İ b Lİ Mami > O gün mutadın hilâfına olarak d4'reye erken gelmiştim. Beni geç gelecek zanniyle (o arkadaşlarını toplamış ve onlarla yarenlik eden bademenin canı sıkılmıtı. Bir kah- ve ısmarladım. Sabah gazetelerini yani Akşamla Son Postayı, açıp okumağa balıyacağım bir sirada telefon çaldı. Sanki beynimin içindeymiş gibi lan bu çıngırak, nedendir bil - mem, bende fena bir tesir bırak - tı. Bana öyle geliyordu ki, bu çıngrak bir felâket haberi erecek.. Açmamağa karar verdim. Hem bu saatte ben ekseriyetle burada de - ğildim. O günde gelmemiş olsay » d dım, çmgırak boşuna çalmış ola - cik değil miydi?. Fakat insan randevusuna gitmi- yebilir, konuşmak istemediği bir adamla konuşmıyabilir, okumak istemediği bir mektubu zarfını aç-| madan cebine atabilir amma, ça - lan bir telefonun karşısında me -| rakını yenebilerek ona cevap ver- miyecek bir kimse tasavvur ede - miyorum. Naçar, telefonu açtım. Boğuk , titrek bir ses sordu: — Allo.... Sen misin?, Ben Ceh- yi — Benim, ne var Cehti?. — Orada mısın diye aradım .. Sana çok ihtiyacım var. Şimdi ge- lip görmek istiyorum. Kabil mi ?. — Hay, hay... Telefonu ka:s'ttr. Cehti bun - dan dört sene evvel tanışmış ol - duğum bir arkadaştı. Onları, ya- ni Cehtiyle karısmı Floryada ta - nımıştım, Gayet tuhaf olmuştu.. Plâjın banlı cesetlerle dolu olduğu bir saatte tanışmak kolay oluyor . Upuzun, sıcak kumun üzerine yatmıştım. Denizde, yeni gelenler- den bir kaç kişi vardı. Birdenbire yanıma güzel bir kadın gelip u - zandı. Sarı gözlüklerimin arkasın- dan görüyordum. Bir an öyle dur- duktan sonra döndü: m. Cehti, dedi, bana, bilsen se- ni ne kadar seviyorum.. — Affedersiniz hanrmefendi, fktim, ben Cehti değilim, fakat onun yerinde olmağı ne kadar is- Kadm “Ah... diyerek doğrul - du. Sonra öte tarafına döndü... Cehti. dediği genç oradaydı, ve mükâlememizi gülerek dinle - mişti, — Galiba, dedi kadına, tersin döndü cicim... Yoksa henüz bana alışamadın da... — Aman sen de... Bak, biribiri- mize benziyordük, Tanıştık, bu garip tesadüfe gülüştük, ve bu ye- ni evlilerle, samimi, candan bir dost oldum... Bunları düşünürken, kapı açıl- dı. İçeri Cehti, feci, amma çok feci bir vaziyette, tanınmıyacak bir hale gelmiş bir yüzle girdi. “Ne var, ne oldu?.,, demeğe kal - madan kendini bir koltuğa bırak - tı, sadece: — Şükran! Dedi. Anlamıştım. Nihayet, son günlerde herkes için bir sır mahi- yetinde olmaktan çıkmış olen ha- in o da öğrenmişti demek... âkra, bunu ben de biliyordum. amma, karı koca arasına girme - nin ne demek olduğunu çok acı bir tecrübeyle öğrenmiş olduğum- dan sesimi çıkaramıyordum. Bu - nunla beraber, bilmemezlikten ge: lerek sordum: — Ne oldu? Hastalandı mı?.. — 10 — VAKIT 31 A nl Seti Ta l I gilim.. Bu gibi meselelerde haki - İ kati en geç öğrnenin koca denilen | gülünç mahluk olduğunu da bilem llerdenim.... — Cehti... —Teselliye ihtiyacım yok.. Yal- (nız bir dost, candan bir dost gör - mek için geldim... Yoksa. Yara - ilanan izzeti nefsim de değil. | Şükranı seviyorum. Onu hiç bir | kadını sevmediğim kadar sevdim. ! | Yaralanan tarafım bu.. Fakat ar - İtal ondan