p | | gi r) “ a aş im ar me e. lamina. | TPE TY EŞ YY Şİ ŞA a TEE “sl Ta eme 5 — VAKIT 22 Mayıs 1933 » Dilimiz Istanbul Cehennemi | m : 3 MAYIS . bas 6 > Neriman Hanımın çayında ca iy Neriman Hanımefendi. iç Yı vardı. Bir kadın güzel o eri zengin olursa, her kes ta-| » Onun evine gitmek, o- Berard rüşmek, davetlerinde, zi- rinde bulunmak isler. By gün, Neriman Hanımefendi - en bol munda, her zamandan da - mete Şiçek vardı ve ayrıca, ha-| Bar ii birde cazbant ölüznizİ fe, her seferki gibi mükellef- | diyen yenilip iyen dans ediliyor, müte- | konuşuluyordu. Yedi eN biraz geç geldi. İkişer * buçuktu. Misafirler N > başlamışlardı. m Planım misafirlerini ge piirken, Müfit Beyi karşıladı, avu- dı; Sa- birer İni öperken usulcacık fısılda- >—İyi ki Meaklar, Ma yeli im Önü Mrk ki, geldiniz, sizinle konu - var. Herkes gittikten Onuşuruz, t Bey peki makamında ba- une eğdi, salona girdi, Her- ümsiyerek onu selâmladı. salon Y yalnız baroda değil, Şiş Tek mlarında da meşhurdu. libi, Sözlüklü, yaka ilikli çiçek- Yanına sokuldu: ür, Dünyanın en mes'ut adamı Beydir? dedi, kendini herke- aç Mı, “miş, Bütün dudaklarda 4 var sanki; “Sen kim gele- ise bir yerimi bulun > Üzere yerin var), Mira Gdiyorsühüz Saim Bey. Bayi * bunu söyleyişinden, Saim ayorgı, Pek hoşlanmadığı belli o- ?im,, — Miş &den ben değilim azi- Yonra bi, im gibi, herkes gittikten Sok € kişi rada kalmak istiyecek pek Ye Var. Ben, kendi hesabıma, Mü, gözde olmak isterdim. Y, Saim Beye soğuk bir Ml be baktı ma Neriman Hanımefen- Sdiğini ji işittiniz.. Bravo!.. assahız kuvvetli. di larımız da uzun, diyebilir- bayi bü Saim “Beyin kulakları tehgi Yükti çe Saim Bey, bu müs- Neri €ye aldırış etmedi. bir ga, Yiman Hanrmefendinin hiç tiz, lağımdan kaçmaz. Yal- M.N nmasını dinlemek iste- bar tema e kocaya düşmüş!... Tu Üftür, güzel kadınların Yorla" Wuhakkak çapkın olu - —Ay tene et Safa Bey hakkında — 'uydunuz?,, Muz? ana mi soruyorsu.- da lay iy İ€ yüzünü, büra- Ürniniz. leri siz her gün iyi bi- söyledik. n sonra Neri- Bunu May, H in Yanma gitti, bir sır e y Dakik gibi dedi kiz erdin, . dim bir sey söylemek tada, şimdi, uzun w- tsaca söyliyeyim, sadik bir dost ola- 2. Eğerbir gün | iie" Şekinmeden ba! in * 'Sizi sıkıntıdan! elimden gelen her *sele ne kadar na < olursa olsun ya- ül Unutmayınız. eriman Hanım, kü Müfit Beyin | it, zim ve İn çi yi Yİ ya 2ik, hek Barım b kadar r gi mar gn LAmanmış bir erkeğin ka- | içiliyor, | GECESİ .. e — © — Güzeldeğil mi? Bugün getir- diler. Bu çiçekler Japonyada çıkı - | yormuş. — Beğendim, Japonlar gibi bo * ! dur kalmış bir nebat... ! Dalgın dalgın SAK bakıyor - b du. İ .