ÜS isilen kadmın ismi, bir hapisha-| ii İ İ i dık, hiçbir aşığı yok. # k h | ğ k TE —s — VAKIT 7 Mayıs 1933 Harikulâde Aşk ve Macera Romanı —— eu LR e am EŞ Esrarengiz ziyaretçi, (elektrik fenerini bu sayıfa üzerinde bir zahname vardı. Bunda kadınların hepsinin, temayüllerine göre bir u- sul takip edildiği takdirde, muka- vemetlerinin kırılacağından bah- sediliyor ve sayıfanın sonunda: HEPSİ MAĞLUP OLDULAR. Diye büyük harflerle yazılmış bir cümle görünüyordu. Sonra kü- çük yazıyla, öteki sayıfanm lüt - fen çevrilmesi yazılıyor ve sayıfa çevrilince, serlevha olarak: GURUR Kelimesi okunuyordu. Bu ser « levhanın altında, tecrübeye tâbi! ne ve hastanede defterine yazılmıştı: ismi — Silvia Dombelli, 28 ya- şmda. Milleti — İtalyan. Mesleği — Daktilo. Haleti ruhiyesi — Bir zabite çılgınca âşık. Kaçırıldıktan sonra gösterdiği araz — Şiddetli hiddet krizleri, ihtiraslı ve şehevi rahatsızlıklar, iştihanın kapanması. Bundan sonra kont Villanonun onu “aşk haleti, dediği o vaziyete getirmek için kullandığı usullerle güzel İtalyanm nasıl mağlüp ol - duğu anlatılıyordu. Defterin sayıfalarını karıştı - ran el, bu isim üzerinde fazla dur- madı. Sayıfayı çevirdi. “Gurur, | dan sonra “Kıskançlık, faslı, da- ha sonra “aç gözlülük,, “Hasis - lik,, “Haset,, ve daha sonra “şeh- vet,, fasılları vardı. Esrarengiz el, bu sonuncu fa - sılda sayıfayı ötekiler gibi çevir - medi. Çünkü, serlevhanın altında şunlar yazılıydı: İ “© İsmi — Juanita dö Tonga, 30) yaşında. İ Milleti — İspanyol. Mesleği — Sefir karısı. Haleti ruhiyesi — Kocasma sa- şöyle | , Kaçırıldıktan sonra gösterdiği araz — Büyük bir gevşeklik, ağ- > lama buhranları. — şaraplar yedirilip içirilmişti. Hava v | b | Esrarengiz elin sahibi, kocası- na sadık olan bu sefir karısını “şehvet,, vasıtasile “aşk haletine,, kontun nasıl getirebildiğini merak etmiş olacak ki, bu sayıfada dur - muştu. Yapılan izah, birinci gün.... ikinci gün... diye günlük raporlara ayrılmıştı. Juanitaya ilk günlerden itibaren baharlı © yemekler, tatlı pek sıcak olduğu için elbiselerini almışlardı. Apartmanın içinde, ül! zerinde elbise namına bir şey ol - madan yaşıyor, böylece kendi ha- rikulâde vücudunu apartımanın duvarlarma kâmilen o kaplattırıl mış olan aynalar içinde mecburen seyrediyordu. Bundan başka, bu -| lunduğu apartımana hep şehvetten — bahseden resimli kitaplar konmuş- tu. Yatak olarak kendisine bildi - ğimiz şekilde bir yatak © verilmiş değildi. Gayet ince tüylü ve nadir kürkler üzerinde yatıyordu. Bu kürklerin vücuda teması tahrik &- dici oluyordu. Odanın gizli bir yerinde olan mikrofon, onun en küçük nefes a- lışlarmı bile haber veriyordu. Bu izahlardan sonra kont Villa- © no devam ediyordu: “Birdenbire, pencerede bulu » | Babıâli (Ankara caddesi No. 60) | zeli: Başsız. & nan kadın, manevi oğlumu gördü. Onu ilk defa görüyordu. şaşırdı, geri çekildi. Sonra tekrar pencereye koştu, alamı parmak - liklara dayadı ve seyre