nefret ediyorum. Ah... Kabil olsa da onu öldürebilsem ... Ölü olarak onu ayaklarımın al - tında görebilsem, bu zevki tada » bilmek için milsen neler yapmaz: | raftarları ise, Avrupa hudutları - | dım.. Hayatımı verirdim... Bu sırada dairenin saati ağır a ğır çalmağa başlamıştı. Bazi sa - atler vardır ki, çalarları insanda hüzülü, matemli, derin bir iz bı - İ sikisi olur.. On defa ayni sesi duyduk. Bu ses- te, bir ölüm çanı haşyeti de var - dı Cebti elleri başında düşünü- | yordu. Söyletmek, düşündürme - mek, içini © boşaltmağa bir fırsat vermek için sordum.. © — Ne oldu, anlatsana!.. — Ne olacak, sabahleyin uyan | dığım zaman, Şükranı gitmiş bul - dum. i — Belki bir ahpabma gitmiş - İ tir?. — Hayır.. Bir de mektup bırak- İ miştı. Bizim Şükrüyle kaçtıkları - nı, kendisini affetmemi yazıyor - du, Sanki beni tanımazmış gibi, kendisini unutmamı da ilâve edi - yordu... Ne diyebilirdim?. Boş sözlerin Sında ne tesiri olabilirdi?. Onu al- dım, beraber çıktık. Bir otomobile bindirdim. Şoför sordu: — Nereye beyim?. — Büyükdereye!.. Hava alırsa açılır düşüncesiy - le hareket ediyordum. Otemobi - lin böyle dakikalarda o kadar bü- yük bir iyiliği vardır ki tasavvur edemezsiniz.. Sür'at, insanı sar - hoş eder, ayni zamanda intihar arzuları verir ve tatmin de eder . Ölümle bir an bile olsa yan yana bulunmuş olmak, tekrar yaşamak arzusunu doğurur. İstinye yokuşuna geldiğmiz za-| man, bir kalabalık gördük. Jan -| darmalar, br takım amele toplan- | mışlardı. Otomobil yavaşladı. Dönemeç- | lerden birsinde baş aşağı olmuş ve Yatmış bir spor olomebil enkazı! , Kuruçeşmeye gitmekte ii i memlekete neler kazandırdığını! temsil etmiş, it idaresindeki | #1Y79$ ve Kayserililerin Ulü Gazi- | iştirakiyle görünüyordu. Hâlâ ötesi berisi tü- ten bu enkazın kime ait ve kaza - bu kadar derin bir teesür karşı -| dokunulmaması için bütün kuvve- | Muahedeler yeni- den tetkikte Bükreş, 30 (A.A) — Muahede - | leri yeniden tetkik cereyanı aley - | hine nümayişte bulunmak üzere, dün yapılmış olan mmitingte bir kas ? rar alınmıştır. Bu kararda muahe- ; bin ezici tesirlerini kaybetmiye sa-| Nişan milletlerin kuvvetlenmeleri - ne mâni olacağı bildirilmektedir. Müuahedeleri yeniden tetkik ta- nın değiştirilmesinin s#ulhu tesis, iktisadi buhranı izale ve umumi si» lâhları bırakma için yegâne çare olduğunu ilân ediyorlar. Cins ve mezhepleri tefrik edil - rakır ve bunun ve daima ayni he-| meden toplanmış olan Romanyalı- | celi sesi dünyanın en güzel mu -| lar, bazı milletlerin binlerce sene - | Susmuş, dinliyorduk . | denberi maruz kaldıkları haksız - | lıkları ve muazzam can ve mal za- yiatını meşru bir tarzda ödemek - ten başka bir şey olmıyan bugünkü sulh ve hudut muahedelerine kar- şı yapılan bu caniyane teşebbüsle- ri bütün dünyaya ilân ediyorlar, Karar, Romanyalılarm eski taz- yik ve haksızlıklar devirlerine dön meyi kabul etmediklerini, Roman- yanin tabii hudutları olan bugün - kü hudutlarından başka hudut ta - nımıyacaklarını bildiriyor. Dünya efkârı umumiyesi, muahedeler a - leyhine yapılan propagandanın ye ğını ve dünyanın bugünkü