— Dört gözle sizi bekliyordum. Neden geç kaldınız? — İşlerim vardı. Fakat bekledi- | ginizi bilseydim daha evvel gelir « | dim. Bir emriniz mi var?. — Emir değil.. Galiba bundan sonra Saim Beyi davet etmiyece- ğim. — Saim Bey gibi, lâakal beşyüz bin lirası olan bir adama böyle bir I muamele yapabilir misiniz?.. Ka- bahati ne dir? — Kabahati yok.... Fakat biraz | evvel öyle bir şey söyledi ki.. Bilir» siniz, ben kimseye kızmamı, amma bu adamın her sözüne kızıyorum.. Oturdu. Müfit dikkatle ona ba - sıyordu: — Bugün yorulmuşsunuz. vin sözlerine bu kadar sinirlenmez | dim. Başını önüne eğmiş, bol yüzük- | vw lü parmakları arasında, fil dişi bir sigara ağzmı evirip çeviriyordu. — Müfit, Saim nerede?. — Burada değil mi?. — Hayır, burada olduğunu bil- miyor mıydınız?. — Nereden bileyim?. — Burada değil. Dün sabahtan beri yüzünü görmedim. Dinle be - İni, Müfit, Bilirsin ki, sizi çok seve- i siz, Fakat sizin bizi sevip sevmedi: ğinizi bilmiyoruz. Ahbaplığımız eskidikçe, sizi anlamamız daha güçleşiyor. — Yok canım!, — Doğru söyleyin, Saimin dos- tu mısınız, değil misiniz ?. (Devam: var) Yeni bir arkadaşımız Şehrimizde pazartesi ve per - | sembe günleri çıkmak üzere (Re- simli İstanbul) ismile yeni bir ga- zete çıkmağa başlamıştır. (Resimli İstanbul) un resimleri güzeldir, içindeki yazılar eğlen - celidir, alâkadar idicidir. Sayısı üç kuruştur. Yeni arkadaşımızı tebrik eder, uzun ömürlü olması” nı dileriz. cöriksiniyise Yeni bir temsil heyeti Bir müddettenberi temsillerini tatil etmiş olan Sahir opereti sahi- bi Cemal Bey, sanatkâr Fahri Bey- le iştirak ve yeni bir grupla yeni - den faaliyete geçmiştir. Bu heyet i yesle İstanbulun her tarafında tem İ siller verecektir. | iZehirli gazlardan korunma Zehirli gazlardan halkın ne şe - kilde korunabileceği usulleri hak- kında haziranın sekizinde Darülfü nunda mülâzim Neşet Bey tarafın dan umuma bir konferans verile - cek ve bu konferanslar bir kaç haf ta devam edecektir. Emme Istanbulda posta merkezleri İstanbul telgraf ve posta başmü” düriyetine merbut 112 telgraf ve posta merkezi bulunmaktadır. Bu merkezler dahilindeki mua» bu yaz 6 yeni operet ve 3 yeni pi - | İ | 68 inci liste ANKARA 21 (4.4) — TDT. Ce- mişetinden Karşılıkları aranacak arapça ve farsça Kelimelerin 68 numaralı Tisresi şüdür- I — Maart 8 — Masunivet 3 — Maher 9 — Matbuat 3 — Macun 10 <> Müzbüia li) 11 — Mazbut i 12 — Mazeret 5 — Mulfee 13 — Mazmun 6 — Marul 14 — Maznun 7 — Maslahat i$ — Mazhariyet Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 36 ıncı liste 1 inci mektep: Tebcil; Yücelimek, yükseltmek, kutular mak — Tebeyyfm: Ortaya çıkmak, belli ai- mik — Tebliğ: Ulaştırmak, bildirmek — Teb şir: Muktulamak — Tecavlir: Atılmak, sal- dırmak — Tecerrüt: Ayrılmak — Teeresiim: Tecessüs: Araştırmak, gözlemek — Teeri - be: Sınama, deneme — Tevli: Sör değiştir - mek, başka türlü söyleşmek — Ticaret: