13 Mayıs 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

13 Mayıs 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Büyük ei phi # » Mayıs 1933 SR Bir gün ziyaretinize gelme -| Müsaade eder misiniz?. iY Hay hay, günüm... ol > Hayır, gününüz değil, Kimse , ten, ğı bir gün gelmek istiyo - W Uzun zamandır İstanbula kğ 7. Şimdi kavuştum. Artık j hatıralara, eski dostlara da N Yüşmak set istiyorum.. Çok şey is - | Yorum değil mi? iye gülümsedi: >> Hayır, çok şey istemiyorsu- i Etki dostların her şey iste - sini lardır. Salı günü gelir mi- © Emredersiniz. Hafifçe öğildi.. Didar | hanım er ına gelmişti. Dedi ki: a , mâni oldum ama, ne yapa- mek için bana lâzımsı- Nizar hayretle sordu: a ek için mi?. Evet. Birçok küçük hanımlar kı tek, istiyorlar, kavalye bu - N "lar. Haydi bakalım, Süsirm kaşları biraz çatıldı: any diye Hanımla tatlı konuş- ) Yin, nız, - Beni mazur görünüz hanı - Mefendi, ben dansedemem.. el lanmayınız.. Siz mükem:- | | #nsedersiniz. Hah, işte Se -| Biz, a geliyor. Onun koluna giri- © Ve seslendi: Ri kya, nike, Nâsır Bey dansetmek ty Didar hanım, işte böyle bir ha- « İstediğini derhal yaptırırdı. verd, Şadiye, buna sevindi, Nâ » n5 saye Mecbariye kabul etti, Seniha Jo | hey moto durmadan çalıyor, | b. Nan psediyordu. ne » Senihanın gözlerinin içi- o vedediki: rü Mn Hanımefendi, sözle- i ıda bırakmıya o mecbur relğam için beni mazur görsün - Tihg -<niha Hanım, ninenizin em - İtaat edeği Didar 13 | lim, anım Şadiyeye: eng Asir beye müsaade et, dedi, Val hapsettik zannediyor, Np sesile: Yola, sür beyin böyle bir zannı sözünüzü dinlemesi yg Fakat Büyü, Muammer bey, haydi, odaya geçelim. iz Şadiyeye sokuldu, mırıl- in — Ann, eni Şok seviyorum © minik k lik, | Y İF sersemlik vardı. Özlerim şan Muammer beyin Haha işitmiyordu. iğ Muammer Bey: Nâsir bey Senihayı or diyordu. ini sevdirdi. Pam kri Nâsır or, ğrusu biri - Birde yorar Fan o CEVAP vermedi. Nâsırla Seniha - ir 5 mmm g verdiler, koluna e iha ko- j hem de gok it aa m i KİMSESİZ | mışlar sanki.. Bakalım isitkbal ne 1... Şadiye usulca fışladı;. © © © | Tefrika N 35 Nakleden: Selâmi izzet Sonra, hızlı sesle Muammere ce- rap verdi: — Evet, biribirleri için yaradıl- göslerecek.. Muammer bey başka bir şey söylemedi. Yalnız sordu: — Birer limonata içelim mi?. — Hayır, teşekkür ederim.. Din- İlenmiye ihtiyacım var.. Evet, dinlenmiye sahiden ibti- yacı vardı... Bir an evvel bir kala- balıktan kurtulmak istiyordu. Nihavet, Senihayla baş başa 0- tomobile binince, derin, rahat bir nefes aldı. Şimdi, giderlerken, Senihanın sesini duymak istioyrdu. Genç kı - zın bir şey söylemesini bekliyor - du. Fakat Seniha susuyordu. Köşe- de büzülmüş, kımıldamıyordu. Halbuki her zaman, kalabalıktan çıkıp da yalnız kaldılar mı, Seniha Şadiyenin ta yanına sokulurdu. Filvaki şimdi de biribirlerinden uzakta değillerdi. Dirsekleri biri - birine değiyordu. Fakat ruhları ay. rıydı. Şadiye fazla sabredemedi, sor - du: — Ne düşünüyorsun Seniha?, Genç kız titredi, doğruldu, u - zandı, Şadiyeyi öptü. Sonra gene sustu. Şadiye tekrar etti: — Ne düşünüyorsun?. — Bu gece çok eğlendim de o- nu düşünüyorum. Ninemin evinde İ Sözünü Şadiyeye