vE “cek kadın, kız bulamıyor zannet- —3-— VAKITI2 Haziran 1933 a HİKÂYE PARA ve A 5 K Borç verme günü | Semiha dedi ki: — Sahiden çok mu zengin?. Makbule: — Çok zengin de söz mü? Dün- ya kadar parası var, diye muka - bele etti.. Bunu söylerken ellerini kaldırı» yor, kollarını uzatıyor, bu he - sapsız serveti yakalamak isler gi- bi avuçlarını kapatıyordu. Semiha, bir masada tek başına oturan adamdan gözlerini ayırma” dan tekrar etti: — Çok zengin ha!... Onlardan bir az ötede, yarı ka- ranlık bir köşede oturmuştu.. Yü- zü kapıya dönüktü. Gözleri kapı- da idi. Geniş omuzları, kışa kısıl - mış sarlı kırmızı ensesi görünüyor- du. Genç kız, ne diye sinemadan çıktıklan soüra, işsiz güçsüz zrka- daşının peşine takılıp buraya gel mişti?. Konuşacak lâf ta bulamı- yorlardı, Makbule, evine, kocası- na gideceği vakti bekliyor, Semi- ha da arnesinden, geç kaldığı için işiteceği azarı düşünüyordu.. Makbule dedi ki: — Kocama buraya geldiğimi söylemiyeceğim, içtiğim çayım pa- rasını çok görür.. Hakkı da var ya, adamcağız ancak geçim para- sı kazanıyor... Semiha sordu: — Evlimi?. , — Kocam mı?... Alay mı edi yorsun Semiha?. Genç kız omuz silkti... Onun aklı, fikri o zengin adamda idi. — Sen alay elme, zengini s0 - uyorurr... — Evli değil... Ama evlene » me... Etrafında dönenler dolu... Anlarsın ya!.. Anlıyor ve başını sallıyarak:| “Anlarım... Anlıyorum..,, demek! istiyor ve arkadaşlarını, anasmı,| kızdıran bir dalgınlıkla, söylenen-| leri iğitmemiş gibi duruyordu... | Avmr kaçıran avci gibi, hiddetini yehmeğe, belli etmemeğe çalışı - yordu.. Onun tam sevda çağıydı.. Fakat aklı fikri servetteydi. Koyu lâcivert hareli mavi gözlerini ar - kadaşına çevirdi: — Bütün bunları nereden bili- yorsun?. Onu tanıyor musun?. Makbule de bu suali bekliyor « du.. Kendine ehemmiyet veriyor- du.. Birgün kocası eve gelmiş ve pairona davet edildiklerini haber vermişti: — Ama ne mükellef bir ziyafet- ti, tasavvur edemezsin, Kadmlar pür tuvaletti, Erkekler smokin giy» ! mişlerdi... Ben, lavanta çiçeği ren” ! gindeki tül elbisemi giymiştim. Nakleden: Mediha Münür yordu: “ Ah, o ziyafette onun ya- nına ben düşmeliydim.,, — Acaba burada neye yalnız oturuyor?. — Belki bir kadın bekliyordur. Acaba beklediği kadın kimdi?. Onda bu servet varken, istediği kadını bekliyebilirdi... Hattâ is- | teseydi, Semiha ile Makbuleyi bi- le masasına getirte bilirdi. Bunlar ! İ nazırı, salı günü avam kamarasın- dan biri onun yüzünü bile görme- mişti, Öteki de unutmuştu. Fakat bu zengin adam şu anda o kadar yakınlarındaydı ki, onu ele geçir» mek istememelerine imkân yok- tu.. Bir anda, parmaklarındaki roza yüzüklere muhakkar bir göz attılar ve üzerlerindeki elbiselerle mantoları çok fakir buldular. Bi- İri genç kocasını, öteki namuslu a- İ ilesini unutuvermişti. Onlar için saadet, şu kırmızı enseli erkekti.. Artık hissiyatlarını, düşüncelerini birbirlerine anlatmıyorlardı. Bir- birleri hakkında kötü şeyler dü - şünüyorlardı. “Şu Makbule çok bayaği kadın... Zarafet denen şey de semtine uğramamış..,, “Şu Se- miha on sene sonra topu atacak.. Maamafih beş seneye kalmaz por- sur..., Semiha bir az hızlıca öksürdü ve yere çay kaşığını düşürdü, A- dam başını çevirdi, iki kadına bir göz attı, sonra gene arkasını dön- dü... Makbule bozuldu: — Olur şey değil. Beni tanıma- dı galiba, selâm bile vermedi. Artık şüpheleri kalmadı... Bir kadm