giy veris, kazanmak, 44 üncü mektep: Tebeli: Ululandırma — Tebliğ: Böldirme, #riştirme — Teravür: Saldırma, geçme, taş- Kınlık — Tecerrüt; Ayrılma — Tocessüs; A- raştırma — Tecesslim: Canlandırma — Tee — Yoruldum, yoksa Saim Be -| '0be: Deneme, sınama, amak — Yevil: Çe -| virme — Ticaret: Alışveriş 3 üncü mektep: Tebcil: Kürtulmak — Tebeyyln: Açığı vehim va “lima — Tebliğ: Bildiriş — Kurulmak — Tecrübe: Sınıma — Ticaret: Alışveriş. 17 inci mektep: Teğcil: ağırlama — Tebeyyün: Ortaya çıkma, anlaşılma — Tebliğ: Yetiştir- me, eritşirme, götürme — Tebşir: İyi salik— Tecavüz: Aşma, atlama — Tecerrüt: Çe - kilme, soyunma — Tecesslim: Görlinem — Teceaslis: Yoklama, araştırma — Tecrübe: Deneme ,smama — 'Tevil: Söz değiştirme — Ticaret: Alım, satım, 16 ıncı mektep; Tebell; Ululandırmın — Tebeyyün: Açığa çıkma — Tebliğ: Ulaştıram — Tebşir: Se - vindirme — Tecavüz: Geğme — Teserrit: Soyunma — Teceastim: Kılıklandırma — Te- cenlis: Araştırma — Tecrlibe: Deneme, si - nama — 'Tevii: Evirip cevirme — Ticaret: Alım satum, 12 inci mektep: ge Tâbi: Uyan — Tabut: Ölü kutusu — 'TA- bi: İkinci sırada — Tecil; Geriye bırakmak — Tedip: Yola getirmek — Teemmii: İyi - «8 düşünmek — Teenni: Düşünceli davran - mak — Teesnif: Tasalanmak — Terssir: 1ç- lenme — Tecssiiş: Temelleşme, kurulma — Tehir: Geciktirmek — Teklt: Sağlamlaştır- mak — Telif; Uzlaştırmak, düzmek — Te - min: Güvendirmek — Tesir: İz bırakmak, iv temek, 4l inci mektep: Tebeli: Ululandırmak — Tebeyyüm: Agı- Âs çıkma, belirme — Tebliğ: Eriştirme, ye- #iştirme — Tebşir: Sevinçli duyurma — Te - cavür: Sarkımtılık, geçmek — Teertibe: De- heme, smama — Tecerrit: Ayrılma — Te - oesilis: Gözeltme, araştırma — Tecsasim: Onalandırmı — Tevil: Çevirme, değiştirme — Ticaret: Alım, satım, kazanç, 9 uncu mektep: Tebeil: Ağırlama — Tebeyyün! Ortaya — Tebliğ: İriştirme — Tebşir: Kildir- me, sevindirem — Tecavlz: Geçme, aşma — Tecerrtit: Soyunma — Tecessün: Araştırma — Tetrübe: Deneme — Terli: Değiştirme — Ticaret: Alımı, satan, alver, daan çıkan — Tebliğ! Ulaştırma — Telgir; Tecaviz: Sarkan 2 Teserrlt: Ayrılma— 48i inci mektepi me — Tevii: Uydurma — "Tiçaret: Alver. Tedrisat müfettişi Ziya bey: Tebeli; Büyüklemek — Tebeyşün: dey - danlama — Tebliğ: İletmek — Tebşir: Kut talaiınk — Tecavüz: Aşmak — Tecer: Yalnızlık — Teceastim: Aştırmak — Tecri- 5: Sınma, deneme — Tevil: Uydurma — Ti- öneli Alev, 4 üncü mektep: Tabi: Uyan — Tabut; Sal — Teoiğ: Al - koymak — Tedip: Yola getirmek — Teem- mil: Düşünmek — Teenni: Denk almak — Tesssür: Gücenme — Tesaaba: Temellehme — Tehir; Geciktirme — Tekit: Üstelik — Te- Ti: Arasını bulmak — Temin: Sağlama, bağ» “| yaptırdığını, onun için (Gazikö « lerden sarfı nazar Evliya Çelebi Üsküdek isminin “Eski,, ve “Dar,, kelimelerinin