geçiremi » | hiç bu kadar Şelencöli gece geçir- memiştim. — Nâsır bey vardı da ondan mı?, (Devamı var) “Yunanlı küçük san'at erbabı Atina, 12 (A.A) — Parlâmen tonun mesaisine tekrar başlaması üzerine Başvekil M. Çaldaris Tür- kiye ile Yunanistan arasında ak - tedilen ticaret itilâfınm ehemmi - yeti ve ahkâmı hakkmda meclise izahat vermiş, bu itilâftan doğa - cak faydaları ve menfaatleri te - barüz ettirmiştir. M. Çaldaris beyanatına devam ederek demiştir ki: — Hükümet, Türk nazırlarının Atinada bulunmalarından istifa - de ederek Türkiyedeki Yunanlı küçük san'at erbabı meselesi hak- kında memnuniyeti mucip temi » nat almış, Türkiyeye ve Yunanis « tana yapılacak seyahatlere (dair bazı kolaylıklar elde etmiştir. İki memleket arasmdaki müna- sebetler bugün o kadar samimidir | ki pek yakın bir zamanda bir ta - kım yeni tedbirlerin bu destluk bağlarını bir kat daha kuvvetlen - direceğini zanne'tirecek kuvvetli sebepler mevcut bulunmaktadır. M. Çaldaris beyanatını bitir - itilâfmdan, gerek bilâhare yapıla- luğunun gittikçe ilerlediğini ve Yamış, ko-| daima daha gerçek ve sağlam bir /t hale geldiğini gösteren mükâle -' melerden dolayı Çaldaris hükü metini tebrik etmiştir. ticeden dolayı tebrik etmişlerdir. İRİ REN e | ce Feyziyi, Ismail, Hasan, Musta- İöldüğü anlaşılmıştır. Birerkeler | | ken yakayı eleverdi. Dün akşam Beyoğlunda Beya - zıt mahallesinde lüleli, kabaklı, ka mışlı bir esrarhane meydana çı - karıldı v6 esrarkeşler kabak çe - kerlerken yakayı ele verdi. Esrar- Beyoğlunda Beyazıt mahallesi- Feyzi isminde biri oturur. Zabıta Feyziden uzun müddetten beri şüp he etmektedir. Çünkü Feyzinin i- ki odadan ibaret olan evine bazi| kimseler girip çıkmaktadır. Bu - nun için zabıta Feyziyi ve burası-| nı bir müddetten beri tarassut al- tina almıştır. Dün de ( böylelikle Feyzinin evine bir takım kimseler girip çıkmış, bu hal akşama kadar böyle devam etmiştir. Akşam or - talık kararınca zabıta memurları Feyzinin evine ani olarak girmiş- ler, Feyzinin buradaki iki adadan | birini esrarhane haline getirdiğini görmüşlerdir. Zabıta memurları içeri girin -| fa, Mehmet diye beş kişiyi başına toplamış ve kabak çekerlerken ya- kalamıştır. Zabıtaca takibata baş- lanmıştır, 5 lira nasıl gitti? Haydar EF, parayı bulamayınca şaşırdı. Galatada birisi evvelki gün ca mide aptest alırken ceketinin ce- binden 5 lirasını çalmışlardır. Pa - rayı çalan bir sabıkalıdır. Vak'a şöyle olmuştur: Galatada Arapzade mahalle - sinde Haydar efendi isminde biri oturmaktadır. Haydar efendi sofu bir adamdır. Ekseriya namazlarmı camide kılar, Dün de gene Hay - dar efendi böylece camie gitmiş ve sadırvandan aptes almıya baş - lamıştır. Eski ve yaman bir açık göz o lan sabıkalı Hasan oğlu Mustafa da bu sıralarda Haydar efendiyi arkadan arkaya takip etmektedir. Haydar efendi tam ceketini ya- nındaki çiviye asınca Mustafa ya- vaşça sokulmuş ve ceketinin ce - binden beş lirasmı almış, sıvışmış- tır, Haydar Efendi namazdan dö - nünce pazardan öte beri (oalmak istemiş bir de elini cebine atınca beş liranın yerinde yeller estiğini görmüştür, Bunun üzerine zabıta- , Tımarhanede diri diri yanan zincire vurulmuş deliler