bekliyordu. Ancak âşıklar bu kadar dalgın olurlar.. — Evet ama, kimi bekliyor? Karihalarında bir roman mey - i dana getirdiler. Dünya güzeli, fevkalâde şık, za- rif, yüksek tabakaya mensup bir kadın bekliyordu. Semiha dedi ki: Ben görmeden şuradan şuraya gitmem.. Makbule: — Ben de, dedi.. Pudralarını, dudak boyalarmı çıkardılar.. o Boyandılar.. Artık düşman olmaktan çıkmışlardı. Seyirci oluyorlardı.. Yarm anla tacaklardı: “Hani, o zengin adam yok mu...., yüksek tabakaya mensuptu.. Şöylece giyinmişti. Yüzü buru - I şuktu. Adeta ihtiyarlamış bir genç ! kızdı... Zengin adam: — Artık ümidi kesiyordum, de- — O zengin adam?... O mu?. O zengin adam mı?.. Sofrada makbulenin yanında o - turmuş ve gözlerini ondan hemen hemen ayırmamıştı..” öyle bir bakmıştı ki... — Eğer isteseydim... Zengin ol- maşsma rağmen hiç te çirkin değil, Bu sözler Semihayi sinirlendir - di.. Makbule evliydi.. Kocasile evinde oturması gerekti... Hem Semillanın yanmda o çok sönük kalırdı. O ziyafette Semiha bu - lunmalışydı.. İçin için böbürleni - di... Hayır, ne Semiha ne de Makbu: | kürkün, paran senin olsun.. Semiha bu kadına gıpta etti..| len kadın ne şıktı, ne zarifti, ne de İİİ geliyor Vaşington, 11 (A.A.) — M. Fi- lipsle İtalya sefirinin görüşmele - rinden anlaşıldığına göre 15 Ha » ziran taksitinde İngiltere ilel- talya tarafından kısmen bir öde - me yapılacağı zannolunuyor. Bununla beraber daha kat'i bir karar alınmamış olduğu da söyle- niyor . Londra, 11 (A.A.) — Maliye da 15 Haziran harp borçları tak - siti hakkında beyanatta bulu - nacaktır. Maliye nazırı hüküme - tin vaziyetini açık olarak bildire- cektir. Vaşington, 11 (A.A.) — İngil - tere sefiri dün akşam (Beyaz Ev) e giderek harp borçları için şifahi bir tebliğte bulundu. Hükümet dairesi bu ziyareti “kat'i olmıyan bir görüşme,, ola - rak tavsif etmiştir. Fakat ne gö - rüşüldüğü hakkında bir tebliğ neşretmemistir. —— Rusyanın İran elçisi Moskova, 11 (A.A.) — Tas a- Jansı bildiriyor: Rusyanm Tahran büyük elçisi M, Pastouhov Tahrana mütevec - cihen hareket etmiş ve istasyonda İran ve Türkiye büyük elçileri ile Efganistan maslahatgüzarı, Türk, İran ve Afgan sefaretleri ve hari- ciye komiserliği erkânı ve sair ze- vat tarafından ugurlanmıştır. Dört devlet in mağ sonra Fransanın siyaseti Paris, 11 (A.A.) — Hil; ajan- sı bildiriyor: Tan gazetesi “dört devlet misa- kı,, başlığı altında çıkan baş ya - zısında meb'usan meclisinin dün verdiği kararın ve bu kararı al - gibi olan bir itilâfın da — İtalya ile anlaşma yaya yaklaşma h ciddi imkânları elinde w ma şartiyle —kendi a ( görünüşünün galebe € madan önce yaptığı müzakere “(mine muvaffak sim nin çok büyük bir ehemmiyeti ol - duğunu kaydettikten sonra diyor | ki: “Bu müzakerenin Fransız siya» setiseti üzerine hiç değilse biraz r- şık salmak gibi bir yararlığı ol « muştur, Fransız siyasetinin bir te- Yiye sürüp gitmesi her türlü anlaş ma ve barışıklık siyasetinin değer- li bir unsuru mahiyetindedir, Lokarno muahedesine ve mev- cut bütün başka misaklara bir dörl ler misakı katmanın çok gerek o - lup olmadığı meselesi üzerinde konuşmak mümkündür, bununla beraber beynelmilel her türlü me- sai iştirakine karışmağa azmet - miş olan Fransa bu yolda bir teşeb büsle karşılaşınca müzakereye gir- mekten asla imtina edemezdi. Fransanın © bu ehemmiyetli ve nazik müzakereyi muvaffakıyetle idare eltiğini tam bir bitaraflkla tasdik etmek icap eder. Çünkü Fransa, Avrupadaki nü- fuz ve umumun haklariyle birle - şen kendi hakları aleyhine çevril- miş zannını ilk günlerde uyandırır Hatıralar « Vesikalar Harp kabinelerinin isticvabı Bu eser, mütarekeden sonra, umumi harp mes'ullerinin di- yanı âlideki isticvaplarını, resmi vesikaları ihtiva etmektedir. Harp kabinelerinin isticvabında Bütün harp senelerinin ve mütareke yıllarının en canlı saf- halarını, bu eserde bulacak, İezzetle, merakla okuyacaksınız. 