| (Gönül tuzağı — yy yı Selmi Zzzet Wi > j “iy ( . Neden? Nezihe (o acayiptir, | ar, fakat hiç bir zaman Gü- ii enalığa teşvik etmez. Cani — Kusura bakma Nadire, affet. Ben senin ne fedakâr anne oldu - ğunu bilirim, Ama bu sefer bak - d » kendine bir arkadaş arı - | sızsın. Bir an Günay gitsin. Benim siya işte... Hem neden kızı «| kızıma emniyetim vardır. Onu de- teh Yazlığa gitmekten mahrum e! ğil Adada klübe, dağ başında, bir ? Bir âydaizni var. Bütün) sürü erkeğin arasına salarım. v, Yavrucak, bu eve kapanıp V » yı, sak? ! sir Hanım sustu. Sustu ama, Sustular. Nadire Hanım, boş ye re münakaşadan vaz geçti; usulca gözlerinin yaşını sildi. Sajm Bey kıpırdıyordu. Konuş - | biraz düşündü, yutkundu; sonra, Yor, konuşamıyor; çenele - | çekingen bir soala;'dünki söylediği Sin, tiyordu. Bey sözünü kesmedi: | adeta fısıldadı: 5 Günay, Adaya ya dört kere — Günay güzel kızdır, kimbilir, 7 beş kere... Hele klübe a - belki de iyi bir kısmet bulur! 1. Varsın gitsin, eğlen- Sen diyorsun amma, ben de korkuyorum. Günayı üç o- €vde büyüttük. Çok çok, Yapılan dört odalı apartı * taşındık. Apartıman dedi - Yy de, Fatihin gene de geri ma - inde, Geri sayılıra... Ön öda f Penceresinden tramvay cadde İk rünüyor. İşte hepsi bu kadar. Yı da çalıştırıyoruz. Hem de : Salıştırıyoruz: “Aman kızım 4, “Para atma.. Aman yavrum İ harcama, Aylığını aldın mı, ,Sve gel...., kızcağız bütün de NİZİ yapıyor. Yemiyor, iç - gezmiyor, aylığını aldığı gi * getiriyor. Adaya giderse ne ? On dokuz senedir verdi emek heba olacak. Ondo» #enedenberi ©n dokuz günde kaybede - Ni ğe Şu aklına gelen şeylere bak! de düşünüyorsun? Günay ızdır. Kendini kolay kolay a ptırmaz. Sinemalarda gör ' otuz dakikalık lüks hayat. i iie tesir bırakırsa, klüpte “ği otuz günlük ömür de, ay- X i birakır. Otuz saniye sonra “A unutur, bunu da. k Hanım içini çekti. İ AYİRSaim, kazın ayağı öyle | inemâda nihayet gölge gö-| iç Ydnlık bir perde seyredi- ân, hayal ile vakit geçiri - i Adada; klüpte, iş öy- ildir, Orada lüks hayatı gö - i > haya ım perdesini farkede ı farketse bile, © perdeyi e, Mlindaki iğrenç manzarayı üç Yecek, a © min. | ai, psanların başı dönmez Wi hi kararmaz mı sanıyor» im Bey yerinden fırladı, Hid- İ Omuzları adeta genişlemiş, ie Mış, iş a? Merihey, *#ormadan, madığı için, kızımı eğ My |, “Va değiştirmeden mah a, bıraktın? © Hanımın gözleri yaşar - in a 5 Ne bu akşam ne oldu Sa - A Meler ters anlıyor - taşye dedi © bir şey söylemedim. da, , ne de hayır, ben Pay Siz ve kızım için yaşı - derseniz. ben onu Nin | mai anirk coşkunluğu SE Bey sinirlendi: at orsun.. Dedim a, Gü -| Bay, ve yollamam mı de -| kardeşime | uğraştığımızı, | Lp Beyazıt meydanından, adımları- nı birer metre açarak, ince Ouzun boylu bir genç geçiyordu. Başın - da, kulaklarına kadar geçen ( bir şapka vardı. Buna rağmen, berber görmemiş uzun saçlarının uçları, şapkasından taşıyordu. Gözleri, bağa gözlüklerin altında, afal afal ışıldıyordu. Üstündeki ceketle, ba- cağındaki pantalona, kendi gibi bir şey daha sığabilirdi; elbisesi o