a VAKIDın Tefrikası : 49 İman AŞ Ğİ sememsanmm arasam di 3 MAYIS GECESİ... | l » 4 “Misafirler odaya girdi. 4 iri ihtiyar, fakat iri yarı bir andı. Koltuğunun altında bir mâ . vardı. İsmi Safi Beydi. İİ “Öteki ipincecik, bir deri bir ke. r yi Parlak simsiyah gözleri var kaç yaşında olduğunu tahmin ri ME imkânsızdı.:lemi Daimdi . Sıdkı Bey; yastıklarına iş, koltuğunda oturuyor - Müstantikin yanında gördük - haliyle, o menhus tavrı ile, ba- G0 Hasan tid hm ki no n ÜN sözleriyle gelenleri süzüyordu. e İç, Sâfi Bey, Hasan Sıtkı Beyin OR ni sordu. Hasan (Sıtkı Bey purdandı: — Sen işine bak!.. —i afi Bey şaşaladı. Daim Bey 29 üm, i, Sonra ikisi de yüzüme zı Katar, “Bu ne biçim adam!, İtmeli, istiyorlardı. Hasan Sıtkı B. abi? Koy anladı, fakat anlamamazlık- ta, görmemezlikten geldi.. ı bw Misafirler bir şey söylemiyor - ço... n “Hasan Sıtkı Bey haykırdı: iyet , —'Ne söyliyecekseniz söyle - »ktif) de söylemiyecekseniz çıkıp gi * di. a “— Söyliyeceğimiz şey sok ii, ir efendim. Bu küçük ha Mümin biraz odadan çıkması lâzım. “— Bu hanım benim bakıcım * bu İ lir. Doktor bir dakika bile yanım: erfi ayrılmasına razı değil... (Dok- böyle şey söylemedi) Eğer o - Run yanında konuşamazsanız ko - Jtuşmaymız.. ürü “Misafirler biribirine baktılar, “— Mademki böyledir, konuşa- Alam, İsa hedi hesabıma <eğil, si hesabınıza söyledim. o Eğer sta bakıcınıza emniyetiniz var - “Hasan Sıtkı Bey gene homur - Sandı; > “— Hasta bakıcımı tahkire yel- iniz.. Eğer böyle bir sey ha- trmızdan geçerse, sizi derhal kapı M ar ederim!. . di iç, Sefi Bey gene şaşaladı, fakat 790 | şakaya bozdu.. İkisi de ayakta Er lardı. Hasan Sıtkı Bey kim ve Neve oturun! demez. Bunu söyle - | Vek te bana düşmezdi. . üzerine Safi Bey: il 10 şe D — Söyliyeceklerim uzun süre- iz) “ektir. Bunun için müsaadenizle m Mürayım. “Cevap; sert bir homuktu! , “İ “Misafirler oturdular, Safi Bey 4 ayi yere bıraktı. Çantasını ei Bir kaç kâğr çıkardı. Gözlü- a iy, i taktr. Hasan Sıtkı Beyin yü- 2 baktı, ie. > Benim kim olduğumu bili - mate m Kart vizitimde yazılıdır. —) çç Kartvizitin bana vız gelir!, ) “Safi Bey gene aldırış etmedi. ine devam etti: nur “a İS Merhum Kerime Hanımın ai dim.. Bunu biliyorsunuz el- a a Hasan Sıtkı Bey şöyle doğrul- gi « ileri) «0 Bu da ne demek?. ği > Kerime Hanımın uzun za - beri işlerine bakardım, da- Keme evvelden. * yeni duydum.. Benim vardır. Neden karım be- <E « İvükatımla İş görmemiş? a Avukatmızı tanırım. Fakat ar Yarar çok kere kocalarmın a - Zİ lü ile iş görmezler. "ay Peki Amma, bütün bundan he?. Her halde karım size W Kalmamıştır. Benden para Li de geldiniz? . AY * 4 “Safi Bey yan gözle Hasan Sıt kı Beye baktı: ; “. Kerime Hanımın vasiyetna- mesini getirdim . “Hasan Sıtkı Bey şiddetle doğ - ruldu.. “.. Vasiyetnamenin bir suretini getirdim.. Kerime (o Hanım bütün servetini Şadiye Vildan