gelen iy Hayretin hâlâ muhafa a, Bin gi evyorkun koca bir Grat * otuz beşinci katta 12 o- Sade nişan Küçük ve sevimli Behiye bir gün annesine bazı itiraflarda bu - lundu: Komşularının genç çocuğu ve| mekteplik arkadaşı Şerif ile bir se | | neden beri sevişiyorlarmış. O ka- dar ki ikisi de hergün birbirlerini görmeseler hasta oluyorlarmış. bir. Sr pPartımanın bir odasm | Ve ilave yiyor, içiyor, Akat ne çare? Nereden Bilmediğim bu garip Ren ğın, bilmediğim bir Mü, im pansiyona girdiği- Mr , temekleri hoşuma git ln ergün asansörle bi - A3 Dişti » Fakat hiç bir evde ye- a, Pu > sahit olmadım. Yal- Annesi bu macerayı asri bir kadın Yeni dair, daha üç gün sükünu'ile dinliyerek: ir malümat sahibi ol - “a ii — E, sonra küçük hanım? Diye sordu. Behiye başını eğe - rek: — Sonra biz nişanlanmak isti- yoruz. iş. in > odamın balkonuna : tay anlığı sıkarak Okoca eş Üy naşı seyrediyor - | a til; «5. ihsanlar birer ka -| o Anmesi bir saniye düşündü. a p Düyordu. Belki da-| — Peki amma, dedi. Behiye| ulunduğumuz kat bi-! sen daha on altı yaşındasın. Şerif | lesinden yüksek ol-| te senden bir yaş büyük. Bu yaş - nzarayı tasavvur | te adam evlenebilir mi? hir yavaş yavaş) — anım biz evlenmiyeceğiz. Sa a i İzm, 3partımanm ka -| de nişanlanacağız. İtalyanların pek meşhur şantö» rü Karüzo bir gün Nevyorka git - mişti. Orada konserler veriyor- du. Nevyorkun meşhur zenginle - rinden biri onu evinde bir kaç şar- kı söyle diye davet etti. Karüzoya bu bir kaç şarkı için vereceği para 15 bin lira idi. Tabii İtalyan muganni hemen kabul etti. Akşam milyonerin €- vine gittiği zaman büyük bir da» vetli kalabalığı ile karşılaşacağı" nı zannettiği halde yalnız milyo nerle karısını buldu. Milyoner o- nu nazikâne karşıladı. — Buyurunuz, dedi. Kendi e vinizdesiniz. Sizi yalnız ben ve karım, bir de köpeğim dinliyece - ğiz., Filhakika salonun bir köşesin » de müthiş bir çoban köpeği var- dı. — Korkmayınız, bir şey yap» maz ve şarkınızı söylerken onun bazı sesler çıkarması ihtimali vardır, aldırmıyarak devam etme nizi rica ederim. Karüzo şarkıya başladı. İki parçayı bitirince zengin Amerika- kı köpeğine baktı, salonun bir kö sesinde hayvan başını sağ baca - ğının üstüne koymuş, uyuyor gi biydi. Amerikalı yerinden fırladı, he - men Karüzoya giderek ellerini sık. tı, teşekkür ve tebrik etti. Cebin- den 1$ bin liralık çeki çıkararak muganniye verdi, — Kendi namıma teşekkür e» diyorum, karım bu dersten mem - nun olmadığı için size teşekkür et- miyecektir. Dedi ve İtalyan musikişinası- yoner alçak sesle: — Evet, dedi.. Karımla bir bah- simiz vardı. O kaybetti. Bu gör“ düğünüz köpek karım şarki söy - lerken acı âcı ulumaktadır.. Ben atfediyordum. O “hayır, diyordu. En güzel sesi de işitse gene ulu» yacaktır,, halbuki gördünüz ki kö- İpek sizi bizim kadar sükün ile | dinledi. Lİ Arslan ve koyun Amar Sirkinden on beş sene evvel Taksime müthiş bir sirk da. ha gelmişti Bu sirkte vahşi hay- vanlar bir hayli marifet yapıyor lardı. Aralarında korkunç bir ars- ilan da vardı. Fakat işin asıl kor i kunç, daha doğrusu şayanı hay - rel tarafı arslanı bir koyunla baş başa, bir kafes içinde bulunu- şu. Koyunla bir çok marifetler yapışı idi. Meselâ arslan ağzın açıyor, koyun ona boynunu uza * tıyor, fakat