«tın Büyük Romanı 9 Mayıs 1933 LA 8 altına gelmişler- i Bey, karısı, Did. Kltayda” YısI ar Hanım Hanım sinirlenmişti: ag eek kaldın Seniha? Ne- böyle ortadan kayboluyorsu? ? iye denilen şey yok mu sen - eray e bebeklerine kadar “ *, büyük annesinin onu terbiyesizlikle itham etmesi - m rköyesinlik etmedi .. İcesini belli etmedi. Bir şey a erisin elini sıktı . tede Nâsır, durmuş, dik- © Senihaya bakiyordu.. çocuk muydu, yoksa ka - kayan muydı?. Her halde fev - ki, akıllıydı. Bu çocukta, ze - & Yasıyla beraber inkişaf etmiş- Ni a Hanım gülümsiyerek öndü; miz, Her halde görüşürüz değil > Emred, Bir s #rsiniz hantmefendi .. mi - gelir rahatsız ederim. he iii günü öğle yemeği- m. va Emredersiniz.. AN Bey sordu: tir Ey layı nasıl buldunuz Nâ- Nü, tatlı bir rüyadan uyanı - lp Se silkindi, gülümsedi: . hoğemermz emar tesa- len kızlardan... ei v9 — lan b.” bahar yağmuru cam - “Sümy g Slıyordu, Şadiye, başım Biç EN sokağa bakıyordu. dürg. dı. kımıldamadan e başın Bp A ia rdu,. Nin üze na dayadı.. Masa - ine baky g ka Pisünk düşünmeğe başladı . © genç kızı değil, dün- ki ilk, “üşünyordu. O çocuk, 8 ondan kaçmış, Hüra, “ya kendini“ sevdir deni, ecelerden birini ibi A, » “5 ör ii Üyeye ar, Senihanın, Adad Di metaplard a minik anneci - ay den uzak kaldın. : e aleni Kadar göreceğim eti, gis inden neye ayırdın?. Bi. marn bakışlarına has #ehir o) sretle burada gün - ii m vs? or, Ea bir mektup aldı: © şapkam uç- verdi. #cakmış gibi ol - seni, o günlere duran Senihanm res- | Tefrika W 31 KİMSESİZ Nakleden: Selâmi izzet | den çok daha fazla sevdiğimi his- i sediyorum.,, Şadiye biran düşündü, bu mek- tubu kapadı, başka bir mektubu okumağa başladı: “Nâsır Beyin bizim köşkten çık- tığı yok. Hemen her sakah geli - yor. Beraber geziyoruz. Akşamla- rı klüpte beraber oturuyoruz. Ni- nem onu gece yemeklerine de da - vet ediyor. “Sen burada olsan çok daha faz- la eğleneceğim, ama eğlenemiyo- rum. Senin eksikliğini duyuyo - rum... Dünyada yegâne sevdiğim sensin!» Şadiye içini çekti ve gene mek - tup destesinden başka bir kâğıt çekip aldı: “Sakın benimle alay etme. Fa - kat seni temin ederim, Nâsır Bey benimle lüzumdan fazla meşgul oluyor. Hayır; “Aşağı yukarı elin- de büyüdük, elbette seni sever, deme. Onun benimle meşgul oluşu tamamile başka türlü.. Sana bunu izah ederim. Ama bugün değil, müsade et te, başka bir mektupta Nâsır Beyden daha uzun bahsede- yim. Seniha, bir mektubunda da, Nâ- sırdan şöyle bahsediyordu: “Sadiyeciğim, canım annece » ğim, bana, Nâsır Beyi musikiyi hem seviyor, hem de çok güzel pi- sana calıyor. “Bunu geçen gün köşrettim, Bak anlatayım, ninem, akşam dörtte, nasılsa sokağa yalnız çıkmağa ra - zı oldu. Ben köşkte kaldım. Piya- nonun üzerine resmini koydum, "karşısma geçtim, çalmağa başla - İ “Bilirsin ya, yalnız başıma piya- no çalmasına bayılırım... Hem ça İlryor, hem de var sesimle şarkı i söylüyordum. Bu huyumu da pek İ iyi bilirsin. (Devamı var) saree sas saesdar sonun 1081 204810008 BeneAre 08040400 0A80Be0EN