Rika ür gülerek yaklaştı: sinirlenmemenizi rica gene kızar mısınız? Eğer sötü iz bir daha sizi evi- Az, remeyiz, burada kalırsı - Hasan Sıtkı bey haykırdı: tiki çeneni kış, dilini e hitap etti: Önü, kadını nereye yollıyalım? ora rada bulunmasını istemi- de e başımdan savacak yer ayn söyliyeceklerimi hiç duy- Maki, yorum. Bizi duymıya - Odaya gitsin. tut | ün yazıhanesi üç kapılı i- işden biri koridora, öteki Sdâsian açılıyordu. Müfit kapıyı açtı: “© Burası yemek odamdır, lât- y odada bekleyiniz. hg, ika çıktı, Müfit kapıyı ka: o Hasan Sıtkı bey: 5 İyi kız dedi, fakat kulağı Ş delik, Ama güzel. in gözlerin güzeli çok iyi e Neden görmesin.. Güzel ka- inişi de benim kadar iyi görür- ka, Hasan Sitkı bey dişini gıcırdat- i Müriş sordu: bi Sebebi ziyaretinizi anlıya - yniyim?. , Sıtkı Bey hemen cevap ki, kocaman yuvarlak sap - o bir bastona dayanıyordu. İM kaman Kiraz daha iht İk, “ğını, çöktüğünü gördü. Böy iş kağ çıkacağı yerde, yatağın - İçiy tP istirahat etmesi, kendisi “ŞOK daha hayırir olurdu. Ki i bile değişmişti. Paslı ve sikiyordu. Hay nefessiz kalıyor, sözünü Yamıyor, duruyordu. Makaraya niye geldim £ biliyor Bi «O Niye geldiniz? v Sizinle görüşmek için, çün - telmeseydim, siz kalkip gel - Mü güldü Nn sefer bana yaptığını" 4 sunuz, nasıl cesaret eder Siri, Na Müfit, çok kurnazsın, Dai - Sgsiyormun ve tebessümün- Na, arını örtmiye VR Mya bunu © söylemiye mi pi Maze başka bir şey anlamı - N e Buyurun, Ne, ada sırada doğru söyler | Ne meraklısınız. Ka gndiğimiz zaman Keri - ini açtım. İ- : ve gördüğüm şey - Beşli > düşürdü. mi?.. Ne bulduğu - çalışıyor- kaç resrainizi bul - için buraya gel - 4 arada sırada değ P söylemediğinizi soru - il m iki büklüm gibi o - | - GECESİ... | Müfit gene güldü: — — Bilmiyordum. Yalnız kendi söylediklerini biliyordum. — Ne söyledi - — Anam babam yok, dedi. — Doğru. — Babası Ahmet Habip Pa - aşymiş. | — Bazı günler söylerim; X — Yalan, Size hayatından bah - setti mi? — Öyleyse bugün, doğruyu söy- lediğiniz gün olsun. Karım hak- kında ne biliyorsunuz? oOOnu siz mi öldürdünüz? Açık söyle, se - nin hakkında tahkikatta bulunul - masını istiyecek değilim. o Yalnız doğruyu bilmek istiyorum. Öldür - dün mü? — Hayır. — Öyleyse kim öldürdü? — Biraz sonra katili size göste- receğim zannediyorum. — Anlamadım. — Sabredin. Belki biraz sonra görürsünüz, o Amma dikkat edin, beiki diyorum, — Müfit, Kerime hakkında ne biliyorsun? i — Söze başka taraftan başlıya - lm. Onunla nasıl evlendiniz? — Köstencedeydim. : Onu gö. rüp beğendim. Biraz sonra evlen- dik. — Onun hakkında bir şey bil - miyor muydunuz? — Babası öleli çok olmuş. An - nesi yeni ölmüş... Başından hayli İ maceralar geçmiş. — Doğru.. Daha neler anlattı, — Hiç. Başka bir şey sormadım. Ona körkörüne âşıktım, İnsan ihtiyarladıkça kalbi o yumuşuyor. Benden daha evvel, iki defa ev - lenmiştim, © iki karımın onenin nesi olduklarını bilmiyordüm.. Ne onlar bana kim olduğumu soru - yorlardı, ne de ben onlara soru - yordum. — Siz bilmiyorsunuz, ki Kerime Hanımın beynelmilel bir şöhre- ti vardı. 