kadar boldu. Elinde dört köşe bir çanta, kol - tuğunun altında sandık gibi bir şey vardı. Parmağına bir paket tak mıştı. Paketten, her adımda, bir damla kırmızı şurup düşüyordu, Üniversiteden sola sapacağı za - man, kulağına bir ses geldi: — Şişli!,. Şişli!... Durdu, başmı çevirdi. Solgun yüzü, sevinçten kızardı. Yanına, u- | zun kirpiklerinin ucu ile, seytan şeytan bakan bir genç kız geldi. — Yarışa girsen birinciliği ka - zanırsın... Terbiyeli ve namuslu er- kek olduğuna da şüphem kalma - dı, — Neden Günay? — Başını ne sağa çeviriyor - ne sola; arkana da bakmıyorsun. Köskös yürü. yorsun, Çarşıkapısından beri ar - kandayım, bir türlü yetişemedim. Gencin sağ yanağı biraz daha şişti. (Sağ yanağı yaradılıştan şiş olduğu için ona şişli ismini takmış- lardı.) — Peşim sira geleceğin aklım - dan bile geçmedi. Bugün erken çık mışsın? — Cafer Ali Bey daktilosuna bu gün her nasılsa acıdı... Galiba ken dinin de işi var. Erken izin verdi. Beyaz ibrişim berenin altından, saçları hemen hemen omuz başla » larıma kadar akıyordu. Altın mik » yasını bırakmak istiyen devletleri, bu kararlarından caydıracak ka - dar kuvvetli bir cazibeyle parıldı - yan altın rengi gözleri, derin bir şefkatle, bağa gözlüklerin camla - rma aksetti: — Ne iyi çocuksun Demiralp"... Bu gece, yemeğe bize geliyorsun diye, ne çok sevindiğimi bilemez - sin, sun Sonra, Şişlinin elindeki, koltu - ğundaki taşıdıklarına gözü ilişti: — Aferin sana!.. Dedi, gramo - fonunu da almışsın. — Sana yeni bir rumba © getir - dim. Sor günlerde herkes bu plâğı kapışiyor. Bu hafta belki yüz tane den fazla sattım, Tekinalp, büyük bir. gramofon mağazasında satış memuruydu. Ne zaman yeni bir plâk gelse, mu » utandı. Hayat ar -| hakkak Günay'a bir tane hediye &- aşıp alnından öp -| derdi; (Devanu var) ; Bir kayıktan kız kaçırdılar Kumkapıda bir kız kaçırma ve taarruz hadisesi olmuştur. Netice: | | si itibariyle çok feci olan'bu hadi- ! se yaptığımız tahkikata göre o$v şekilde cereyan etmiştir: Yenikapılr Melâhat Hanımla a: kadaşı Neziye Hanım bayi Kema! i Efendinin sandala binerek ak - şam üstü bir deniz gezintisi yap * mak istemişlerdir. O sırada deniz de dolaşan birçok o sandallardan ,»den kendi de utanıyormuş gibi, birinde de Aşir, Faik Efendilerle arkadaşları bir başka âleme dal - mışlar, zurnalar çalarak (o kafaları tütsülemeğe başlamışlardır. Kafalar iyice dumanlanmcz yanlarından geçmekte olan bayi Kemal Efendinin sandalına yana şarak sandalcı Şaban Efendiyi süt- talı çakı ile tehdit ve Kemal Efen- diye de taarruz ederek yanlarında bulunan Melâhat Hanımı o zorle kendi sandallarına | almışlar ve i kaçmışlardır. Bu defa sandalda Melâhat Ha: , nımla bir boğuşma başlamıştır. A- şir ve Faik Efendiler Melâhat Ha: yolunu bulup Melâhat Hanım elle- rindeki çakıyı denize atımca bun » lar büsbütün hiddetlenerek ne ya » ! pacaklarını saşırmışlardır. İmdat sesleri üzerine yetişenler i mütearrızları polise teslim etmiş» | ler, Melâbat Hanım Haseki hasta- nesine o kaldırılmıştır. Tahkikat devam etmektedir. Polis Haberleri