Tiranlı Recebi yarala- maktan suçlunun muhakemesi 1929 senesinde, Çenberlitaşta “İstikamet,, eczahanesi (o önünde arkadaşı Hasanla birlikte duran Tiranlı Recebi karadağ tabancasi- le yaralamaktan suçlu Arnavut Mustafanm muhakemesine dün İs- tanbul Ağır ceza mahkemesinde devam olunmuştur. Dünkü muhakemede, şahit polis memuru Hasan Bey dinlenilmiş, kendisinin vak'adan sonra yaralıyı eczahanede gördüğünü, “Seni kim yaraladı?,, diye sorduğunu, “Mus- tafa yaraladı,, cevabımı aldığını, fakat, bu sözile suçlu mevkiindeki Mustafayı murat edip etmediğini bilemiyeceğini söyledi. Suçlu mevkiinde bulunan Arna- vut Mustafa, “Recebi yaralıyan ben değilim. O, ben orada yokken * şun atılmış!,, dedi. Muhakeme; başka şahitlerin | çağrılması için on dokuz hazirana kaldı. mi Londra konferansında murahhaslarımız Londra İktısat konferansı için Hariciye vekâletinin hazırlıkları bitmiştir. Konferansa tarafımız - dan Hariciye vekilinden (o maada İktısat ve Maliye vekillerinin de gidecekleri tahmin olunmaktadır. Mi he İk bindi belin, — / yaralanmış. Sonradan bir çok kur-| Bedesten de Mezat idaresinido- landırmaktan suçlu! | l 10 rakamını bir 16 ilâve- sile 1610 yapmakla maznun . Sandal bedesteninde bir müza - yede kâğıdındaki 10 rakkamının | yanına 16 ilâvesile bunu 1610 lira şekline sokmaktan ve bu suretle mezat idaresini dolandırmaklan suçlu Ayetullah ve Fuat Efendile- rin muhakemesine, dün İstanbul a- ğır ceza mahkemesinde devam o- lunmuştur. Dünkü muhakemede, Ayetullah Efendi, evvelki celselerde dinleni- len sandal bedesteni memurların- dan Suphi ve Avni Beylerin ken- disine dair ifadelerinde uygunsuz- luk bulunduğunu ileri sürmüş, bun ların yüzleştirilmesini istemiştir. Müddei umumi Ahmet Muhlis B., buna karşı, dinlenilen her memu- run idarenin kendi çalıştığı kıs- mından suçluların vaziyetine dair gördüğünü, bildiğini anlattığını, bi risinin bildiği ile diğerinin bildiği İ arasmda eksiklik yahut fazlalık * olableceğini söylemiş, bu isteğin İ yerine getirilmesine lüzum gör- İ memiş, mahkemede yüzleştirmeyi reddetmiştir. İ Neticede, gösterilen mürafaa şahitlerinin çağrılması için muha- keme, yirmi beş haziran on üç bu- uğa bırakılmıştır. Bu suçlular a- eyhindeki, vaktile Emniyet san - dığına yapılan bir dolandırıcılığa ait dava, evvelce neticelenmiş bu- lüimaktarciır. Polis Haberleri » Fındıklıda bir kavga ve bir cerh hâdisesi olmuştur. Bu kav * gada ötedenberi biribirine kızgın olan Ethemle Fanta boğaz bağa - za gelmişlerdir. Kavga neticesin - İde Ethem elindeki çakıyla Fanta - yı sol kolundan yaralamıştır. Za - bıta suçlu hakkında takibata baş- lamıştır, $ Balata oevelki kadın bir çocuğu Buna sebep oçucuğun ken! disine musallat olması, alay etmeğe kalkmasıdır. o Çocuk 12 yaşındadır. Ismi Arslandır. Alay etmek istediği kadının ismi Mari- kadır. Marika evvelki gün Aslanı yakalamış bu huyundan dolayi a- damakıllı pataklamışiır. Zabıta tahkikat yapmaktadır. | bir çobanı Mustafa zabıtaya müraca - dövmüştür | $ Küçük Çamlıcada Emin Beyin