600 sayfalık kitap bir lira Dağıtma yeri VAKIT matbaası Gazetemizin ilân şubesi: is müracaat Ankara Caddesi Kahraman Zade Hanında © dlâncılık Türk Limitet Şirketidir. Her türlü ilân işleri için mezkür idarehaneye edilmelidir. Telefon numaraları: 20094 - 20095 isimin İz ek EŞ EEE ERER EE EE svesörsesenusaunesssö0nenanausan, ğın nerede?. Bıktın mı?. başkasını alayım... Kadın dedi ki: — Beni rahat bırak, Sana elmasın, Ca - le, bu derece heyecanlı bir ses! nımı sıkıyorsun. Sana dedim ya: Bazan ona | duymamışlardı. Hiç bir erkek on- | Başkasını seviyorum. İlara, bu derece seven gözlerle bak| £ Esniyor, dışarıya bakıyordu. A- mamışlı.. Semiha: — Buna şaştım, dedi.. İkisi de şaşmışlardı. i Adam konuşuyordu: I — Neden tilki kürkünü alma - dım?. Bugün hava serindi. Yoksa | Bu birbiriy! Vizon mu istiyorsun?. Gerdanlı -| ların yanından kaçmak istiyorlar» yi ad dam yalvarıyordu, ona neler neler vadediyordu. Kadın kalkmak istedi: — Altıda evde bulunmalıyım, kocam bekler.. Semiha ile makbule sıkıldılar... le anlaşamıyan insan - 21000000 E NE dı. Artık servette gözleri yoktu... Yalnız bir erkeğin gözlerinde aş- kım alevini görmeği arzulıyorlardı. Kalktılar, Kadınlar erkeğin ya- nından geçerlerken Makbule. san- ki biraz intikam almak istiyormuş gibi hızlı sesle: — Gidelim, dedi, benimki bek- ler.. Malümya, o yanımda olmaz- sa yaşıyamam!. Ze'igin adam, muztarip, muaz- zep yüzünü ona çevirdi. Semiha çıkarken bir kahkaha attı: — Zavallı adam!. 4 simal kısmındaki, i İ| meb'uslardan Gruber Dörtler misakı proj hiç bir tehlike ihtimalini il mıyan bir vesika teşkil şüncesine kapılmamakl# — “beynelmilel her iti kım tehlike ihtimalleri bunları kuvvetli surette siyaset vasıtasiyle tahdit mes'ul hükümetlere dü$€” i tir.,, Bu projenin bir dere€ taze bir hava vücude Fransız — İtalyan müf bahsinde daha dün gö”. görmemekte olduğu bir zaraları ortaya çıkardığ! kak sayılabilir. Almanyada Yahi” Strasburg, 11 (A.A) hamhanede dini merasif | ken, Strasburglu bir şasın Hitler,, diye bağ”! Yahudiler ressamı bf lar ve sonra polise vı Yugoslavy Zirai meseleler b mecliste mü g Belgrat, 11 (A.A.) <” | meclisinin dün öğledeB tığı toplantıda — ziraat Tomaşiç mecliste tetkik te olan zirai islâhat ki sını geri aldığını bildi! nun yerine mesele ha” yeni lâyiha vo Bunlardan biri Yi o” i tarafındaki mmtakalar8 tur. vu ayi bir. Meclisin gene rına ait olmak üzere takriri vermiştir » Bu takrirde bu reşte toplanan t konferası hakkında izah , te ve Londraya giden “ İ mürahbas heyetinin '” mali meseleler karşısınd” i vaziyete dair meclise ' ği verilmesi arzusu o 8” i dir. Londraya mi Londra, 11 (AA la başvekili M. Dollfusı sat konferansına iştirek zere Londraya geldi: gi wi Londra, 11 (AA) dün tayyareyle Mİ Londra, 1İ (AA Başvekili M. Ki Tayy: le nl UL (AA a ZZ bah, 7,15 te (İnsili tayyareci Mat Yav çuri hududund Kaf mil kadar m yi üzerinden uç Zi