S Şeyhlik iddiasında bulunan bu a : ve yalvarıyordu. Yeniçeriler şaşır» ş z 5 , | damın, bir meczup olduğu anlaşıl. | mışlar, ne yapacaklarını bilmiyor-. keşlerin yakalanması şöyle oldu: Duka Feonei'de Bs BEİ nin lüleciler sokağnmda (sabıkalı adamı nasıl yola getireceklerdi. mıştı. Vezirler toplandılar, şeyh Mahmu- du çağırdılar, ona nasirat verdi - ler. Fakat hiç bir çare kâr etme-! di. Şeyh Mahmut, “memursuz,, dis ye ayağını yere diredi. Nasihatin | kâr etmiyeceğini anlıyan vezirler, | şeyhi zencire vurdurup Süleymani | ye bimarhanesine attılar. Bu su - retle meseleyi ört bas edeceklerdi. Fakat “duvarların kulağı var,, der- ler, Şeyh Mahmut bimarhaneye a- | tıldı,, diye bin bir masal uydurul- du. Onun valide sultanı almak is- tediği de duyulmuştu.Halk, şeyhin hüsnü niyetine kanidi. Onun ga- yipten aldığı emirle hareket ettiği söyleniyordu. Bimarhaneye atılması memleke- ti felâkete sürükliyeceği ilâve edi- liyordu. Süleymaniye bimarhane- si, bir ziyaretgâh halini almıştı. Her gün İstanbulun en uzak semt- lerinden bir çok halk hediyelerle geliyordu. Şeyh her gelene “Hak söz söylediğimiz için zenciri bo - ğazımıza kaktılar.,, diyordu. Bu söz, bütün İstanbulu galeya- na getirecek kudreti haizdi. Her- kes “Valde sultanı tezviç etseler ne olurdu ki, bu mübarek şeyhi zincire vurmak reva mı?,, diyor - du. i Büyük bir hâdisenin doğacağını kavrıyan vezirler şeyh Mahmudu İstanbuldan uzaklaştırdılar. Hâ - dise gün geçtikçe hararetini bir parça kaybetti. Fakat unutulmadı. Tam yetmiş iki sene sonra Cibali | yangınında gene hatırlanarak ade- ta nüksetti. Cibali yangını 1130 senesi 18 kânunusaisinde Tüfekhaneye ya - kım bir yahudi evinden çıktr, Ciba- İi iskelesinden Ayakapı arasını ya Wadiler işgal ediyordu. Yangının “kefere,, evinden çıkması daima | meşum addedilirdi. Ateş bir sıra yahudi evlerini yalıyarak “Unka - panı,, na doğru ilerledi. Şiddetli bir rüzgâr esiyordu. Ahşap evler- den sıçrıyan kıvılcımlar, kale sur- larımdan içersini tutuşturdu. Şim - di tütün inhisarının depo ve ima - lâthanelerinin işgal ettiği saha ce- İ hennemi alevler içinde bir an kül ya müracaat eden Haydar efendi | yığını haline geldi. Oradan Üskü- ye sabıkalıların defteri gösterilmiş ve Haydar efendi de camide aptes alırken Mustafanın orada dolaştı- ğını hatırlıyarak bunu (o zabıtaya bildirmiştir. Zabıta Mustafayı ya « kalamış, hakkında takibata başla- mıştır. Kalp sektesinden ölüm bi mahallesi cihetinden Küçükpa- zara doğru ilerlemeğe başladı. Etrafı saran ateş müteaddit kollara ayrılmıştı. Her kolu sü - | ratle yayılıyordu. Yüzlerce yeni » çeri, kovalarla koşuşuyor, yangı- nm önünü kesmiye uğraşıyordu. Sadrazam gelmişti. Fakat hiçbir tedbir yangına mâni olamıyordu. Edirnekapıda oturan 70 yaşm- | Küçükpazara kadar ilerliyen kı - dikten sonra M. Venizelos söz a - |da Mehmet Tevfik Efendi dün Fas | sım Kantarcılardan' Süleymaniye larak gerek aktedilen yeni ticaret | tih camii avlusundan geçerken ye-| ye yürüdü. re düşmüş kalp sektesinden ölmüş- bıraktı - | cak olan ve Türk — Yunan dost - | tür. İşte yukarda bahsettiğimiz hi- kâye burada canlandı. Ateş, bi - Kadıköyünde Aynalıfırında o-| marhanenin