oramnenresareressnaamenen ven sa ssessa | Basılan evler Polis ikinci şube zabıtai ahlâki- ye memurları Beyoğlunda bir ku - marhane haline getirilen bir evi basmışlar, kumarcıları cürmü meş- hut halinde yakalamışlardır. Kümarcılar ve evin sahibi Yu - van Efendi adliyeye; verilmişler - dir. Bundan başka muhtelif semtler de Gülizar, Hatice, Emine ve Ali - ye isimlerinde dört kadının evle » rinde gizli fuhuş yapıldığı tesbit e dilmiş, evler kapatılarak sahipleri adliyeye teslim edilmiştir. Büyükadada yangın Evelki gece saat 22 de Büyükada da stadyum yarımda yapılmakla folan su deposunun © üst kısmında ların arasından © yangin çıkarak kalıpların bir kısmı yandığı halde söndürülmüştür. Yapılan tahkikatta yangın zu - huruna atılan bir sigaranın sebep olduğu anlaşılmıştır. $ Balat köprü başında Bereket sokağında 51 numaralı Hakkı E- fendinin o kayıkhanesinde oturan sandalcı Mustafar-“ yeleği cebin- de saatini ve bir lirasını ayni ka» yıkhanede Ömer isminde biri aşır dığından tutulmuştur. | $ Kasımpaşada İplikçi fırın cad- desinde 67 numarada oturan bak- kal Halil, turşucu Mustafadan bir hayli zamandanberi: alamadığı bir miktar parayi istemiş, Bundan i fena halde kızan Mustafa, elinde - İ ki şişeyi kaldırdığı gibi Halil E fendinin başında patlatarak adam- cağızı fena halde © yaralamıştır. Mustafa yakalanmıştır. nıma çakı ile hücum etmişler, bir! | beton yapmak için yapılan kalıp » | İN -XHÜKÜ İ 1624 senesi, Şah Abbas sara- yında kan kokuları dinmişti, Tif- liste Peyker Sultan hükümeti ida- re ediyor, tahtta da gene Şah Ab- basın nasbettiği bir kral vardı, Ka- raciğar Han yeni bir sefer hazırlı ğında bulunuyor, zevk ve sefasına bakıyordu. Fakat; bu sarayda, durmıyan, dinlenmiyen ve her an doğacak bir fırsat bekliyenler vardı. Hiç kimseye bir şüphe verme - meğe muvaffak olarak intikam hır» ! sile yananlar bir, değil bir kaçtı. | Başta Muğrav olmak üzere kra- liçe Ketevan ve hattâ Kübra gizli den gizliye entrikaların: çeviri. yorlardı. Her üçü kurtuluşa çıkacak yol / lari araştırıyorlardı. Görünüşte üçü de bir noktada toplanıyor, ayni gayeyi güdüyor du. Fakat hakikatte üçünün de ay: rrayrı fikirleri vardı, Muğrav bir an bile Tamarayi we nutmamış fırsat düşünce onun izi * ni aramış durmuştu, Kübra izhar edemediği halde daima, Karaciğay (Hanı ortadan kaldırmak yalnız onun bildiği sır « irmın duyulmamasını temin #tmek yollarını arardı. Ketevan ise hiç | bir şahsi fikre kapılmadan yalnız milletinin ve vatanının — kurtuluş yollarını arıyordu. Bir akşam üstü Sahip Muğrarı aradı, onu havuzlu (o bahçenin bir köşesinde otururken buldu. Büyük bir heyecanla (yanına | yaklaştı, Muğrav Sahibi görür gör i mez: | — Ne o Sahip dedi, bir haber mi var? Sahip korkak bakışlarla etrafı nı kolladıktan sonra gayet yavaş | sesle: — Evet dedi. Çok mühim fakat İşimdi söyliyemiyeceğim. Bizi gö» zetlerler, yarın bir at gezintisi ya- pın yolda ben sizi bulur konuşu * TUZ. Bu haber Muğravı pek alâkadar etmedi. Gene Keteyan yahut Küb ranın kendisile görüşmek için ha- ber gönderdiğini zannetti, O