e e şa w — VAKIY 9 Mayıs 1933 mem stanbul Cehennemi 7 kıymetli eşyaları bu mahzene dol- durarak kapısını mübürlemişler .. Bilâhare burada bir de cami yapı- larak ismine (o “Kurşunlu cami, denmiştir. Bu cami çok mukaddes addedi- lirdi- Cami hakkında bir çok ri -! vayetlerde vardır. Bunlardan bi - rini Birinci Mahmut (devrinde| Şamdan gelen Şeyh Murat zade! şeyh Mehmet Efendi pederinden naklen kaydediyor. Şeyh Mehmet Efendi diyor ki: “Pederim âlemi mânalarında müşahede ederler ki Üsküdardan Galata canibine bir köprü vazo- lunarak ruhaniyan ubur ederler. dikteKurşunlu mahzen derununda tabiinden bazı zevat metfundur.. Anleri ziyarete azimet üzereyüz., cevabmı vermişler,. Bazı tarihlere göre camide hakikaten ne vakit defnedildikleri ( bilinmiyen bazı mezarlar varmış... İşte bu mahzende çıkan yan» gın günlerce devam etti ve halk bir türlü söndürmeğe muvaffak o- lamadı.. Yangın mahzenin için - den çıkmıştı. Bir gün sonra küb- belerden çıkan siyah dumanlar - dan sonra farkına varıldı. Yüzlerce yeniçeri (o mahzeni söndürmeğe memur edilmişti. Fa» ikat yapılan bütün gayretler boşa gidiyordu.. Mahzenin büyük de - mir kapısı açılamıyordu. Ve yeni- çeriler gece gündüz mahzenin ka- pısında, etrafında bekliyorlardı . Beşinci gün mahzeni örten kur - şunlar erimeğe ve kubbeden alev- ler fışkırmağa başladı. Bu vaziyet daha çok tehlike - liydi. Ateşin harice (o tevessüü mümkündü. Son gayretle kapıyı kırdılar.. e Fakat bu da aksi tesir yaptı.. o Günlerdenberi bir buhar kazanı gibi içten içe kaynıyan mahzen, kapı açılır açılmaz bo - şandı. Her yer dumana boğuldu. Bi - rikmiş halk biribirini ezerek, çığ- lıklarla muhtelif semtlere yayıldı. Ateş bitişik binalara da sirayet et- mişti, Tarih Kurşunlu mahzende bir Mısır hazinesi kadar eşya yandı ğını kaydediyor.. Emeviler zama” nından kalma çok kiymetli eser - at etmiştir . Bu müracaatinde Bulgurluda Külhan sokağında o - turan rençber Şükrünün kendisi - ni dövdüğünü ve başından yara - ladığını söylemiştir. Zabıta suç - lu hakında tahkikata başlamıştır. $ Evvelki gece saat 1 de Aynalı- çeşmede kakveci Hüseyin Necatile arkadası kasap Osman kavga et - j mişlerdir. Bu kavgada Hüwyin * Necati bir demir parçasiyle Os - smanı başından yaralamıştır. Hü- seyin Necati zabıta tarafından ya- | kalanmıştır. i $ Ortaköyde Hamidiye sokağın- da oturan arabacı Süleymanla Ne- cati ve Kâmil Efendiler arasında kavga çıkmıştır. Kavgada Necati ve Kâmil Efendiler, Süleyman E- fendiyi dövdüklerinden yakalan - mışlardır. Zabıta suçlular hakkın- da takibata başlamıştır. İİ m, AMR e. SİN e O 4 e ler son zamana kadar orada sak- lı kalmış.. Kurşunlu mahzen bu yangın * dan sonra kuru bir dıvar halinde kalmıştı.. o 1166 Hicri senesinde Sultan Mahmut burasını tamir et- tirerek cami şekline soktu ve mü- teaddit defalar namaz kıldı. 