eğ © . veden ibaretir. İlmi teşrih okunur, di dimi id —ö — VAKIT 10 Haziran 1933 — demini 217 sene önce bir Türk sefiri eee sener sü AAN AMARE EEENEE ME ANA RAAA AMA SEBA SAMAN 98 Mehmet Efendinin Paris Seya hatnamesi — 8 — Biribirinden geçme hendese üze. ! re yapılmış hesapsız odaalr var. i Velhasılı bir saray ki emsali yok..! Zaten gerek sarayın, gerek bah - çenin Avrupada emsali bulunma- dığı söylenmektedir. Doğrusu da onların bu iddialarını tasdik et - mek gerektir. Sarayın karşısında iki ahır yap mışlar. Birine büyük ahır, ötekine küçük ahir diyorlar. Her biri ba- ğile, bahçesiyle bir çok odaları ile koca birer saraydır. o Atlarm bağlanacak yerleri de daha öm - rümüzde görmediğimiz bir şekil - de inşa etmişler. e Hepsi kârgir, kubbeler ve kemerlerle yapılmış acayip binalar. Kendilerine de - dim ki: — Bir ahır için bu kadar tekel- lüfe ne lüzum vardı!... Dedim.. Bana şu cevabı verdi - ler: — Bu işte hususi bir maksat var dır. “Fransız padişahının ahırları çarın sarayından mükelleftir.,, de- sinler diye böyle yapılmıştır. Bu bahçelere gelen sulara da o kadar dikkat edilmiş ki yazıla - maz. Hepsinin yollarmı seyrettik. Bir büyük mabzen yapmışlar. Bü- tün sular orada toplanıyor, sonra oradan her tarafa yayılıyor. Bu mahzene yüz ayaktan faz -| la merdivenle çıkılıyor. Üstünde bakırdan koca bir havuz vardır .. İçine bir adamın sığacağı künkler - le bu bakır havuzdan sular han -! gi tarafa istenirse o tarafa gönde- rilir. Görülmedikçe tarif olunamaz vesselâm. Döhrin acayibatından - dır. Burada beş gün kaldık, sonra gene Parise döndük, Şehir içinde de o kadar acayip ve geraip var ki hangisini sayalım, şaşırdık. Bir çoğunu gezdik, gördük. Şe- bir içinde bir bahçe (o gördük ki kralın imiş. Bu bahçe bir kaç dai- bütün kurdu kuşu teşrih edip mah- sus odalara ve yerlere koyarlar .. Hayvanlardan meselâ filin etini , yağmı almışlar, mafsallarını de - i selâ çiçekler işlemişler, dikmişler. Hintten, Çinden hele yeni dünyadan o kadar çiçek, ne- batat getirmişler ki hatsiz, hesap- sızdır. Garip ve acayip çiçekler, neba- tat gördük. Görmiyenlere (gene tarif ve tasvirle anlatamayız. Pa- ris şehrinin havası soğuktur. Hal- buki yeni dünyanın havası sıcak- mış. Orada getirdikleri çiçekler, burada yaşamak için koca cam ve çerçevelerle kapalı odalar yap" | zakere mevzuu mışlar, etrafı sıkıca kapamışlar, | mesele memurlara ait bir iştir. ve burada ocaklar yapmışlar, ye- | ni dünya havasına uyacak dere -! cede burası ısıtıp çiçekleri bes - | lerlermiş. Sıcaklığı mutedil olsun diye daima dikkat ederlermiş, Bunlardan başka ne saarylar, kiliseler, kütüphaneler seyr ve ta- maşa olunmuştur. Nice acayip ve tuhaf eşya... Bir de kilim yapmıya mahsus fabrikaları vardı. Burada kıral tarafından nazır olan kimse - nin izni ye malümatı olmadıkça kimseye kilim satmıyorlar. Dokut mak istiyen de nazırdan mezuni - yet almadıkça ve harcını verme - dikçe dokutamazdı. Burası da seyredilmeje değer dediler. Oraya da gittik. Elçi ge- lecek diye ne kadar dokunmuş ha- zır ve mevcut kilimler (o varsa bu kârhane (1) nin duvarlarına as - mışlar, Pek büyük bir kârhane olduğu için duvarlarda oyüzden fazla kilim asılmıştı. Seyrettiğimiz za - zaan baş parmağımızı ısırdık. Me- bakınca insan güya mücessem bir bahçe İ- çinde