Hanıma bırakıyor. “— Bu Şadiye Vildan da kim- İ dir?. “— Kerime Hanımın çocukluk arkadaşıymış. Merhuma çok bü - yük iyilikleri, yararlıkları varmış » Bunun için kendisini yegâne varisi yapmış. . z “— Olur şey değil!, Ömrümde böyle bir şey ne duydum, ne de i- şittim, Şu küğıdi göster bakayım . “Hasan Sıtkı Bey hiddetli hid - detli kâğidı okudu. Karısı, hiç ta- nımadığı birine, ne diye servetini birakıyordu?. “— Hayret!.. Vasiyetnamesini, benimle evlendikten bir hafta son- ra yapmış. “- Evet. Benim yazıhanemde yazıldı.. “— Bu kâğıdın hiç bir kıymeti yoktur. “— Doğru, bunun kıymeti yok. Fakat aslınm kıymeti vardır. “— Onun da yoktur.. Evlendi- ğim zaman meteliği yoktu. Miras diye ne birakıyor?. “— Siz kendisine yüz bin lira vermişsiniz... | ©“ Amma şartı muallâktı.. “— Biliyorum, Karınızı hiç bir ihaneti meydana çıkmadığı, size sadık kaldığı takdirde,'yüz bin li- râsr olacaktr.. Var demektir, çün - kü Kerime Harirm sadık bir zev - ceydi, . “— Sersem!,. Öldüğü gece bir erkekle kaçıyordu. (Devamı var) sa ve 00003001 BA BAN 88 BA BANANA SE Hür AMME Halkevinde Halkev reisliğinden: Evimizin dersaneler ve kurslar komitesi tarafından tertip edilen İstanbulun tarihi, bedii eserleriyle ilim ve sanat müesseselerini tet - kik faaliyeti 6 - 7. 933 perşembe günü başlıyacaktır. Arzu eden İstanbul ve Anadolu muallimleri saat on beşte Halke - yinden hareket edecek olan kafi - leye iştirak edebilirler, İlk günün programında Ayasofya, Sultan - ahmet, macileriyle Sultanahmet meydanındaki abidelerin | tetkiki ve Yerebatan, Binbirdirek sa - raçlariyle 44 üncü ilk mektebin zi- yareti vardır. İkinci tetkik günü programı bu ilk tetkikten sonm kararlaştırılıp ilân edilecektir. ekimi Üsküdar Belediye şubesi müdürlüğünden : İçinde elektrik şirketinin ha - vai hat direkleri bulunması dola- | yısile bir kısmının istimlâkine vi- lâyet heyetince menafii umumiye kararı verilmiş olan Üsküdarda Umraniye mahallesinin Halit pey sokağında Tahlavi namiyle maruf Halit B. çiftliğinden elektrik şir- ketince alınacak olan kısmın dönü- müne (85) lira kıymet takdir 0- lunmuştur.. O İstimlâk haritaları çiftlik ile Üsküdar belediye şubesi binasının methaline asılmıştır. Bun lar sekiz gün durduktan sonra kaldırılacaktır. Sahiplerinin bir itirazı bulunduğu takdirde bu müddet içinde İstanbul belediyesi- ne müracaatların ilân olunur. BİA. le EY 5 — VAKIT 5 Temmuz 1933 Kapalı Hudutlarız, AŞANLAR Di . . . Dilimiz Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 74 üncü liste a 4 üncü mektep: | Mefahir: Öğünmek — Mefhom: Anlaşdan İ söz — Meheür: Mehtap: Aydınlık — Mektep: Okumak evi — Mektup: Gönderilen yarı — Meltuf: Düşünülen — Melis? Düşünülen — Bleltut: Bürülmüş — Menfur: Ürköp kaçmak — Menetinek: Dur- | Sarmak — Menşe Başladığı yer. 9 uncu mektep: Mefahir: Öğünme — Methim; Anlayış — Meftun: Tutulma; — Mehcür: Atilmeş, yu dundan, koğulumaş — Mehtap: Ay mğı — Melek: Güeel yüz — Melfuf: o Sarilmış — Dielhuz: Hatıra gelen — Menfank: Kuzangç— Mehfur: İğrenitmiş — Menetmek: Yasak — Menşe; güler, 48 inci mektep: Mefahir; Öğünme — Mefhum: Anlaşıl miş — Meftan: Vuruyun, şaşakalmış — Meb- cür: Unutulmuş, uzaklaşmış — Mehtap: Ay aydınlığı — Mektep: Fülgi yeri — Mektup: Bitik — Bicitufz Sarılmış, odevşirilmiş — Meihuz: Düşünülen — Menfaat; Ası — Men fur: Bevilmiyen, iğrenç — Men: Sayma, cay- derma — Menşe: çılay, Z inci mektep: Mefahir: Öğünülecek — işler — Mefbüm: Anlaşılan — Meftm: Tutalmeş, vurulmuş, burukulmmış — Mehene; Yüz üstü bırakılmış. bir kıyıya — Mebtapı Ay ğı — Melfaf Dürülü — Menfaat: çıkar, yarar — Manfurı İğrenç — Meni Yüsak — Menşöt Kaynak, sürüm yeri. 1 inci mektep: Mefahir: Öğünecek nesneler — Mefhuna: Sör özü — Meftun: Tutkun, pek seven — Mehcur: Hirakılmış, bir baçağa | otılmış — Mehtap: Ay şığı — Mektep; Oluuma yurdu — Melfuz: Söylenen — Melhuz: Us uğrağı — Menfaatı Beviimiyen, iğrenç, fen — Me- Betmek: Yasak etmek — Menşe: çılm yer 49 uncu mektep: Mefhüm: Belli söz — Meftun: çok beğen- me — Mehenr: Unatulmuş, bırakılmış — Mehtap: Ay aydınlığı — Mektupi Yazılmış şey — Mektep: Okuma evi — Melfuf: Ek - Jenmiş — Melhuz: Düşünülen — Menfaat: Kendini düşünme — Menfur: İğrenç — Me etmek: Önüne göğmek — Menşe: Yetişti - zen yer, 5 inci mektep: Mefahir: Öğünme — Mefham: Anlaşılmış — Meftan; Vurgun, saşa kalmış — Meheur! Uraklaşmış, bırakılmış — Mehtap: Ay ay - dınlığı — Mektep! Öğretilen, | yetiştirilen yer, öğrenme ocağı — Mektup: Bitik — Met huz: Bitiştiriimiş, bitişik — Melhaze Gelebi- İ len, olabilen — Menfaat; Yararlık — Men- ) far: İğrenç — Mesetme: Yanak etme, cay - | darma savma, bırakmama, — Menşe: Kay - İnak — 4 üncü mektep: Maarif; Bilgi — Mabet; Tapınacak yer— Macun: Katylaştırılm; iesnç — Maden! Tas, | toprak — Murifet Beceriksisik — Maruf: Tanılmaş, bilinen, Ün almu — Masiahat: Bir Zaten bu tavsiyeye lüzum yok- tu.. Olanca kuvvetimi sarfediyor dum. O anda âdeta hayal içinde yük bir korku ve heyecan vücu - dümü kaplamıştı ki etrafımda ola- nı tamamiyle ihata edemiyordum. Bilmem ne kadar konuştuk. Artık sahile yanaşıyorduk. Karşıda- şi- mal çölünün buz kırları arasma u- zanmış on kişi kadar gördüm. Yaklaşırken yüzlerini hayal meyal farkettim. İlk teşhis ettiğim üçü tanıma - dığım simalardan belki de beyaz i Rus zabitleri idi Dördüncüyü gö - rünce o anda tanıdım. Bu beni vak- tile file benzetmek zarafetinde bu- İlanmuş olan Persival Komander idi. Persival bizi görür görmez be- linden tabancasını çekmişti. Ta- bancasmı yerine koydu ve doğru- larak Dünün elini sıktı, Sonra bana dönerek: — Ne hoş tesadüf aziz gazete- ci efendi dedi.. Şu adamda öyle yaman bir hal vardı ki görüp de meftun olmamak mümkün değildi. Dün, Persivalin elini sıktı. Sonra