arslan ısırmıyordu. Seyircilerden biri çıkarken sirk müdürüne bu numaradan bahset» miş: — Bu arslanla koyun hiç kavga etmezler mi? — Etmez olurlar mı? Arada, bir aile efradı arasında geçimsiz - lik ve tatsızlık olur, Hafif bir bu- lut geçer. i — Sonra? — Sonra başka bir koyun satın alırız, Masraf Namıkla Zehra sevişerek değil, fakat görüşerek (o evlenmişlerdi. Namık bir bankada muhasebe me- muru idi. Epeyce para kazanıyor- du. Zehranın güzel bir evi, kibar l bir anensi vardı. Pek âlâ geçinip gidebilirlerdi. Fakat Namık o çok hasis idi. Aldığı aylığın dörtte ü - çünü bir kenara koyup 40 lirası i- le evini çevirmek, karısına, kendi- sine bu kadar para sarfetmek is - tiyordu. Zehra onu bu huydan vaz geçir mek için çok uğraştı. Para etme - di. Evlendiklerinin üstünden ikin - ci kandil geçiyordu. O akşam Na- mıkın eli boş geldiğini gören Zeh ra dargın bir yüzle: — Aman Namık, bu akşam kandil.. Annemin böyle şeylere ne kadar ehemmiyet verdiğini bilir - sin. Ne olurdu. Beş çörek getir - seydin? Dedi. Namık omuzlarını silke - rek: — Annen, geçen seferkilere saysın. Biliyorsun ya, geçen kan - dil onu memnun etmek için bir hayli paradan çıktım. — Ne parası canım!.. Geçen kandil dört tane çörek getirmiş - tin. — Evet amma yağları fena di - ye midesini bozdu da az doktor parası mı verdim!.. Buketler Meşhur balet heyetimizin baş artistlerinden biri o günkü operet dev ki herhalde sokak sulamak nın hayret ve istifsarma karşı mil» | ten çıktıktan sonra kendisini bir lokantada bekliyen dostunu bul - du. Sofraya otururken sevinçle: — Nazmi, dedi. Bugün (bana | Bak ahali beni ne kadar takdir e- | tam altı buket çiçek gönderdiler. | — VAKIT 6 Ağustos 1933 —— Bir ziyafet Nevyork zenginlerinden biri, Amerika artistlerine parlak bir zi- yafet çekmek istemiş.. Fakat bu ziyafette öyle görülmemiş, işitil - memiş bir şey olsun ki, her kes parmak ısırsın.. Her kes günlerce bundan bahsetsin.. Milyoner, bunun için bir heyet teşkil etmiş, ve ziyafet gecesi ka» rarlaştırılmış.. Şehrin artistleri, zenginleri mil- i yonerin sarayında toplanmış, Tam yemek zamanı gelince, birden merdivenler, kapılar yıkılarak mi | safirlerin bulunduğu salona elleri silâhlı haydutlar basmış.. Dışarda silâh sesleri; bahçede haykırışmalar, bağrışmalar, ko- şuşmalar arasında, bu korkunç ve yüzleri maskeli haydutlar misafir. lerin nesi var, nesi yok aldıktan sonra hepsini önlerine katmışlar, ite kaka alt katta diğer bir salo- na götürmüşler. Bu salon, müthiş bir surette süslenmiş, yemek salonu idi. Sof ira, iştahaver bir surette hazırlan- mıştı.. Maskeli haydutlar birden maskelerini çıkararak birer gar » son halini almışlar ve misa « firlere: — Buyurunuz efendim! Demişler.. O zaman, on daki- ka içinde geçen korkunç halin bir oyun olduğunu anlıyan misafirler o kadar sevinmişler ki bu en bü * yük eglence yerine geçerek gün » lerce, aylarca dillerinden düşme- miş... ——--—- diyor. Nazmiyi birdenbire düşünce al- dığmı gören genç artist: — Ne 0?. Dedi. Hemen kıskan- dın mı? “ — Hayır kiskanmadım, kızdım. Çünkü ben on buket para sı vermiştim de... bu havlamayı karımın kötü sesine | NMAHMILNMZ1NANGANKE LL 0 ALAKA AAA fakat Hırsız — Ya paranı, ya canını 1. — Yanımdaki karımdır, canımdan fazla demektir, onu al...