duruyor sanır. İnsan surat- larınm gözleri, kirpikleri, saçları , sakalları öyle gösterilmiş ki kâğı- dın üstüne bile böyle (kolaylıkla reşmedilemez.. Tasvirlerin kimi neşeli göste- rilmek için güler yüzlü, kimisi de hüzün halini tasvir için mahzun, kimi korku içinde gibi ağlar gö - rünüyordu. Önce bunları bize tarif etmişler di. Fakat bu derece akla durgun - mirlerle bağlayıp güya ayak üs - tünde durur gibi bir odaya koy - muşlar. Her uzvu gergi gibi tamaşa olu- nur. Bütün diğer kuşlar, hayvan - lar, bir çok kadın ve erkek vücut- larını bu minval üzere teşhir eder- ler, Her uzuv seyrolunurken talebe- ye ders vaktinde gösterirler. Hattâ damarların, sinirlerin rengini bi - le belli etmişler. Bu gibi işlerdeki marifetlerine, doğrusu hayret olu- nur... Bir dairesi de tıphanedir, Onun da mahsus müderrisi vardır. OO bahçeyi ona teslim etmişler. o Te- davihaneye vardık. Bir çok odala- vr, sıraları, şişelerle cins cins ilâç- ları vardır. Bir veçhile ki dünyada mevcut olan hiç bir ilâç hariç kalmamak üzere hepsi toplanmış. Nice deniz ve kara acayiplerinden ağaçlar, taşlar,, tuzlalar, madenler bir ara- ya getirilmiş, odalara yerleştiril - miştir . Gelelim bahçeye, tıp kitapların- da ne kadar yazılı nebatat varsa , bunları toplamakta öyle dikkat göstermişler ki. Acem ve Özbey diyarmdaki nebatatı bile getirip luk verecek mertebe olduğunu ta- savur etmemiştik .. Tezgâhlarını ogezdik, yüzden fazla, beş altı yüz amelelik tez - gâhlardı. Bazıları sırma ile bazıları ipekle dokurdu . (Devamı var) (1) Bu kelime eskiden ticaret - hane ve fabrika mânasma gelirdi. Amerikanın yeni elçisi Hadımlar Romanyada meğer birdeböylemezhep salgını varmış! LONDRA, 9 (A, A.) — Cihan iktisat konferansında Amerika bir leşik hükümetlerini temsil edecek ! murahhas heyeti teşkil eden 50 a- zanın ve heyete refakat eden me - murlarm başında olarak Plimuta gelen Amerikan hariciye (nazım M. Hull, yaptığı beyanat sırasın - da kuvvetli bir eda ile şu sözleri söylemiştir: “Harp borçları konferansta mü olmıyacaktır. Bu M. Hull, beyanatına şu sözleri de karıştırmıştır: Konferansta silâhları azaltma işi de konusulmıyacaktır. Çünkü bu mesele de M. Norman Davise ve Vaşingtondaki memurlara ta - allük eder. M. Hull, iktisat konferansında Amerikanın takip edeceği siyaset hakkında bir şey söylemekten sa - kınmışlır. Bununla beraber bütün dünyayı alâkadar eden ticaret me selelerinin halli hakkında sorulan bir suale M. Hull şu cevabı vermiş tir: “Beynelmilel bir iktısadi hare- ket ve teşebbüste bulunmayı der - piş etmemiz lâzım olduğu şüphe - sizdir.,, M. Hull milletler (arasındaki ticaret yolu üzerinde dikilen en - gellerin azaltılmasma taraftar ol - İ duğunu da söylemiştir. M. Hull, beyanatını şu sözlerle | bitirmiştir: “Amerikanm her yerinde nik - binlik zihniyeti galebe almakta - dır. Bu zihniyet diğer milletlerin mümessillerile yapılan ilk konuş - malar neticesinde daha keskin bir hale gelmiştir. Bükreş, 7 (Hususi) — Roman - ya zabıtası son günlerde memleke- ti istilâya başlıyan bir mezhep sa- liklerini yakalamak için büyük bir faaliyete geçmiştir. Bu mezhebe girenler Köstenceden Mangaliye - ye imtidat eden mmtakada bulun- maktadırlar. Bunlar son günlerde “10 Mayıs,, ismindeki bir kasabada Vasili 1 - | vanof isminde