ikisi de otlarm arasma uzandılar. Ben de ayak uclarında yatım. Ye- re o kadar serilmiştim ki beni ze- minden tefrik etmenin mümkün ©- lamıyacağı kanaatindeyim. Dün Persivale diyordu ki: — Şimalde tarassüt yoktur. Hiç bir şeyden şüphe edilmiyor.. Yal nız Fransız arkadaş Vaytolati de bir mavi elbiseli var. Acaba bu nereden geldi? Persivalin barit se- şeydir. Her halde bir defa yola girilmiş. Bundan sonra bundan dönmeğe imkânımız yoktur. Kısmetimizde ne varsa onu gö- rürüz.. Persivaile Dün konuşmağa de - vam ediyorlardı. Sivri sinekler kulağımızda şiddetle vızlıyorlardı. Neticeyi bekliyordum ve düşünü- yordum. Bu on kişi Rus toprağı dahilinde tek başına ne iş görebi- lir?.. Endişem gitikçe ziyadeleşi- yordu. Artık bende cesaretten & ser yoktu.. Denizde fışıltı nazarı dikkatimi celbetti. Az sonra iki kayık sahili yalıyarak yanaştılar. içlerinden çıkan lâponlar kayık - lardaki eşyayı acele acele sahile istif ediyorlardı. Persival klak - muş, tertibat alıyor, arızalı bir nok- tada görülen bir oyuğu tanzim &- diyordu. Bir az sonra bu iş bitti. Gemi geldiği gibi süzülerek sahil- den uzaklaştı. Dün ayaşa kalktı ve ded ki: ernesto mamanssenepamansanoomermanasaunan Menetmek: Önüne geçmek, engel — Menşe; Kaynak, çikar. 36 ıncı mektep: Mefahir: Kendisile öğünülerek şeyler — Mefhum: Anlaşılan — Meftun: Şaşa kalmış— ayrı düşmüş — Mehtap; Ay aydlığı — Dlektep: Bilgi yurda — Mektup: Yazılmış ya 21 — Melek: Gök eli — Mefaf: Sarılmış, bağlı — Menfaat: Yarar — Menfur: Kendi sinden ürkülmüş, iğrenilmiş — Menetmeki Bırakmak, caydırmak — Menşe: çıktığı yer. 4 üncü mektep: Mefahir; Öğünmek — Merhum: Anlaşılan söz — Mehtap: Aydmlık — Mektep: Oku- rank evi — Meltufr Bürülmüş — Melhuz: işi Iyi yapmak, Çalışmak, düzgünlük — Me sumiyet: Temizlik, Süçmzluk — Matineat; Basilanlar, basılmışlar — Marbata: Kurultaj dileği — Marbati Saklanmış — Mazeret Saç, gedik — Mazenin: Öz, temel — Mar nun: Sudlu, — Marhariyot: Kazanmak, ele geçirmek. 46 mcı mektep: Merak: Üzüstü — Merasim: Gösteriş — Merci: Baş vuracak yer — Merdut: Geriye gevrilmiş — Merhaba Buyurun — Merkez: / Orta — Mersiye: Acınma — Mertebe: Diz! — Murabaha! o Düzenbazlık — Mürnesat: Baş vurmak — Murahhas; Seçilmiş — Ma - rat: Dilek, 46 ıcı mektep: | Metahir: Öğünenler — Merhum: Öz anlar tiş — Meftnn: Bağlanmış, seviniş — Meh- cür: Sürülmüş, kaldırımış — Mehtap: Ay iğf- Ka ny aydınlığı — Mektep: Yusacak oku ancak yer — Mektapı Yaziimış yaprak — Melek: Gökte yaşıyan varlığı ( sayılan — Meltuf: Bağlı, yapışık — Melfür: Kesan di) Şünülen, tasarlanan — Menfaat: © Genişlik veren, yallendıran — Menfur: Bıkalmış, usa- nilmız — Men: Yanak — Menşei Kaynak çık tığı yer. 3 3üncü mektep: Mefahir: Öğünmeler — Mefhum: Anlaşılan: rulmuş, tatkun — Mehcur: Ayri mış — Mehtap Ay aydınlığı — Mektep: O- kuma yazma yeri, bilgi — Mektup: Yazd - mış — Melek: Pek sevil — Melfuf: Sari. | Düşünülen — Menfur: Ürküp kaçmak — mış, devşirilmiş — Melhuz: Olabilir, umulur | Menetmek: Durdurmak — Mim. Başladığı — Menfaat; Kazanç — dlentur: Tilksinilen— | yer. İ ak BİA kl gi iii 3 yaşıyan bir adamdım.. Öyle by - | si hakikaten endişe edilecek bir! Sizi takip etmiş olan adamı bularak As- lak'a gösteriniz,sonra seyirci kalınız Aslak ' ona ne veçhile muamele yapacağını bilir z eği — Gazeteci efendi, mağlbadersail ayrılmamız lâzım gelecek. Bun- | dan sonra mücadeleye başlıyoruz. Sizi bin müşkülâta maruz bırak - mak istemem. | — Doğrusunu söylemek lâzım gelirse oObu teklife itiraz as - la hatırıma gelmedi. Oh şu tehlikeli mıntakadan, şu cehen- a İ nemi memleketin kapısından kur- a tulmak.. İşte yegâne düşüncem bu idi.. v Dün beni sahile kadar götürdü. Yolda diyordu ki: — Ben sizi Aslaka teslim ede | ceğim.. Kendisi gayet mahir bir adamdır. Sizi kolaylıkla tehlikeli mıntakadan dışarı çıkarır. ağ — Dün, ne vakit sizinletekrar | görüşebileceğiz?. ti — Bilinmez ki.. Belki on | beş gün işim vardır. Belki de fazla sürer... Belki de... Orasını bira” kalım.. Her halde iyi bir şey te menni edelim.. Yalnız size bir ri» cam var... Bilmem mümkün oli e mu?. Dörmeden evvel şu sizi tar kip etmiş olar adamı, yüzü bağlı herifi araştırırsmız.. Aslak size arkadaşirk edezektir. Onu buldu: ğunuz takdirde kendisini Aslaka gösteriniz.. Oudan sonra kalırtımız. O yepacağını bilir. — Peki Sür... Başka bir haber götürmeni: istiyorsanız söyleyini. Size bir hizmette bulunmağı pek yok ısterim.. — Bir işim yok.. Mistres Pat. riçya Klanfergüsü gördüğünüz 7 man kendisine söylersiniz ki... N ise ona da lüzum yok.. Omuzların: lâkayt bir adam tavrile silkti. Elimi sıktı. Aslal a anlamadığım bir lisanla bir takım emirler verdi. İki dakika som kayık bu cehennemi sahilden - zaklaşıyot, ben de rahat bir zl alarak çorak sahili seyrediyor iğ > 4 1 GE. ik | Vaytolahtide zahmetsiz olark ini dışarı çıkardı. Kendisi Va i lahtiden benimle beraber Ara ya atladı. Gemide bir çok me: larla balıkçı aileleri vardı. Kaptanın elini samimiyetle sı tım.. Karşılıklı oturarak ve ki dehlerimizi (o tokuşturarak “maljame,, diye cevap vermesi na o kadar tatlı ve hoş görünü du ki... y Kerkenese vardığımız Aslak ayağa kalktı. Ve o yüz elli kilometre mesafedeki noktada randevu verdi. Ben « şehire çıkarak kutupta yapi bu seyahat için icap eden hazı lıkları tedarik ile meşgul oldum. Bu o kadar kolay bir iş değil di. Dün de gördüğüm gibi fok derisi caket ve p ayal ları almak lâzım geliyordu. (Devamı © Terkos saatleri e Terkos saatlerinin bozuld nu nazatı dikkate alan Avrupaya yeniden 6000 saat marlamıştır. Saatler bir aya ka dar gelecektir. ği Yeni saatler daha sağlam mükemmel olduğu gibi hiley: elverişli değildir. Bunlar yı rine takıltıktan sonra iki saatler ısmarlanacaktır. iğ GE