83 — Nasıl olur? ş — Çekmecede bulduğunuz şey- ler size bu hususu ifşa etmedi mi? — Anlatın bökayım. O zamana kadar Müfit biraz ötede oturuyordu. İskemlesini al- dı, Hasan Sıtkı Beye sokuldu. —— Hasta bakicınızın kulağı de- likmiş, Söyliyeceğimi sizden baş - ka hiç kimse istememelidir. — Peki.. — Size bazı günler o doğruyu söylediğimi arzettim. Fakat €v - lendiğiniz zaman o günlerim de - ğildi, olamazdı da.. — Neden?. — Size onun hayatımın bir kıs - mmı anlatayım 1888 şubatında neredeydiniz? Hasan Srtkı Bey biraz düşün - dü: — Amerikadaydım.' — İyi bir hayat sürdüğünüz yü- zünüzden belli. — Filvaki doğru. o Hatırası bile keyiflendiriyor. — O zaman Avrupada mühim hâdiseler cereyan etti. Petres * burg sarayınm yemek odasmı bir bombayla berhava ettiler... Bu işi tertip eden Kerimenin bhabasıy - dı. — Müfit, ne diyorsun! Ğ (Devamı var) Yolcular hakkında i Ecnebi memleketlere gi- decekler için manifesto tün yolcular hakkmda yapılacak muamele için bazı kararlar vermiş bunu da İstanbula tebliğ etmiştir. Buna göre ecnebi limanlara uğ- rıyacak vapurlara (binen ve bu ecnebi memleketlere seyahat eden her yolcu beraberinde götüreceği eşya için manifesto tanzim ede - cektir. Aksi takdirde (250) liraya ka- dar para ceza alrnacaktır.' Asfalt — Şosa ? Beş senelik programda İstanbul yollarınm asfalt olarak yapılması vardı, Daimi encümen âzasından | Cevdet Kerim, Avni ve Yusuf Zi ya Beyler asfaltın aleyhinde bulu- narak parke düşenmesini müdafaa etmişlerdi. Her iki fikir taraftarları uzun münakaşalardan sonra karar vere- memişlerdir. Maamafih İstanbul belediyesi yolların asfalt olarak yapılma - sına karar verdiğinden (o yakında inşaata başlanacktır. Istanbul Tramvay Şirketi ve Şark Demiryolları Kumpanyası Muhterem ahaliye ilân Halkın deniz banyolarına de- vamını kolaylaştırmak maksadiy - le 14 temmuz:1933 ten itibaren; tecrübe olarak ve yeni bir karara kadar İstanbul — Florya — plâj arasında gidip gelme tenzilâtlı bir- leşik biletler satılmağa başlanaca-! ğı muhterem ahaliye ilân olunur. Bu biletler tramvayla o şehrin! her hangi bir mahallinden kesik - siz seferle Eminönü veya Sirke- ciye, Demiryolu ile Sirkeciden | Floryaya, (Küçük Çekmece) azi-| met ve Haylâyf, büyük Plâj, Çek-| mece plâjı ile Küçük plâjdan biri- ne girmek ve demiryolu ile Sirke- ciye ve © Sirkeciden ayni o araba içinde şebekenin her hangi bir ma“ | halline tramvayla avdet için mu - teberdir. 