eksilmiyen hararetile hâlâ Tamarayi düşünüyordu. o Zavallr ' Tamara şimdi kimbilir nerelerdey- di. İ — Akşam üstü Şah Abbas, Muğ- ravı yanma çağırttı. Muğrav ay lardanberi Şah Abbasm yüzünü görmemişti. Bu çağırılmanm iyiye alâmet olmadığını hissediyordu. Fakat acaba ne idi. Tamaradan İ mı bir haber vardı? Muğravın daima Tamarayi dü- şündüğü için her ne olsa onu hatır- lıyor, ondan bir haber getirecekle » İ rini zannediyordu. i Şah Abbas, onu hususi odasına İ çağırmıştı. Muğrar, hususi odaya İ alındığını görünce, işte bir fevka - | lâdelik olduğunu anlamıştı. Kübra Şah Abbasın bütün zalimane ft kirleri bu odada tebliğ ettiğini söylemişti. Muğrav, ne olabileceğini | tah- min edemeden içeri girdi. Bir ta» rafta vezir, diğer tarafta Karaci - gay Han ayakta duruyordu. Muğ « rav bir saniye gözlerini her üçü - MDAR Yazan : Niyazi Ahmet nün yüzünde dolaştırdı. Şah Ab- bas kaşlarını çatmış, vezir başını eğmiş, Karacigay Han mağrur bir vaziyette (duruyordu. oMuğrav İ kendisinin girmesile mühim hâdi- selerin cereyan edeceğini anladı. Şah Abbası selâmladıktan son » ra emir bekler bir vaziyette dur- du. Şah Abbas ağır ağır başını kak dırdı: — Muğzo, (1) dedi. Seni bek » liyorduk. — Emredin!.. İŞük Abbas, gözlerini Muğravın gözlerinin içine dikti. Sesine kalın | bir ton vererek: ” — Mağzo bizim (düşündüğü. müz çıkmadı. Gürcüler gene baş kaldırmışlar. Ordu gönderiyoruz. Muğrav kımıldandı, bir şey söy !lemek istediği anlaşılıyordu. Fa» : kat, söylemedi: Yahut © söylemek istemedi. Şah Abbas bunun farkı. na varmıştı: — Söyle dedi. Çekinme!., — Hayır söyle... Sen Gürcistanı bizden daha iyi bilirsin.. Fikrin den istifade ederiz, Muğrav, bir an için vaziyetini unuttu, Bir sarayda, hayatı ve mu kadderatı bir emre bağlı kapalı bir sarayda olduğunu unuttu. — Şah... Diye bağırdı, Sekiz sex ne. evvelini siz belki (o unuttunuz. Fakat Gürcistan unutmadı. Şah Abbasın bakışları derhal | değişmişti. i — Ne demek istiyorsun Mağ » zo... Diye ayağa kalktı. Muğrav söylemek, içinden ge | len bütün nefretlerini haykırmak X.| istedi: ” 3 — Ne demek istediğimi pek â- lâ anlıyorsunuz. Sekiz sene evves linden bahsediyorum, Hatırlaya « mıyorsanız, en âdi bir kumandanı. nıza sorunuz. Onlar yetmiş bin i kişiyi nasıl kılıçtan geçirdiklerini, on iki bin esiri nasıl inlettiklerini iftiharla anlatırlar. Şah Abbas, hiddetinden solu» | yor ve titriyordu. O, Muğrava, Ka racağay Handan ziyade itimat e diyordu. Onun için bir çok sırları in ifşa etmiş, Osmanlıların akın- larına nasıl mukabele edeceğini, Bağdadı nasıl zaptedeceğini an- ilatmıştı. Ve bütün bunları anlatır- ken: — Mağzo, her akının başımda seni görmek isterim demişti. (1) Asıl ismi Muğrav olan bu kralın ismini Türk ve Acem tarih leri bu şekilde (o kaydediyorla Türk tarihleri onun için “Filma - nent Magzo Han,, diyorlar. (Devamı var) Vali Yalovaya gitti Vali Muhittin Bey dün Yalovaya gitmiştir. Pazartesi günü döne cektir, Ziraat sergisi Vilâyet bahçesinde (açılacak umumi ziraat sergisi için hazırlık» lara esaslı suretle başlanmıştır. i m.