on yedi yaşındaki | bir delikanlıyı mezhebe kabul et - mişler ve merasimle ameliyat yap- muşlardır. — Arkadaşım da ondan. . —( Kalip) i sevmiyorsanız be- ni öpünüzde buna inanayım. — Fakat böyle bir hareket 'doğ- ru söylediğimi ispat etmez ki.. — Ben talebim üzerinde ısrar €- diyorum.. — (Kalip) i kurtarmak için ben den bir fedakârlık istiyorsanız bu- ana diyecek yok!.. — Affedersiniz. Sizden bu şe - kilde bir buse salın almağa cüret etmekle hata etim! Beni affedi - niz!, Ben affetmek salâhiyetini ha iz olmadığım halde onu affediyo- rum! Onun benden yana korkacak bir şeyi yoktur.. — Fakat siz ondan gene korku- nuz!,. — O ayrı bir meseledir. Şimdi Allaha ısmarladık.. N — Selâmetle!, « Kalip ağaçların altında gizlen - diği halde bu muhavereyi duya - mamıştı, Markosla Meryem yavaş yavaş konuşuyorlardı. Ona göre, bu bir aşk sahnesiydi. Kalip Romalının üzerine hemen atılıp öldürmeyi düşündü ve kılı- cmı sıyırarak ağaçların arasından çıktı. Fakat hiddetine gem olabil- meyi de bilen Kalip bu hareketin encamını da düşünerek gerilemiş, böyle bir harekette bulunursa mut- | laka ele düşerek Romalılara tes - lim olunacağını hatırlamış ve tek - rar yerine dönmüştü Markos gidiyorken © Kalip onu lakip etti. Markos misafirhanenin kapısından geyerelı (yeri girdiği” zamati Kalip önün kapıyi kâpama: sına imkân vermemiş ve bu suretle ikisi karşı karşıya gelmişlerdi. — Kimsin sen?, Romalı bu suali sorarken bir a- dım gerilemiş ve hazırlanmıştı .. Kalip, içeri girerek kapıyı kapa* dıklan sonra cevap verdi: — BanaHilliel oğlu Kalip der - ler., — Ha, su demin mevzuu bahs olan adam!, Hilliyen oğlu Kalip! | Ne istiyorsunuz?. — Bir cana karşı bir can istiyo- rum!. Emluis oğlu Markusu!. Romalı kılıcını çekmişti: — Sözünü kısa ve açık söyle!. — Açık ve kısa söyliyeceğim!, Demin kendisiyle buluştuğun ka - dımı ben seviyorum. Bu kadını Roma zabıtasının elindeki ma - lâmata göre Hadımlar mezhebine girenler bu mezhebin papazları ta rafından hadım edilmektedir. Mezhebe giren kadınların meme - leri kesiliyor. Mezhep 1772 de Rusyada Sel - vainof isminde bir adamla karısı İvanova tarafından meydana çı - PARIS, 9 (A. A.) — Amerika: nm yeni Paris elçisi Straus, iti - matnamesini cümbhur reisi M. Löb röne takdim ettiği sırada söyledi- ği nutukta Fransa ile Amerika a - rasında mevcut iyi münasebetleri korumak, kolaylaştırmak ve kuv - karılmış, Rusya hükümeti hadım- ların gittikçe çoğaldığını görünce i mezhep saliklerini şiddetli cezala- ra çarplırmış. Bunlar da Roman - yaya iltica etmişlerdir. Mezhebin en faal reisleri Klalds ve Bükreşte ki “© İ yerleşmişlerdir. Bunlar 1880 de Le vetlendirmek gayesine | müstenit| gn ve Jünyon isminde iki adamdı. bir vazifeyi haiz olmasından pek Minler eiyel Ml HALA ae memnun bulunduğunu beyan et - Halini borc mi e ki miştir. ler ve hepsi hadım imiş. M. Lebrön, verdiği cevapta, M.