5 TARİFE' Nakliye vergisi ve köprüler rüsumü dahil olduğu balde ; 4 4 ten 10 vaşi- Büyükler şa kadar ço- i için düklar kuruş kuruş Tramvayın her han- 9875 b) gi mevkii ve De miryolu 1 nci mevki Tratavayın her han- 8075 af gi mevkii ve De- wiryolu 2 nci mev- ki a3 İTramvayin her han- 6493 i gi mevki ve Des miryolu 3,cü mevki ç Bilet yukarıda isimleri beyan olunan dört “plâjdan her hangi bi- irine girmeğe salâhiyet verdiği gi- bi bu plâjlar dahilindeki tekmil tarifeler üzerinden yüzde 20 ve Küçük Çekmecedeki İstasyon bü- fesinden yüzde 10 tenzilâta dahi salâhiyet verir. İşbu biletler Sir - keciden geçen veya -Eminönüne varan tramvay arabalarında bilet- çiler tarafından verilir. Ahali mezkür biletleri tramvay hatları müntaha noktalarının bir çoğunda plântonlardan dahi teda- rik edebilirler. (5472) hemen buradan — 30 — - İ — Şimal kutbuna ve civarı ara- zisine sit bir escr yazıyorum. O - nun için şimali Finlandiyayı de- laşıyorum.. Buradan bir kaç saat mesafede arabam uçuruma düştü, Ben arabamın ölümden kurtulan renine binerek yola çıktım. Te - sadüfen bu kasabaya geldim. Zin- german dediğiniz adam eğer dün görüştüğüm sarı benizli zat ise onunla beraber seyahat etmi- şim.. Kendini burada görünce memnun oldum ve bir vasıtai nak- liye buluncıya kadar burada kal - mağa karar verdim.. Adam sözlerimi dikkatle din- liyordu. Arkadaşlarına kaba bir Rusça ile ne dedimse tekrar etti, o vakit tekrar fiskoslar başladı.. Bu konuşmalar yarım saat kadar sür dü.. Bir viski daha getirtmiştim. Neticeyi, belli ettmemeğe çalıştı- ğım bir endişe ile bekliyordum. Sonunda Fransızca konuşan Rus kalktı. Masama tekrar gelerek e- turdu ve dedi ki: — Arkadaş... (Biz Zingerman dan memnun değiliz. Onu bu sa- bah sepetledik. Kendisi kolhozu- muza lüzumundan fazla karışıyor. Stalin yoldaş kadar kendine ehem miyet vererek bizi emir altına al- mak istiyor. © gittikten sonra sizin burada kalmanızda mana yoktur. Yemeğinizi yedikten son- ra hemen kasabadan çıkarsanız memnun kalırım, ©» Ve homurdandı: . — Böylece, misafir olduğu mem leketin kızlarına göz diken müziç gazeteciden yakayı sıyırmış olu - ruz... Bu teklif hem hoşuma gidiyor, hem de gitmiyordu.. Kasabadan uzaklaşmak en birinci emelimdi.. Fakat vasıtai nakliyem yoktu. Bundan başka bu heriflerin bir ! hüd'a ile beni kasabadan çıkardık- tan sonra öldürmeleri mümkündü. Binaenaleyh itiraza lüzum gör * düm: — Güzel söylüyorsunuz, fakat benim ne arabam var.. Ne de hay- vanım.. Koca Finlandiya çölünü bana yürüyerek mi katettireceksi- niz? — Ondan bize ne... Seni vak- tiyle buraya davet ettikse bir şey demiye hakkın vardır.. Sen ken- diliğinden kalkıp gelmişsin. İki günlük misafirlik kâfidir. Herifin hırçın ifadesinden ms- seleyi anlıyordum.. Anlaşılan gü- zel gözlü Samoyet kızına alâkası vardı.. Onunla olan on beş sani- yelik maceramı neredense görmüş yahut duymuş, kızı kandırmam - dan korkuyordu. İşin kısası kendi- mi kadere terkederek köyden çık- maktı.. Fazla ısrar etmedim. Viskimi bitirdiğim sırada gar- £on içeri geldi.. Bu sefer bana yalnız bir salmon çorbası getir - mişti.. Artık