1170 senesinde de Midillide katledilen sadrazam Mustafa pa- şa, mahzenin ve camiin diğer bü- tün noksanlarını ikmal ettirdi. Kurşunlu mahzen 1223 büyük Tophane yangınından sonra tama- mile tarihe karıştı... Üçüncü yangın, Ayazmakapı - sında çıktı. Bu yangında 1000 den fazla ev yandı.. Arka arkaya çı - kan bu yangınlar Ohalkı mütihş korkutmuştu.. Bu yıla “Yangın yılı,, denmek âdet oldu. Hattâ bir | müddet “Birinci yangın yılı,, ve iü TARİHTE BÜYÜK YANGINLAR Sebebi teveccühlerini sual eyle -| Kurşunlu mahzende bir Mısır hazinesi. kadar eşya yandı.. 5 Asker Şama avdet edceği es -| “İkinci yangın yılı, nada kralın müsaadesile bütün'di. bile “denilir - Fakat İstanbul halkını, aman vermeden cehennem "azabı içinde kıvrandıran yangınlar, © kadar çok, o kadar müthiş oldu ki yan- gın yıllarını saymağa İstanbul hal: kının hafızası kısa geldi. 24 saat ateş” Eyüpte bir kebapçı dükkânm » dan çıkan yangın, bütün çarşıyı, yaktıktan sonra üç sene İstanbul yangın görmedi. 1692 de Cibali » de ikinci defa çıkan yangın üç senelik rahati İstanbul h gözünden çıkardı. Karanlık Mesçit mahallesinde | tüccardan Ahmet Efendi isminde İ birinin evinden çıkan bu yangın o kadar ani çıkmıştı ki... Yeniçe « riler gelinciye kadar Zeyrekten At pazarma kadar olan sahayı yutmuştu. o Bütün evlerin ahşap olması yangının şiddetini kat kat artırıyordu.. Söndürmeğe uğraşıl « dıkça ateş tevessül ediyordu. Vefa meydanma ilerliyen lu Şehzade camiine dayandı. Zeyerekten o Atpazarma ilerli » i yen kısmı da Saraçhaneyi yaktık « itan sonra Sofulardaki “Yeni oda,, İ öeieii yeniçeri kışlasına ii gelmişti. Yüzlerce yeniçerinin can la başla didinmeleri müessir ola - mıyor, ateş odalara sirayette w ediyordu.. Buradan . ayrılan bir kısım arkasında kül ve enkazdan bir iz birakarak Dikilitaşa ilerle - di. a Bu yangın, müthiş surette hal « kın sinirlerini bozmuştu. Hiç kim- se ateşi söndürmek için küçük bir. teşebbüste bulunamıyordu. Gö - ğün bir ucuna yükselen alevlerden sıçtıyan kıvılcımlar bir kaç halle öteye düşerek tutuş! : Burada da bir yangın çıkarıyordu. Bir çok kimseler yangından ka - i çırdıkları eşyaları bu şekilde I rıyan kıvılcımla çıkan yangında yandığını görünce “gazabı ni var.,, diye duaya başladılar, o Herkes eşyasını vaz geçti. Binlerce ev dükkân kan bu yangın 24 saat devam et- ti. Yangın devam ettiği müdde çe bir çok dükânlar kırılarak edilmişti. Bilhassa gece, sekiz on külhan beyi birer grup olarak muhtelif semtlerde kargaşalıktan istifade ederek mağazaları talân ettiler. Cibali yangınmdan sonra iki defa Ayazma kapısında bir gın çıkarak Süleymaniyeye kadı ilerledi. Bu meyanda (veziri Ail Paşanın muazam sarayıda ki oldu.. “Artık Istanbulda bilkülliye emnü huzur münadim olmuştu. ,, Şehremini yangını | Son Cibali yangnmdan sonı altı sene sonra Bezcilerde çıkan küçük bir yangından maada görmiyen İstanbul halkı bir çi rahatlamıştı.. Eski yangınları u- nutur gibi olmuştu. : Bu tarihi şehrin amansız düş « manlığını her defasında izhar © - den kızıl ejderha 1698 senesinde bir daha ziyaret etti. Şehreminin- ide çıkan bs yangın, hamile ka - dmlara çocuklarını < düşürt kadar korkunç oldu.. zi (Devamı var) ikının. ir. | ma - ii * e i 4 Aİ, Lİ an az