birleşmesinden hasıl ! olduğunu kaydediyor. Hicretin 245 inci senesinde Abbasilerden Harunurreşit, yüz elli bin islâm as- | kerile İstaubula gelmiş, fethe mu- vaffak olamamış, fakat Bizanslı larla Üsküdarda bir kule inşa ile bin asker muhafız bırakmak şar- tile sulh aktetmişlerdi. Harunur- reşit bundan sonra Bağdada dön- müş. Üsküdarda kalan bin asker, bir müddet sonra Galata kıralı ta- rafından katledilerek kale istirdat edilmiş, bundan sonra efsanevi bir İ Bizans tarihinden ve ilmi cihet- kahraman balini alan ve asırlar İ geçtiği halde halkın hafızasından silinmiyen Seyit Battal, on bin as- ker ile Üsküdara gelerek yedi se- ne hüküm sürmüş. Evliya Çelebi, Seyit Battalın Kadıköyünde bağlar, bahçeler yü) dendiğini kaydediyor. Kadıköyünde yeni binalar ve bahçeler inşa edilince Üsküdara artık (Eski, dar) denmiş. Seyit Battal, Şam taraflarına gazaya gittikten sonra Bizans imparatoru Seyit Battalın inşa ettirdiği bütün yerleri zaptetmiş, (Kadıköyüne müstahkem bir kale inşa ettirmiş ve Çamlıcadan Üsküdar etarafı - na hendek kazdırmış. .Seyit Bat- tal bunu tekrar haber alarak gel- miş, bu yerleri tekrar istirdat ede- rek Bizans imparatorunun yaptır- dığı kız kulesini de basarak im - paratorun orada sakladığı çok kıymetli mücevheratı ve mücevhe- rattan daha kıymetli olan impara- torun kızını kaçırmış. Üsküdra, en çok tarihi hadise- lere sahne olan bir semttir. 1728 senesi ağustosunda bu ta- rihi şehirde ikinci defa büyük bir yangın çıktı. Bir öğle üzeri çıkan bu yangın, yahudilerle meskün o- lan Kaya sultan civarını tutuştur- du. Bütün evler ahşaptı.. Sıçrıyan kıvılcımlar, evleri kibrit gibi tu - tuşturuyor, şayanı hayret bir sü - ratle dağılıyordu. Altı sene evvel Mihrimah sul- tan camii etrafında çıkan bir yan- gından sonra burada küçük Davi- din teşebbüsile bir tulumba ocağı teşekkül etmişti. Muhitlerine çok merbut olan Üsküdarlılar tulumba ocağının iaşelerini temin ediyor - lardr. Üsküdar evleri nisbeten sık değildi. Fakat şiddetli rüzgâr hiç *laman virmiyor, ateş gittikçe te - vessü idiyordu. Üsküdar tulumbacileri küçük bir | kıvılcımla koca bir evin tutuşarak * İ cehennemi alevlerle yanmasından nevmit olmadılar, çareler düşün - düler, bütün yangın mmtakasının etrafını yıktılar. Harice tevessü etmesine meydan vermeden sön « dürdüler. Fakat yahudli evleri kâmilen yanmıştı. Tebşir: Sörldilrimi — Tesavani Geçmek, si- | nir aşmak — Tecerrlt: Soyuuma — Teos #üm: Görünme — Tecessis: Araştırma — Tecrübe “toeribe,: deneme, — 'Teyil: Sözü değiştirme — Ticaret: Alım satım. Kazanç, 1 Sinci mektep: Tebell: Büyültme — 'Tebeyyiin: Meydana edinn — Tebliğ: Mildirme — Tecessiim: Gö zönüne gelme — Tecrübe: Denemek — Ti - saret: Alışveriş, kâr — Tecessüis: Bir şeyin İç saraştuzema,. idi