başladı. “Dışarda güneş, batmak üzere idi. Manevi çocuğum, kollarımı güneşe doğru uzatmışlı. Kadın boğuk bir ses çıkardı. Çünkü, ga- rip bir tesadüfle, . ellerini güneşe doğru kaldırmış olan oğlum, ka - dının bulunduğu yerden, güneşi yu varlak bir tepsi halinde ellerinde tutuyor gibi görünüyor, bu suretle, bir ilâha benziyordu. Oğlum sonra, denize'daldı, bir kaç kulaç attı, çıktı, güneşin son| ziyalarımdan istifade için plâja ü- zandı. YIRMI İKİNCİ GÜN — İnilti- lerinden anlaşıldığına göre o tatlı rüyalar görüyor. Bazan uyanma - dan, vücudunu arzeder gibi geri- | Diyor. Sabahleyin, uyandığı za - man, rengi uçuk ve gözlerinin et- | rafı siyahtır. YIRMI DÖRDÜNCÜ GÜN — Manevi oğlum, öğleden sonra tek- rar plâja geldi. Tamamen soyun- muştu, Plâja arka üstü yattı. Bir az sonra güneş tesirini gösterdi. “Pencereden onu seyreden ka - dın inliyerek kaçtı, kendini diva - m üzerine atarak yüzünü kapa - dı ve “hayır, hayır,, diye haykırdı. “YIRMİ SEKİZİNCİ GÜN — Kendisini ikinci defadır ziyaret e- diyorum. Bana niçin kaçırıldığını sordu, Kendisine, birinci seferde de uydurup söylediğim masalı an- latlım: — Bilmiyorum, dedim, bu, e « fendimin sırrıdır. Belki kocanız - dan siyasi bir intikam almak için sizi kaçırdılar. Belki de güzelliği- nize hayran birisi sizi kaçırmış - tır, Bu son sözlerim onu ilk günü| büyük bir isyana sevketmişti. Bu sefer hiddet etmeden dinledi. Bir dakika sustu ve sordu: — Efendiniz kimdir?, Cevâp verdim: — Don Juan! “Bana hayretle baktı ve: — Alay ediyorsunuz, dedi. (Devamı var) 3 gi Seyyar Terbiye sergisi Sıvasta SİVAS, 6 (A.A.) Terbiye sergisi dün miş, muallimlere, (belediye reisi ve halk mümessilleri (o tarafından karşılanmıştır. Sergi Sarıoğlan- da sonra Şarkışlada iki gün kal - mıştır. Gerek Sarıoğlanda gerek- se Şarkışlada muallimler ve halk sergiyi ziyaret etmişlerdir. — Seyyar Sivasa gel- Bütün yollarda kitap istemek- te ve aranmaktadır. En çok so- rulan köy kanunu, sıtma, ticaret, hesap ve çocuk bakımı kitapları - dır. Sergi heyeti muallimlere muhtelif meslek mevzuları üze - rinde görüşmüşler, o halka konfe- ranslar vermişlerdir. Sergi Sivas- ta bir hafta duracaktır. GÖZ HEKİMİ DOKTOR Süleyman Şükrü Birinci sınıf mütehassıs “Kadın | müddet tuttu. Bu sayıfada da bir i-| büyük bir heyecan duyarak önce! İz. di Bal e < e, 54. | ZAMANA m D İ | Yabancı Sözlerin Karşılıkları Kadıköy lisesi hocalarının buldukları karşılıklar Hak — Doğruluk, emek akça” sı, alınteri. Hakaret — Horlama. | Haset — Kıskanma, gönü aç göz” | !lülük. Hasret — Yanma, iç çek- ime. Haz — Hoşlanma, hoşa git- ime. Hazim — Sındırma, eritme. Hedef — Kabak (Lehçe). Heder — Boşa gitme, yazık. Hidayet — Doğru yol, irişme. Hikâye — Öğ- dünç, masal. Hilâl — Yeni ay. Hissedar — Paylı, ortak. istibdat — Boyunduruk. İsti- da — Dileme. İstidlâl — Anlama. İstifade — Kazanç. İstifa — Ba- | gışlama dileği. İstihale — Soy bo- | zulma, değişme. İstihfaf — Say- mamak, küçük görme. İstihkak — | Alacak. İstihsal — Çıkarma, ele | İ geçirme, İstiğna — Yüz çevirme. İstiğrap — Şaşma. Oo İstiskal — Atlatma, soğukluk gösterme. İs- tisna — Ayırtetme. İstişare — Söyleşme, soruşma. Istanbul 2 inci ilk mektep hocalarının buldukları karşılıklar | Eb'at: Çok uzak — Ebedi: Sonsuz — Ecel: Beklenen son — Ecir: Çırak — Ecir, ecr: Görün - mez karşılık — Ecnebi: Yabancı — Ecram: Yer tutanlar, (boşluk dolduranlar — Ecza: Parçacıklar, em — Edat: Söz bağı — Edebi - yat: Ezeli: Ötedenberi, - eskiden beri. Istanbul 39undcu mektep ho- calarının buldukları karşılıklar Efsane: Asılsız hikâye, masal — Ehemmiyet: Değerlilik, ağırlı | lık — Ehil: Becerikli — Elbet: Özge, özkes — Elim: Ağrıtan, ça- | kacı — Emanet: Yanında sakla - İ mak — Emare: İz ucu — Emel: İ İstek — Emin: Doğru, korkusuz | İ i — Emniyet: Korkusuzluk, güven - mek. Ebedi: Bitimsiz — Ecel: Ölüm | — Ecir: Kazanç karşılığı — Ecir- ecr: Kazanç — Ecnebi: Yabancı — Ecram: Yıldızlra — Ecza (tür- lü manalarile) : Parça, iyileştiren — Edat: (gramer): Takıntı — E- dep: Saygı — Edebiyat: o Güzel yazılar — Ezeli: Başlangıçsız. Istanbul 33 üncü mektep hocalarının buldukları karşılıklar | Efsane: Masal — Ehemmiyet: Değer — Ehil (ehli): Bilgiç, be -) ceren — Elbet: İster, istemez —| Elim: Çok acı — Emanet: Bırakı Emare: Nişan, iz — Emel: İstek, dilek, umut — Emin: Sağlam, kor- kusuz — Emniyet: Doğruluk, sağ- | lamlık. | Eb'at: (Uzaklıklar — Ebedi: Sonsuz — Ecir: Karşılık — Ecir - ecr: İyilik — Ecnebi: Yabancı —| Ecram: Yıldızlar — Ecza (türlü manalarile): oÇitmik — Edat; (Grame.): Ek —- Edep: Saygı. Eb'at: Ölçüm, uzaklıklar — E - İ istemez — Elim: Çok acı, sızı —| bedi: Sonsuz — Ecel: İçin göçme sırası — Ecir: Gündelikçi, ırgat— | Ecir - ecr: İyilik, gündelik — Ec -| nebi: Yat, yabancı — Ecram: Yıl- dızlar — Ecza: (türlü manalari - le): Parçalar — Edat (gramer): Eklenti — Edep: Us, saygı — E- bi Ez Small Lİ M hocalarının buldukları karşılıklar Efsane: Uydurma, düzme — | Ehemmiyet: Deyerlilik — Ehil : Becerikli — Elbet: Öyle — Elim: Acıklı — Emanet: Ödünç — Ema re: İz — Emel: Umma — Emin: Korkusuz — Emniyet: Korkusuz- lak. Istanbul 37 inci mektep ho- calarının buldukları karşılıklar Efsane: Masal — Ehemmiyet: Değerlilik — Ehil: Becerikli — Elim: Fena — Emare: İz — E - mel: İstek — Emin: Korkusuz — Emniyet: Güvenmek. Istanbul 53 üncü mektep hocalarının buldukları * karşılıklar Eb'at: Uzaklık — Ebedi: Son- suz — Ecel: Ölüm — Ecir: Ay - lıklı — Ecir - Ecr: Uğur — Ecne- bi: Yabancı — Ecram: Yıldızalr — Ecza (türlü manalarile): Par- çalra — Edat: (gramer): Ekle - me — Edep: Saygı — Edebiyat: Dil bilgisi. Istanbul 54 üncü mektep hocalarının buldukları karşılıklar Eb'at: Aralık — Ebedi: Son -| suz — Ecel: Ölüm — Ölüm — Ec- nebi: Yabancı — Ecram: Yıldız -| lar — Ecza: (Ttürlü manalarile) Parçalar — Edat: (gramer): Par- çalar — Edat: (Gramer): Ek — Edep: Saygı — Edebiyat: Ulu bil- gi — Ezeli: Önce, Istanbul 27 inci