mede - niyetine kat'i suretle nihayet vere- ceğini anlamakla muvazzaftır. Ro manya, muahedelere ve hudutlara tile mücadele edecektir. Bir müsamere Beyoğlunda Zapyon Rum lisesi sene nihayeti münasebetiyle tale- be velilerine bir müsamere verdi. Büyük bir muvaffakıyetle geçen müsamerede Kolordu kumandanı ! Şükrü Naili Paşa ve Darülfünun müderrislerinden bazılarile Maa - rif erkânı ve bir çok kibar aileler bulunmuştur. İstiklâl marşından sonra mektebin müdürü İpokrat | tarafımdan milli şiirler okunmuş - tur. İfijeni atlı üç perdeli trajedi i muvafakiyetle temsil edildikten sonra müsamereye nihayet veril - miştir. | Polis Haberleri , İvatman Rızanın tramvay tablakâr Mehmede çar - Romanyada Muzikahı,cazbantlı futb0 " rafta cazbant, cümbüş!,, Maçın ce susmuş olan mızıka deler aleyhine ve hudutların tashi- ! yumruklusu cenklisi, bir hi lehine yapılan propagandaların | — mızıkalısı, - isulbu tehdit ettiği, ve bunun har - | gisini isterseniz, ona buyurun! .. | Bir tarafta tokat, tekme, yumruk” Bir tarafta trambon, saksfon, da Hangisine isterseniz ona buyurun ! Bir tarafta kavga, dövüş, bir ta-| taraf gol yapar yapma: piri taraf- | perdeden yeni bir mar$ Han » iyor... : Prinç boruların ağzında” i vetli bir çatırdıyla fala ahenklisi!.. Geçen cuma ünkü futbol maç .| niden bir felâket başlangıcı olaca- | İ Bey tarafından bir nutukla, talebe | larmdan bahsetmek istiyorum .. İO gün Taksim meydanı tokat,| | yasar, tekme sesleriyle inlerken Cukurbostan sahası da trambon saksfon, dvaul sesleriyle çınlıyor- du. Taksimdeki hali gözümle gör- mediğim için fazla bir şey söyli - yemem; fakat geçen cuma Çukur- bostandaki manzarayı adamakıllı seyrettiğim için size de anlata - yım da siz de dinleyin: Osahada oynıyanlar iyi bir şey! İ icat etmişler! Bunu geçen sen de bir kaç defa yapmışlardı. Bu sene de yapıyorlar. Ara sıra büyük me- raklı maçlar olduğu günler oraya iya bir bando, ya bir cazbant ge -| i tiriyorlar ve oyunları çalğı ile oy- i mıyorlar, Evvelâ takımlar kıvrak bir mar- | şa ayak uydurarak sahaya geliyor- lar. Onlar sahanın ortasına topla - İninca çalgı susuyor ve (Şa, şa, şa..) lar çekiliyor. Ondan sonra hâkemin ilk düdü- güyle beraber tekrar ya bir kısa İ marş, yahut küçük (Obir fokstrot başlıyor. Şimdi artık oyuncuları bir gör- i melisiniz, sarı beyaz, parlak bo- ruların cayırtıları © arasında öyle akınlar yapıyor, öyle şütler çeki -! yor, öyle şandeller © atıyorlar ki! değmeyin keyiflerine!.. | Bunun en tatlısı, en hoşu gol - lerden sonra oluyor. Meselâ bir İliş aşak da ir SEN Yıl Dönümü i KAYSERİ, 30 (A.A.) — Halke vi tarafından, trenin Kayseriye ge lişinin altımcı yıl dönümü münase- betile, tertip edilen büyük mera - sim dün aksam saat 18 de binlerce halkın iştirakile ve büyük tezahü- | ratla yapılmıştır. İstasyon KN başa bayraklarla süslenmişti. Halk | evi namına avukat Naci Bey söz | söyliyerek Cümhuriyet idaresinin | jye ve Büyük Reisimize sevinçleri- nm kimleri kurban etmiş olduğu - İ parak başmdan yaralamıştır. Ri -| vi ve minnetlerini bildirmiştir. İş- nu öğrenmek için indik, sorduk .. Jandarma onbaşısı: İza yakalanmıştır. $ Sürpagop apartımanında otu- letme baş müfettişi Yakup Bey altı sene evvel İsmet Paşa Hazretleri - — Saat onda, dedi, kaza oldu.