TARİTHE BÜYÜK YANGINLAR | — tg — Üsküdardaki Yahudi evleri ve Şengül hamamı nasıl yanmıştı ? Yazan: Niyazi Ahmet Şengül hamamı yangını İstanbulda mevcut hamamların ekserisi, yüzlerce sene evvel inşa edilmiş, tarihi binalardır. Ve bu. | hamamlar, evlâttan evlâda intikal . eden birer mirastır, Fakat bugün biç şüphe yok ki tek bir hamam ği sahibi, kendi malınm tarihçesin » den bihaberdir. Bir çok hamam- lar da Bizans zamanından kalma | ve sonra hamam şekline ifrağ e- dilmiş tarihi binalardır. Cibali hamamının Bizansın meşhur bir kütüphanesi olduğu gibi. Hamam sahibi ise: — Vallahi ne olduğunu bilmem ama, bana babamdan kaldı diyor. Istanbul Oo hamamlarş tetkike değer ve tetkiki elzem bir zudur. Tarihi kiliseler, tarihi ca- miler ve tarihi binalar meyanında tarihi hamamlar da başlı başma birer mevki almaktadır. Milâdın. altıncı asrında İstanbulda 250 mu- azzam hamam mevcut olduğunu tarih kaydediyor. İstanbulun fet- bi iptidalarında Kostantiniyede 4000 hamam varmış. Bizans ta rihleri, Thermes d'Achille, Kons- tantinin tesis ettiği Ogosteon, Za- uxippe hamamı, Valântiniyen ta- tarafından kerimesi Caroasi Anastasya namma inşa ettirdiği Harosiler ve Anastasya hamamla- rı ile Arkadyosun mühteşem ha » mamları hakkında bir çok malü mat veriyorlar. Fakat bugün cut kalan hamamlar hakkında küçük malümatımız ve bu hun tetkiki bir eserimiz yoktur. Cibali hamamı sahibinin hakkı var. Binanın tarihini nereden bi: lecek?. Bu Hızırın bile yegâne $ tığı hikâyesini hatırlatır. Hızır, bir gün muazzam bir şehire ge! N sakinlerine sormuş: “Bu ne vakittenberi böyledir?.,, p. vermişler: “Biz bunu dedeleri « mizden böyle gördük,, Hızır, beş- yüz sene dolaştıktan sonra yolu tekrar bu şehrin bulunduğu yere gelmiş. Fakat, bakmış; burası şe « 3 hir değil bir deniz. Balıkçılar bas ık avlamakla meşgul. Sormuş: — Yahu!. bu deniz ne vakiten- beri böyle?.,, Balıkçılar cevap mişler: “ '— Biz bunu dedelerimiz» den böyle gördük!,, Hızır, beşyüz sene sonra ayni yere gelince; bak- mış, denizden eser yok. Koca bi sahra, Bir kaç köylü ekin biçmek- le meşgul, Hızır, olur a, demiş, su» lar çekildi. Deniz sahra oldu. Fa at merakını gene yenemiyi çiftçilere sormuş: “— Burası vakitenberi böyle sahradır!.,, Çif çiler de selefleri gibi: “— Biz. rasını dedelerimizden böyle gör * dük,, cevabını vermişler. Hızır, beşyüz sene sonra ayni yere gelin- cs; muazzam bir şehirle karşı! mış, Saraylar, Küşaneler ve sa Gene sormuş: “— Ey ahali, bu şe hir ne vakittenberi böyle âbâ li va — Biz dedelerimizden böyle. ra .,, Cevabını alan Hızır Şi “— Ben hızır iken bunun hikmeti ni anlıyamadım.,, demiş. 1 Asırlardanberi hamam ve tari: hi kıymetile yaşadığı halde ha mam sahibi dedesinden ötesini bis lemezse ne denir. anbreli ved ağ (Devamı var) ©