| Mezhebe girenlerin (ameliyatı | Ruzveltin mesai iştiraki teklifini| pek feci bir surette yapılmaktadır: | Fransanın memnuniyetle karşıla * | Papaz ameliyattan sonra yaraya dığını hatırlatmış, selâmet husu - | kara toprak ve zeytin yağı ile ya - sunda çok lüzumlu olan teminatı | pılmış bir merhem sürüyor ve bir milletlere bahşedecek her (türlü! inat kadar bu halde bırakılarak et siyasete Fransanın iştirakte de -| rafında dansediliyor. vam edeceğini ilâve etmiştir. za ii i vw dzz —— asli Ameliyat olanlardan bir çoğu - sen de seviyorsun.. Yahut sever görünüyorsun. Sizin bütün mülâ- katınızı takip ettim. Bu kadını bir kismeye bırakamam. — Bana bak biz hepsinden bah- settik. Bu kadın senin hayatını benden diledi. Ben de seni ona bağışladım. — Benim hayatım, Kimsenin değildir. Onu ne kim- se diler. Ne de kimse bağışlıya- dilir. Romalı kendini müdafaa et!, — Deli misin sen!, Benim gibi harplere iştirak etmiş adam senin gibi yüzünde kıl bitmemiş deli - kanlı ile döğüşür mü?. İstesem şimdi bir ıslık çalar, seni yakala- tırım. o Fakat düşün. Ben seni öldürürsem bir katili öldürmüş o- lurum. Sen beni öldürürsen iki ci- nayet yüklenmiş olusun. Onun i- benimdir. Romanya hükümeti bu vahşice an'anenin önüne geçmiye uğraş - makta ise de mezhebin asıl reisle- rini henüz elde edememiştir. Kurt, Kuzu, Kartal Kavgası ey — nun öldükleri tesbit edilmiştir. Y Muharriri : Ömer Rızf çin sana nasihat ediyorum. BUL dan çık git. Çünkü ben 9 tutmak isterim. il — Sözü kes ve ay ışığına şe — Pek âlâ, silâh: gör“! Kısa bir kılıç mı?. Benim de le... Zırhm var mı, yok mu?. nim de yok. Benim serpuşun”” içi çeliklidir, onu da ai Haydi bakayım. Sen de abe benim koyduğum gibi sol ki at. Hydi., Bir dakika sonra iki rakip yar şı karşıya idiler. Kali, has üzerine bir kaplan gibi atıldı. M kus, onun darbesini kotiğini”.. zerine aldı ve hamle etti... M kus hasmını öldürmek isteme Kılıcını onun baş parmağına di dirdi ve onun parmağı ile birlikte yere düştü. Markus mını kılıcına basmış ve sonrâ” | mma hitap etmişti: — Delikanlı dersini aldın. de ölünciye kadar unutmaya” bir ders!, Haydi yürü!. Kalip dişlerini gıcırdattı — Beni niçin öldürmediniz! ye göğsünü yırttı ve durdu: — Haydi yürü!, Fakat bir ha seni görecek yahut bana Meryeme rahatsızlık verecek 9” | san seni gebertirim. z Kalip, küfür ederek koştu. Markus misafirhaneye gi üzere dönerken Nuyu yanıb da gördü. — Nereden çıktın Nu?. — Bahçeden!. 1 Vahayı gordu 47 — Gördüm. Şu domuzu öldüreydin!. — Neden?. — Çünkü çok tehlikeli damdır. — Bunu da ileriye bu geceler hayır olsun!. — Geceler hayır olsun!. ii ŞE Florusun âdaleti Ertesi sabah Essenler “if dualarını yaptıkları zaman *.* görünmemiş, daha ertesi gü” senler etrafı yoklamışlar, onu ne gayrimevcut olduğunu £“ lerdi. Hiçbir kimse onun n€ y| ğunu, nereye gittiğini bilmi”” yi) Yalnız bir müddet sonra ” bir mektup gelmiş, kendisi Gİ İs mektupta, hayatını Essenler da geçiremiyeceğini anladı! ği | babasının dostlarına iltica © öf ve onlarla beraber yaşadı gf lemiş, fakat nerede bulunö da gizli tutmuştu. Zaten arasında aranan katilin © © sayi olduğundan bütün lari mensupları ondan soğumUi | | | | EZ ALE EŞEL SİLİS ELE SEPETİ SEE EE İd * EY LES E. i > -— > - Gi a sini d€ > İ fa onun niçin gizlendiğini ğ mışlardı. Meryem, Romalının tekmillemiş, cilâlamış, VE etmek istemişti. v Bir gün Marküs yola "1 mış gibi geldi. Bütün < giymisti. Meryem yapayal”” 3 duğu için şaşırmış, ryan a küs bu ansızın Mer A iy tinin sebebini anlatmı?” i — Affedersiniz. Sürsü ydi ket mecburiyetinde |! İ ansızın geldim. ? — Gidiyor musunuz”” — Evet gidiyorum» — Zaten eser de vw Onu götürebilirsiniz ** (Deva ŞİR SEE EĞİLER LİR 2 ö e