mektep hocalarının buldukları karşılıklar Eb'at: Boy — Ebedi: Sohsuz— Ecel: Ölüm — Ecir: Aylıkçı — Ecnebi: El, el memleketi, elin oğ- luna kız verdi — Ecram; Yıldızlar — Ecza: (türlü manalarile) — Parça — Edat (gramer): Takıntı — Edep: Saygı, erdem — Ezeli: ilkin, Efsane: Masal — Ehemmiyet: Değer — Ehil: Becerikli — Ebet: Eninde, sonunda — Elim: Acı — Emanet: İğrei — Emare: İz — Emel: Umma — Emin: Güevnik- li — Emniyet: Güvenme. Tatbikat mektebi hocaları- nın buldukları karşılıklar Efsane: Masal — Ehemmiyet: Benimsemek. — Elim: Çok acık- lı — Emare: İz — Emel: İstek — İstanbul 57-35 inci mektep hocalarının buldnkları karşılıklar Ebedi: Sonsuz — Ecir: Irgat — Ecir - ecr: Karşılık — Ecnebi: Yabancı — Ecza: (türlü manala - rile) Parçalar, ilâçlar. | Edep: Saygı — Ezeli: Önsüz. Istanbul 4 üncü ilk mektep hocalarının buldukları karşılıklar Efsane: Masal uydurmak — Ehemmiyet: Değerli oluş — Ehil: Başaran, anlıyan — Elbet: İster Emare: İz — Emel: Dilek, ümit— Emin: Korkusuz, doğru — Em - niyet: Birlik, doğruluk . Istanbul 18 inci ilk mektep hocalarının buldukları karşılıklar Eb'at: Ölçü — Ebedi: Sonsuz — Ecel: Ölüm saati — Ecir: Yar- 1 hi "UTNLN RAN İıganlık — Ecir « ecr: Ecnebi: Yabancı — Ec sayası — Ecza (türlü m Edat (gramer): Söz #* Eedp: Saygı — Edebiyati sözler — Ezeli: İlk yi Istanbul tinci mekteP larının bulduki? karşılıklar İli Eb'at: Uzaklıklar — ““ Sonsuz — Ecel: Son soluk ecr: İyi iş — Ecnebi: Ya” Ecram: Yıldızlar — Eczât manalarile): (Parçalar “ Utanma, yüksek duygu — yat: İnce sözler — Ezelit' gıçsız. “ Istanbul 9uncu hocalarının buld karşılıklar Efsane: Masal — Benimsemek, değerli — v cerikli — Elbet: Do; lim: Acı — Emanet: İl I mare: İz — Emel: İstek Güvenme — Emniyet: Gi lik. Istanbul 41inc calarının bulduklar! lıklar : Efsane: Martaval — “ii yet: Değerli — Ehil: B | Elbet: İster istemez — cıklı — Emare: İz — — Emin: Doğru — ruluk. i Eb'at: Uzaklıklar — > Sonsuz — Ecel: Uça, biti cir . ecr: Gündelik — | Yat, yabancı — Ecram: Ecza (türlü manalarileli Bölüm. — Edat (gramer) gü Edep: Utanma — Edebi zel yazı — Ezeli: Başlı Istanbul 54 üncü ilk hocalarının buldi karşılıklar Efsane: Masal — i Değerlilik — Ehil - ehli Emare: İz — Emel: Oi min: Güvenme — veniklik, Istanbul 48 inci il hocalarını buld karşılıklar Efsane: o Uydurm&; Ehemmiyet: Değerlilik Ni Becerikli — Elbet; Belki “if Acıklı — Emanet: İğre 7 tutku — Emare: Belirti . mel: Dilek, istek — EMİ. İf lan, korkusuz — E 4 mak, korkusuzluk. Istanbul 13 üncü il hacalarının karşılıkla” Fark: Benzememek *” aç” Öyle saymak — Fesahat*”. “ nuşmak — Fasile: 99” 4 net: Anlayış — Feza i Fazla; Artak — Felak, lük — Feragat: V çekmek — Fert: Bir Fesat: Karışıklık — Bozmak. in .. ta” Kasırga ve nehir” 221 kişi öld” 4 BİRMİNGHAM - b (A.A.) —Dün rilmiş olan kasırga n©” kişi ölmüştür. AHMETABAT, $ “4 dal hükümeti dahilim” 4 üzerinde bir köprü meşgul bulunan 200 yatağından çıkması * tarafından alıp ni ii