misafirlik zamanının nihayet bulduğunu bu hareket te gösteriyordu. Çorbayı içtim ve ayağa kalkarak Rusa doğru yürü- düm. Sordum: — Benim renimin nerede oldu- ğunu söyler misiniz?. p Kaba kaba güldü: e — Dün akşam hastalanarax öl 5 — VAKIT 15 Temmuz 193 3nmmmz Kapalı Hudutları Gümrük um e AŞANLAR 2) i “Memleketin kızlarına göz koyan gazeteci | 4 defolmalıdır...,, dü.. Kendisini çöplüğe attık, | Rezil adam beni kasabadan dı. şarı attığı gibi ren geyiğine de el koymuştu.. Boş yere itirazdan ne çıkardı.. Kapıya doğru yürüd i Arkamdan garsona Rusça: ; — Kasabadan çıkıncıya kadar arkasından gözçü olsunlar; sal namus kaçkımı, kızlarımıza t sataşmak hevesini besleme Öyle bir hareketini görürlerse he- men kafasını patlatsınlar, Diye bağırdı. Otelin kapısından çıktığım za man garsonun benden evvel dışarı | çıkarak iki adama bir çeyler söy» lediğini gördüm. Şimdi bir badire. | ye çatmadan şehirden çıkmak ça - resini bulmalıydı. Önüme ak i mın arkamdan geldiklerini gör - düm. Fabrikanın bulunduğu yola sapmadım dar ve bozuk bir yol dan kasabanın dışarsına götüren bozuk şoseye çıktım. Sonra adım" larımı süratleştirerek sağda, La da görülen “turp,, dan evler ara « sında yol almıya başladım. Bir. çeyrek saatte kasabanın son evle - rinin hizasıma vardım. O vakit ars kamdan gelen iki adam durdular ve uzaklaştığıma kanaat getirince soldan göri ettiler. er Saat iki buçuktu. Artık Finlan- diya çölüne çıkmış bulunuyordum. Şimdi ne yapacaktım. Yegâne ü midim Aslakı bulmaktı. Halbuki etrafa dikkatle baktığım halde uf ka kadar ne insan, ne de ı mahlük görülmüyordu. Aslakın ba | na tarif ettiği yer burası miydı? Yoksa kasabanın diğer cihetinde mi bekliyecekti. Bunu kestiremi « yecek kadar ciheti | şaşırm ni. Güneşin bulunduğu tarafı esas tı tarak hesap yürütmek istedim, Bu- na da muvaffak olamaymca Troy kaların geçtiği bıraktıkları izler- den anlaşılan bir yola girerek onu takibe başladım. Acaba bu yol ü zerinde bir köy bulmak için kadar zaman yürüyecektim? Ye sa Fenlândiya çölünde açlık susuzluktan ölmek mi nasibim o £ lacaktı. İnanır mısınız, şu d kada Kolhozdan koğulmuş oldu » | guma âdeta müteessiftim. Ah güzel Samoyet kızı.. Zavallı gaz teciye ne kastın vardı da ona “güs zel adam” dedin. Başına bu fe lâketi getirdin!... i Bir saat kadar yürüdüm. ba artık gözden kaybolmuştu. barıklı, çukurlu araziden b bir şey göze çarpmıyordu. Dört te rafta tenhalık. Arasıra da batak * lık sular, kenarlarında yetişen saz lar... İşte bu kadar. Bir sazlığın ö Dünden geçerken sazlığın kımıld dığmı farkettim. Endişeyle geri sıçradım. Sazlar açıldı ve içinden... Oh ne saadet? Aslak gözükm sin si?.. Hayretle bağırdım! . © — Alsak!.,/ N Kısaca: o! — Sizi bekliyordum... '* Dedi. ve eliyle kendisini etmemi işaret etti, Şaşıyo yoldan geleceğimi biliyordu. kat hınzır lâpondan bir söz mümkün mü?. |,“ © Devamı