|ran tütün şirketi müdürlerinden | nin gelişinde Kayseride irat buyur Otomobilde bir kadın, bir de Mois Efendinin odasında yangın erkek vardı. Bem gözlerimle gör -| çıkmışsa da söndürülmüşlür. dukları nutku aynen okuyarak pa- İşe Hazretlerinin altı sene evvel nu İ bu, hora mı, hiç böyle . Kayseriye trenin düm, şuradan yuvarlandılar, ve | $ Tütün inhisarı memurları Bey- | tuklarında bahis buyurdukları de - otomobil derhal tutuştu. Yetişe -| oğlu Karnaval sokağında oturan | ki havayı perde perde © dıran bu yeni marş, şi N golü atan, hem de onu yiye” fa, (do,re,mi, fa, sol, lâ,» ik lerinden örülmüş bir te$ si gibi geliyor. Artık e gayret, ha oğlum himmet; i d Mızıka ile pas, muzık lum, mızıka ile favül, ve? paldır küldür yuyarlanı i kasından mızıka ile W kahkaah!.. Amma diyeceksiniz yi dı” gazi? futbol maçı olur mu?. i Tokatla, yumrukla pr oluyor da âlâ, canım niçin olmasın?, gt! Hem fena mı, ötede sayma, tokat, yumruk, va min korkuyla sinirlerini ken buradaki saksaf0” trampet, zil de herkesi elde de sevinçle zıp zıp zıpla! ye Bakıyorsunuz, bir tar? sahasında mızıka ile fi nırken, bir taraftan çi” iş uk 7 ol gari EE 7 solundaki dutlukta 2 ayni havayla dansediy0” du olacak, İstanbuldaki > p halar da maç günleri rer bando veya caz i gerilip kavgaya hazir der) nirleri çalgı ile yumu$* cer” n Osma 2 Xx AFETE FES SEZEEĞ EEE lan”) gelişi kutlu misyollarmın o bugü” ve mevcut bulunduğu"U eni” 4“ larla örülen memlek ned” i sayede bir çok servet di elde ettiğimizi sa79”” . gil” halka göstermiş mıştır. Nutuklardan »0n"* Jok?. ve dallarla donatılar ilk g© : : © tif trenin 1 ai ban yo Zi iye, şöyle marşı bir ağ par 1 Kayseri bugün / , mıştır, Gece kalker” dönü” tarafından treni» yı refine verilen eye ete) ve eğlenceli yy 4 temsil edilmis v€ le donatılmıştır” | el ne kadar da.. — Ey?... Antranik'in üzerinde 288 çakmak taşı bulmuşlardır. Antranik ya -(Ü — Hastahaneye kaldırttık am - | kalanmıştır. li ma, kadın yarı yolda öldü. Zaten kavrulmuştu... — Erkek... . — Onun da kurtulmak ihtimali yok galiba... — Peki kimmiş bunlar?. — Kadının kim olduğu daha belli değil. (o Fakat erkeğin ismi Şükrü Beymiş.. Tüccarmış.. — Canım, dedi hırçm bir sesle, | şiverdi. Gözlerinde müthiş şeytani şimdi bunları Peli : bırak.. Çocuk de -| bir sevinç parlıyordu. Fakat, bu $ Sarıyerde Piyasa caddesinde |İl Diyet tuttuğunu iddia ederek do- |f| laşan İsmail isminde birinin ku - mar oynattığı görülmüş yakalan - | mıştır. İsmail kanuni takibata uğ-| rıyacaktır. alev sünüverdi ve : — Ozu ben öldürdüm, diye in - | ledi, ben öldürdüm... Saat onu ça- | hyordu. Hatırlıyor musun?, | Ona “hayır!.. deyemezdim. Siz diyebilr miydiniz ?. 3 : 2 VAKIT nesriyatı Fevkalâde heyecanlı bir rü Suana'lı münki? meşhur ediplerinden Gerbert le çe” eseridir. Bir papazm fevkalâde heyecanlı, © 1 i aşkını, san'atkârane bir şekilde anlatır. pi | Tevzi Yeri Ankara Caddes'nde In#âP gi | Fiatı 25 kuru$- ! Astımızm en