etrafını sarınca, kor-! uran otobüs sahiplerinden Bay- | kunç bir vaziyet hâsıl oldu. Yüz - ram, dün Balatta Karabaş mahal: | lerce, binlerce halk buraya doldu. > İlesinde benzinci Moizin dükkânı | Mahşer gibi kaynaşan halk, ateş önünde otururken birden bire üze- | sanki buraları silip süpürmek için | M. Papanastasyu ile diğer fırka | rine fenalık gelmiş, düşüp ölmüş-| yakılmış, söndürülmesine (imkân reisleri de hükümeti elde ettiği ne- | tür. Bayramın kalp durmasından yokmuş gibi elini kaldırmıyor, fa- kat: “Bimarhane yanmasm!,, di - kene EE 13 bul Cehennemi 5 kişi kabak çeker- TARİHTE BÜYÜK YANGINLAR İ etrafa bakıyorlardı. Yeniçerilei j kaçını kolundan tutarak kapı df | çıkardılar, Bimarhanenin kapısın » İ İer, yayından fırlıyan ok (hı; iğ İ saniye artıyordu. Müstahdemin e ei Yazan : Niyazi Ahmet 5 lardı. Ateş gittikçe bimarhaneye ğ yaklaşıyordu. İçerde zincirlere vu- rulmuş “zırdeliler,, vardr. r Bimarhane o müstahdemini de, | ne yapacaklarını şaşırmışlardı. A- teş, gittikçe yanaşıyordu. Bir ye Di niçeri ağası halkın taşkınlıklarını bastırmak istedi, Fakat attığı na » | ta yarıda boğazma tıkılmıştı: — Şeyh oMahmudun zincire vurulduğu bina kurtulmaz. kurtaralım... Diye sesler yükseld Dışardan gelen yardımla, bimar- hanede bulunan az delilerin çıkas © rılmasına karar verildi. Muhafız olarak içeri yeniçeriler alındı. Her i daireden toplanan deliler, sofada | sayıldı. Bimarhanenin kapısından karışık bağrışmalar uğultu halinde aksediyordu. Deliler şaşkın saşkın i da mahşer gibi kalabalığı, bağrış» ü maları ve göğün bir ucundan yük- selen alev sütunlarını gören deli » yeniçerilerin muhafazasından ken dilerini kurtardılar, Vaziyet h katen korkunçtu. Deliler” i. hkahalarla etrafa saldırıyorlar - dı. Bazıları gırtlaklarını parçalar- casma avaz avaz bağrıyorlardr. Diğer taraftan ateş, bimarh nin saçaklarını sarmıştı, Ya içer » deki zincire vurulmuş deliler?... Bu zavallılar diri diri mi yanac; lardı?.. Onları kurtarmıya f cesaret edemiyordu. Bimarhaneyi saran ateş den kimse içerde kalmamıştı. lilerin bulunduğu hücreye a yaklaştıkça telâş artıyordu. göz göre göre yanacaklardı. geçmeden ateş o hücrelere de yet etti. H Evvelâ hücrelerin pencerele den siyah dumanlar çıkmıya b ladr. Biraz sonra kızıl alevler par - ladı. Şimdi, tüyler ürpertici fer « yatiar başlamıştı. Korkunç sesler, bir canavar inleyişini andırıyordu. Amansız ejdreha, bu acıklı b fazladevam — ettirmedi. Çatı anda iseklet haline gelmişti, Bi şatırdıyarak büyük bir gürültü gökmeğe başladı. Sesler, bir inli yiş halinde ( duyuluyordu. Bir sonra kızıl alev, tekrar kalın d man tabakasma inkılâp etti. En © kaz altında kalan kül tabakası, delilere ebedi mezar olmuştu. ». Ateş ilerliyordu. Süleym den Ağakapısına kadar ilerliye bir kol Vefa camii yanındaki ri azam Mustafa paşa, sadri © Numan paşa ve reisi sabrk kir efendinin saraylarma da; dı. Herbiri, muazzam ve mut saraylardı, Köprülü hafidi Numan paşanın sarayı son det müzeyyendi. Damat İbrahim ile tezviç edilen hanım su sehzadelerin mutantan bir sı icra edilen hitan cemiyetleri devrin en mühim vakayiindendir,. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: